- 299 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İz Bırakan Sevdalar -2-
O akşamüstü, saatler 17.30 gösterdiğinde kız yerinden kalktı üstündeki paltoyu çıkartmaya çalışırken oğlan kısık sesiyle ‘Hava soğuk, bu gece sizde kalabilir üşümeyin yarın akşam geldiğimde alırım’, demesiyle kız bu nazik teklife biraz sert bir üslupla:
-Yarında geleceğimi nereden çıkarttınız anlayamadım, demesiyle oğlan utangaç haliyle sessizce cevap verdi.
_Özür dilerim yanlış anlaşıldım galiba demesiyle paltoyu alıp üstüne geçirmesi bir olmuştu. Kız içilmiş olan çayların parasını ödedikten sonra sert adımlarla köşe başında duran otobüs durağının yan sokağına dönerek gözden kayboldu. O gün tebessümlerle başlayan gün akşamın ilk saatlerinde hüznün kollarına bırakmıştı kendini. Akşamın ilerleyen saatlerinde her ikisi de bir birinden habersizce bir birlerinin yüzlerini, gözlerini yatak odalarındaki duvarlarda seyretmeye başladıklarında tatsız biten bir gecenin sabaha kadar olan armağanıydı onlara. Kim ne diyebilirdi ki ikisi de suskun ikisi de bir ateşin içinde sabahı sabah yapmışlardı çaresizce.
Bense yine aynı saatte çay bahçesinde buldum kendimi acaba ne olacak bu günün karşılaşmasında Elimde ki okuduğum romandan hiç bir şey anlamıyordum. Aslında güzel bir romandı tutkulu bir sevdanın keskin kelimeleri arasında sıkışıp kalmıştım ne geri dönebiliyordum nede sayfayı kapata biliyordum ayraç masanın üstünde bana bakıyor bende ayraca bakıyordum ama sayfanın arasına koymak aklıma bile gelmiyordu. Çünkü bu iki gencin dünkü o tatsız olayından sonra ne olacaktı kız gelecek miydi peki kız geldi oğlan gelecek miydi bu yüzleşme nasıl yapılacak kim geri adım atacaktı kafama takılan onca soru cevapsız kalırken içtiğim çayın lezzetini alamıyordum. Her şey gibi çayda yavan gelmişti bana.
Masalar teker teker dolup boşalıyor ama ortalıkta bizimkilerden bir iz yoktu ve tam kalkmaya hazırlanırken içeriye aşağıda ki merdivenlerden elinde kitapları ve dünkü paltosuyla yavaş yavaş çıkan oğlanı görünce sandalyemi biraz daha ağaçların altına çekerek oturdum. Aklıma anlatılan ama benim son dönemlerine şahitlik ettiğim eskiler gelmişti. Bu çay bahçesinin ilk kurulduğu dönemlerde Eşref Paşanın bıçkın delikanlıları sabahları burada ’’ Hokkalı kahve’’ akşamları ise meyhane dönüşlerinde ’’ Yandan çarklı ’’ veya ’’ Süvari içerlermiş ’’ tabii zaman değişti. Şimdilerde ne hokkalı kahveyi nede süvari diğer adıyla yandan çarklı kahveyi bilenler veya içenler kaldı. Zamanla her şey gibi oda yerini sade, orta ve şekerli kahve isimlerini aldı. Yakında onların yerini başkalar isimler alacak zaman ne çabuk değişiyor ayak uydurmak ne mümkün. Her neyse ben yine eskilere daldım gitti gerçi buranın müdavimi olup ta aklına gelmemesi de mümkün değil. Tarihin satır aralarında ara sıra gezinmek benim hoşuma gidiyor.
Ortalıkta fır fır dolaşan çaycının masama çay bırakmasıyla keyfim yerine gelmişti. Kitabımın bir bölümde şunları okurken yüzümde tebessümler belirdi. ’’Hayatın neleri yaşatacağının sorgulamasını asla yapamazsın yalnızca yaşarsın!’’ Evet, ben bu satırları okurken dünkü o hırçın kız sağ tarafımdan merdivenlerden inerken göz ucuyla baktığımda inanılır gibi değildi. Yüksek ökçeli ayakkabısı, kot pantolonu, üstünde yarım siyah kabanı, boynunda mavi bir şal, ellerinin arasında dün okuduğu romanıyla aynı masaya oturmak için yöneldiğinde oğlan hiç bir şeyden habersiz kitaplarından okuduğu yerlerin notunu alıyordu. Kız sandalyesini çekip romanını masanın üstüne koyup oğlana dönerek?
Devamını okumak için
Yarın yine bekleriz çaylar müesseseden
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.