Gene de bir iştir beklemek. bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan.-- cesare pavese
ikram
ikram
@ikram

Ölümsüz aşk mı dediniz?

9 Kasım 2015 Pazartesi
Yorum

Ölümsüz aşk mı dediniz?

2

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1312

Okunma

Ölümsüz aşk mı dediniz?

Ölümsüz aşk mı dediniz?

  • Evlilik aşkı bitirir mi dedin?
    - Bitirir demeyelim de... Azaltır.
    - İyi ama o nasıl aşk ki evlenince bitiyor hemen? Aşk değil, belki de hevestir o.
    - Peki aşkla heves arasındaki fark nedir sence?
    - ...
    - En önemlisini söyle?
    - Bir dakika! Öyle üst üste sorular sorma. Biraz düşünmeme fırsat ver. Aşkta karşılıksız sevmek var mesela. Karşı taraf mutlu olsun diye her şeyi yaparsın.
    - Sen aşkı şefkatle karıştırdın herhalde. Aşkta karşılık vardır. Karşı taraftan bir karşılık görmezse bak o aşk nasıl da hemen düşmanlığa dönüşüyor. Bunu anlamak için son on yılda piyasaya çıkan şarkılara bakmak yeterli.
    - Aşk müziklerini mi kast ediyorsun?
    - Evet.
    - Ama o müziklerde karşılıksız aşklardan bahsediliyor.
    - Kaç tanesi karşılıksız aşktan bahsetmiyor?
    - Çok ters sorular soruyorsun. Yani soruları karmaşık soruyorsun... Büyük çoğunluğu karşılıksız aşktan bahsediyor olabilir ama başka güzel aşk şarkıları olmadığı anlamına gelmez bu.
    - Tabii ki vardır. Ama asıl soru şu: Neden mutlu sonla biten aşklar değil de, karşılık görmeyen aşklar konu oluyor şarkıların çoğuna? Çünkü sevdiğine kavuşunca aşk boyut değiştirir.
    - Nasıl yani?
    - Şöyle yani... Aşk ütopyadan beslenir. Yeri çiçeklerle döşeli, göğü kalpli bulutlarla bezeli hayalî bir dünyası vardır aşığın. Onu gerçek dünyaya döndürmeyeceksin hiç. Yoksa büyü bozulur.
    - O zaman biz hiç âşık olmayalım mı yani?
    - Aşık olmak güzeldir. Ama neticesini bilerek yaşamalısın.
    - Karşılık beklemeyi mi kast ediyorsun?
    - O da var, karşılık görsen bile aşk incitir. Ama daha da önemlisi, aşk geçicidir.
    - Ne diyorsun hocam!
    - Hoca değilim ben.
    - O anlamda demedim. Ağız alışkanlığı işte.
    - Aşkı, geçici duygu bozukluğu şeklinde niteleyen filozoflar olmuş. İnsanlar gerçek hayatla yüzleşince bu bozukluk normale dönüyor.
    - Ama ben aşkımın hiç bitmesini istemiyorum...
    - Zor bir şey istiyorsun. Bu dünyada bitmeyen bir şey var mı ki aşk da bitmesin?
    - Ee?
    - Ee ne?
    - Konuyu yarıda mı bırakacaksın?
    - Ben aşk uzmanı değilim ama şöyle olduğunu düşünüyorum. Aşkın bir görevi var. Evlilik gibi önemli ve ağır bir sorumluluğun altından kolayca kalkamaya yardımcı olur. Evlendikten sonra yerini sorumluluk, sevgi, şefkat gibi duygulara bırakır. O yüzden bunları bilerek yaşamak gerektiğini söylemiştim.
    - Hiçbir şey anlamadım...
    - Boşver gitsin. Filozoflar bile işin içinden çıkamamışlar. Biz nasıl çıkalım!

  • Paylaş
    Beğenenler
    (c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
    Yazıyı Değerlendirin
     
    Ölümsüz aşk mı dediniz? Yazısına Yorum Yap
    Okuduğunuz Ölümsüz aşk mı dediniz? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
    Ölümsüz aşk mı dediniz? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

    Üyelik Girişi Yap Üye Ol
    Yorumlar
    Etkili Yorum
    Kederli
    Kederli, @kederli
    9.11.2015 15:03:25
    10 puan verdi
    Her insanı ilgilendiren bir konu aşk.

    Yazarı özellikle tebrik ederim, böyle bir konuyu açtığı ve hoş bir makaleyle bizlere sunduğu için.
    Kapanış da güzeldi. Her insan kendine göre yorumlar. Tanımlaması zor olduğundan tasavvuf ehli insanların ve ermişlerin yaptığı biçimde tarif etmeye çalışmak lazım, anlamından biraz olsun tatmin olmak için.

    Ben de çok severim benzetileri.

    Bir örnek de ben vereyim:

    Karaormanlarda (veya doğal ormanlar diyelim), ateşin son derece büyük önemi vardır.

    Şöyle ki; rüzgardan, fırtınadan veya çeşitli nedenlerle kopan dallarla orman içinde yetişen sair bitkiler tümüyle doğa için besin (gübre olarak) taşırlar. (Büyük küçük yırtıcı kuşların yuvaları da çöpler ve dışkılarının zaman zaman yere düşmesi nedeniyle besin kaynağıdır aynı zamanda).

    Ağaçların sürekli olarak topraktan gıda alarak gelişmesinden ötürü toprak, birkaç yıl içinde verim gücünü yitirir. Doğa da sürekli denge sağlayacak geliştiğinden, zaman zaman ''doğal orman yangınları'' getirir rüzgar, fırtına, yıldırımlar.

    Hatta çoğu ülkelerde, bu doğal yangınların gecikmesi nedeniyle(biz insanlar neden oluyoruz tabii), insanlar bilerek ve ölçülü yangın çıkarırlar ki; toprak bitkisel artıkları ve kuru dalları,ağaçları beslemek için, besleyici minerallar içeren kül haline dönüştürsün. (çoğu yerde de Malezya, Endonezya, Amazonlar'da olduğu gibi tarla yapmak çiftçiler -yasak yoldan- veya büyük besin firmaları -yasasal fakat hunharca- yağ palmiyesi yetiştirmek için ormanları yokederler).

    Nereden nereye geldim...fakat bilerek.

    Evet, aşk demiştik...

    Aşkın amacı, yaşam sürecini huzurlu ve refahlık içinde devam ettirmemiz için, yakılmış, kül olmuş besin ve gıdadır. (Ermişlerin aşkı da Tanrı'ya kavuşmadır, fakat bizden farklı bir amaç olduğu için güncel yaşam insanı bizlerde genelde çok ender rastlanır).

    Biz ''normal insana'' dönersek tekrar; içgüdümüzle farkında bile olmadan, kendimize eş seçtirir doğa(Tanrı diyebiliriz buna, ama ayrı bir konuyu ister bu tanımlama).

    Aşkla başlar genellikle eş seçimi, işte bu yanan ateşin ''alevidir'', doğada olduğu gibi. Doğa, rüzgarı yıldrımı çağırmaz, doğal dönencedir buna sebep olan.

    İnsanlarda da aynıdır. Farkına varamazsınız aşkın ''alevin'' geldiğinin. Ama eş aramaya yatkın ve eğilimli olmanız şart. Çarşıda, pazarda, okulda, otobüste, metroda, hatta bir umumi tuvalet önünde....
    birileri karşınıza çıkar, tek bir bakış yeterlidir sizce.

    Fakat karşınızdaki insanın da bu aşkı ''alevi'' arar olması gerekir. Yoksa, siz aşkı tek taraflı yaşarsınız, kahrolursunuz, kül olursunuz, ama onu alıp beslenmeyek isteyen insan ruhu, gözgöze geldiğiniz insan da yoktur. İşte o zaman hapı yuttunuz demektir çoğu zaman.

    Karasevda başlar, kendi kendinize gelin güveyi olursunuz, hayaller kurarsınız, çaresiz kalırsınız,
    olmaz, yoktur çıkış yolu.
    Kadınlı-erkekli yiğitlik de burdadır işte.

    ‘’Benim alevimi, aşkımı, külümle besinimi almaya hazır değilmiş gözgöze geldiğim insan’’, diyebilmelisiniz.

    Bu da tabii, olgunluğu, aydın olmayı, sırf hislerine bağlanmadan, aldanmadan, düşünerek, muhakeme ve muhasebe ederek yaşamayı gerektiren bir insan sıfatıdır ki; bilhassa genç, yaşam deneyimi henüz az olan insanlarda rastlarız bu karasevdaya.

    Kalpteki ‘’çıngınız’’ (doğada yıldırım sebep olur) yerine(eş olmaya hazır)insana düşmüşse (doğada, yanmaya hazır yerdeki dallar ve bitkisel artıklar) alev peydah olur insanda(yavaştan yavaştan yanmaya başlarsınız, doğadaki gibi).

    Alev geçer (ilkbakış, çıngı yerini bulmuştur ve görevi bitmiştir).
    Köze dönüşür bitkisel artıklar, siz de aşk ateşinin doruklarındasınızdır.

    Belirli bir süre sonra köz, görevini tamamlamaya ve küle dönüşmeye başlar.

    İnsanda da öyledir; aşk görevini tamamlamıştır, çıngı, alev, köz görevini tamamlamış, sakinleşme, durulma süreci başlamıştır. Hisler sevgiye dönüşür, mutluluk, güvence hissedersiniz eşinizle. Aşk geçmiş, besin veren küle dönüşmüştür artık. Çol-çocuk, ev, araba, mal mülk, servet ve yaşam ortağısınızdır eşinizle.

    Anlaşmanız devam ettiği sürece, bir ömür boyu,
    bir bakışla başlayan çıvılcımın,
    yanmaya başlayan ateşin,
    kora dönüşen hislerin,
    ve nihayet
    besinli küle dönen
    sevginin verdiği güçle yaşar,

    vakit zaman dolduğu an
    göçersiniz bu alemden.

    Yok olmak diye birşey yok!
    Sadece yer ve şekil değiştirir yokluğunuzdaki ''varlık''.

    -iyi eserler bırakmışsanız, diğer insanların ruhlarında
    -cesediniz kurtlara yem, toprağa besin
    -yeni hayatlara kaynak,
    -ağaçlara meyve
    -yiyen insanlara besin
    -o insanlardan bir çocuk
    -o çocuktan bir delikanlı
    -o delikanlıdan, aşkı yaşayan bir insan
    -o insandan eş
    -o eşle bir çocuk
    -o çocuktan........

    ve süreç devam eder. Ruhen ve bedenen asla yok olmadan, sadece şekil değiştirerek

    dünyamızın yok olamasıyla tabir ettiğimiz ‘’kıyamete’’ kadar!
    Ve en geç, hayat kaynağımız güneşin sönmesiyle...!

    Fakat daha bitmedi!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    Güvenilir bilimadamlarına göre 5-6 milyar yıl sonra sürekli işlevde olan enerji kaynağımız güneş, bünyesindeki hidrojeni tamamen harcayıp tüketmiş olacak ve ısısı nedeniyle 150 kat kadar daha şişerek patlayacak ve dünyamızla beraber yeniden samanyoluna dönerek, yeni güneşlerin, yıldızların, gezegenlerin, hatta belkide yaşanır olabilecek yeni dünyaların hammadesi olacaktır.
    Ve bizler o hammaddenin içersinde olacağız bedenimizin gaz şekline dönmüş şekliyle...

    Kimbilir; Tanrı belki yeniden oluşturacak uzayı, yeni dünyalar yaratacak.
    Biz de içinde olacağız bu oluşum maddelerinin.

    Yeniden bir hayata ve cana bizden oluşan hammaddeyi vererek....
    Oradan oluşan akıllı insanlar olacak belki, biz de onun bünyesinde olacağız...

    Ölüm ; sadece kısa bir rüyanın sonu.....!
    Yok olmak değil, yeniden varolmak asıl.
    .....
    Bu nedenle,ömrü işe yarar bir ruhani eser bırakarak gidelim bu dünyadan..!
    O da ancak; akılcı bir beyinle, sağlam bir imanla bilime, ilime, öğrenmeye, öğretmeye çalışarak...
    En büyük alim, en büyük öğretmen...en güzel güzellikler ''Tanrı'' olduğu gibi................

    Gerisi ya hikaye ya masal...

    Din ve imanı, En Yüce Öğretmen, En büyük Alim, En Güşlü Bilgin ve varlığına sadece inandığımız, fakat hiçbir zaman görme olanağımızın olmayacağı Yüce Mevla'nın sıfatına yakışır şekilde;

    eğitime, öğretime, ilim ve bilime, ve bilhassa dini, imanı bu yüce değerlere hizmet aracı bilerek yaşayın; kurukuruya cenneti hayal ederek değil.

    Dini görevleriniz sizi, bilim ve ilime sevketmiyorsa, ibadetleriniz ve diğer zahmetleriniz tamamen boşadır.
    Çünkü; Allah’ı sevmek, ona ibadet etmek demek, O Yüce Varlığın inanılmaz derecedeki
    bilimi ve ilmine hizmet edecek bir kul olmak demektir.

    Bilmektir, gerçek aşk ve sevgi!
    Allah bilir ve bilendir çünkü.!
    Ve Allah, gerçek aşk ve sevginin kendisidir!

    Esenlikle kalın. Sevgiyle, aşkla, ilim ve bilimle kalın ve varolun ömür boyu!!!!!!
    Saygı ve selamlar



    Mehmet Ali Akça
    Mehmet Ali Akça, @mehmet-ali-akca
    9.11.2015 12:33:24
    10 puan verdi
    Stendhal'dı sanırsam, demiş ki:
    -Aşk körlükten daha büyük körlüktür. Kör olan varolanı göremez. Aşık olan ise varolanı göremediği gibi, birde yapay bir gerçeklik yaratır.
    ...
    Hikayenin sonunda leyla kervandan ayrılıp , mecnunu aramaya çıkar çöllere. Uzun yollardan sonra , perişan halde bir garib adama rastlar. Ona sorar: " mecnun nerde bilir misin?"
    Zaten biliyorsunuzdur hikayeyi. O adam mecnun'dur. Ama ne mecnun tanır leylayı, ne leyla tanır mecnunu..
    ...
    Youtube'da rastgeldiğim , "hayalhanem" başlığı altında çok yararlı ve mizahi bulduğum videolar yayınlanıyor. Ordaki aşk hakkındaki görüşte bence kayda değer. İlgilenenlere
    ...
    Tebrikler
    © 2025 Copyright Edebiyat Defteri
    Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

    Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.