- 474 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yol'dan Sonra
Bir gün daha gitti işte ömrümden. Az sonra yarına girecek saatler. Ben yaşamıyor gibiyim. Gittiğim o yoldan sonra hayatım değişti. Gördüğüm o kutlu insan beni düştüğüm bataklıktan çıkardı. Denizin kenarında otururken yanımda peyda oldu ilk önce. Beni takip etti kendini takip ettirerek. Sonra bir yol çıktı önüme. Uzun görünüyordu. Sonunu görebilmek için bakıyordum uzakta bir yeşillik alan görünüyordu. Ben oraya kadar yürüdüm. Gül bahçesine girdim. Gül kokuyordu her yanım. O kutlu insan da gül kokuyordu. Elini tuttum, elim gül kokuyordu. Çözülmez bir bağ ile bağlandım. O günden sonra sanki yaşamıyor gibiyim. Ömrümden bir sürü gün gitmiş gibi, sanki senelerce yaşamış gibiyim ama hiçbir şey yaşamamış gibi! İşte böyle bir hal üzerine başımı yastığa koydum. Annem ve babam yok. Kardeşim yok. Oturduğum bu ev elimden tutan insanın. Ben bataklıktayken bu ev yoktu. Bu arada unuttuğum biri vardı hayatımda, sevdiğim dediğim kız vardı. Şimdi o da yok. Şükürler olsun diyorum. Gözlerimi tavana diktim. Hayalimi seyrediyorum. Bir ara dışarıdan bir ses duydum. Önce umursamadım. Kalktım, şimdi bakıyorum. Penceremde bir kuş, gecenin bu saati, bir haberci sanki… Pencereyi açıyorum, açık bırakıyorum. Uçuyor, çekiliyorum. İçeri giriyor. Odada uçup ayaklarındaki zarfı bırakıyor. Zarfı açacak takat yok, gözlerim uykulu. Uzanıyorum tekrar, dalıp gidiyorum. Uyandığımda halen tavana bakıyor gözlerim. Kendime geldiğimde desek daha iyi olur. Çünkü uyumadım ben, daldım. Hayal meyal bir kuş hatırlıyorum, hayalimde uyuduğumu biliyorum. Acaba kuş gerçekten gelip masama zarf bırakmış mıdır? Kalkıp bakayım. Saat kaç olmuş. Henüz imsak vaktine yakın bir saat, abdest alayım. Abdesthaneye giderken gözlerim masama ilişiyor, bir zarf. Pencereme bakıyorum, açık. İçerisi çok serin. Zarfı gördüm ama şaşkınlık yok. Hayatta zaten budur, olağanüstü bir olaydır. Benim yaşamım o günden sonra, yani yoldan sonra hep böyledir. Bir olağanüstülük aldı başını gidiyor. Abdest aldım. Ezan okunuyor. Seccadem her zaman namaza hazırdır. On dakika bekleyin namazımı kılayım.
Ellerimi semanın ve arzın ve bizlerin ve her şeyin Rabbine açıyorum.
İçimde bir hoş sadâ…
Dilimde hep aynı dua; ya Rabbi, beni yolundan ayırma.
Âmin…
Zarfı merak edenleriniz vardır. Belki de etmiyorsunuz. Bende merak etmiyorum ama içimdeki ses beni heyecanlandırıyor. Zarfı açmadan yola çıkıyorum. Gittiğim yer gül bahçesi olan bir yol.
Denizin kenarındayım. Benimle beraber deniz kenarında yüzlerce kişi var. Sanki herkes beni beklemiş ya da ben herkesi beklemişim bugünü belirleyip gelmişiz. Denizde hafif rüzgâr var, dalgalanıyor su. Herkes bana bakıyor. Ben denizde bana doğru gelen küçük kayığa bakıyorum. İçinde kimse yok, dalgalar sürüklüyor. Kıyıda durdu. Bir el beni kayığa bindiriyor. Herkeste telaş var bende yok. İçimde bir heyecan, bir hoş sadâ. Rüzgâr ters yöne esmeye başlıyor. Kayık geldiği gibi dalgalarla ilerliyor. Bir yerde duruyoruz, denizin tam ortasında. Rüzgâr duruyor. Denize bir dinginlik, içimi bir sükûnet kaplıyor. Olacak olanları biliyor gibiyim ama her zaman olduğu gibi ‘Himmet ey Gönlümün Efendisi’ diyorum, gözlerim kapalı. Denizde bir yol, önünde bir kapı, cebimde bir zarf, zarfı açıyorum içinde bir anahtar. Gözlerimi açıyorum. Deniz yok, kayık yok, zarf yok, anahtar yok, kapı yok, yol önümde dümdüz ilerliyor. Yol boyu yürüyorum. Uzakta bir bahçe, gül kokuları geliyor.
Kapıda duruyorum.
Edeble bekliyorum.
Gönlümün Padişahını herkes bekliyor.
İçeride bir güzel hava, şimdi bir ezan, kapıdan giriyorum.
İki yana açılmış, saf gönüller oturuyor. Gözlerimi kapatıp oturuyorum.
Ezan bitiyor. İçimde hoş bir sadâ, dilim kalbime bağlı, kalbim zikrine…
Bir coşku yayılıyor içeriye, ışıkları söndüren Işık, giriyor içeriye…
Kalbimizde ebedi bir dua; ya Rabbi, ayırma bizi kapından…
Âmin…
“Allahu Ekber”
Son
Başlama: 18.10.2015
Bitiş: 21.10.2015
"Yol" adlı öykümün devamıdır.