- 333 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Devrik
Kalemi aldım elime ve başladım yazmaya. Özenle seçtim anlatacağım hikayenin kelimelerini. Dağlardan, derelerden bahsettim, gözümün gördüğü her şeyden... Derin bir nefes, bırakamadım ama boğulmadım da. Anlam veremedim ama sorgulamadım da. Kalemim beni dinlemiyordu, deniyordum, bir-iki kez olur gibi oldu, sonrası malum, olmadı. Deenmeyi bıraktım, kalemi de... Saatime baktım fakat kaç olduğunu hatırlayamıyorum. Bir gıdıklanma hissettim avuçlarımda bir şey kıpırdandı parmaklarımda ama ne? Onu da unuttum şimdi. Kısa saçlı, gıcık bir şeydi diye hatırlıyorum biraz. Bana kızmış olmalı ki üç defa aynı kelimeyi farklı tonlarda bağırdı: “devrik, DEVrik, DEVRİK!!! Hikaye böyle yazılmaz gına geldi sizin gibilerden” derken devrik bir cümle kurmuştu sanki ama neyse. Belki yanlış hatırlıyorumdur. Sanki adını da söyledi eskisine nazaran bağırmayarak: “Dilpe”.
Gözümü açar açmaz yorganımı kontrol ettim bir tarafımın açık olmadığına inanır inanmaz fırladım, kağıt kalemi alıp Dilpe’ nin devriklerinden arındırdığı hikayeyi aynen yazdım. Sonra o hikayeyi Resmi Gazete arşivinin en ‘devrik’ sayfasına koydum. Bulan olursa altına imzasını atabilir.
Not: Yatarken bir yerlerinizi açık bırakmamaya özen gösterirseniz siz de bir gün “Dilpe” görebilirsiniz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.