- 943 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUR'AN-I KERİMİN EDEBİ SIRLARI
Kur’an-ı Kerim; mucizevi bir ilahi kelam olduğu kadar; ses, ahenk, dil ve üslup özellikleri yönünden, müthiş bir edebi eser özelliği de taşır.
Kur’an’ın indiriliş nedeni Müddesir Suresi 54. ayette : “Gerçek şu ki, Kuran, elbette bir öğüttür. Artık kim dilerse, öğüt alıp düşünür.” şeklinde açıklanıyor.
Öğretme yöntemlerinden en etkilisi örnek vermektir. Örnek, soyut bir konuyu insanın zihninde somutlaştırır ve daha kolay kavranır hâle getirir.Düşünenlere ve akıl sahiplerine hitap eden Kur’anda, bu öğütlerin kısa yoldan iyice anlaşılması ve belleklerde yer etmesi için benzetme vb. söz sanatları, mecaz ve semboller kullanılmıştır.
Örneğin; iyi söz meyveleri güzel olan bir ağaca, kötü bir söz de meyveleri yenmeyen kötü bir ağaca benzetilmiştir.
Başka bir örnekte, dünya hayatının geçiciliği, yağmura benzetilmiştir. " Dünya hayatı, tıpkı gökten indirdiğimiz bir suya benzer " Kehf: 45
Hicr: 88 . ayette:" Onlara şefkat kanatlarını ger." derken hayalimizde, yavrularını kanatlarının altında ısıtan, koruyan bir kuş canlanıyor. İşte o kuş gibi şefkatli, merhametli ol, diyor. Bu duyguyu bize başka hangi söz tam olarak hissettirebilir ki?
"Ey insan, sana dini yalan saydırtan nedir?" (Tin, 95/7) ayetinde istifham(cevap beklenmeyen bir soru sorarak etkileyiciliği artırma) sanatı yapılmıştır. Günlük hayatta, haksızlığı kesin olan saçmalayan bir insana: “Senin derdin ne?” deriz ya aynen öyle bir anlam çıkıyor.
"Deve iğnenin deliğinden geçmedikçe cennete de giremezler." (A’raf, 7/40) ayetinde mübalağa(abartma) sanatı vardır. Burada da “devenin iğne deliğinden geçmesi nasıl mümkün değilse onlar da cennet yüzü göremeyecekler” şeklinde olmayacak bir duruma dikkat çekiliyor.
"Nefes almaya başlayan sabaha" ( Tekvir: 18 ) derken güneşin doğuşu ile sabahın ışıklarla ortaya çıkması, bir bebeğin doğup ilk nefesi alması düşündürülüyor, sabah kişileştiriliyor. Sonra da ışıklarını toplayıp gidiyor akşam olunca. Aynı zamanda ölümü de düşündürüyor.
Bu örnekler o kadar çoktur ki, ayrı bir araştırma konusudur. Kuran-ı Kerim, girift bir anlatıma tezat olarak aynı zamanda çok sade olup herkesin idrak derecesine göre paralel anlamlara kanat açan bir ifadeler manzumesidir.
Kur’an’daki edebi sanatlara ek olarak biraz da ahenk özelliklerine değinecek olursak Rabb’imize hayranlığımız kat kat artıyor. Kuran-ı Kerimin veciz ifadesi, ahengi, sözle ses uyumu mucizevidir. Konuyla ilgili olarak seçilen kelimelerin taşıdığı ses özelliklerinin de anlamı pekiştirecek, insana o atmosferi yaşatacak nitelikte olduğunu görüyoruz.
Nas suresi, sözle ses uyumunun örtüştüğü en güzel örneklerden biridir. Vesveseyi anlatmaktadır.
Vesvese, bildiğimiz gibi, insana gerçek olmayan olumsuz duygu ve düşünceler aşılayan ve zincirleme olarak devam eden, sonuçta insan psikolojisini bozan, onu karamsarlığa salan iç ses, fısıltıdır. Bu ses; doğal olarak, kendi arzunuz dışında zihninize gelir durur. Şeytan’ın nefse verdiği bu kuruntuları bertaraf etmek ise Allah’ın yardımıyla gelen bir iç disiplin ve zihin kontrolü ile mümkün olabilir. Yani kendimiz bir iç motivasyon yaparak, bize olumsuz hisler, fikirler veren bu iç sesi susturabiliriz. Bunlar, o olumsuz fikri çürüten mantıklı olumlamalar, dualar, İslam büyüklerinin, tasavvuf erenlerinin hikmetli sözleri olabilir.
Nas suresinde "nas,melikinnas, ilahinnas, hannas, fi su dürinnas" sözcüklerinde "S" sesi tekrarlanıyor, adeta “Fıs fıs fıs..!” diye bir ses geliyor kulağa. İşte şeytanın insanı olumsuzluklara salan durmadan fısıldaması, vesvese vermesi böyle bir aliterasyonla(ses tekrarı ile) hissettirilmiş.
Yine Fecr suresinde "Kellâ izâ dukketil ardu dekken dekken"(Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman) ayeti de sessel özelliğiyle, yeryüzünün deprem gibi bir felaketle içinin dışına çıkmasınıi alt üst olmasını çağrıştırıyor. O dehşet anını daha iyi hissettirecek kelimeler özenle yerleştirilmiştir.
Bakara suresi 74. ayette, taşların çatlaması, "Yeşşakkaku - şak şak parçalanır"; suların şakır şakır akması bize ses olarak yaşatılır. "ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâh(haşyetillâhi)"
“Sonra, bütün bunların ardından kalbiniz yine katılaştı. Sanki taş kesildi, hattâ taştan da fazla katılaştı. Çünkü öyle taşlar vardır, bağrından nehirler çağlar. Öyleleri var ki, yarılır da aralarından sular akar. Öyleleri var ki, Allah korkusundan parçalanıp aşağılara yuvarlanır. Allah ise sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.”
İşte bütün bu söz sanatları, dil ve üslup açısından sergilenen edebi anlatımlar, ilahi kitabımızdaki bütün gayretimizle, ilgiyle, istekle yönelerek, düşünerek, hissederek fark edebileceğimiz ayrıntılardır. Kuran’ın anlamını mutlaka öğrenmeliyiz; fakat sadece dinlerken bile ruhumuz dinleniyor, huzura eriyor, ilahi nağmesi bizi mana iklimlerine alıp götürüyor. Çünkü ruhlara işleyen bu ilahi kelamı biz bilmesek de ruh anlıyor.
Ayrıca yeri gelmişken şunu söylemeliyim ki Kur’an tercümesi yapacak kişinin kendi dilinin inceliklerini, deyimlerini, dil bilgisi kurallarını en üstün şekilde bilmesi gerekir ki Arapçadan dilimize aktarırken manayı tam verebilsin. Arapçayı da fasih olarak bilmesi yetmez, kelimelerin halk arasında kullanılışını, ayetlerin nüzul sebebini, İslam tarihini, hadis ilmini de öğrenmesi gerekir. En önemlisi de bu kişinin tevhit ilmine, ledünni ilme vakıf olmasıdır. Kuran tercümesi yapmak büyük bir sorumluluktur. Çünkü bu kitap insanın dünyaya geliş nedenini, hayatını nasıl yaşaması gerektiğini, hedefini öğreten bir rehberdir.
Ve seneler sonra diyorum ki:
Sayısız kitap geldi geçti elimizden, fakat tek geçeceğimiz, her okuyuşta yeni hikmetlerle dolacağımız kitap, Kur’an-ı Kerim’dir. O öyle bir kitaptır ki insanın yaşına, olgunluk, idrak ve tefekkür seviyesine göre daima yeni açılımlar yapar. Allah onun sırlarını gönlümüze indirmeyi nasip etsin inşallah. C. Allah; daima okumayı, anlamayı, hıfz etmeyi, anlam inceliklerine vakıf olmayı ve Kur’anı, sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in rehberliğinde hayatımıza geçirmeyi nasip etsin. Amin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.