- 551 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Gece Hikayesi
Dükkânı olup da her gece geç kapatanlar bilirler?
Gece olunca yollar sakinleşir ve hayatın ikinci bölümü yaşanmaya başlanır. Otobüslerden, dolmuşlardan inen çalışanların hızlı adımlarla günün yorgunluğunu evinde çıkartmaya telaşı, kağıt toplayıcıları, sokak köpekleri, el arabasında son kalmış malını satmaya çalışan seyyar satıcılar, kokoreççiler, turşucular, köşe başlarında sokak çalgıcıları, sinemanın son seansından çıkan genç âşıklara bir de parklarda kuytu bir yer arayan şarabını gazete kağıdına saran gece sarhoşları da katılınca gündüzün hareketli saatleri sakinleşmeye bırakır kendini. Ve gecenin sessizliği yavaş yavaş iner sokakların kaldırımlarına.
Şehrin dört bir yanına siner kokusu yalnızlığın ve sessizliğin.
Her gece aynı sokakları yürüdüğünüzde gözünüze hep aynı simalar takılır ne bir eksik ne bir fazladır. Kaderleri aynıdır yaşam koşulları bu hayatı yaşamaya mecbur bırakmıştır sanki..
Sorsanız hayat hikâyeleri üç aşağıya beş yukarıya aynıdır. Bir dokunun bin ah işitin cinsten. Kendileri seçmemiş tirler bu hayatları ama mecburdurlar her gece aynı yüzlere merhaba demeyi aynı yolu yürümeyi ve aynı kaderi paylaşmayı.
Öyle bir yüzler vardır ki? Akıllardan asla silinmez. İşte hikâyemiz de tamda burada başlıyor.
Her gece aynı yolu gidip gelirken aşina olduğunuz simalar denk gelse de bazen hiç tanımadığınız bir yüzün tebessümüne hayırlı geceler diyorsunuz? Yada hal ve hareketleri ilginizi çekiyor. Bir kış gecesi yine dükkânımı kapatıp kepenkleri indirip Allah bereket versin dedikten sonra yola koyulma vakti gelmişti. O günün aksine gecesi hava kapalı yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor ara ara çakan şimşekler gök gürültülerinin eşliğinde yolu yarılamıştım. Sokakta benim gibi üç beş kişi sulara bata çıka yürüyorduk. Tam evimin köşesine geldiğimde köşede ki lamba direğinin arkasına sinmiş sigarasını avuçlarının arasına ıslanmasın diye almış içen bir yandan da bir apartmana bakan bir adam dikkatimi çekse de o yağmuru fazla yememek için evimin yolunu tuttum. Apartmanın içine gidiğimde acaba kimi bekliyordu? Bu yağmurun altından neden bekliyordu? Acaba hırsız mıydı? Diye düşünsem de bir yandan ıslanmış olmam bir yandan karnımın aç olması bu düşüncelerimi bir kenara bırakmama neden olmuştu.
Sabah kalkıp yine dükkânıma gidip akşamın o geç saatini beklemeye ve içimde ki o şüpheyi öğrenmek istiyordum saatler ilerlemiyordu sanki öğlen akşam derken gecenin sonlarına doğru saatler 23.45 şi gösterdiğinde dükkânı kapatıp aynı yolu takip edip sokağın başına geldiğimde aynı kişi aynı yerde paltosunun yakalarını kaldırmış parmaklarının arasından yine sigarasından nefes alıyordu. Kendisine yaklaştığımı gören 45-50 yaşlarında hafif toplu kır saçlı eli yüzü düzgün bey efendiye!.
-Merhaba dün gecede burada yağmurun altında gördüm sizi birisi nimi bekliyorsunuz dediğimde? O tedirgin yüz hatlarının yerini gülümsemeye bırakmıştı.
_Elini uzatarak merhaba ben Çağdaş demesi bir olmuştu.
-Elimi uzatıp bende Şafak diyerek tokalaştıktan sonra. Özür dilerim dün gece de sizi burada görünce aklıma acayip acayip düşünceler düşündüm dediğimde?
_Çok haklısınız gecenin bu saatinde bir direğin arkasında saklanan bir adam görsem bende tedirgin olurdum ama? Benim hikâyem uzun biraz bu saatte de hiç çekilir cinsinden değil dediğinde dükkânımı tarif ettim. Bir kahve içerek hikâyesini dinleyebileceğimi söylediğimde.
_Ahhh be arkadaşım bir gün müsait olursam neden olmasın diyerek vedalaşmıştık. Benden sonra ne kadar o direğin arkasında sakladığını düşünsem de hayat bu neleri yaşatacağını kimler bilebiliyor ki.
İki üç gün her gece selamlaştıktan sonra bir gün cuma namazından dönüşümden sonra kapının önünde beni beklediğini gördüğümde çok sevinmiştim.Tokalaşıp dükkânı açıp kapının önüne iki tane tabure koyup demlenmiş çaylarımızı içmeye başlarken konu dönüp dolaşıp aynı yere geldi. Çağdaşın yüzünde ki gerginliğin armasının ardından.
- Çağdaş’cım kendini zorlama eğer tedirgin olacaksan anlatma. Şu an hiç rahat değilsin dediğimde!
_ Yok, be dostum ondan değil lafı evelemeden gevelemeden seninde zamanını almadan her gece sokağın başından geçerken aynı şeyleri düşünme diye anlatayım. Sende rahatla bende rahatlayayım dediğinde çayların bittiğini gördüğümde anlatmadan çayları tazeleyeyim ondan sonra dediğimde yüzündeki gülümseme görülmeye değerdi. Çayları koyup geldiğimde?
_Çağdaş hikâyesine başlamıştı. Dostum bundan yıllar önce babamın bir dükkânı vardı yanında çalışırken mahallenin en güzel kızı olan şimdi ki eşimi görmüş âşık olmuştum Evlerinin inşaatı için elektrik işleri için babası bizim dükkândan alış veriş yapmaya başladığında daha sık görür daha sık buluşur olmuştuk bu olay 2-3 ay kadar devam etti. Allah rahmet etsin babası Mustafa amca bizi bir gece bahçede konuşurken yakaladıktan sonra 6 ay içinde sözlendik, nişanlandık ve evlendik. Rüya gibi seneler rüya gibi bir evlilikti. İşleri büyütüp o zamanın modası Müteahhit olduktan sonra bizim evde her şey değişmeye başladı?.
Hayatımızın hiç anlamı kalmamıştı!.. Konu komşuyla kavgalar, insanlara üstten bakmalar aşağılamalar lüks yaşamın hediyesiydi sanki bize. Takiii işler bozulup iflas edene kadar. Borç gırtlağa kadar dayanınca. Haciz memurlarının biri gidiyor biri geliyor evde ki huzursuzluk hat safhaya ulaşmıştı. Her gece kavgalar gürültüler gün geçtikçe fazlalaştı mahalleli her gün laf sokuyordu..Dayanacak gücüm kalmamıştı. Kararımı vermiştim bir gece kamyonu kapıya dayadım saat 22 de ne var yok ne yok doldurdum buraya kaçtım geldim de gelmez olaydım.
Şaptan Şeker olur mu? Olmaz dostum şeker şekerdir..
Huylu huyundan vazgeçer mi? Geçmez dostum geçmez dediğinde.
Gözü bir müddet daldı nefesi kesilmişti sanki. Çağdaş bir offff çektikten sonra sözlerine devam etti. Seninde kafanı şişirdim benim sorunlarımla dediğinde kül tablasına ilişti gözüm kül tablası dolmuştu. ..Eee bir de sigara yasağı var diyorlar da kim dinliyor cezası olsa da..! Ölüm bedava.
Çayları tazeleyip kül tablasını döküp geldiğimde sohbet kaldığı yerden başlamıştı.
_Aradan 10 sene geçmesine rağmen bizim eve ne huzur uğradı nede mutluluk. İki çocuk ellerinden öper okul masrafları giyim kuşam derken aldığım para anca yetiyor ama bizim evde o eski konular ben ne zaman eve girsem kapağı kapanmamış kitap gibi sayfalar tekrarlanıyordu sanki birileri ezberletmişti benim hanıma. Ne dur biliyor, ne de durak biliyor bir açıldı mı çenesi kapanmak bilmiyor. Şimdi sorsalar bana huzur ve mutluluk nedir diye? Bu mahallede bizim eve uğramıyor derim..
Benim işim akşam 21 de bitiyor herkesin koşarak gittiği evlerine! Ben özlemini çektiğim eve hiç gitmek istemiyorum. Gecenin o saatine kadar bekliyorum köşe başında bahardır, yazdır, sonbahardır, derken kış’a geliyoruz. Herkes sonbaharı sevmez bende kış’ı hiç sevmiyorum. Çekilir gibi değil yağmurun altında o lambanın sönmesini beklemek.
O lamba söndüğünde ben yavaşça kapıyı açıyorum salona girip yatıyorum sabahın en erken saatinde evden çıkıyorum. En çok özlemini çektiğim şey kavgasız bir evin içinde huzur. Özlemini çektiğim o evde kavga çıkmasın çocuklarım etkilenmesin diye senin gördüğün o saate kadar dışarıda bekliyorum. İşte böyle dostum benim hayat hikayemde bundan ibaret şimdi anladın mı? Neden her gece o sokak lambasının altında beklediğimi.
Şimdi soruyorum sana?
Yarının nasıl olabileceğini bilebilseydik hatalarla dolu bir hayat yaşar mıydık?..
Bir köşe başı lambasının altında gizlenmeye çalışılan hayat...