- 1303 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Bir Hüznü Özlemek
Bir öğle saatiydi sanırım.. Her zaman yaptığım gibi, sigarayı dibine kadar içime çekip telefonumu elime aldım. Eski resimlere bakıyor, sıkıcı bir günü geçiştirmeye çalışıyordum kanımca. Birden, İzmit de yaşadığım günlerde balkonumdan çektiğim bir resme takıldı gözüm. Karlı bir sokaktı, o sokak benim balkonumdan çektiğim bir andı. Hava soğuk, dışarda kar vardı. O resmi neden çektiğimi hatırlamıyorum ama tokat gibi inmişti yüzüme. Galiba gurbetti, sanırım özlem vardı içimde, yalnızlıklarla donanmıştı ruhum. Gözlerim de yaş mı vardı ne? Daima yağmur yağardı şehir de, daima kar yağardı sokaklara. O gece o saat bir dostu aramıştım usulca, içim ısınmıştı çayın yanında. Üzerime palto giyip, iki büklüm oturmayı severdim balkonda. Ne kadar sıcak olursa olsun ev, ben üşüyerek içerdim çayımı, Ağzımdan buhar çıkardı.
Düşündüm sonra.. bu günü yani yaşadığım şu an’ı.. bir gün, yakın bir gelecekte yada çok ilerde, özlemle anar mıyım? Şu an şu saat belki önemsiz sıradan bir gün gibi görünmüş olsa da, bir resimle bu güne dönüp aslında yaşadığım hüznü bile özlediğim gelir mi aklıma? .. Tıpkı şu eski resme bakıp, ellerim üşüyerek balkonda Karın yağışını seyrederken neler hissettiğimi hatırladığım gibi.. Ruhumun dehlizlerinde bir hüznü özleyeceğim hiç aklıma gelir mi? Yaşadığım evi, yürüyüş parkını, çarşının ortasında çığlık çığlığa başımın üzerinde dolanıp duran martıları? O hüznü o şarkıyı o dostu o anı..
Şehir benim doğup büyüdüğüm şehre hiç benzemezdi. Aniden yağmur yağar, sonra aniden dururdu. Şemsiyesiz çıktığım bir gün sırılsıklam dönmüştüm eve. Vitrin camlarına yansıyan silüetim gibi oraya ait değildi ruhum sanki , bir hayalet gibi görünmez olduğum hissine kapılırdım bazen, bazen de benim gördüklerimi onların görmediği hissine. Martıların sesleri çarşının tam ortasında duyulur, yolu iki yana ayırırdı yüzyıllık ağaçlar. Bir yanı denize , bir yanı ormana çıkan sokaklar vardı. Yeşili maviden ayıran, tepelerin üzerine kurulmuş binalardı.
Bir akşam saati çarşıda birini beklemiştim galiba, kestane yemiştik biriyle, biriyle konuşmuştuk deniz kenarında, biriyle susmuştuk kayalıkların ardında. Burayı sevmiyorum demiştim birine, birine burayı çok sevdiğimi söylemiştim. İklimine benzemişti kalbim zamanla, ya çok sevmiştim ya da hiç sevmemiştim, yada hem sevmiş hem nefret etmiştim.
Dilimde başı eğik bir şiirle geldim bir şehre
çok zaman olmadı
vakit öğle üzeriydi
sinemalar açık
insanlar koşturuyor bir yerden bir yere
suratlar asık.
Bu yüzden ben öğle vakitleri hiç ağlamadım
ağlarsam sadece gece ağlarım
Uzaktın.. geldim bin asır daha uzaklaştın
hoş geldin demedin..kucaklamadın
Deprem şehirleri ruhunu yitirir
Bir an vardır, her an öleceğini bilir
bu yüzden uzun uzun sevemez kimseyi
bekleyemez de bir dostu
çatılarına ecel aniden gelir.
Bedensiz şemsiyeler geçer köprülerinden
yağmurlar saklar günahlarını
kirlidir ruhları kalpleri hırsız
geri vermez aldıklarını.
Bazı şehirlerden dost olmaz insana
tokatlar yüreğini
seni kollarını açıp karşılamaz
bu yüzden bir daha gidersem eğer
akşamüstü giderim
ağlamak için
bir şehrin hayal kırıklarına
m-jgan