SAPLANTI ÜZERİNE...
Nasıl istersek öyle görür, duyar ve anlarız... Asıl olan niyetimiz ve bilinç altındaki idefikslerimizdir.
Dilimize Fransızca’dan (idée fixe) giren ve psikolojide sıkça kullanılan bu tıp teriminin karşılığı: Saplantı, sabit fikir.
Örnek:
‘Kötü’ dediğimiz bir insan, ağzıyla kuş tutsa bile, asla iyi olamaz; aynı şekilde, ‘iyi’ olarak bildiğimiz birisi de kesinlikle kötü olamaz.
Saplantı ‘yaş-baş’ tanımaz; bir başka deyişle, elverişli ortamı bulduğu kişinin beyninde ve yüreğinde barınır, zamanla gelişir, güçlenir ve özgür iradeyi tutsak alır. Bu durumdaki insan hiç fark edemediği bir baskı altındadır, öyle ki büyük, geniş ve rahat düşünemez. Ufku daralmış, önsezisi zayıflamış ve karar verme mekanizması verimli işleyişini yitirmiştir.
Kısır döngü denildiğinde her zaman ilk akla gelen ‘aşağılık duygusu’ olup, bu, karamsarlığımızın, bencilliğimizin, kıskançlığımızın, ... daha pek çok olumsuzlukların ortaya çıkmasında başlıca etken olmuştur; zaten kararsızlığımız da aşağılık duygusunun bir yan ürünüdür.
Belirli noktalarda koşullandırılmış beyinlerin değişmez görüş, duygu ve düşüncelerin dışına çıkabilmesi ya da farklı düşünebilmesi ne denli güç ise, kendisinin eksik, yanlış veya olumsuz olduğunu benimsemesi de o derecede uzaktır.
Eğitim, terapi, gezinti, hobiler, ... saplantılarımızın üzerimizdeki ağırlığını bir nebze kaldırarak bizi biraz rahatlatmaya katkıda bulunabilirse de bunların tamamen ortadan kalkması asla söz konusu değildir.
Hani hepimiz iyi biliriz ya, bardağın yarısında su varsa, diğer yarısında yoktur. İyimser olanlar dolu kısmını, karamsar olanlar boş kısmını görürlermiş... Burada ‘nasıl görmek istediğimiz’ önemli ve etkilidir elbet.
İnsanları ilk bakışta bazı yakıştırmalarla betimlemeye, çekiştirmeye, yermeye hatta âdeta yok etmeye çalışırız. Biraz da iyi ve olumlu yönlerini görmeye çalışsak, ne yitiririz ki... Kırıp dökmek, yıkmak ve yok etmek kolaydır; acaba bu nedenle mi çoğu kez işin kolayına kaçarız?
Saplantılar, her alanda sağlıklı bir yöntem tutturmada, taktik geliştirmede ve strateji belirlemede hemen her zaman olumsuz etken olarak gözlemlenmektedir.
Saplantılarımıza yüz verdikçe, onların hatırını saydıkça ve fırsat tanıdıkça bizi hiçbir zaman rahat bırakmazlar, karar ve tavırlarımızda hep yanlış yapmamıza hatta yanlışta ısrar etmemize bile yol açarak bizi zorda bırakırlar.
Yine aklımızda tutmamız gereken bir diğer husus ise, başkaları tarafından da biz aynı şekilde yanlış yorumlanabilir ve hiç hak etmediğimiz tanımlamalar ve sıfatlarla anılabiliriz.
Rasyonel mantığımızla ve sağ duyumuzla, olumlu düşünce ve kültür birikimimizle insanlara yanlışı, haksızlığı ve zulmü reva görmemeliyiz. Bugün sana, yarın bana, derler...
Kaygılardan, kuruntulardan ve saplantılardan uzak yaşantılar dileğiyle...
YORUMLAR
günümüz dünyasında bir şeylere saplanıp kalmamak daha doğrusu psikolojik olumsuzluklardan uzak yaşamak pek münkün değil..
çevremiz o kadar dolu, o kadar yoğun ki, o kadar çok enformasyon seliyle karşı karşıyayız ki bedenlerimiz gibi psikolojimiz de doğal olarak etkileniyor..bunun neticesi farklı farklı şekillerde görünüyor herkese..
benimde takıntılarım, saplantılarım vardır, belki herkes gibi...
ilgi çekici bir yazıydı ..
teşekkürler paylaşım için...
sürgünce tarafından 7/23/2008 12:10:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
ldukça öneli bir konuda duyarlılığınızı göstermeniz "Eğitimci" sıfatınızla örtüşmüş kıymetli şairim.
Teşekkür etmek da almak kadar bir saplantılı ölçü haline geldiğinden değil, Gönülden teşekkür ediyorum size :)
Bu konuda söylenecek öylesi fazla sözüm olduğu halde, yazınızın ahengini bozmamak adına sadece bir konudaki görüşümü belirtmek istiyorum.
Saplantı fikrimce "ön yargı" görüşümüzün sonucudur.
Az okuyup çok konuşan (gereksiz) ve dinlemeyi bilmediğimiz için de ön yargılı davrananlardan olduğumuzdan, içine düştüğümüz veya düşürüldüğümüz durumlarda da ya çok fazla kaba, ya sessiz kalan olmaktayız.(sanıyorum sindirilmişliğimizden.)
Oysa düşünmeden konuşmasak ve kararlar almasak da, bir parçacık olsun işi geniş çerçeveye alabilsek, sanırım ne saplantımız kalır ne kaygımız.
Bilmediklerimiz hakkında dürüst ve mertçe öğrenme isteğimiz olsa, kendimizi her konuda eleştirebilsek, bilmedeiklerimiz için aşağılanmış hissetmesek, farklı gözlükle de görebilmeyi başarsak ve bunları yaparken insan gibi insan kalabilsek sorun kalmayacaktır.
Tatlı dilin neler başaracağını deneyimlerimizle öğrenmeyi, her durumda serin kanlı olabilmeyi bilseniz ne kadar çok arzu ediyorum.
Dilerim yazınızla bir defa daha bu konularda düşünce cimnastiği yapılır da, yeni birşeyler katmış olunur bilgi dağarcığımıza.
Sevgi ve saygılarımla teşekkürler.