KARMA
Renkli ve yumuşak hatlarıyla gözlerin buğusundan doğan gök kuşağı, sabah ve akşamın ince çizgisinde dolandım bütün gece. Sen yoktun, evvelin de yoktu ve sonran da. Sen zaten hiç var olmayan korkukularımın, en sevdiğim sabahların ve dinmek bilmeyen sızıların sahibi değil miydin?.
Birden daldın ve birden kayboldun hayatımdan. Bukadar ansızın olan neydi. Sezinlemek kadar içten olan, ve sevmek gibi bir şehri. Otobüs duraklarındaki sahneler, hani aralandı perdeler, hepsi yok oldu şimdi.
Yarınların ıslak ayaklı çocuklarıyız, mavi boyalı duvarların gölgesinde. Kabe’den dönüşün temizliği ile ve bir avuç suyun kibiriyle dünyaya başkaldırmışız. Her sabah bir diğerini doğurur aynı sancıyla ve biz her sabah aynı kana uyanırız.
Acı tarif edilemez haliyle vücut bulur. İliklerime kadar iner sancısı. Nefes alamam bazen, bazen ise aç kalırım aynı göğe bakanlar gibi. Ve bazen bir avuç suda boğulmanın ince narin minik bedeniyle . Baş edemem Tanrım bu acı bu darlanma benim mi. Hani her şeyin bir sonu ve varoluşun bir başı vardı. Var olamadan mı bu dünyayı terk edecektik.
Birden varlığın ve yokluğun biçimsel bağdaşıklığını yok ettim. Sancımı ve kan kokusunu. Gerçek dünyanın gerçek perdelerini aralarken, geçmişin karanlığına doğan güneş benim misin?