- 456 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Temsilde adalet
Anayasaya madde önerisi
Madem ki millet,
İktidara oy veren, vermeyen
Hatta hiç oy kullanmayanların
bütünüdür.Onların da iradesi
Meclise yansımalıdır.
Seçilme barajı düşürülmüyor
En azından şunu yapamaz mıyız?
Meclise ek olarak 50 ülke milletvekilliği
İlave edelim. Barajı geçemeyen fakat
50bin ve katları oy alan partiler,
Her 50bin için 1 vekil ile meclisimizce
Temsil hakkını kullansa nasıl olur?
Huzura,barışa, adalete, dengeye
Katkısı olmaz mı?
Yüzde 30 oyla meclisin yüzde 70 ini
Temsil eden sonuçları da gördük.
Meclisin içinde de, dışında da kavga
İstemiyoruz artık. Bu ancak temsilde
Adalet ile sağlanır.seçmen de:
Oyum boşa gidecek kaygısı ile
Hareket etmez.
Ne dersiniz, millet ve barış adına
Nasıl bir olumsuzluk olabilir?
09.11.2015
Ali Rıza Malkoç
YORUMLAR
Muhterem Halil Bey,
bilemiyorum, başkanlık sistemini ne şekliyle sakıncalı buluyorsunuz. Halkın eğitim seviyesi, demokrasiyi anlamamış olması gibi sözler, bana göre sadece seçim kayb eden kişi veya grupların şikâyetidir. Türk milleti başkanlık sistemini nasıl kaldırır? - Tecrübesiyle.
1923'den 1950'ye kadar Türkiye'de kâğıt üzerinde olmasa da fiilen başkanlık sistemi vardı. Bu sistemi ilk değiştiren de, Allah rahmet eylesin, Celal Bayar'dı.
Selam ve saygılar.
Aciz tarafından 11/9/2015 4:07:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kederli
Ben şahsen parti felan tanımam, bilmem de. Hiçbirini tutmadım şimdiye değin, tutmayacağım da ömrümce.
Benim için partilerden ziyade kişilikler geçerli sadece, kişilerde değil.
Bu nedenle ben, Türkiye'de başkanlık olabilecek kişiliğe sahip bir zat göremiyorum halihazırda.
Bel ki; benden sonraki nesil görür, görürse.
1923-1950 yıllarına değinmişsiniz. Yaşamadım, ama sonradan öğrendim.
Evet doğru, fakat atalarımızın bir sözünü de hatırlamakta yarar var:
''Eski çamlar bardak oldu..!'' derler. Sanırım, siz de bilirsiniz.
Geçti o devirler. Bakın nerelerdeyiz ve nasılız.
Elbette benim görüşlerime katılmazı beklemiyorum. Sizin görüşünüze katılmasam da, saygı duyarım.
Her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi olur, atalar
Neticede iş, döner dolaşır olacağına varır.
Haydi hayırlısı diyelim de, bekleyelim, bakalım...
Saygı ve selamlar
Belli bir oyun üzerine çıkmış, ama baraj altında kalmış siyasi partilere, muhalefet edebilecekleri , diğer siyasi partiler kadar konuşabilecekleri bir hak verilmeli...
Çünkü ,sadece medyada halka kendini gösterebilen , baraj altı kalmış siyasetçiler , medyanın tekelleşmesi halinde ülke siyasetine çıkma şanslarını büyük oranda kaybedeceklerdir. Bugün Bbp'nin eski lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nu herkes hayırla anmakta.. Ama çok azı ona oy vermekteydi.
Seçimlere giren onca partiye rağmen, oyları toplayan partiler hep geçmişi olan partilerdir. Oyların 100 de 12 si Türkeş'in kurduğu Mhp, 25 i Atatürk'ün kurduğu Chp, yarısı da Erbakan Hoca'nın Mnp'sinin devamı Ak Parti'ye gitmekte.
Sizden aldığım ilhamla belki şöyle bir çözüm önerisi sunabilirim. Yüzde 1 ile 10 arasında, en çok oy kazanmış filan sayıda(misal:3 veya 5) siyasi partinin ikişer temsilcisinin , mecliste 'bilmemne' statüsüyle bulunmasına, milletvekilleriyle karar alma dışında aynı haklara sahip olmasına...
... Böylece hem istikrara zeval gelmez, hem daha iyi bir muhalefete sahip oluruz..
Tebrikler düşündüren bir yazı oldu.
Hürmetler Malkoç Hocam. Her fikrin meclisde temsili hakkındaki fikrinize katılıyorum. Ama şu da var: 70'li ve 90'lı yıllarda mutlak çoğunluğun kazanılmadığı seçimlerde hep çirkin pazarlıklar türemişdir. Türkiye'de mebus sayısının tesbiti de maalesef nüfus sayı ve nisbetine göre değil, mütehakkimlerin keyfine göre ayarlanmışdır. 82 Anayasası meclisi 400 mebusla planlamışdır, ama 1987'de, 450'ye, 1994'de 550'ye çıkdı. Ama hiç bir arttırımda nüfus oranı gündeme gelmedi. Çünkü bu arttırımlara oy veren partiler müteakib seçimlerde milletvekillerini kayb etmek endişesi taşıyordu. Onlar için parti menfaati halkın menfaatinden önemliydi. Tabii burada Refah ve Büyük Birlik partilerini tenzih ediyorum. Erbakan ve Yazıcıoğlu rahmetliler milletvekili sayısının 550'ye çıkmasına karşı çıkmışlardı.
"Her fikir meclisde kendini ifade imkânı bulsun!" diyorsak, bunun tek çaresi sizin de beyan ettiğiniz gibi, barajların tümden kaldırılmasıdır.
Ben de "İdarede istirkar olmalı" diyorsam, ne olacak? Meclise 15-20 grup girip, her biri bir yana çekecek, istikrarı (daha doğrusu 276'yı) nerden bulacağız?
Cevabı acizane benden olsun: Başkanlık sisteminde...
Selam ve muhabbetle...
selamlarımla.
Kederli
Yorumunuz çok anlamlı, severek okudum.
Başkanlık sistemine değinmişsiniz. O da güzel.
Lakin; Şu andaki eğitim ve sistemi ve kültürel seviyemizle,
bölünmelerin giderek arttığı, dinin siyasete alet edildiği, mezhep ve ırk ayrımcılığını seyrek de olsa gündemden hiç düşmediği
bir Türkiye ortamında,
toplumun her kesimine hizmet vermeyi becerebilecek, barışı, huzuru, refahı getirebilecek birinin var olduğuna ve başkan olabileceğine ve de
başkanlık seçiminin parlementer seçimden daha da bilinçli ve akılcı gerçekleşeceğine
siz ihtimal veriyor musunuz?
Ben şahsen veremiyorum...
Nedeni; demokrasinin gerçek anlamını kavramış bir toplum değiliz ki biz henüz. Sırf söze ve göze bakarak, partisel ve kişisel menfaatlerini tüm halkın menfaatlerinden daha önemli gören bir toplumun
sağlıklı bir seçim yapması beklenemez bence.
Şu anda Türkiye malesef, ne parlementer demokrasi ne başkanlık ne dikta ne de monarşi sistemleriyle yönetilebilir bir ülke olmaktan çok uzak. Kısacası, Türkiye idare edilemez bir durumda.
Ya ne olacak sorusu haklı, şimdiden yazayım.
Biz, burnumuz yere sürtmedikçe aklı yerinden kımıldamayan bir toplum olduk da ondan.
Hadi hayırlısı diyelim.
Diyelim de görelim ne olacak.
Her ihtimalde size ve konuya katılımcılara esenlikler dilerim.
Saygı ve selamlar