- 1398 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
UMUDA YOLCULUK
SOĞUK BİR SAVAŞ GÜNÜ
Şehrin her yanını kara bulutlar sarmıştı.üç gün önce bir evin çatısını uçuran füzenin ağır kalıntıları dumanların arasından insanlara sarmıştı.her zamanki koşuşturma o günde can bulmuştu.insanlar evlerine bir lokma ekmek götürebilmek için şehirde kalan son fırının önünde uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı.bir kolu kayıp olan otuzlarında bir adamda bu kalabalığın içinde etrafına bakıyordu.sanki anlatmak istediği çok şey varmış ta sadece gösterebildikleriyle yetiniyormuş gibi bir havası vardı.insanların ekmeğe ihtiyaçları vardı olmasına ama ona sahip olacak para yoktu ceplerinde ama fırın sahibi Abdullah Efendi elindeki bütün ekmekleri bayat demeden,yanmış demeden insanlara dağıtıyordu.savaş herkese görgü kurallarını,gülümsemeyi,yemek yemeyi hatta tatlı tatlı içtikleri suyu bile unutturmuştu.herkes bir çıkış yolu arıyordu.herkes kendi hayatının peşindeydi fakat bu hayata koşacak güçleri yoktu.sırada bekleyen yaşlı bir kadının feryatları duyulmuştu.bir deyimi paylaşıyordu yaşlı kadın acı kalabalıkla:
-çalıydı,çırpıydı ama evimdi.diyor. ve
-gidin,burası benim,burası bizim diye ekliyordu.
sonra üç gün önceki patlamada ölen oğlu geliyordu aklına daha çok bağırıyordu.dul kalan gelin ve çocuklarını düşünüyor yine bağırıyordu.o gün o sakaklarda herkes çığlık çığlığaydı.er evin penceresinin akasında başka bir isyan,kapısının önünde başka bir feryat kopuyordu. Yaşlı kadın birden düşüverdi.herkesin birbirinin elinden tutması gereken bir gündü.bunun da gayet farkındaydı Halep halkı.fırın sahibi de duymuştu sesleri hemen koştu kalabalığa doğru.önce ekmek için kavga var sandıysa da sonradan durumu fark etti.yerden yatan kadına baktı komşusu Fatıma anaydı bu.kalabalığa seslendi:
-açılın,nefes alsın.su getir Ömer diye içerdeki altı yaşındaki sarışın kısa boylu çocuğa seslendi.birkaç dakika sonra Ömer unlu ellerinde bir bardak suyla geldi.aslında suyun ne kadar büyük bir nimet olduğunu o zaman anlamışlardı.her gün şehrin çeşmelerinde akarken sıradan bir nimetti onlar için ama şimdilerde paha biçilemez bir elmas olup çıkmıştı.
Üç kişiden oluşan bir grup düşman askeri kalabalığa doğru ilerliyordu.az önceki çığlıkların yerini konuşkan bir sessizlik almıştı.her göz farklı bir korkuya yenik düşmüştü.kimisi evini,kimisi kaybettiği eşyasını,kimi ölen oğlunu,kimi dul kalan kızını…ama herkes düşünceli düşünceli bir şeylere susmuştu.sessizliği düşman askerleri bozdu.kalabalığı ite kaka fırının içine girmişlerdi.fırında bulunan bütün taze ekmekleri alıp çıktılar.ömer’in elinde de müşteriye vermek için bulundurduğu yarım ekmek duruyordu.askerlerden biri çocuğun elindekini de çekip aldı. O zaman kalabalıktan sesler yükselmeye başlamıştı.
-hainler,zalimler diye bağırıyordu müslümanlar.
Küçük ta elinden alınan ekmeğe bakıp kalmıştı.ağzından şu sözcükler dökülüvermişti:
-o başkasının diyerek yere yığılan yaşlı kadını gösterdi.ama karşısındakinin bunu anlamaya pek niyeti yoktu son bir hız askerin eline saldırdı küçük ömer fakat yaralanan kendisi olmuştu.asker elinin tersiyle çocuğa vurduğu gibi yere yığılmıştı zavallıcık.
Daha sonra gözlerini yerde takla atan çocuğa dikerek
-sersem yaratık ne sanıyorsun kendini diyerek gözlerini kalabalığa çevirmişti.aslında herkesin aklında aynı şey vardı bu zalimlere günlerini göstermek ama hiç kimse de bunu yapacak cesaret yoktu.bir kişi hariç.içlerinde bu acılara daha fazla dayanamayan bir kolu olmayan Ali konuşan askere doğru yürüdü.gözlerinden ateş fışkırıyordu.kendisi silahsız bir sivildi fakat gözleri hançer gibi adama saplanmış kalmıştı.
-ne var kolsuz kaybolan kolunu mu istiyorsun? Diyerek gülmeye başladı arkadaşları da ona eşlik ediyordu.kahkahaların arasında duyulmaz olmuşlardı ki kolsuz Ali askerin elindeki yarım ekmeği çekip aldı.
-daha ne istiyorsunuz her şeyimizi aldınız. Almadığınız bir can onun da sahibi Allah’tır. Derken sinirlenen asker silahını ali’ye doğrulttu.
-yapamam mı sanıyorsun ?
Kalabalık sanki dilini yutmuştu.düşman askeri üç gün önceki olaylardan dolayı ateşkes yapmıştı.komutanın kesin talimatı vardı.barış komisyonundan cevap gelene kadar sivil halka iyi davranılacaktı.askerlerden en genç olanı silah doğrultan arkadaşının kulağına bunları fısıldamıştı.adam bunun hırsıyla ali’yi kalabalığa doğru itip arkadaşlarıyla yanlarına aldıkları bir kasa ekmekle fırının yanından uzaklaştılar.Abdullah efendi Fatıma hanıma yaklaşarak:
-bu gece gideceğiz,hazırlanın. Dedi.
Ali elindeki ekmeği yaşlı kadına uzatarak:
-al teyze bu senin hakkındı dedi.
Kadın gözyaşlarıyla ekmeği almıştı.