- 438 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-24
...
Sabah erken saatte uyandı mavi tavşan ve kalkıp üstünü giyindi saçını taradı. Banyodaki kırık şişe parçalarını temizledi. Dışarı çıktı kaç gün geçmişti farkında değildi. Yoksa sadece bir kaç saat mi geçti? Sokaklarda hayalet gibi dolaşırken telefonunu çıkartıp kızılı aradı. Kızıl abisinin yanına gitmişti. Yengesi kızılı istemese de yapacak başka bir şeyi yoktu. Kızıldan cenazenin ne zaman nerede kaldırılacağını öğrendi. Ne çabuk toprak oluyor. Daha dün ölmedi mi? Mavi tavşan zaman kavramı içinde boğulmaya başlarken kızılla konuşmasını bitirmiş ve telefonu kapatmıştı. Sahil kenarında bir banka oturdu bir süre sonra sevimli çocuk aradı. Bu kez mavi tavşan telefonu açtı.
"Evet..."
"Nasılsın aşkım? Neredesin?"
"Artık o iğrenç oyununu sürdürmek zorunda değilsin."
"Ne? Ne diyorsun canım?"
"Gerçekleri geçte olsa öğrendim. Artık sus!"
Sevimli çocuk susmuştu. Hiçbir şey söyleyemedi. Mavi tavşan sakin sesiyle konuşmaya devam etti.
"Nasıl bir yaratıksın? Utanmadan birde evlilik teklifi ettin... Ruhumu, bedenimi öldürdüğün yetmedi bide... Ellerine bir bak! Kanlar içinde... Yahu bari hayallerimi bıraksaydın. Onları da mı öldürmek zorundaydın?"
"Açıklamama izin ver."
"Açıklamak mı? Artık yokum ben... Anladın mı? Yokum. Kulaklarım duymuyor. Gözlerim kör... Her şeyimi aldın. Her şeyimi! Açıklaman beni diriltmeyecek."
Sevimli çocuk sessizce dinlemeye devam ediyordu. Mavi tavşan konuşurken sevimli çocuğun sadece nefesinin sesini duyuyordu.
"Bir daha kesinlikle karşıma çıkma! Bir toz tanesi kadar bile olsa değerim varsa gözünde yapma bunu... Kesinlikle arama bir daha!" dedi mavi tavşan son olarak ve telefonu kapattı. Mavi tavşan telefonda konuşurken son derece sakindi ve ağlamıyordu.
Sahilde simit satan adamdan bir simit aldı yarısını yedi yarısını ise tekrar poşete koyup oturduğu bankın kenarına bıraktı. Bir süre daha oturup mezarlığa gitmek için yola koyuldu. Taksiye binmeden evvel bir ATM’ye uğrayıp kredi kartından para çekti. Nakit parası bitmişti ve borçla yaşama dönemi başlamıştı. Çünkü bütün birikimini maddi sorun yaşadığını söyleyen sevimli çocuğa vermişti. Mezarlığa geldiğinde biraz gecikmişti. Uzaktan asi kızın gömülüşünü izledi. Başka bir mezardaki yakınını ziyarete gelen bir teyze mavi tavşanın yanından geçerken midesi bulanıyormuş gibi bir yüz ifadesiyle mavi tavşana "Başını kapa başını... Mezarlıktasın saygısız." dedi. Mavi tavşan kan çanağı olmuş yaşlı gözlerle teyzenin gözlerine baktı. Hiçbir şey demedi ve tekrar kafasını çevirip asi kızın mezarına doğru baktı izlemeye devam etti.
İnsanların neler yaşadığını çektiğini bilmeden nasılda savuruyorum önyargılarımızı.
Asi kız gömüldükten bir süre sonra herkes yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı en son mezarın başında kızıl kalmıştı. Mavi tavşan mezarlığın dışına çıkmıştı. Asi kızın ailesine görünmedi. Kızılı abisi zorla da olsa mezarın başından kaldırdı ve çıkışa getirdi. Orada mavi tavşanı gören kızıl hemen sarıldı. Kızıl, mavi tavşana sarılı haldeyken abisi "Hadi gidelim." dedi. O arada kızılın yengesi abisini "Hayır" der gibi başını salladı ve dürttü. Yengesi kızılın onlarla birlikte kalmasını istemiyordu.
Kızılın artık gidecek bir yeri kalmamıştı. Mavi tavşan ve asi kızla kaldıkları eve gidemezdi. Kızıl, mavi tavşanın omuzundan başını çekip yengesine doğru baktı. Yengesi kafasını çevirip hızlıca yürümeye başladı. Kızılın abisi kısa bir tereddütten sonra kızıla "Görüşürüz." dedi ve karısının arkasından gitmeye başladı. Kızıl ve mavi tavşan arkalarından baka kaldılar. Kızıl yorgunluktan bayılmak üzereydi. Zar zor ayakta durabiliyordu ve sakinleştirici ilaç etkisinde donuktu. Mavi tavşan kızılın koluna girip yolun kenarına doğru ilerledi. Bir taksi çevirdi ve ailesiyle yaşadığı eve doğru yola çıktılar.
...
Bir kaç gün kızıl ve mavi tavşan birlikte uyudular. Mavi tavşan kızıla bebeğe bakar gibi bakıyordu. Kızılla ilgilenmekten kendisini unutmuştu. Bir gün kızıl, gözlerini mavi tavşana kenetlemiş nefret dolu gözlerle bakıyordu. Çok geçmeden konuşmaya başladı.
"Babası haklı."
"Kim? Ne? Kimin babası haklı?"
"Bütün suç senin... Senin yüzünden toprak kokuyor benim arkadaşım."
"Ne... Ne diyorsun?"
"B*k vardı da beni korudun o şerefsiz çocuktan..."
"Kendine gel!"
"Ya sen kimsin de beni savunuyorsun? Sana ne? Bırak ne olacaksa olsun. Sana ne? Senin yüzünden öldü... Senin yüzünden..."
Kızıl konuşurken ayağa kalkmıştı mavi tavşana doğru ilerlemişti ve bağırıyordu. Mavi tavşan da ayakta kızılın karşısında kırgın bir şekilde duruyordu.
"O öleceğine keşke sen ölseydin." dedi kızıl.
Bu sözün karşısında mavi tavşan tokat yemiş gibiydi donup kaldı gözleri dolmuştu. Cevap vermedi. Bir süre sonra kızıl çantasını aldı ve kapıdan çıkıp gitti. Mavi tavşan yeteri kadar kendisini suçluyordu zaten herkesin üstüne yüklenmesi gerekmezdi. Tek başına yapayalnız kaldı mavi tavşan.
Sigara içerken sigaranın ateşi eşofman düştü. Hemen oturduğu yerden kalkıp ateşi yere attı ve gidip eşofmanını değiştirdi. Yeni giydiği eşofmanının cebinde bir kağıt parçası buldu. Bir numara yazılıydı. Bu esmer çocuğun numarasıydı. Taşınırken mavi tavşanın kapısına gelip numarasını vermişti. Mavi tavşan hatırladı. Biraz düşündükten sonra numarayı aradı. Kendisini tanıttı. Esmer çocuk mavi tavşanı hemen tanımıştı. Buluşma teklif etti. Mavi tavşan hemen kabul edip hazırlanmaya başladı. Akşam esmer çocuk arabayla mavi tavşanı almaya geldi. Mavi tavşan donuk bir halde konuşuyordu esmer çocukla. Esmer çocuk mavi tavşanı bir kulübe götürdü. Klüp çok kalabalıktı. Son ses müzikler çalıyordu ve etraf karanlıktı. Esmer çocuk bir arkadaşını daha çağırmıştı. Mavi tavşan arka arkaya içki içiyordu. Sarhoş olmak üzereydi. Artık hiçbir şey umurunda değildi. Yüksek sesli müzik çalmasına rağmen mavi tavşanın duyduğu tek ses beynindeki uğultuydu. İlerleyen saatlerde esmer çocuk cebinden küçük sakız kutusuna benzer bir kutu çıkardı. İçinden küçük bir mavi hap çıkartıp mavi tavşana uzattı. Mavi tavşan hapı aldı. Hapın üstünde gülen yüz resmi basılıydı.
Uyuşturucuyu nasılda masum bir şeymiş gibi gençlerin beynine kazıyorlar.
İçmeden önce esmer çocuğa baktı. Esmer çocuk gülüyordu ve göz kırptı. Mavi tavşan hapı ağzına attı ve üstüne içkisini fondipledi. Mavi tavşan hayatının en büyük hatasını yapmıştı. Biraz zaman sonra kalkıp tuvalete gitti. Tuvaletin aynasında kendisine baktı. Kanlanmış gözleri ve asık suratını inceledi. Gözü saçının önünde çıkan tek bir beyaz tele takıldı. Yeni çıkmıştı. Daha önce hiç fark etmemişti beyaz saçını. Kopartmadan diğer saçlarının arasına karıştırdı ve ellerini yıkayıp esmer çocuğun yanına döndü. Bir süre sonra her yer daha çok kararmaya başlamıştı. Uyandığında kendi evinde salonun ortasında yatıyor vaziyette buldu kendisini. Hiçbir şey hatırlamıyordu. Hatırladığı son şey esmer çocuğu öptüğüydü. Kendisini toparladı sağa soluna baktı. Üstü başı giyinikti. Derin bir ’ohh’ çekti. Eve nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Yaşadığı saatler beyninden silinmiş gibiydi. Tamda mavi tavşanın istediği şey her şeyi unutmak...
Halen içkinin ve hapın etkisinde kalkıp sağa sola çarpa çarpa kendisini duşa zor attı. Kendisine geldiğinde telefonunu alıp kızılı aradı ancak kızılın telefonu kapalıydı. O sırada mavi tavşanın annesi aradı. Yarın sabah en geç akşam evde olacaklarını söyledi. Mavi tavşan için bu iyi bir olaydı. Annesi ve babasının desteğiyle hayatta kalabilirdi. Tutunacağı bir tek onlar kalmıştı.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.