- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Analiz
Sevgili dostlar; bu yazımızda sizlerle toplumda tesbit ettiğim bir hususu daha paylaşalım istedim.
Uzun zamandır yaptığım müşahedelerimi bu hafta yazıya dökeyim istedim. Genellikle aile sohbetleri ya da diğer meclislerde söz ya dine ya da siyasete varmaktadır. Eğer din konusu açılırsa hemen hemen o camiadaki herkes din uzmanı oluverip din konusuyla ilgili açıklamalar yapmaya hatta birçoğumuz hüküm vermeye kalkıyoruz.
Şayet söz siyasete gelirse hepimiz birer siyaset bilimci ya da siyaset uzmanı olarak; hükümetler kurup, hükümetleri yıkıyoruz. Nedense hepimiz her konuda çok bildiğimizi zannettiğimiz gibi bu konularda da aynı tavrı takınıyoruz. Şunu da yazmadan edemeyeceğim; en doğru bizim tuttuğumuz parti hatasızdır nedense, diğerleri çok kötü.
Bütün bu hususlar kanımıza öyle işlemiş ki, İnternet ortamına şiir, makale veya diğer konularda bir yazı yayınladığımda belirli kişiler beğeni veya yorum yapıyor, sağ olsunlar. Fakat siyasetle ilgili bir husus paylaşıldığında hemen hemen herkes bir paylaşımda bulunuyor. Bana göre bu bizim içimize yani yapımıza işlemiş. Toplum öyle bir hale gelmiş ki ya da getirilmiş ki, insanlar şucu, bucu şeklinde sınıflanmış sanki.
İlgimi çeken bir konu ise kendini siyaset uzmanı sanan bu insanların bazıları seçim zamanı vatandaşlık görevini yapmak için sandığa bile gitmemektedirler. İyi de arkadaş şayet falan partiye kızıyorsan, sandığa git oyunu filan partiye ver. Ardından da eleştirini yap. Öyle bir tablo oluşturuyoruz ki, herhangi bir işin yapılması için kendimiz parmağımızı dahi kıpırdatmıyor, fakat o konuyla ilgili lafı da kimseye bırakmıyoruz.
Din konusunda da aynı; bazı kişiler fetva vermeye kalkıyor; fakat kendisi dinin hiçbir emrini yerine getirmiyor. 1992 yılıydı; tayinim Urfa’ya çıktı. Gittim göreve başladım Erdemli’ye geri döndüm. Yaz tatili idi. Okulların açılmasına yakın görev için Urfa’ya gitmeden Konya’ya gitmem gerekti. Konya’da hem öğretmen hem de müzikle ilgilenen dönem arkadaşımın misafiri olmuştum. O akşam mevcut müzik işi yaptığı mekândan başka bir mekâna gitmesi gerektiğinden, dedi ki; -hocam ben gelinceye kadar cihazlarıma bakar mısın? Bende peki dedim. Akşam eğlence başladı, bir başka tanıdığım eğlenmek için o mekâna geldi. (Üniversiteyi Konya ‘da okumam sebebiyle mevcut bir çevremiz vardı.) beni görünce yanıma geldi. Hoş beşten sonra ne yaptığımı sordu. Ben de orada bulunmanın sebebini anlattım. Görev olarak nerede çalıştığımı sordu, Urfa’dayım, deyince; “ooo Urfa’da ki falan partinin koruma görevlilerinin eğitimini ben verdim, hemen arayayım sana sahip çıksınlar dedi.” Teşekkür ettim. Zahmet etme, gerek yok falan dedim fakat ısrarla anlatıyor, aramak istiyor. (Uzak doğu sporları eğitimi vermiş)
Her ne ise koruma görevlilerini aramasına gerek olmadığına ikna ettim. Bir sıkıntım olursa ben seni ararım dedim. Arkadaş oturdu masaya içkisini söyledi, eğlenmeye başladı. Biraz sonra yine yanıma geldi. İçki tesirini göstermeye başlamış. Konu oradan buradan derken, dine geldi. Başladı bizimkisi İslamiyet’ten ahkâm kesmeye; dedim ki arkadaşım bu konunun konuşulacağı yer burası değil. Dinimizi içki masalarına meze yapmayalım lütfen. Yok, arkadaşımı ikna etmek zor. Kalbini kırarım bu konunun konuşulacak yeri burası değil diye yeniden ikaz etmeme rağmen; arkadaş iyice gaza geldi İslam’a bin tane Cumhur feda olsun diye naralar atmaya başladı. Neyse ki güç bela ikna edip mekândan yolladım. Kardeşim, madem İslam’a bin tane Cumhur feda olacak peki bu yaptığın ne?
Yine bir başka arkadaşım; üniversiteye devam etmedi, şoförlüğe başlamıştı. Onunla bir görüşmemizde, beş tane tır aldığını, Azerbaycan, Rusya gibi ülkelere taşımacılık yaptığını ve daha sonra dolandırılıp beş tırın hepsini kaybettiğini, şimdi sanayide başka bir iş yaptığını anlattı.
Tır şoförlüğü yaptığı yıllarda Rusya’da başından geçen bir hususu paylaştı, çok manidar olduğu için ben de sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. Rusya’da bir Rus aile bu arkadaşı bir arkadaşı ile beraber yemeğe davet eder. Bunlar yemeği pek iştahlı yemiyor. Evin kızlarının dikkatini çekiyor. (Baba aracılığıyla anlaşıyorlar.) babaya kızlar diyor ki; “-baba, onlar gelecek diye yemekte domuz eti kullanmadık. Rahat olsunlar” deyince, biz yemeği iştahla yemeye başladık diyor.
Neyse yemekten sonra bize içecek ne ikram edelim dediler. Bizde arkadaşla birer bira istedik. Bu kez evin kızları babalarına diyor ki; “-baba sor bakalım, bunlar nasıl Müslüman; yemekte domuz eti var diye yemeği yemiyorlar. Fakat İslamiyet’in yasak kıldığı içkiyi içiyorlar.” Arkadaşım diyor ki yer yarılsa yerin dibine geçseydik, daha iyiydi.
İşte böyle değerli dostlar. Bu yazımızda da bu konuyu paylaşalım istedim.
Yorum sizin…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.