- 798 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
YALNIZLAR NELER SÖYLEDİ BAK…
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sonbaharın incileri savruluyor oraya buraya. Gökyüzü küskün kalpler gibi net görünmüyordu gün boyu şimdi ise iyice üzerini örttü, karanlıkla boğuşuyor. Rüzgâr şehrin gürültüsüne eşlik ederken, o melodi ile dans eden ağaçlar ve bahçeyi alabildiğince çevreleyen o büst görünümlü fundalar bile yalnızlık kokuyor bu gece.
Yalnızların konuşmalarını dinliyorum bu gece ve bak neler geliyor kulağıma. Tıpkı benim ve senin gibi cümleler dökülüyor yüreklerden dinle…
“Bugünlerde varlığına inandırılmakta zorlandığım hasretim var. Hasretim bu yaşıma kadar vuslat ne demek bilmedi. Onca yaşanmışlıklara rağmen inanmak istiyorum hala ama inandıracak bir güç de yok.
Gittikçe duvarların yüksekliği ve sağlamlığı artıyor. Kalbim zihnimin esaretinde kımıldasa suç artık. Cezasını çekiyor. Engellerle doluyum. Çözülememiş bilmecelerim var. Duvarlar, bulmacalar, şifreler, anlaşılmaz hallerim, gelgitlerim ve kalp ile zihin arasında derin savaşlarım var. Yenilgiye uğramamaya yemin etmiş gerçek bir kahraman olmak niyetindeyim. Son nefesime kadar gücüm kalacak diye de hayallerim var. Zorum. Karmaşığım. Uğraşılmaya değer miyim bilmiyorum bile.”
“Duvarlarımı, bilinmezlerimi, düğümlerimi, belirsizliklerimi unutturmanı dilesem Tanrım. Bunların hepsi bittiğinde bunun adı aşk mı olur acaba? Delip geçtiğim duvarlar, çözdüğüm onca bilmecelere rağmen bana uğramayan o güce benim varlığımı hatırlatır mısın?”
“Bir gün bir çift gözle çarpışıp bildiğim her şeyi unutmayı hafızamı kaybetmeyi istiyorum. Duvarın arkasında duran ürkek çocuğum aslında, beni dış dünyaya büyük gösteren aynalarım var. Olduğumdan iri, güçlü gösteren zihin oyunlarım var kimsenin göremediği. Gözyaşlarım emir erim artık. Ben emir vermeden hiçbir varlık için akmayacaklar bundan sonra. Sımsıkı tembihlendiler.”
“Öyle ulu orta etrafa saçılmasın diye beklettiğim kelimelerim cümlelerim var. Hislerim hiçbir tabiat olayıyla da tasvir edilmeyecek bundan sonra. Uyumuyorsam bunun nedeni başka bir ruhun acısından da olmayacak.
Zihnimi elektrik yüklenmiş dikenli tellerle çevirdim. Sınırı aşarsam beni çarpacak. Bombayı durdurmak için kesilmesi gereken kablonun bilgisi de yalnızca bende, bombayı patlatacak kontrol düğmesi de. Koruma altındayım. Zırhlarım, miğferim ve her ne gerekiyorsa hazırım. En zor zamanlarını kendi başına aşabiliyorsa insanlar, sonrasını da gayet iyi yönetebilirler diye duydum. İşte tam da bunu yapıyorum. Yönetiyorum.”
“Yönetimi artık benim elimden al Tanrım. Kontrolümü kaybettir bana. Görmediğim dinamitlerinle bana yaklaşan bir güç gönder ve tüm duvarlarım yıkılsın ne olur. Öylece dımdızlak kalayım ortada ve bundan hiç rahatsız olmayayım lütfen. Bütün enerjimi kaynağından fışkırtmayı başaran her neyse tam bir sadakatle bağlanmalı ve itaatle takip etmeliyim olan biteni. Bir kez olsun tüm kontrolümü yitirmek istiyorum.”
“Yok, artık öyle kapılıvermek. Yok, artık dostu arkadaşı aileyi terk edip hayatının merkezine oturtmak kimseyi. Sırf o sevmiyor diye ruj sürmeyi terke etmek yok. Saçların kızıl olsun isterken o istiyor diye sarartmak da yok. Sırf o mutlu olsun diye eşlik etmek de yok rakıya kokusundan tiksine tiksine. Sadece o istedi diye ertelemek yok öyle çok görmek istediğin bir gösteriye gitmeyi. Sırf daha çok onun yanında olmak için resim yapmayı bırakmakta yok.
Benden önemli, daha çok beni hak ediyor diye düşünmekte yok. O huzursuz olmasın diye etek boyunu uzatmak, göğsünü bağrını kapatmak da yok. Öyle dilediğim gibi özgür giyinir, özgür yaşarım tamam mı? Arar mı, yazar mı diye iki de bir telefona bakmak da yok, telefonun sesini sinemada bile huzursuzluk çıkmasın diye açık bırakmak yok. Dünyayı ona göre değil kendime göre yaşamak var bundan sonra. Oh be özgürüm. Yalnızım ama özgürüm.”
“Tanrım bir şansım daha olsa keşke. Bir şans daha ver de geri dönsün mabedine. Dünyamı aydınlatsa ne olur. Söz bir daha kıskanmak da yok zorlamak da. Bir daha asla bana eşlik et de demem. O isterse gelsin benimle. Önce onun istedikleri olacak bundan sonra. Kırmak yok, aldatmak yok, incitmek de yok. Affetsin beni Tanrım ne olur. Yüreğine merhamet ver, affetsin. Unuttur. Hafızasından sil o hakaret dolu cümleleri lütfen. Bana geri döndür onu. O beklediği kutunun içinden hayalindeki hayatımı sunacağım artık ona söz.”
Pişmanlıklar, hayal kırıklıklarından oluşan duvarlar, kendi içinde bilmemeceleri, çelişkileri ile dolu insanlar. Oysa bu kadar da karmaşıklığa ne gerek var şu birkaç anılık hayatta. Bunca fırtına, deprem neden insan ruhunda bilmem. Ne atıyorsa kalp onu söylesin dil ne olabilir ki?
Sadece tutkunun esiri olarak birkaç kez sevişip ayrılacaksa, ilişki istemiyorum demesin insanlar. Sevişmek istiyorum sadece desin. Kabul görürse sevişsin bitsin. Sana güvenmiyorum desin, kıskançlıkla insanın ruhunu tüketmesin. Özgürlüğüne düşkünse kimseye hayaller kurdurmadan dilediği ile olsun olmaz mı? Seviyorsa öyle deli deli ama gelecek göremiyorsa gidişatta ve uymayan özellikler huzursuz ediyorsa açıkça sana aşığım ama aşk gidebildiği yere kadar desin. Uyarsa sürdürsün uymazsa bitirsin ama bahaneler üretmesin.
Aslında en önemlisi ne olur kimse kimsenin kısıtlı zamanından çalmasın. Zaman kaybı yaşatmasın olmaz mı? Ruhunu yaralarken haz duyuyorsa, insanlığını sorgulasın herkes. Birini ezmek aşağılamak hislerinden keyif alıyorsa bunun kendine yapıldığını düşünüp uzaklaşsın hemen o insanlık ayıbından.
Aşkı esirgemeyin, tutkudan kaçmayın, kontrollü yaşayalım derken hayatı ıskalamayın. Mutluluğa teğet geçmeyin. Cesur olun ve bir mektup yazın. Yazdığınız mektubu vermeden defalarca okuyun ve önce ne hissettiğinizi görüp bu hislere inanılmalı mı diye kontrol edin. İnsan denilen varlığın içerisindeki o en nadide mucize varlık ruhu tanımaya bakın önce etini beğendiğinizin içine de o hayalinizdeki mükemmel ruhu yerleştirip bu yalana da inanmayın.
İşte benim mektubum;
“Sana bakınca gördüğüm, ördüğün duvarlar sevdiceğim. Ezberlerin dün gibi aklında hep. Öğretilenden başka neden öğrenmek istemez zihnin? Dokunduğunda temas ettiğin hep aynı mı? Duyduğun kelimeler benziyor belki de, hislerin öncekilerle aynı mı dinlerken? Verandası büyük kocaman beyaz evimsin sen. Manzarası deniz, sırtı orman.
Aldığım nefes, senden bana esiyor artık. Gidersen nefes de gidiyor be anla… Sevmeye inanmışken hazır, gel yalanlama… Sevilmeye aldanmışken, bırak uyandırma beni. Ayazda omuzlarıma sarılan şalımsın sen. Sardığının altında yaralarım var. Yaranın üzerine yapıştın. Çekersen kendini, kabuğuyla gideceksin. Yeniden kanatacaksın ve canımı çok yakacaksın bil.
Tatlı sarhoşluğumla söylediğim sevda şarkısısın. Gidersen sonsuza kadar susacağım, duymayacağım. Kül olasıya kadar yanmayı göze almışım ben. Şöminenin tam ortasındaki o kalın odunum. İşlenmeden ateşe atıldım ve yanmak benim kaderim. Yanarım, kül olur göğe savrulurum. Yağmurlarla geri gelirim bir gün. Denize dökülür sen içindeyken seni sararım. Severim seni be adam.
Ezberimden değil, bildiğimden değil. Dünyayı yeni tatmış, ilk kez nefes almış gibi severim. Unuttur bana kendimi, gel biz olalım.”
YORUMLAR
Kimin içinde ne gelgitler yokki.
hani bazen insan duvarların yükselen yalnızlıklarını sadece bizim için' örüldüğünü düşünürüz ' oysa ki' şöyle bir düşününce, ne kadar da yalnız değiliz' şu koca evrende ;..
Savaşlar' ideolojik ' siyasi kavgalar 'yağmur oranlarının hızla azalması ' doğal dengenin bozulması ile birlikte yaşana bilir doğal ortamların yerine gökdelenlerin dikilmesi ' Komşuluk ilişkilerinin yerini sanal arkadaşlıkların alması ve bunun sonucunda hayal kırıklıkları ve gittikçe yok olan aile bağlarının kopması yada zayıflaması vs .vs ..
Ve bilinçsiz teknoloji kullanımının İnsanlar üzerindeki olumsuz etlerini gün gelip duygusal ve psikolojik olarak yalnızlıklara sürüklenmesi olarak çoğalta biliriz . Ve nihayetinde kendi kendimize mektuplar yazacak çöküntüye geliriz .her şeyde olduğu gibi .çevremizdeki doğal dengeyi korumak ruh sağlığımız açısından da çok öneli bir unsur ..bende bu yönüyle ele almak istedim yalnızlar için .
selamlar saygılar...
Çok güzeldi..Okurken yazınızda kendimden o kadar çok şey buldum ki ve nasıl bittiğini anlamadım bile.Yazının bitmiş olduğunu anladığımda ise üzüldüm doğrusunu isterseniz daha sayfalarca devam etsin istedim..Çok keyifliydi okumak, bence hak ettiği ödülünü de almış..Hoş geldiniz ve iyi ki geldiniz.Kaleminiz hep daim olsun ve nice yazılara diyorum.Selam ve saygılarımla