- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EZAN YASAĞI
KKTC’de bir işgüzarın girişimi ve mahkemenin kararı ile üç mahallede ezan okunması yasaklanmıştır. Peki, böyle bir karara gerekçe nedir diye merak edip sorduysanız, verecekleri cevapta “rahatsızlıkları” olacaktır! Rahatsızlık mı? Diye tekrarlasanız sorunuzu ve yineleseniz, alacağınız cevap yine aynısı olacak ve böyle bir zihniyeti savunanlardan yine aynı rahatsızlık efendim ifadesini duyacaksınız. Üstelik bunu pişkinlikle söyleyecekler ve güya kamu hakkı güvenliği gibi saçma bir söylemi de peşinen ekleyeceklerdir.
Nedir bu? Bizim milletimizin düştüğü durum demekten insan kendini alamıyor. Devletin yönetim şekli laiklik olabilir, kanunlar insan eliyle yapılmış yasalardan oluşabilir. Pekâlâ ya halkın inancı, inanç bütünlüğü nasıl korunacak? Ben bildiğim kadarıyla devletlerin laik olabileceğini ama insanların/halkın laik olamayacağını, yani insanın kendisini ayakta tutan ve varlığına hükmeden yaşama tarzını oluşturan, yönlendiren, karar aldıran, yol gösteren bir inancı olduğunu biliyoruz. İnançlar insanın özündedir inanma bir kişiye doğuşta Rabbimiz tarafından kodlanmıştır. İnanç hayata bakış açısı onda oluşan duygusal olgunluk ve yaşama biçimini oluşturan değerler bütünüdür.
Kıbrıs halkının tamamını alınan bu kararla aynı kefede aynı düşünceye iştirak eden bir bağdaşmanın içinde görmek mümkün değildir. Her yerde olduğu gibi orada da kendi inançlarına düşman hale getirilen ve kendi düşünce ve yaratılışına ihanet eden anlayışları görmek aleni şeylerdendir.
Ancak benim anlamadığım şu: Kıbrıs İslam-Türk kültürünün izlerini taşıyan önemli bir ada. Buranın mayasında İslam’ın güzellikleri her bir karış toprağında izlerini gösterir.1571’de bizim tarafımızdan fethedilerek Türk-İslam kültürü en derin haliyle adeta mühür vurularak inançlı idarecilerimiz nezdinde santim santim işlenmiştir. Dedelerimiz gayret ve hoş görü süzgecinden vicdan hürriyetine varıncaya kadar her gittikleri yerde inanç bağlamında tüm hasletlere atıfta bulunup, sadece İslam’ın değil, diğer inanışlarında barış ve huzur içinde yerleşmesine imkân hazırlamışlardır.
Neticede bizler insanı yaşat ki, devlet yaşasın anlayışı ile gidilebilen her yerde dirilişe zemin hazırlayacak kıstasları oralarda ihya etmeye çalıştık ve insana hizmeti öncelik yapıp dini inanç ve kültüründe rahat bir ortam hazırladık.
Bugün Kıbrıs’ın üç mahallesinde ilan edilen yasaklama kararı bir zamanlar Türkiye’de bile uygulanmıştır.1932 yılında tam 18 yıl boyunca inancımızın sembolü olan ezan bir zihniyet tarafından yasaklı hale getirilmiş ve gerekçe olarak, Türkçe okunacağı söylenerek insanları camiden uzaklaştırmaya gayret gösterilmiş tüm alınan önlemler devrim kanunlarına atıfta bulunarak yapılmıştır. Laiklik dini yaşama ve ifade etme özgürce bu hakları kullanma özgürlüğüne kısıtlama getirme şeklinde anlaşılıp uygulanınca ortada camiden git gide uzaklaştırılan ve baskı ile sözde adam edilmeye çalışılan bir kitle ile yavaş yavaş satılan ya da ahır haline getirilen ve değerlerinden gittikçe uzaklaştırılan bir kültürel dokunun kâbus dolu yılları başlamıştı. Bu yasak 16 Haziran 1950 tarihinde kaldırılmıştır.
Daha sonraki yıllarda da bazı ara dönem özlemi çekenlerin nezdinde yine ezanın Türkçeleştirilmesi gibi girişimlerin olduğunu, yazılan anılardan/eserlerden anlıyoruz. Ki; bütün bu yapılanların temelinde inanç hürriyetine karşı daha doğrusu İslam’a karşı açılan bir savaşın apaçık tezahürleri olarak olduğunu görüyoruz. Bunun başkaca bir izah tarzı olmasa gerek.
Allah’a savaş ilan edenler inananlara karşıda halk nezdinde aynı savaşımlarını sürdürmek ve Allah2ın dinini yok etmek istedirler/istemişlerdir. Tarih bunun misalleriyle doludur. Kâbe’yi yıkmaya gelen ebrehenin ordusuna karşı ilahi emirle gelen ebabillerin verdiği savaşı bugün iman eden gönüller dünyanın her coğrafyasında kendi ülkelerindeki azgın azınlığa karşı vermektedirler. Mısır ve Sisi örneği bunun son yaşananlarındandır.
Kıbrıs ya da Türkiye fark etmez, halkın kahir ekseriyetinin dini inançları üzerinde ameliyat yapmaya kalkışanların gerçek amacı nedir? Asıl bu sorunun cevabını bulmak lazım. Dini inançlar, dini değerler neden bu insanları bu kadar rahatsız ediyor? Bunların dinle alıp veremedikleri ne gerçekten? Sorsanız kendilerine belki de anam hacı babam müftü dedem hafız diyecekler ama kendilerinin dinle uzaktan yakından bir alakaları yok ki; bu kadar husumet ve kin güdebiliyorlar? Ha bunları yaparken de bir de çağdaşlıktan dem vurmaları var ya! Asıl insanı bu kahrediyor işte! Hani derler ya! Dinime dahleden bari müselman olsa diye!..
Kendini bilmeyenlerin, varlığının gayesini bilmeyenlerin dünya telaşesinde boğulup kaldıklarını görüyoruz. Materyalist ve pozitivist bir anlayışla eşyaya bakanların müşrik mantığıyla oluşturduğu bakış açısı İslam’ın dokusu yerine batıl zihniyetlerin kokusuna âşık ediyor, onları. Velhasıl Allah’ın ilmi karşısında insanın aczi yetini kavrayamayanlar çağdaş batıcılık adına sadece kendilerini inkâr etmiyorlar, milletin inancını da peşkeş çekmeye kalkışarak tüm benliği ile her bir şeye, değere resmen düşman olduklarını beyan ederek, âdeta halkla bir savaşım içerisine giriyorlar, halktan uzaklaşıyorlar ve güven duymuyorlar. Halkta onlara güven duymuyor, inanmıyor ve bu kopukluk onulması güç yaralar açıyor. Velhasıl ülkemizde dine tavırlı ilim zırhı edinen bir güruhun hezeyanları, kısaca halka tepeden baktırmakta, onlar kendi cehaletlerinin havasında bizzat kendi yaratılışlarına ihanet ettiklerinin farkına dahi varamamaktadırlar. Bu ihanet şebekesi bir ilim zırhı adı altında edindiği yabancı ideolojilerin oyuncağı olarak Siyonizm’in ve masonluğun hizmetinde dünyevi ihtiraslarıyla eline oyuncağı verilen bir bebe gibi uğraştırılmakta ve dini değerlere karşı çıkarak çağdaş olduğu zannıyla dini ve dünyasını, daha doğrusunu hayatlarını ebeden berbat etmektedirler. Farkına varsalardı ya!
yusuf erdoğan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.