- 485 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda!
Siyaset bilimi, önceleri devlet ve iktidar kavramları üzerinde araştırmalar yaparken 1900’lü yılların başından itibaren daha geniş çerçevede inceleme yapan bir bilim dalı haline gelmiştir.
Ancak, akılcı yöntemlerle izlenilecek siyaset yollarını araştırma ve teknik inceleme yapması gereken siyaset bilimi çirkin emellere alet edilmekte ve insanoğlunun mutsuzluğunun temel kaynağı haline getirilmektedir. Artık bütün çabaların siyaset kavramını daha fazla nasıl kirletilebiliriz yönündeymiş görüntüsü vermekte ve ne yazık ki dünyanın birçok yerinde yaşanan olumsuz gelişmeler bu durumu doğrular boyutlardadır.
Tüm dünyayı kan gölüne çeviren, insanlık onurunu hiçe sayan, her türlü çirkinliklerin yaşanmasına sebep olan uygulamaların kaynağı elbette siyaset bilimidir.
Hepimizin bildiği üzere, bir bölgeye ya da topluma zulüm, şiddet ve kan götürülecekse o bölgeye silahlardan önce siyaset girmektedir. Uygun zemini hazırlamakta ve ekilen nuhuset tohumlarının olgunlaşması beklenmektedir.
Sonrası bilindik gözyaşı, kan ve dehşet!
Bu yazımı okuyacak siyaset bilimciler belki tepki göstereceklerdir ancak amacım bir bilim dalını yerden yere vurmak ya da o alanda faaliyet gösteren bilimcileri aşağılamak değildir. Bilakis amacım, siyaset biliminin insan yaşamındaki önemine dikkat çekmektir. İstendiğinde insanlara mutsuzluk taşımak için ne kadar uygun ve etkili bir silah olabileceğini göstermektir.
Başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın bir çok yerinde ölüm kol gezmekte.
Kimi yerde sınır anlaşmazlığı, kimi yerde etnik grupların çatışması ve kimi yerde de hakîm güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırma çabaları…
Şekil ve sebepler her ne olursa olsun buluştukları ortak nokta; Kan ve gözyaşı.
Herkes kendi penceresinden baktığında haklı olduğunu görüyor ve verdiği mücadelenin neredeyse kutsal olduğuna inanıyor. Taraflar sebepleri ortadan kaldıracaklarına birbirlerini ortadan kaldırmayı(!) tercih ediyor.
Durum böyle olunca insanlar “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” çıkmazında acılarıyla debelenip duruyorlar. Oysa çıkan her toplumsal huzursuzluk, birilerinin artı hanesine ekonomik çıkar olarak yansıyor ve muhtemelen o birileri izleyip göbeklerini kaşıyarak yeni yeni planlar hazırlıyorlar.
Türkiye’de yaşanan siyasi kaoslar elbette da aynı kaynaktan besleniyor, aynı birilerinin artı hanesini kabartmaya yarıyor.
Kuşkusuz bu birileri insan kanıyla beslenen uluslararası enerji ve silah ticareti yapan şirketlerden başkaları değil.
Gözlerine kestirdikleri toplumlara kendileri değil ama işbirliğine ikna ettikleri o toplumun insanlarıyla kan çiçekleri ekmekteler. Ektikleri o çiçekler öylesine hızlı tomurcuk olup açıyor ki hayret etmemek elde değil.
Ekildikleri coğrafyada ne aklıselim düşünen kalıyor ne de olup biteni fark edebilecek birileri. İnsanlar birbirlerini öcü gibi görüyor. Can deseniz çor anlaşılıyor.
İşte Türkiye’de tam olarak yaşananlar bunlardır. Siyasiler evrensel söylemleri ardı ardına sıralıyor, demokrasi, insan hakları, özgürlük feveranlarından tehlikenin ayak sesleri duyulmaz oluyor. Oysa tehlike kapıya dayanmış.
Ha girdi ha girecek.
Bahanesi o kadar çok ki. Karmaşa içinde bol alternatifli gerekçeler her zaman kullanılmaya hazır bekletiliyor.
Girdiklerinde bahaneleri ya Kıbrıs olacak ya Kuzey Irak ya da yılanla aynı torbaya koyup sözde bizi kurtarmak olacak.
Ne de olsa uzun yıllara dayanan müttefiklik bağımız var ya!
Bizi o kadar düşünüyorlar ki arada bir “sakın ola parti kapatmayın, sakın ola demokrasiden vazgeçmeyin” gibi nasihatleri de ihmal etmiyorlar.
Bazen sözde Ermeni Soykırımı’nı “kabul ederiz haaa” deseler de biliyoruz ki kapıda ya bir uçak, ya tank ya benzeri bir ihale vardır ya da kendi ülkelerinde seçim yaklaşıyordur!
Arada bir de “PKK’yı terörist listesine aldık” diyerek sırtımızı okşuyorlar! Ama ne hikmetse o günler daima PKK’nın toparlandığı günler oluyor. Belli ki terörist listesine ekledik demek bir parti mal (silah) göndermek anlamı taşıyor. Öyle olmasa bile PKK’nın hareket kabiliyetinin sıfırlandığı kış mevsimine giriliyor diye de düşünmek mümkün.
İç siyasete değinmek bile istemiyorum.
Tam bir trajik komedi çünkü.
Millet açlık sınırının altındaki geliriyle inim inim inliyor. Hükümet yetkilileri bizzat genel başkanının ağzından istikrardan, ekonomideki iyi gidişattan bahsediyor!
Onlara göre muhalif sesler tam olarak susturulmuş olsa “asıl o zaman görün istikrarı olacak” da(!)
Muhalifler engel oluyor onlara.
Hem de yüzde 47 oranında oy almalarına rağmen.
Yeni versiyon siyaset anlayışını belli ki çabuk kavramışlar. Ama borcumuzun 500 milyar doların üzerinde olduğundan bahsettiklerini hiç duymadım.
Sayın, Başbakan mikrofonu kapınca hemen bir şarkı tutturuyor;
“Beraber yürüdük biz bu yollarda”
Merak etmiyor da değilim hani!
Sayın başbakan kimlerle beraber yürüyor!
Eğer kastettiği halk ise sanırım şaka yapıyor olmalı.
Çünkü; Halk yürümüyor, sürünüyor.
YORUMLAR
Her kelimesine imza atılacak derecede doğru tespitler.
Öncelikle kutlarım.
Yalnız çare olacak konulara pek değinilmemiş.Bu birinci eksiği.İkinci eksiği...maalesef biz yaşadığımız toplumun insanlarını daha anlamamışız.Her esen rüzgara göre yön değiştiren...yeri geldiği zaman kutsal saydığı OYunu
bir kaç kilo yiyecek ve yakacağa satan..bir halk ile beraber
yürüyor.....
Denile bilir ki sistemi böyle yürütüyorlar..doğrudur.
Bir çarşıya çıkın..herkesle konuşun....bu yazdıklarınızın
bir kaç misli ile duyarsınız....ben bazen düşünürüm..
derim ki yahu vatandaş böylesine bilinçli...böylesine
namuslu (ki kimse toz kondurtmuyor kendisine) peki
bu durumumuz nedir yahu...acaba uzaydan birileri mi
gelip karıştırıyor memleketi....
......
Hulasa....derin ve uzun hikayeler..
....
Paylaşımınız için teşekkürler