- 379 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-23
...
Hastane kapısından girip kızılın yanına doğru giderken bir telaşın içinde buldu kendisini mavi tavşan. Asi kızın durumu kötüleşmiş ve tüm doktorlar tekrar asi kıza müdahale ediyorlardı. Kızıl hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Asi kızın annesi ve babası yaşlı gözlerle dua ediyorlardı. Asi kızın ablası ise kocasının kollarında ağlıyordu.
Mavi tavşan bu telaşı görür görmez koşmaya başladı ve kızılın yanına geldi. Kızıl, mavi tavşanı görür görmez sarıldı. "gidiyor" dedi. Bir süre sonra odadan iki doktor çıktı ve asi kızın anne ve babasıyla konuştu.
"elimizden geleni yaptık fakat..."
Asi kızın öldüğünü anlayan annesi yere yığılırken onu asi kızın babası tutmuştu. Bir sandalyeye oturtturdu. Feryat figandı her yan... Asi kızın ablası hıçkırarak kocasının kollarında ağlıyordu. Kızıl, yoğun bakım ünitesinin camına doğru koştu ve "hayır" diye bağırıp camı yumrukluyordu. Mavi tavşan ise buz kesmişti. Olduğu yerde donup kalmıştı. Sesi çıkmıyor ağlayamıyordu. Asi kızın babası bir hışımla kalkıp mavi tavşana "senin yüzünden" dedi ve tokat attı. Mavi tavşan tokadı hissetmemişti. Tokadın etkisiyle yere düşerken kendisine gelebildi. Asi kızın babasını sakinleştirmek güvenliğe kalmıştı. Mavi tavşan yerden kalkmaya çalışırken bir adımlık bile gücünün kalmadığını hissetti. Onu yerden kaldıran yine güvenlikti. Mavi tavşan ayaktayken bacakları titriyordu. Kızıla doğru bir kaç adım attı. Boğazı düğüm düğümdü. Bir kaç kez yutkundu ama ağzından bir kelime bile çıkamadı. Asi kızın babası mavi tavşana bağırmaya ve kovmaya devam ediyordu. Mavi tavşan kızıla son kez baktı. Kızıl da mavi tavşana bakıyordu ancak gözlerinde nefret vardı. Bunun farkına varan mavi tavşan arkasını dönüp kapıya yöneldi. Bir kaç adım attı ve koşmaya başladı. Koşarak hastaneden çıktı. Yolda halen koşmaya devam ediyordu. Ciğerleri patlayana kadar koştu. Yolun kenarında küçük bir çocuk parkında durdu. Kocamam bir ağaca yaslandı. Öksürük içinde kalmıştı. Ağacın dibine çöktü. Nefes alamıyordu. Resmen boğuluyordu. Gözlerinde ince yaşlarla sessizce ağlamaya devam ediyordu. Biraz orada dinlenip kendisini toparlamaya çalıştı. Daha sonra yolun kenarına çıkıp taksi çevirdi ve asi kızla beraber kaldıkları eve gitti.
Kapının önünde anahtarı kilide taktı. Elleri titriyordu mavi tavşanın. Kapıyı açıp içeri girdi ve kapıyı geri kapattı. Koridorun ortasındaki halının üzerinde asi kızın kurumuş kanını gördü. Sırt çantasını yere attı. Asi kızın odasının kapısına doğru baktı ve bakmasıyla asi kızın hayalini görmesi bir oldu. Karşısında asi kız duruyordu. Yüzünde de bir gülümseme vardı. Mavi tavşan olduğu yere çöktü. Bağırarak ağlamaya başladı. Başını ellerinin arasına aldı. Hıçkırarak ağlamaya ve bağırmaya devam ediyordu. Asi kızın hayali halen olduğu yerde duruyordu. Mavi tavşanın ağlamaktan içi kuruyunca halının üzerine kıvrıldı. Asi kızın kurumuş kanının üzerine elini koydu. Ağlamaya devam ediyordu ancak sesi kesilmişti. Sessiz çığlıklar içinde dolaşıyordu. Asi kızın hayaline bakıyordu yaşlı gözleriyle. Bir süre sonra kendinden geçmişti.
Mavi tavşan telefonunun sesine uyanmıştı. Arayan annesiydi. Gece olmuştu. Her yer zifiri karanlıktı. Halen yerde yattığını fark etti. Yattığı yerden kalkmadan çantasından telefonunu aldı ve açtı. Mavi tavşanın bağırmaktan ve ağlamaktan sesi kısılmıştı. Annesinin de sesi telefondan üzgün geliyordu. Mavi tavşana dedesinin vefat ettiğini söyledi ve bir süre daha orada kalacaklarını belirtti. Mavi tavşanın içindeki acı halen yerini koruyordu. Dedesinin vefat haberinden sonra o acı ve üzüntü iki kat daha arttı. Mavi tavşan annesine hiçbir şey söylemedi. Asi kızdan bahsetmedi. Annesi üzüntüsünden dolayı pek konuşmamıştı zaten mavi tavşanla. Durumunu dahi sormamıştı. Telefonu kapattıktan sonra zifiri karanlıkta önünü göremiyordu mavi tavşan sağa sola çarpa çarpa mutfağa gitti ve ışığı yaktı. Dolaptan içki şişesini aldı. Kapağını açık nefes almadan içmeye başladı. Daha sonra bir sigara yaktı. Mavi tavşanın telefonunda onlarca cevapsız çağrılar vardı. Sevimli çocuk defalarca aramıştı ve bilmediği iki numaradan daha çağrı vardı. Telefonu masanın üzerine attı. İçki içmeye devam etti. Bir süre sonra kalkıp banyoya gitti. Elinde içki şişesi ve sigarası da vardı. Küveti suyla doldurdu. Üstünü çıkardı ve elinde içki şişesiyle küvete uzandı. Şişeyi küvetin kenarına koyup sigara paketini aldı tam sigarasını yakacakken kapının önünde sarı saçlı küçük kızı gördü. Mavi tavşan çok tepkisizdi. Bir süre küçük kıza baktı ve sonra kafasını çevirip sigarasını yaktı. İçki şişesinden bir kaç yudum daha içti ve şişeyi dönüp kapıya doğru küçük kıza fırlattı. Şişe kapıya çarpıp paramparça olmuştu. Küçük kız da kaybolmuştu. Mavi tavşan sigarasını içmeye devam etti. Sigarası bitince söndürdü ve izmaritini de küvetin dışına yere attı. Küvetin içine daha fazla gömülüp suyun içine yattı. Kafası suyun altındaydı. Nefesini tutup gözlerini kapadı. Bir süre öylece durdu. Ne kadar durduğunun kendisi de farkında değildi.
Nefesini tutmakta zorlanmaya başlamıştı. Boğulmak üzereydi. Suyun altında gözlerini açtığında karşısında küçük kızın yüzünü gördü. Küçük kız, mavi tavşana bakıyordu. Küçük kız mavi tavşanın omuzlarından tutup onu suyun dışına çıkardı. Mavi tavşan suyun dışında panik halde sağa sola savruldu. Etrafına baktığında küçük kız yine kaybolmuştu. Küvetten çıkıp bornozunu giydi. Saçına havlu doladı. Yerdeki kırık şişesinin parçalarına basa basa odasına gitti. Mavi tavşanın ayakları kesilmişti ve kanıyordu ancak mavi tavşan acı hissetmiyordu. Yatağına yattı üstündeki bornoz ve kafasında ki havluyla. Odasının ışığını açmamıştı. Kolundaki asi kızın hediye ettiği bilekliğe bakarak uykuya daldı.
...
Mavi tavşanın başına ne geldiyse iyi olduğundan ve başkalarına değer verip koruduğundan gelmişti. Kısa boylu çocuğa iyi niyetinden ve koruma içgüdüsü yüzünden bulaşmıştı. Sevimli çocuğa içindeki eşsiz aşk yüzünden körü körüne inanmış ve güvenmişti. Ruhunu da bedenini de sevdiği için sevimli çocuğa adamıştı.
Sonuç olarak elinde kan dolu bir bedeni, acı içinde bir kalbi, kırılan umutları, yakılan kadınlığı ve kent merkezinin göbeğine asılmış hayalleri kaldı...
Bu dünyada iyi olmak aptallık mı? Dünya iyiliği hak etmiyor mu? Yoksa insanlar canavarlaştıkça kurallar mı acımasızlaşıyor? Çevrenize iyi bakın herkes kötülük peşinde ve herkes menfaati düşünüyor. Yalanları denize fırlatılan taşlar gibi savuruyorlar. Düşüncesizce ve umarsızca... İnsanları öldürebilen yalanlar onlar için sıradan... Arkadaşlık, dostluk kavramları sadece kitaplarda yazılan bir kaç cümleden ibaret kaldı. Hangi ara insanlığı dibine kadar satıp bitirdik? Bu hayatta iyi olursan eğer seni saf görüp ezme peşine gidiyorlar.
Vicdanlar nerede gömülü?
Sonuç olarak olan asi kıza ve onu sevenlere olmuştu. Olaylarla hiçbir bağlantısı olmadığı halde kısa çocuğu daha önce hiç görüp konuşmadığı halde ölen asi kız oldu.
Biz ölümü bekleyeceğimize ölüm bizi beklese olmaz mı?
...