- 625 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bugün Bir Dilsizlik Var Üzerimde
Bugün bir dilsizlik var üzerimde. Hani ses tellerinin arasından düşünceler geçer de nefes geçmez, saydam bir damla süzülür de kirpiklere hiç dokunmazmış gibi, derinlerinde sızlar ya kusamadan yuttukların... İşte öyle bir halsizlik var midemde.
Yüzümü yıkadığım çeşmede sanki tüm enerjim akıyor tazikle ve avuçlarımdan taşıyordu soluksuz kalan kelimelerim.
Dün sadece uyumak istiyordum, bugün hiç uyanmak istemiyorum. Peki yarın? Biliyorum ümitsizlik bana göre değil. Öyleyse yaprak dalına veda ederken hangi rüzgara sarılmalıyım ve bu kadar kuruyken, çatlamadan nasıl düşmeliyim kaderimin güneşsiz bahçesine ?
Bu defa kendime cevapsız, ilk defa martı heyecanına gebeyim yaşamın güvertesinde.
Eskiden olsa futbol topuna, bir tüp çikolataya yaşlarımı kurutur üstüne kola için uykuya özlemle yatabilirdim ancak söyleneceklere başlamadan önce selam eder diye başlayan o nemli mektuplarım yok artık. Bugün her satır tanrım beni baştan yarat kokuyor.
Mutsuz muyum? Evet. Hm de hayatımda hiç olmadığım kadar ve öldüğüm yerde tabutsuz yürüyebilecek kadar. Ben bana fazlayken size nasıl eksik olabilirim ki bu dizelerde, kendi filmlerinizde belki benzer bir kesit en azından.
Çok yoruldum. Dümenim o kadar kırık ki, yırtık yelkenimin sağlam kalan tarafıyla ağırlıyorum gökyüzünü. Korktuğum geceler, şimdilerde yorganım. Hani diyorya Arap ŞÜKRÜ sabahlar olmasın diye. İşte ben de deniz feneri hiç sönmesin, gözlerim gibi parlasın istiyorum yıldızlar.
Bir düşünür iki kuşak arasında sıkıştığımızı söylüyor ama ben itibar etmiyorum paranteze sıkışmış bu rüyaya. Hayat güvercinin gagasındaki buğday kadar gerçek ve bir pamuk tarlası kadar hafif.
Hangimiz bir sökükle ayakkabıya saklanmadık ya da hangimiz milenyum bir hediye de buse kondurmadık ve hangimiz martı çığlıklarında diğer yakaya geçmedik. Dedemizin kumaş parçasına yazdığı hasret ile çocuklarımızın saatlerce aynaya yazdığı makyaj arasında ne fark vardı; sevmenin kuşağı olabilir miydi? Özlemek ne kadar gerçekse kavuşamamakta o kadar zehirdi her devirde. En kötüsü elini tuttuğuna anlatamamaktı onu ne kadar çok sevdiğini.
Bardaktan boşalırcasına gürlerken bulutlar, sen içinde boğuluyorsun ya düşlerinle... O vakit, ne anlamı kalıyor sürprizlerin ne de dermanı, sevinçlerinin.
Hayat zaten zor! Olgunlaşmamış yöneticiler, körpe fikirli amcalar, eski yeni karışık slm geçen sözde dostlar ve altın yumurtanın derdinde olanlar...
Yazarak okyanusları dize getirsem de cağlayan ırmaklarda ümitlerimle boğuluyorum ve hiçbir nehir bugün şarkılarımı mırıldanmıyor. Diyorum ki; iyi ki şiir var! O da olmasa ne yapardım.
YORUMLAR
Bütünlüğü olan, az sözle çok mana anlatan, samimi ve cesur bir yazı alınmış kaleme. Anlatılmak istenenlerin tümünü anlayıp yorumlamanın zor olduğu bir yazı. Yine de yorumlamak istedim kendimce.
"Yüzümü yıkadığım çeşmede sanki tüm enerjim akıyor tazikle ve avuçlarımdan taşıyordu soluksuz kalan kelimelerim."
Çoğu zaman hissettiğimiz enerjisiz hallerimiz, çok ustaca tarif edilmiş, çok beğendim.
"Öyleyse yaprak dalına veda ederken hangi rüzgara sarılmalıyım ve bu kadar kuruyken, çatlamadan nasıl düşmeliyim kaderimin güneşsiz bahçesine ? "
Çatlamadan nasıl düşmeliyim derken, ne kadar kuvvetten düşersem düşeyim ruhumu nasıl taze tutarak yeni baharlara erişebilirim? Ne kadar çok darbe almış olsam da kimseye belli etmeden nasıl onarabilirim bu yüreği soruları var beyinde. Her türlü acıyla yüzleşilip barışılmış olsa da her birine bir meydan okuma var adeta.
"Mutsuz muyum? Evet. Hm de hayatımda hiç olmadığım kadar ve öldüğüm yerde tabutsuz yürüyebilecek kadar."
Mutsuzluğun tarifi de çok değişik ve etkili yapılmış.
"Çok yoruldum. Dümenim o kadar kırık ki, yırtık yelkenimin sağlam kalan tarafıyla ağırlıyorum gökyüzünü."
Mutsuzluğun verdiği yorgunluğa rağmen yürümek için direnç var. Her şeye rağmen gökyüzünü görebiliyor.
"Sevmenin kuşağı olabilir miydi?
Ne güzel bir soru. Cevabı, yazının içinde zaten var.
"Yazarak okyanusları dize getirsem de cağlayan ırmaklarda ümitlerimle boğuluyorum ve hiçbir nehir bugün şarkılarımı mırıldanmıyor. Diyorum ki; iyi ki şiir var! O da olmasa ne yapardım."
Belki de bütün nehirlerden hüzünlü bir ezgi duyuluyor, sadece okuyucuların duyabileceği bir tonda. Hem de okyanusları kıskandıracak güzellikte.
İyi ki şiirler var, öksüz kalırdı yoksa hassas çiçekler.
Saygılarımla.