- 721 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Karanlık Sokak
Dışarısı karanlık. Pencereden bakıyorum. Ağaçların yaprakları yeni yeni dökülüyor. Sonbahar geliyor. Yıldızların çoğu görünmüyor. Tek tük bulutların arkasından ışıldıyor. Ayın ışığı vuruyor şimdi sokak başına. Bir adam görünüyor. Palto giymiş, sanki üşüyor. Tanımıyorum. Kim diye de merak etmiyorum. Pencereyi kapatıp üzerine perdeyi sonuna kadar çekiyorum. Oda karanlık oluyor. Lambayı yakıyorum. Bir kitap alıp okumaya başlıyorum. Kitabın adına dikkat etmedim. Yazarı tanınmış biri. İlk sayfalarda kendinden bahsetmiş. ‘Acaba karanlıkta gördüğüm adam!’ merak etmiyorum sadece aklıma geliyor o kadar, daha ileri gitmiyorum. Sessizce okumaya devam ediyorum kitabı. Bir ara ışık sönüp tekrar yanıyor. Fark ettiğimi fark etmiyorum. Kitap akıcı bir içeriğe sahip, hemen yirminci sayfasına kadar okuyorum. Bir bölüm tamamlanıyor. Aklıma kitapta adı geçen bayan takılıyor. Bu bayanı merak ediyorum. ‘Acaba denilen yerde böyle biri var mıydı?’ diye buna benzer bir sürü soru soruyorum. Perdeyi aralayıp karanlık sokağı seyrediyorum. Karanlık hiçbir şey görmediğim halde seyrettiğim sokak beni içine çekiyor. Gözlerim beni, kitapta bahsedilen şehrin dar sokaklarına götürüyor. Bir an da sabah oluyor.
Dar bir sokak, ağaçlı. Taş döşeli. Sevecen, neşeli. Eski, büyük bahçeli, ahşap evler, karşılıklı sıralanmış, yirmiye yakın. Mevsim ilkbahar. Bir evin bahçesinde çocuklar oynuyor. İki kız bir erkek. Anneleri içerden sesleniyor, duymuyorlar. Bahçe kapısından bakıyorum. Bahçe, eski olmasına rağmen çok zevkli düzenlenmiş. Her şey yerli yerinde, her köşesinde çiçekler, saksıda. Saksısı olmayan çiçeklerde var, güller büyümüş, açılmışlar, kırmızı, sarı, pembe vs. ağaçlar bahçe duvarını geçmiş evin boyunda uzamışlar. Balkondan ağaca ulaşmak, hatta üzerine çıkmak mümkün, düşmeniz içten bile değil. Korkmadan çıkabilirsiniz. Önemli olan bu değil. Önemli olan az sonra yüzünü gösterecek. Çocuklardan, erkek olanı masum, sessizce oturmuş, gülfidanlarını seyrediyor. Bende çocuğu seyrediyorum. Farkında değil hiç kimse, beni görmediler. Anneleri bir kere daha seslendi. Erkek çocuğun duymaması normal ama kızların duymaması düşünülemez. İçeriye o kadar yakınlar. Kızlardan büyük olanı, saçlarını iki yanından bağlamış, küçük olana nispeten fazla süslenmemiş. Küçük olan ise saçlarına örgü yapmış, birazını alnına düşürmüş, yanakları tombul al al olmuş. Bütün cilvesini ablasına gösteriyor. Tahta kapıdan henüz otuzlu yaşlarda ama yaşını hiç göstermeyen, hatta yüzünü görenin güzelliğine kapılıp seneler boyunca, kapısında, eşiğinde, tekrar tekrar görmek için bekleyip duracağı bir güzelliği var. Sesi, uzaktan duyulduğu gibi değil, daha güzel. Kocası kendisine göre yaşlı, ‘Artık yok’ diyecek konuşunca. Bu sokağın sakinleri üç çocuklu bu kadına sahip çıkmış. Eksiğini, noksanını tamamlıyorlar. Beni henüz gören olmadı. Ne bu evden, ne de başka bir evden biri. Görseler belki de beni kovalarlar. Neyse. Kapıdan içeriye giriyorum. Adımımı içeri atar atmaz güllerin birbirinden başka başka kokuları, çiçeklerin her birisinin ayrı ayrı kokusu genzime doluyor. Mutlu bir rüzgâr esiyor bahçede, ama kimsenin yüzünde mutluluk yok. Kızıyor çocukların annesi, ‘Duymuyor musunuz?’ diye bağırıyor. Erkek olan hemen kalkıyor ayağa, annesine doğru koşuyor. Yaşı henüz on bir. Sarılıyor annesine, ağlıyor. ‘Sanki babamı gördüm anne, güllerin arasından bana bakıyordu. Seni soruyordu.’ Saçlarını okşuyor kadın, öpüyor. Kız çocukları da sarılıyor annelerine, ‘Üzmeyeceğiz anne’ diyorlar ağız birliği yaparak. Gözlerimden yaşlar dökülüyor. Engel olamıyorum. Beni neden görmediklerini de bilmiyorum. Sesim çıkmıyor, bağırıyorum. Hepsine dokunuyorum ama kimse bana dokunamıyor. Kitabı ne zaman tekrar okumaya başladım, bilmiyorum. Oturduğum koltuktan kalkıyorum. Sabaha daha birkaç saat var. Karanlık sokağa dönüyorum, son bir kez bakıyorum. Uyuyorum.
Gece, karanlıkta, sokaktan sesler geliyor. Ben uyuyorum. Rüya görüyorum. Gördüğüm manzara beni şok ediyor. Rüyamdan uyanır gibi oluyorum. Biri benden yardım istiyor. Karanlık bir sokak görüyorum. Uzaktan el sallıyor, yüzü seçilmiyor. Bir bayan. Bağırıyor. Duymuyorum. Yardım ister gibi elini sallıyor. Arkasını dönüp gidiyor. Uyanıyorum. Ezan okunuyor. Aklıma kitapta okuduğum kadın, yüzü, elleri, gözü, çocukları, gördüğüm bahçe geliyor. Rüyama kadar girdi. Adresi olsa giderim. Sabah namazımı kılıp kitabı okumak istiyorum. Sokakta sabahın ilk ışıkları görülüyor. Penceremi açıyorum. Kaldığım yer, kitabın yarısını geçmişim, bitirmek istiyorum.
Kocamla evliliğimiz çok güzel başlamıştı. Kocam, artık yok. İlk başlarda beni çok seviyor, el üstünde tutuyordu. On beş yıllık evliydik. İlk on yıl mutluyduk. Sonraları ne oldu bilmiyorum, mutsuzluk evimize geldi. Son beş yıl mutsuz yaşadık. Oğlum yedi yaşına gelmişti, ne olduysa bundan sonra oldu. Kocam, sanki hayata küsmüştü. Eve gelmeyi istemiyordu. Başka birinin olduğunu sanmıyorum, ama olan olmuş, kötü alışkanlıklara, alkole, kumara başlamıştı. Bir müddet devam etti ve hayata gözlerini yumdu. Yaşadığımız yer, yani burası huzur dolu. Evimiz, bulunabilecek en güzel yerde ve bulunabilecek güzel ev, ama mutsuzluk bu huzur dolu yeri huzursuz etmişti. Kocam gideli iki yıl oldu. Sağ olsun komşular bizlere kol kanat gerdiler. Yalnız bırakmadılar. İşte böyle benim hayatım, halen devam ediyor… Kadını oracıkta bırakıp gerisin geri gidiyorum. Duyduklarım beni şaşırtmıyor değil. Şaşırıyorum. Buraya tekrar gelmek istiyorum. Gözlerimi kitabın son satırlarından kaldırdığımda, gecenin sessiz ışıklarını görebiliyordum. Sokak yine karanlık… Köşe başında sigara dumanı… Paltomu alıp çıkıyorum. Köşe başına geldiğimde sigara kokusu genzime doluyor. Gördüğüm karanlık adam kaybolmuş. Korkuyorum. Rüyamı hatırlıyorum. Yavaş adımlarla kadına doğru gidiyorum.
Son
Baş: 11.08.2015
Bit: 16.08.2015