- 1836 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
FENA ŞEKİLDE TAHRİK OLDUM HAKİM BEY. BEN MASUMUM.
Tahrik ile başlayacağız söze. Yok yok şu meşhur anasının dizinden bile tahrik olan sapık değil konumuz. Bu tahrik başka tahrik. Okuyunca anlayacaksınız zaten.
Peki niçin böyle bir konu seçtim bu gün?
Efendim, dün yine torunla Fethiye-Kordonboyundaki parktaydık. Yine bana yazı malzemesi olacak pek çok şey vardı o parkta. Mesela Benim Elif Nur’a bir poşet lolipop şeker almıştım, o da parkta bir erkek çocuğa verdi bir tanesini. Ancak şekerlerin ambalajını açınca baktı ki kendisininki sarı, o çocuğa verdiğininki kırmızı. Tutturdu ille de ben kırmızıyı istiyorum diye. Öteki çocuk şekeri çoktan ağzına attığı için artık ondaki şekeri geri almak mümkün değildi. Zaten çocuğun vermeye niyeti de yoktu. Poşetteki diğer tüm şekerleri tek tek açtım. Ne yazık ki onlar da hep sarı çıktı.
Sonuç: Çocuğun babası hemen yan taraftaki marketten Elif Nur’a bir tane kırmızı şeker alıncaya kadar Elif Nur zırıltısı dinledim.
Yani çocuk cıvıltıları içinde güzel bir gündü. Hele az ilerimdeki banktaki manzara çok çok hoşuma gitmişti her ne kadar içinde saygısızlık olsa da.
İriyarı bin hanım bankta oturuyor, oldukça zayıf olan bir erkek ise başını bu hanımın dizlerine koyarak öylece huzur içinde uyuyordu. Manzarada beni rahatsız eden şey sadece bir insanın umumi bir yerde böyle boylu boyunca uzanması değildi. Kadının bir kolu askıdaydı. Yani beli ki kırılmış ya da en azından incinmişt. Olsun. Yine de bu çiftin böyle sevgi dolu halleri hoşuma gitmişt. Hatta ufaktan ufaktan onların bu halleri üzerine bir şiir döktürmeyi bile düşünüyordum.
Sonra ben hem benim toruna, hem diğer çocuklara daldım. Baktım o çift gitmiş.
Bir müddet daha geçtikten sonra çocuk parkını birdenbire bir ayı homurtusu doldurdu.
Az önce o kolu askıda bayanın dizinde uyuyan zayıf adam ay gibi, bar bar bağırıyordu kadına.
‘’Ulan sen kimden izin aldın da kalktın buradan. Ben sana bu banktan bir yere kıpırdama demedim mi?’’
Parkta bir sürü çocuk kedi gibi pıtsı. Çocukların velileri olan bizler de kedi gibi pıstık. Ayı bağırmaya devam ediyor:
‘’Yüzüme bak ulan. Ben sana buradan kalmayacaksın demedim mi’’
Kadıncağız kafasını önüne eğmiş vaziyette. Kadının çenesini alttan sertçe tutup tekrar bağırdı ‘’ Yüzüme bak ulan. Yüzüme bak…Kalbini kırmak istemiyorum. Zorla kafanı mı kırayım.’’
Kadıncağız tek kelime etmiyor. Benim göğsüm sıkışıyor. ‘’ Ne bağırıyorsun lan ayı ‘ dememek için kendimi zor tutuyorum. Allah da biliyor ya benim kangallar yanımda olsa diyeceğim. Fakat şu halimle gözüm yemiyor. Parktaki benden daha genç insanlar da öylece bakıyorlar. Adam( pardon ayı) kadına dokunacak olsa dalacaklar belki de ama kadın o tokadı ya da yumruğu yedikten sonra ne işe yarayacak onu da bilmiyorum.
Neyse…Sonunda ayı kadını ve üç de çocuğu önüne katıp homurdana homurdana uzaklaştı parktan. O üç çocuk ya kadının çocuklarıydı ya da ayı ile kadının müşterek çocukları. Orayı anlayamadık.
İşte dünkü o olay üzerine ben düşündüm. ‘’ Şimdi kadın adama ‘’ Ne bağırıyorsun yahu kıçına nişadır sürülmüş eşek gibi ’’ deseydi. Bunun üzerine ayı, kadını öldürseydi ne olurdu? Büyük ihtimalle ‘’ Kadın, erkeğe eşek dediği için erkek bu katl olayını ağır tahrik altında işlemiş olduğundan cezasının şu kadar sene indirilmesine karar verilmiştir.’’ Diyecekti mahkememiz. Kadının ne kadar ağır bir tahrik altında o lafı söylemiş olduğu. O lafı söylemeye adeta zorlandığı hiç nazar-ı dikkate alınmayacaktı. Çünkü kadın zaten ölmüş olacaktı.
Evet..Bu gün kanunlarımızda ‘’haksız takrik İndirimi ‘’ diye nitelenen durumu ele almamın sebebi işte bu olaydı.
Peki nedir Haksız tahrik indirimi:
TCK md. 29, haksız tahrik şartlarına ayrıntılı yer vermeden, “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimsenin” ceza indiriminden yaralanacağını kabul etmiştir.Haksız tahrikin derecesi yapılacak ceza indirimi oranını da belirleyecektir.
Oldukça muallakta ve görüldüğü gibi daha çok hakim ve savcıların vicdani kanatlarına bırakılmış bir durum. ‘’Vicdanı ve cüzdanı arasında sıkışmış hakimler’’ ifadesini de göz önüne alırsak durum daha da vahim yani.
Durum vahim çünkü dünyanın hiç bir yerinde Türkiye’de olduğu kadar fazla toplumu yaralamamıştır bu haksız tahrik indirimi konusu.
Örnekler verelim şimdi:
Bursa da bir vatandaş eşinden boşanıyor. Sonra tekrar birlikte yaşamaya başlıyorlar.
Adam bir gün internette bir porno film seyrediyor. Porno filmdeki kadın aynen kendi karısına benzediği gibi, kıyafetler de ona çok benziyor. İşte bu sebeple adam kadını öldürüyor. Mahkeme adama önce ağırlaşmış müebbet veriyor ama olayda ağır tahrik unsurları olması sebebiyle bu ceza 18 yıla indiriliyor. ( 19 Şubat 2009 )
İzmir’in Karşıyaka İlçesinde bir vatandaş eşini, 14 yaşındaki çocuğunun gözü önünde boğazını keserek öldürüyor. Mahkemede ise ‘’Eşimle tartrıştık. Bana, beni aldattığını söyledi. Ayrıca küfür de etti. Dayanamadım öldürdüm’’
Ceza: Ağır tahrik altında suç işlediği için 17 yıl altı ay…
İşin ilginç tarafı ağır tahrik indirimi davalarında erkekler hep kuzu gibidirler. Eşlerine ‘’ Hayatım, canım, bir tanem, meleğim niçin tartışıyoruz ki?’’ derler; buna mukabil kadınlar ‘’ Senin ananı, sülaleni,’’ diye başlayıp ‘’Sen zaten erkek değilsin, ben seni aldatıyorum, ulan pezevenk, boynuzlu, şerefsiz’’ gibi laflarla erkekleri tahrik edip kendilerini zorla öldürtürler. Evet bu da oldukça ilginç bir durumdur. Yani kadınların - bir şey demişlerse bile – hangi şartlarda demiş oldukları nazar-ı dikkate alınmaz nedense. Dermin de dediğim gibi. Onlar ölmüşlerdir nasıl olsa.
Devam edelim:
Antalya-2 Mart 2010---Fıkra ya da şaka gibi…
Vatandaş karısını boğarak öldürüyor.
Mahkemede ‘’ ’Sabah namazından sonra yattığımda beni uyandırarak cinsel ilişkiye girmek istedi, uykusuz ve yorgun olduğumu söyleyince ’Zaten senin erkekliğin gün geçtikçe kayboluyor. Sen ne biçim erkeksin’ dedi. Tokat attım ve düştükten sonra da iki elimle 10 dakika süreyle boğazını sıktım" diyor.
Mahkeme adama önce Kasten yaralama suçuyla ölüme sebebiyet verme suçundan 11 yıl dokuz ay ceza veriyorsa da iş bu suçu ağır tahrik altında işlediği için ceza 8 yıl 9 aya indiriliyor.
Yani adam ‘’On dakika boyunca kadının boğazını sıktım’’ dese de mahkeme bunu kasten adam öldürme değil de yaralamak isterken ölüme sebebiyet verme olarak yorumluyor. Üstüne üstlük olayda bir de ağır tahrik var(!)
08.10.2105 Diyarbakır.
Kendisini subay olarak tanıtan bir kişi yaşları on dört olan üç kız çocuğunu evine çekerek bunlara cinsel istismarda bulunuyor.
Adamın evinde uyuşturucu ve alkol var.
Çocuklara gösterdiği bir tabanca ve gaz tabancası var.
Silaha ait yirmi beş tane mermi var.
Çocuklara seyrettiği porno videolar var.
Mahkeme toplamda 150 yıl hapis istemiyle başlıyor işe.
Sonuç: Saygın tutum indirimi sebebiyle on yıl hapsine…
Yakalanırsa on yıl hapis yatacak. ( Yakalanırsa diyorum. Vatandaş tutuksuz yargılanıyor bu kadar çok şeyle suçlandığı halde.)
Evet…Haksız Tahrik İndirimiyle ilgili daha pek çok örnek verebiliriz. Peki Haksız Tahrik indirimi davaları her zaman böyle kamu vicdanını rahatsız eden davalar mıdır?
Yani mahkemeler kamuya göre cezasında indirim yapılmaması gerekenlerin mi cezasında indirim yapmıştır? Elbette ki hayır. Toplumun değer yargıları çerçevesinde doğru kararlar da verilmiştir.
Toplumun değer yargıları diyorum ama daha çok kendi kanaatlerime göre ‘’Evet bu davada haksız tahrik indirimi olmalıydı’’ dediğim bir iki davaya bakalım. ( Bu davalar hakkında benim kanaatim tartışılır elbette..)
Mesela: 20 Haziran 2010 tarihli dava.
Adamın kızı evden kaçıyor. Karısı da evden ayrılıp babasının evine gidiyor. Adam kızının evden kaçması konusunu görüşmek için kayın pederinin evine gittiğinde aynı zamanda ‘’ Bu şekilde yaşamamız mümkün değil, boşanalım’’ diyor ama kadın ‘’Hayır seninle boşanmayacağım, her önüme gelenle de seni aldatacağım’’ diye cevap veriyor. Bunun üzerine adam kadını 44 kez bıçaklayarak kevgire çeviriyor. 44 kez bıçaklamak elbette ki adamın o eve pek de halis niyetle gitmediğini gösterir ama kadının söyledikleri de yenilir yutulur cinsten değil. Eğer gerçekten böyle bir şey demişse adama haksız tahrik indirimi bence doğru bir karardır.
Veyahut.
Diyarbakır Temmuz 2010
Diyarbakırda ikamet eden vatandaşın birinin gelini evden kaçıyor. Bu durumu ona kendi eşi bildiriyor. Adam gelinin yaşadığı Adanaya gelince gelininin annesi, kızının kimle kaçtığını söylüyor ona. Adam kızının kaçtığı kişiyi ararken birileri adamı döverek hastanelik ediyorlar. Adam hastaneden çıktıktan sonra gelin gizli numaradan adamı arayarak ‘’ Baba beni kurtar, kaçırdılar’’ diyor. Adam gelinini buluyor ve bir başka ilde bulunan oğluna durumu anlatıp,’’Sen kabul edersen benim de kabulümdür gelinimiz’’ diyor. Oğlu kabul ediyor. Adam da gelini ve Oğlunu Alanya’ya tatile gönderiyor. Tatilden döndükten sonra gelin başlıyor yine birileriyle gizli gizli telefon görüşmeleri yapmaya. Sonunda yine evden kaçıyor. Bu sefer adam hem gelinini, hem de aşığını yakalıyor ve mermi manyağı ediyor. Başta iki kez ağırlaştırılmış müebbet cezası alsa da sonuçta haksız tahrik indirimiyle cezası toplam 25,5 yıla indiriliyor. ( bence bu kadarı bile fazla)
Bu kadının cenazesine kendi ailesi bile sahip çıkmadığından kadın dernekleri ve zamanın Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir tarafından kaldırılıyor cenazesi…
Peki Haksız Tahrikİndirimi davaları her zaman ‘’Evet olayda tahrik vardır ‘’ diyerek mi sonuçlanıyor. Hayır. Hatta yüksek yargıya giden bu davalarda zaman zaman olayı temyize götürenlerin ‘’ Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduklarına da şahit oluyoruz.
Mesela:
Antalya’da ‘ağır tahrik’ altında kayınvalidesini öldürdüğü gerekçesiyle 12.5 yıl hapse mahkûm edilen bir bayanın cezası, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yapılan yeni yargılamada 15 yıla çıkarıldı...13.4.2014
Yahut Mahkeme ‘’ Ağır tahrik yok, dolayısıyla Haksız Tahrik İndirimi bu davada söz konusu edilemez’’ de diyebiliyor:
Örneğin:
Diyarbakır’da bir çenç ( Hatta çocuk denebilir) eşcinsel olduğu gerekçesiyle babası ve amcaları tarafından öldürülüyor. Mahkemede baba ve amcalar Haksız tahrik indiriminden faydalanmak istiyorlar ancak hem mahkeme, hem de üst mahkeme diyor ki:
"Sadece cinsel eğilimlerinden ve bu eğilim nedeniyle ailenin toplum içinde yaşadığı rahatsızlıktan kaynaklı bir gerekçeyle öldürülmüş olması kabul edilemez" denildi.
Kısaca bu davada Haksız Tahrik İndirimi uygulanmadı.
Haksız tahrik indirimi sadece cinayet davaları için mi söz konusudur peki? Hayır.
İşte o tür davalardan biriyle noktalayalım konuyu.
Antalya 3 Şubat 2015…
Parasız eğitim için Milli Eğitim Müdürlüğü önünde kendini zincirleyen bir kıza polis müdahale ediyor. Bu müdahale esnasında kız, polise direniyor hatta tekme de atıyor. Daha sonra kız hakkında polise direnmek ve görevini yapmasını engellemek suçuyla dava açılıyor ve kıoz hapse atılıyor. Verilen ceza 7 ay 15 gün hapis cezası olmakla birlikte kız 1 ay hapis yatıyor, cezası da 4500 Tl para cezasına çevriliyor. Ancak tabii ki olay yargıtaya kadar gidiyor ve Yargıtay şu kararı veriyor:
1- Polis orantısız güç kullanamaz. Kızın kolunu bükmek ona karşı uygulanan bir orantısız güçtür.
2- Kızın birden fazla polise direnmesi ayrı ayrı suç olarak kabul edilemez. Yani olayda tek bir direnme söz konusu olup birden fazla suç isnad edilemez.
3- Kızın polise tekme atması nefsi müdafaa kapsamındadır çünkü polis kızın canını yakmıştır.
Sonuç: Kızın herhangi bir suçu yoktur. İsnad edilen suç ağır tahrik altında işlendiğinden beraatine…
Velhasılıkelam şu ağır tahrik olayı bizim memlekette bir kez daha ele alınmalı ve ne gibi durumların ağır tahrik, ne gibi durumların bu kapsamın dışında olduğu hakimlerin kişisel mütalaalarından çok kanunla, kuralla kesin belirlenmiş durumlar haline getirilmelidir derim. Ne dersiniz. Eğer bu sağlanırsa bunca dava üst mahkemelere gitmez, hakimler ya da savcıların bir kısmı bu tip davalara muhalefet şerhi koymazlar. Ayrıca bazı yüzsüz, terbiyesiz, ahlaksız ve vicdansız insanlar da ‘’ fena şekilde tahrik oldum. Ben masumum hakim bey/ hakime hanım ‘’ diyemezler. Hepsinden önemlisi kamu vicdanı bu derece yaralanmamış olur.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Resim mi ? Aynısının tıpkısı bir dava var böyle: Adam karısının face book sayfasında karısının kendisini kızlık soyadı ile tanıtması ve medeni halini bekar olarak yazdığı için kocası tarafından öldürülüyor ve mahkeme bunu ‘’ Haksız Tahrik’’ olarak kabul edip adama cezai indirimde bulunuyor.
YORUMLAR
Dilimiz nasıl lastikli ise, hukukumuza aynen yansımış.
Yetişkin ve herşeyi bilen bir insanın, cinayet/tecavüz suçunu işleyip de tahrikten bahsetmesi,
hamsofunun önce namazı kılıp ardından abdesti almasına benzer.
Cezai ehliyeti olan kişinin böylesi suçlarda masumluk bahanesi sığınması, zaten yalanını ortaya koyar.
Masum insan, bu kadar cüretkar olamaz.
Demokrasi anlayışına ters düşen bir ceza hukumuz var burada. Gerçi, bizde demokrasi anlayışı aramak da biraz saflık gibi...
Saygılar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Haklı veya haksız tahrik... Ne farkeder? Suçtan yırtma sebebi olmamalı.
Adam öldürmek büyük günahtır. Aldattı mı? Boşarsın, biter. Evet, nefse ağır gelir ama öldürme hakkını vermez.
sami biberoğulları
Benim Allah'a inanmamın en önemli sebeplerinden birisidir dünyadaki adaletsizlik.
Dünyada her türlü haltı yapıp kanunların boşluğundan ya da parasının ve mevkiinin gücü sayesinde yırtan insan öyle rahat ölüp sonrasında toprak olup gitmemeli. Mutlaka bu yaptıklarının hesabını görmeli...İşte ben buna ilahi adalet diyorum ve Allah'a olan inancımın en temel sebeplerinden birisi de işte budur.
Selam ve sevgilerimle.
Mücella Pakdemir
"Eşin seni aldatsa onu öldürür müydün?"
Cevabı şöyle olmuştu beyefendinin.
"Niye? Ben köpek itlafçısına mı benziyorum?"
Eşini aldatanın o saniyeden sonra hiçbir kıymeti kalmaz. Elini kana bulamaya değmez.
Diğer bir konu kimse kendini kadı, hakim veya yargıç yerine koyamaz. İyi veya kötü yönetildiği ülkenin adaleti ne hüküm veriyorsa odur.
Allah kötü kimselerle karşılaştırmasın ve böyle çetin bir imtihanla da sınamasın.
Selam ve saygılarımla.
Hocam aslında adalet diye bir şey yok adaleti çıkara göre yönlendirme var emeğinize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
İlahi adalete işte onun için inanıyoruz zaten. Yoksa insan çıldırır.
Selam ve sevgilerimle.
Sizin o parktaki "Ayı" diye isimlendirdiğiniz tarz bir şahıs ile Ocak ayında benim de başım derde girdi. Hem de hiç beklemediğim ve ummadığım bir şekilde. Hatta mahkemeye taşınan bu olayın ilk duruşması 16 Kasım 2015. Bir gün öncesi de benim doğum günüm. Umarım lehime sonuçlansın da doğum günü hediyesi olsun bana...
İbret alınacak ve ders çıkaracak bir olay yaşadım diye düşünüyorum o yüzden de sizin gibi bunu yazarak burada anlatıcam en kısa zamanda. Kanun kimin tarafında olacak, nasıl gelişecek durum doğrusu merak içindeyim çünkü hiç bir şekilde artık kanunlara da güvenmiyorum. :(
Billur T. Phelps tarafından 11/5/2015 7:22:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Umarım fazla bekletmezsiniz.
Selam ve sevgilerimle.