- 584 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-SON-
…
Eve gelir gelmez hemen duşa girdi mavi tavşan. Duştan çıkıp üstünü giyindi. Saçını taradı kuruttu ve mutfağa gidip çay suyu koydu. Ailesine kahvaltı hazırlamaya başladı. Onlara sürpriz yapmak istiyordu. Artık kendisini toplamanın zamanı gelmişti. Geçirdiği şokları ve yaşadığı üzüntüleri annesi ve babasının sayesinde daha kolay alışabileceğini hissediyordu. Bundan sonra elinde kalan değerli insanlara daha fazla zaman ayıracaktı ve artık sadece onlar için yaşayacaktı.
Telefonunda sevimli çocuktan gelen onlarca çağrı ve mesaj vardı ancak hiçbirine bakmamıştı bile. Sevimli çocuğu kalbinin ortasındaki karanlık köşeye kilitlemişti. Bir daha açmamak üzere...
Kahvaltıyı hazırlamıştı. Odasına gidip camda bir sigara içti. Daha sonra ortalığı topladı ve televizyonda müzik kanalını açıp annesini ve babasını beklemeye başladı. İçinde çok tuhaf bir his vardı. İçi daralıyordu. Nefes alamıyor gibi hissetmeye başlamıştı. Neden olduğuna bir anlam veremedi. Televizyonun karşısında kalan üçlü koltuğun üzerine uzandı. Çok geçmeden mavi tavşanın telefonu çaldı. Tanımadığı bir numaraydı. İstemeden de olsa açtı. Telefondaki yabancı bir adamın sesiydi.
Polis olduğunu ve anne babasının kaza geçirdiğini söyledi. Kaldırıldıkları hastanenin adresini söyledi. Eve yakın yerde bir tırın freni patlamıştı ve ters yöne girmişti. Tırın biçtiği ilk araç mavi tavşanın anne ve babasının aracıydı. Onlarla birlikte üç aracı daha altına almıştı. Mavi tavşan duyduğu haber karşısında yine şoka girmişti. Yaşadığı korku ve üzüntü daha önceki yaşadıklarına hiç benzemiyordu. Mavi tavşan olduğu yere çöktü. Nefes alamıyordu. Göğsü sıkışıyordu. Gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyordu. Yerde sürünerek dış kapıya doğru gitti. Kapının kolundan tutup kendisini ayağa kaldırdı. Titremekten zor hareket ediyordu. Dış kapıyı açtı tam çıkacakken odasına zorla geri dönüp kıyafetlerini değiştirdi sırt çantasını aldı. Yine taksiye binecekti ve çantasında para vardı. Kalbini tutarak merdivenlerden indi tam kapıdan çıkarken komşuları olan güler yüzlü teyzeyle karşılaştı.
Güler yüzlü teyze, mavi tavşanın bembeyaz olmuş suratını görünce kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Hemen ne olduğunu sordu. Mavi tavşan zar zor konuşup "Kaza.... Yapmışlar... Annem..." demesiyle yere çökmesi bir olmuştu. Güler yüzlü teyze telaş içinde mavi tavşanı yerden kaldırdı. "Bekle!" dedi. Gidip kocasına haber verdi ve arabaya binip hastaneye gittiler. Mavi tavşan hastanenin önüne gelir gelmez hemen arabadan inip içeri koştu ve telaşlı bir halde önüne gelen herkese annesini ve babasını soruyordu. Bu arada arabadayken güler yüzlü teyze mavi tavşanın telefonundan onun akrabalarına haber vermişti.
Mavi tavşanın yanına beyaz saçlı, yaşlı bir doktor geldi. Doktorun elinde bir isim tablosu vardı. Mavi tavşana annesinin ve babasının ismini sordu. Mavi tavşan titreyen sesiyle isimleri söyledi. Doktor isim tablosuna baktı ve kafasını kaldırıp tekrar mavi tavşana baktı. Mavi tavşan yaşlı gözlerle hıçkırarak doktorun umutlu bir cevabını bekliyordu. Ancak doktor kafasını hafifçe sağa sola sallayarak "Maalesef..." dedi.
Mavi tavşan bir an duraksadı ve sonra tüm gücüyle "Anne" diye haykırmaya başladı. Mavi tavşanın sesi bütün hastanede yankılanıyordu. Yere çökmüştü. Güler yüzlü teyze mavi tavşanı tutmakta zorlanıyordu. Mavi tavşan "Anne" diye haykırarak ağlamaya devam ediyordu. Mavi tavşanın feryadı hastanedeki diğer kişilerin yüreklerini bile yakmıştı. Mavi tavşanı sakinleştiremeyeceklerini anlayan doktor hemşireye sakinleştirici getirmesi için işaret yaptı. Hastanenin iki güvenlik görevlisi ve güler yüzlü teyzenin kocası mavi tavşanı zor tutuyorlardı. Mavi tavşan sinir krizi geçiriyordu ve kendisini yerden yere atıyordu. Mavi tavşanın içindeki üzüntünün dışa vurumunu üç adam zapt edemiyordu. Hemşire sakinleştirici getirmişti. Mavi tavşanı yere yatırdılar ve kollarından ve bacaklarından tutuyorlardı. Doktor zorla da olsa mavi tavşana sakinleştiriciyi yapmayı başarmıştı. Bir süre sonra bayılan mavi tavşanı hemen bir odaya götürüp yatağa yatırdılar.
Mavi tavşan uyurken hastaneye akrabalarının çoğu gelmişti. Mavi tavşan saatlerdir uyuyordu. Uyandığında kalbinin ortasındaki koca hançer acısını hissetti. Verilen sakinleştirici acısına bir şey yapmamıştı sadece beyni uyuşmuştu. Başında öz teyzesi duruyordu. Mavi tavşanın elini tutuyordu. Mavi tavşanın farkında olmadan gözlerinden yaşlar akıyordu ama yüzünde donuk bir ifade vardı. Yataktan kalkmaya çalıştı. Ona teyzesi yardım etti. Odanın içinde bulunan tuvalete girdi. Teyzesi tuvaletin kapısını hafif aralık bırakmıştı. Mavi tavşan umursamadan tuvalete girdi daha sonra ellerini yıkadı. Tam kapıya doğru dönerken gözü aynadaki yansımasına takıldı. Gözleri kanlanmış kıpkırmızıydı ve altları morarmıştı. Yüzü de bembeyazdı. Çok korkunç bir görüntüsü vardı. Tekrar musluğu açıp yüzünü yıkadı. Yüzü ıslak halde kapıdan çıktı. Teyzesi havlu peçete verdi. Mavi tavşan yüzünü kuruladı ve peçeteyi buruşturup cebine koydu. Odanın kapısını açtı.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu teyzesi. Mavi tavşan teyzesine döndü hiçbir şey demedi sadece yüzüne boş boş baktı. Geri dönüp kapıdan çıktı. Kapının önünde halası, amcası ve kuzenleri vardı. Güler yüzlü teyze ve kocası da halen bekliyorlardı. Mavi tavşanın çökmüş halini gören amcası mavi tavşana sarılmak istedi ancak mavi tavşan geri çekilip buna izin vermemişti.
"Annemi görmek istiyorum." dedi mavi tavşan sert bir sesle ancak halen yüzündeki donuk ifade duruyordu.
"Göstermiyorlar kızım." dedi amcası dolu gözleriyle. Mavi tavşan, koridorda ilerlemeye başladı. Sağa sola bakıp bir doktor arıyordu. Hastane çok kalabalıktı. Tır birçok aracı ezdiği için çok fazla ölü ve yaralı vardı. Hastane diğer kişilerin yakınlarıyla doluydu. Annesinin ve babasının öldüğünü söyleyen doktoru gördü hemen yanına gitti. Doktorun karşısına geçti.
"Ailemi görmek istiyorum." dedi.
"Hastane kuralları gereği buna izin veremiyoruz."
"Ailemi görmek istiyorum." diye tekrarladı mavi tavşan. Doktorun gözlerine kenetlenmişti ve bir seri katilin soğukkanlılığı ile bakıyordu. Mavi tavşanın arkasından amcası da gelmişti. Doktor amcasına bakıp gözleriyle çaresizliğini anlatmak istiyordu ancak mavi tavşan çok ısrarcıydı.
Tırın ezdiği ilk araçta oldukları için mavi tavşanın annesinin ve babasının cesetleri parçalanmıştı bu yüzden yakınlarına göstermiyorlardı. Doktor, mavi tavşanın ısrarını daha fazla savuşturamadı ve onu amcasıyla birlikte morg kısmına götürdü. Annesinin ve babasının üstü kapalıydı. Mavi tavşan, annesinin parçalanmış vücudunu görmedi ancak kapalı olduğu halde belli oluyordu. Mavi tavşan, annesinin ve babasının yüzünü görünce kalbinde hissettiği hançer daha derine saplanmıştı.
Yaşadığı acı kelimelerle anlatılamaz.
Amcası mavi tavşanı halasının ve teyzesinin yanına geri götürmüştü. Amcası mavi tavşanın halasının kocasıyla birlikte çıkış işlemlerini hallettiler. Daha sonra mavi tavşanı eve getirdiler. Teyzesi doktora mavi tavşan için sakinleştirici hap yazdırmıştı. Kocasına onu aldırmıştı. Evde içmesi için verdi.
Mavi tavşan kendisinde değildi zaten. Kendisini ölü gibi hissediyordu. Odasına geçip yatağına uzandı. Hangi ara uykuya daldığını anlayamamıştı. Teyzesi zorla uyandırdı mavi tavşanı. Mavi tavşan ne zamandır uyuduğunu bile bilmiyordu. Zaman kavramını iyice yitirmişti. Teyzesi cenaze için uyandırmıştı mavi tavşanı ve kaldırıp üstünü çıkarttı yeni bir şeyler giydirdi. Mavi tavşan felçli gibiydi. Eli ayağı tutmuyordu. Bir süre sonra teyzesi mavi tavşanın koluna girip aşağı indirdi arabaya oturtturdu. Mezarlıkta annesinin ve babasının tabutunu gören mavi tavşan yine ağlamaya başladı. Gözlerinden durmadan yaşlar akıyordu. Mavi tavşanın sesi çıkmıyordu ama içinde fırtınalar kopuyordu. Annesi ve babası gömüldükten sonra çoğu kişi gitmişti. Mavi tavşan teyzesinin kolundan çıkıp annesinin ve babasının mezarına doğru ilerledi. Yere çömelip annesinin mezarına yüzüstü kapandı. Teyzesi mavi tavşanı kaldırmaya yönelmişken mavi tavşanın amcası engelledi. Mavi tavşan bir süre mezara sarılı vaziyette durdu. Artık annesi toprak kokuyordu. Ciğerlerini toprak kokusuyla doldurdu. Bu kez amcası mavi tavşanı kaldırmak için eğildi ve mavi tavşanın kolundan tuttu. Mavi tavşan kalkmamak için direndiyse de gücü olmadığından kalkmak zorunda kaldı.
Bir kaç gün geçmişti. Evdeki akrabalar teker teker gitmişlerdi. En son mavi tavşanın teyzesi kalmıştı ve oda bugün gidecekti. Mavi tavşan sakinleştirici ilaçlar sayesinde nefes almayı sürdürmüştü. Her gün annesi ve babasının mezarına gidip saatlerce mezarlarının üstünde yatıyordu. Mavi tavşanın sakin duruşu yüzünden çoğu kişi onun bu travmayı atlattığını düşünüyordu. Akşam olduğunda yine yapayalnız kalmıştı mavi tavşan. Teyzesi gitmeden evvel mavi tavşana ilaçlarını vermişti. İlaçlar insanı ölüden farksız yaptığı için mavi tavşan saatlerce uyuyordu. İlaçların etkisiyle yine yatağında uyuyakaldı. Sabah olduğunda yine içinin acısıyla uyandı mavi tavşan ve gözünü açar açmaz kapısının önünde sarı saçlı küçük kızı gördü. Yine tepkisiz bir halde küçük kıza bakıyordu.
"Bu kez kim için geldin? Artık ölecek bir yanım kalmadı…" dedi mavi tavşan sessizce.
"Senin için!"
"Yaşamam için daha kaç defa ölmem gerekiyor?"
"Son defa!"
"İlla ölmem mi gerekiyor?"
"İlla yaşaman mı gerekiyor? Ne için? Uğruna yaşanacak tek bir neden söyle"
"Artık söyleyemem..."
Mavi tavşan, küçük kızla konuşurken kapı çalmaya başlamıştı. Zorla da olsa gidip kapıyı açtı. Güler yüzlü teyze gelmişti ve bu kez yüzü gülmüyordu. Hiçbir şey demeden içeri geçti. Yiyecek bir şeyler getirmişti. Mutfak masasının üzerine bıraktı. Mavi tavşan tuvalete gidip elini yüzünü yıkamıştı. Daha sonra mutfağa geçip güler yüzlü teyzenin getirdiği şeylerden yemeğe başladı. Küçük kız halen mavi tavşanın karşısında duruyordu. Güler yüzlü teyzede mavi tavşanın yanına oturmuştu mavi tavşanı izliyordu üzgün bakışlarıyla.
"Teşekkür ederim teyze."
"Afiyet olsun canım. Başka bir şey istiyor musun?"
"Hayır. Sağ ol."
"Bir şey istersen seslen bana olur mu?"
"Tamam teyze."
Güler yüzlü teyze de mavi tavşanın sakin duruşuna aldanmıştı. Her şeyi atlattığını düşünüyordu. Sakin duruşunun yanında mavi tavşanın konuşması da sakindi. Mavi tavşan gerçekten de görünüş olarak sağlam gözüküyordu.
Ancak mavi tavşanın artık bu dünyada yaşayacak bir günü daha yok. Artık yapayalnız kaldı. Ne arkadaşı ne aşkı nede ailesi... Hiçbir şeyi yok. Artık yaşama nedeni yok.
Nefes almasını sağlayacak bir dayanağı yok. Bir sebebi yok. Bu dünyada ne kadar iyi olduysa o kadar üzüldü. Ne kadar iyi niyetli olduysa o kadar kandırıldı. Bu dünya için çok fazla iyi ve çok fazla insandı.
Güler yüzlü teyze gittikten sonra mavi tavşan bir sigara yaktı ve salondaki üçlü koltuğun üzerine oturdu. Küçük kızda kapının önünde duruyordu. Mavi tavşan sigarasını bitirdikten sonra kalktı ve evde temizlik yapmaya başladı. Elektrik süpürgesini açtı daha sonra yerleri sildi. Toz aldı ve her yeri bir güzel topladı. Temizliği bitirdikten sonra banyo yaptı. Annesinin kazağını giydi babasının hırkası da üzerindeydi. Daha sonra mutfağa gidip kendisine bir kahve yaptı. Televizyona bağlı olan DVD’ye USB’yi taktı ve en sevdiği şarkıyı açtı. Kahvesini içerken son sigarasını da içiyordu. En sevdiği şarkı bittikçe başa dönüp tekrar tekrar çalıyordu. Kahve bardağını mutfağa geri götürdü ve yıkayıp yerine kaldırdı. Küçük kız halen oradaydı ve mavi tavşan nereye giderse takip ediyordu. Mavi tavşan sakince mutfak balkonuna çıktı ve sepetin içinden beyaz çamaşır ipini aldı. Salona geri döndü. Sandalyeyi ortaya çekti üzerine çıkıp babasının daha önce avize için matkapla taktığı demir parçasına ipi sıkıca doladı. İpi sağlam olsun diye iki katlı yapmıştı. Son kez sandalyeden inip kumandayı aldı. Şarkının sesini sonuna kadar açtı. Mavi tavşanın ölüm marşı çalıyordu. Tekrar sandalyenin üzerine çıktı ve ilmeği boğazına geçirdi. O arada merdivenlerden kızıl çıkıyordu. Mavi tavşana söylediklerinden pişman olmuştu ve özür dilemeye geliyordu. Güler yüzlü teyzeyle karşılaştı. Teyze, kızıla mavi tavşanın yaşadığı üzücü olayı anlatmıştı. Kızıl şok içinde tekrar merdivenleri hızlıca çıkmaya başladı.
Mavi tavşan son kez küçük kıza baktı. Küçük kız yine kapının önünde duruyordu. Mavi tavşan derin bir nefes aldı. Mavi tavşanın sandalyesine son tekmeyi vuran yalnızlığı olmuştu. Mavi tavşan ipin ucunda can çekişirken kızıl kapıyı çalıyordu ancak çok geç kalmıştı. Şarkı çalmaya devam ederken mavi tavşan son nefesini verdi.
Mavi tavşan artık yazın esen bir meltem, kışın çıkan bir güneş, bazen en sevdiğimiz şarkının ezgisi bazen ise yağmur tanelerinde bir zerre... Kimi zaman cama konan küçük mavi kuş kimi zaman kar kristallerinin içinde.
İyiliğin hüküm sürdüğü bir dünya dileğiyle...
---SON---