- 1761 Okunma
- 17 Yorum
- 7 Beğeni
Elde Kalan Bir HİÇ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Telefonum çaldığında bulaşıkları yeni bitirmiş, ellerimi kurulamaktaydım. Göz ucuyla “Arayan kimmiş?” diye baktım. Alt katta oturan yaşlı teyzenin adını görünce oldukça sevindim.
-İşlerin bitti mi kızım?
Telefonu açtığımda her zamanki o nazik, sevecen ses tonu ile konuşmaya başlamıştı.
-Evet, bitti. Hem bitmese bile ne olur ki? Hemen geliyorum Semiha teyze.
Bitmese de onun için her zaman “Bitti” derdim. Kendini çok yalnız hissederdi ve sohbete ihtiyacı olurdu zaman zaman. Elimden geldiğince sık uğrar, dışarıdan alınacak ihtiyaçlarını da alırdım. Üzerime bir şeyler geçirip aşağı indim. Yedek anahtarları bende dururdu hep. Kapıyı önce tıklatıp sonra bendeki anahtarlarla açtım. Yine tüm güzelliği ve nur yüzü ile salondaki kanepeye oturmuş beni bekliyordu. Gülümsedi beni görünce.
-Canım kahve çekti yine. Bu mübarek de tek içilmiyor ki.
-Aaa! Benim de canım istiyordu. Hemen yaparım.
Mutfağa koşuverdim. İkimizde sade içerdik kahveyi. Cezveyi ocağa koyup iyice kısık ateşe aldım. Bir yandan salona laf yetiştirip bir yandan da sabahtan kalma birkaç bulaşığı yıkamaya başladım. Duymuştu yıkama seslerini.
-Gel ne olur kızım, yorma kendini.
Gülümsedim bu söze; çünkü zevkle yapıyordum.
-Hiç yoruluyor muyum Semiha Teyze?
Gerçekten onun için bir şeyler yapmak, büyük bir keyif ve huzur kaynağıydı benim için. Seviyordum onun evini, güler yüzünü, huzur veren tatlı sesini ve o tatlı sesten dökülen şarkıları dinlemeyi…
Emekli öğretmendi. Üç ayda bir birlikte giderdik maaşını çekmeye. O gün geldiğinde, yine bir öğretmen edasıyla giyinir, hazırlanır, gülümseyerek kapının önünde beni beklerdi. Bir nevi ana kız gibi olmuştuk kısaca.
Kahvelerimizi tepsiye alıp salona girdim. Bir sehpa çektim önümüze. Sevgi ile birbirimize bakarken alıvermiştik ilk yudumlarımızı.
Hafta başıydı bugün. Hafta sonları kendi evimin telaşından ve kalabalığından onu aramam zor oluyordu. Kolay değil, dört çocuk vardı okula giden. Zor yetişiyordum çocukların işine. Oğulları vardı. Nasıl olsa onlar yanına uğruyor diye içim rahattı biraz da.
Hepsi de evli olan üç oğlu vardı. Torunları da çok severdi. Dertliydi evlatlardan yana. Aslında çok şikâyet etmezdi; ama anlardım canının sıkkın olduğu anları.
-Dün yine buradaydı bizimkiler. Hep birlikte gelmişlerdi.
-Ne güzeeel! Sevindim. Yine hep birlikte olmuşsunuz. Aile toplanmış bir araya.
-Ama bu sefer canımı acıttılar birazcık!
-Hayırdır Semiha Teyze, ne oldu?
Gözlerinde damlalar oluştu birden. İlk kez böyle görüyordum. O, benim gözümde yıkılmaz, güçlü bir abide; gerçek bir öğretmen, değerli bir Türk kadınıydı. Ne olmuştu da bu kadar üzülmüştü acaba?
Hüzünleri içerek anlatmaya başladı; sık sık da iç geçirerek…
Oğulları kendisine hiç sormadan, aralarında bir karar almışlar ve dün her şeyi anlatmışlardı annelerine.
-Oturduğum bu evden gelecek kira parasına ihtiyaçları varmış.
Şaşırdım; aslında yoktu. Hepsinin de maddi durumu oldukça iyiydi.
-Beni, yeni açılmış olan huzurevine yerleştirmek, bu evi de boşaltıp kiraya vermek istiyorlarmış. Hem paraya ihtiyaçları varmış hem de haftada bir uğrayabiliyorlarmış bana. Dolayısıyla akılları bende kalıyormuş. Huzurevinde olursam daha rahat olurlarmış. Ani bir şey olsa yanımda birileri olurmuş hiç değilse.
Bir anda oturduğum yerden fırladım.
-Bu nasıl söz Semiha teyze? Sen kimsesiz değilsin. Evet, üç evlada sahipsin; ama beni de her zaman bir evlat yerine, olmayan kız çocuğunun yerine koymadın mı?
Çok üzülmüştüm. Gözyaşlarım kontrolsüzce oluk oluk akıyordu.
-Otur kızım, sakin ol! Ben de tüm gece düşündüm. Gözüme çok az uyku girdi. Kendimi yorgun hissediyordum. Paylaşmak istedim konuyu. Amacım seni üzmek değildi.
Benim üzülmem önemli değildi ki! O yaştaki bir kadının üzülmesi çok zoruma gitmişti.
-Oğullarınla bir de ben konuşayım Semiha Teyze. Belki beni dinlerler. Biz burada bir arada ve bir aileyiz. Sen benim annem gibisin.
-Gibisi fazla kızım.
Gülümsemişti. Kabul etmedi çocukları ile konuşmamı.
-Sen merak etme; ben bir hal çaresine bakacağım.
Sonraki günlerde yüzünde hep bir hüzünle gördüm onu. Daha az konuşmaya, daha az yemek yemeğe başlamıştı. Kaygılanıyordum. “Bir doktora gidelim.” Dediğimde, “Hiçbir şeyim yok, gerekli ilaçlarımı yine dikkatlice alıyorum” demişti.
Yine hafta sonu gelmişti ve yine yoğun bir koşuşturma içine girmiştim. Pazartesi ilk aklıma gelen Semiha Teyzem oldu. Sabah kahvaltısını onunla yapmayı düşündüm. “Tepsiye hazırlar, aşağı inerim.” diye geçirdim içimden.
Kahvaltı hazırlamasın diye önce telefon ettim. Telefonuma cevap vermeyince “Belki duymadı” deyip anahtarlarla aşağı indim. Kapıyı yavaşça tıklattım yine cevap yoktu. Anahtarları kullanıp içeri girdim ve salona kafamı uzattığımda anladım durumu. Tüm bedenim boşluktaydı sanki. Titriyordum.
Her zamanki kanepesinde oturuyor gibi; ama başı öne doğru düşmüştü. Ayaklarının yanında eski bir fotoğraf albümü vardı. İçinden birkaç fotoğraf halının üzerine fırlamıştı. Elinde, üç oğlu ve rahmetli eşiyle birlikte, mutlu günlerinde çekilmiş en sevdiği fotoğraf vardı.
Açık kalan gözleri o mutluluğu hala yaşıyor gibiydi…
NOT: Kurgu değildir. Yaşanmış, gerçek bir olaydır.
Gülhun ERTİLAV
YORUMLAR
Eyy !!! İNSAN
Vefa,sefanın gerisinde kalmış,
Bir ananın yemek tabağı evlatlarına ağır gelmiş,
Gelinler yılların hizmetinin son dem nazına selamsız kalmış,
Umarsız,tasasız girmişler kocalarının koynuna.
Elbet her insan düşer bir gün toprağın bağrına,
Burada ölüp dirilir kabirde insan
Sorgu,sual derken dile gelir lisan
Ver şimdi hesabını insandım diyen insan
Selçuk korkmaz
Son satırları okurken beynime kaynar su dökülüyor gib, hissettim kendimi.
Ben gurbetteyim, ancak yılda bir-iki kez ülkemdeki annemi ziyaret edebiliyorum. Her iki haftada bir kendisini telefonla düzenli ararım. Yalnız yaşıyor, ''ücretini vererek kardeşime ve eşine'' baktırıyorum.
Buna rağmen, -sonradan öğrendim- kardeşimin eşi, ilgisiz davrandağından, yine iki haftalık telefonumun birinde annemi, benimle değil de sanki, ölüp gitmiş rahmetli babamla kahırlı ve sitemkar konuşur gibi algıladım hemen.
Hemen kalkıp Türkiye'ye gidemezdim, anca derhal hasteneye sevkini sağladım. Doktorun teşhisi şu oldu: ''Annenin, diz ağrılarından başka hiçbir bedensel sorunu yok, yalnız bu yaşta( o zaman 78 y.) sanırım; son günlerde hiç gıda almamış, özellikle de suyu hemen hemen su içmemiş gibi, iyi ki getirdiler, yoksa bir-iki gün sonra dayanamaz, kesin ölebilirdi, oldu.
Kısacası; annem kahırdan, gelen yemekleri yememiş su da içmemiş ve kendini böylece ölüme terketmiş. Şimdi 85 yaşında(Allah uzun ömürler varsin). Artık iki günebir telefon ediyorum o günden buyana. Eski halinden daha da canlı (şimdi, evli kızkardeşim bakıyor (yine ücret karşılığı, ben Almancıyım ya!). Artık telefonda sesi, 30'luk genç bir kadını anımsatıyor.
Bu (olumsuz) anımı, diğer okurlara ibret olsun diye yazdım.
Sizi yürekten kutluyor, uzun ömürler diliyorum, teyzeye de rahmetler.
Esenlike kalın.
Saygılar
su_misali(Gülhun Ertilav)
Allah annenize de size de hayırlı uzun ömürler versin inşallah
iyi ki sizler gibi duyarlı yürekler var
değerliydi yorumunuz teşekkür ederim
saygılarımla
çok duygulandım
anannemin bir sözü vardı: üç gün yatak dördüncüsü gün toprak...
evlat dahi olsa rabbim kimseyi kimseye muhtaç etmeden alsın emanetini...
su gibi aziz yüreğine sevgiler arkadaşım...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Hicran Hanım" üç gün yatak dördünde toprak" bizim buralarda da çok kullanılır. Zaman geçip yaş ilerledikçe insan ne kadar haklı bir söz olduğunu anlıyor
Değerliydi yorumunuz vefalı arkadaşım
Teşekkür ederim
sevgilerimle
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok teşekkür ederim Kemal Bey
çok değerliydi yorumunuz
saygılarımla her dem
İÇİMİ DAĞLADI, ÇOK HÜZÜNLÜYDÜ. BU HİKAYEDEN ALINACAK DERS VAR...
TEKNİK VE EDEBİ BAKIMDAN OLDUKÇA AKICI VE HOŞTU.
KALEMİNİZ DAİM OLSUN
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok teşekkür ederim Ayşegül Hanım
sevgiler
Sevgili dost, alttaki notu görmeden bu yaşanmış bir yaşam öyküsü kahramanı da Gülhun hnm dedim kendi kendime . Yanılmamışım. Bu güzelllkler değil mi yaşama anlam katan.Yürek kabartan bir öyküydü. Ancak paylaşabilme olanağım oldu..Aslolan yaşamın acılarını, sevinçlerini bir sevilenle paylaşabilmek değil mi? Çok güzeldi dost
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok teşekkür ederim vefalı hocam
değerliydi yorumunuz
saygılar
İnsan başkalarının yarasını sardığı zaman İnsan olmanın gayesini yerine getirmiş olur ancak;
duyarlı yüreğinize sağılık.. sevgi ile.
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim Beren Hanım
sevgiler
Öncelikle duyarlı yüreğinizi ve kaleminizi saygıyla selamlıyorum.
İçimizi burkan elem yüklü bir yaşanmışlık ki pek çok insanın yaşamasının muhtemel olduğu.
Şu bir gerçek ki, duyarsızlık ve acımasızlık çağımızın asli gerçeği hele ki söz konusu bir anne ise.
Allah rahmet eylesin.
Can-ı gönülden kutluyorum efendim.
Sevgiler, saygılar yürek dolusu...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Sevgili Gülüm Hanım, benim de gözyaşları içerisinde maalesef gerçek olan bir öyküydü
değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim
sevgiler
Gülüm Çamlısoy
Ve çok teşekkür ediyorum, değerli katkınız ile bizleri hem düşündürdünüz hem de böylesi duyarlı bir yazı ile şeref verdiğiniz için.
Kaleminiz daim olsun sevgili Gülhun hanım.
paylaşmak gerçek manada bizlerin vakıf olduğu ve dostluk ile pekişen bir süreç.
En iyi dileklerimle bir kez daha.
İçimi yaktı kavurdu bu gerçek hikaye.
Benzer olayları sıkça duyar olduk.
Türk insanına yakışmıyor.
Geleneklerimizde yok bu.
Sizin gibilerle bu toplum ayakta duruyor. Bu tür şefkatli ve ilgili davranışla, ömrün huzur ve yaşam motivasyonu; sosyal ağları besleniyor, yüceliyor.
Paylaştığınız için de teşekkürler.
Tebriklerim ve candan sevgilerimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok teşekkür ederim Ayşe Hanım
değerliydi yorumunuz
sevgiyle
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim hocam
saygılar
Bayanlar bu konuda şanslı hemen bir kız çocuğu buluyorlar kendilerine,veya çocukluğumuzda görürdük sokak sahiplenirdi.
Biz o durumda olursak her halde belediye kaldırır duyururlarsa cenazemizi..
Tebrik ederim saygılarımla.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Allah bu durumda kimseleri bırakmasın inşallah
teşekkür ederim değerli yorumunuza
saygılar hocam
Böyle bir olayı, bir anne olarak yaşamak sanırım Dünyanın en kötü olayıdır...
Düşünün bir kere: Ömrünü çocuklarına vermiş bir anne!... Onlarla yürümüş, onlarla koşmuş, onlarla okumuş.
Yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş. Para biriktirmiş tatillere gitmiş ki sırf onlar görsün, öğrensin diye.
Hasta olmuş dememiş. Gülsünler istemiş.
Ağladıkları zaman, önce kendi gözünden yaş akmış belli etmemiş. Çocuklarının gözlerinin yaşı silmeye çaba göstermiş. "Anne dediğin bu işte."
Ev dediğin ne ki, üç beş parayla alınır, ya anne? Al bakalım alabilirsen. Annenize ancak fotoğraflarda bakabilirsiniz sevgili çocuklar. O da yarın veya öbür gün eskir.
Ya vicdan azabınız, o asla eskimeyecektir. Bilesiniz...
**
Paylaşımınız için teşekkürlerimle Sn. Ertival.
su_misali(Gülhun Ertilav)
yorumunuzda, yazının içeriği kadar canımı acıttı
çok haklısınız, teşekkürler dost kalem
selam ve sevgiler
Davidoff
Kimisini oğlu istemiyor, kimisini gelini...
Oysa bu teyzeler bu oğullarını diyorum, bunları düğünle , dernekle, zılgıtlarla evlendirmemişler miydi?
Çok yazık. Bunların değerleri, ölçüleri bir ev parası mıdır ki?
Neyse; her şeyin bir sırası vardır. Bugünün bir de yarını. Çocuklar büyüklerinden ne görürse onu yaparlar.
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim Tacettin Abim
saygı ve hürmetler
Harika bir öykü okudum kaleminizden. Ayrıca yaşanılmış olması ve güzel bir anlatım ile kaleme alınması da günün yazısı olmayı hak ediyor. Kutluyorum yazan kalemi ve yüreği. Selam ve dua ile.
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ediyorum Ferhat Bey, saygılar
Çok üzücü ve yürek burkan bir hikaye. İnsanlar yaşlandığı zaman çok daha kıymetleri i bilinmesi gerekirken, işe yaramaz, hatta ayak bağı gibi görülmeleri korkunç bir durum.
Bu teyzecik oğullarının onu huzur evine bıraktıklarını görmemiş şükür. Kim bilir ne kadar çok üzülmüş ki, o günler gelmeden veda etmiş yaşama . :(
Allah rahmet eylesin...
Sizin de kaleminize sağlık.
Sevgiler,
Billur T. Phelps tarafından 11/10/2015 12:29:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
su_misali(Gülhun Ertilav)
kıymetli yorumunuza teşekkürler dost kalem, sevgiler
Üzücü bir hikaye.
Yaşlı insanlar, daha çok hastalıklardan değil de,
bu tür duygusal travmalar nedeni ile ölüyorlar.
Ne demeli?
Oğulları rahat etmiştir şimdi.
Öyle ya, kira geliri başlamıştır.
Allah rahmet etsin.
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim vefalı kalem dostum, saygılar
su_misali(Gülhun Ertilav)
amin Allah razı olsun, teşekkürler hocam