- 2627 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Kürtçe ile Türkçe Arasındaki Etkileşim
Konuşurken hangi kelimeleri kullanıyoruz, kaç kelime kullanıyoruz, kelime hazinemiz ne kadar geniş, konuştuğumuz dil nasıl oluşmuş, hangi dilin etkisi altında kalmış…?
Gibi soruları acaba soruyor muyuz kendimize?
Türkiye’de birçok kesim tarafından, Kürtçe’nin, Türk dili etkisi altında kaldığı düşünülür; oysa Kürtçe, sadece Türkiye’de konuşulan bir dil olmadığı için, bu tez doğru değildir. Çünkü Kürtçe dört ülkeye(Türkiye, Irak, Suriye ve İran) yayılmış bir dildir, tabi bunun dışında Rusya, Ermenistan ve benzeri ülkelerde de yer yer Kürtçe konuşulan bölgeler mevcuttur. Türk dili etkisinde kısmen kaldığı tek bölge ise, Türkiye’dir. Mesela İran’da kısmen Farsça’nın, Irak’ta kısmet Arapça’nın etkisi görülmüştür. Suriye’de ise daha sade bir Kürtçe konuşulmaktadır.
Her şeye rağmen Kürtçe yok olmadan yaşamını sürdürmüş, bir anlamda da kendi kendini korumaya çalışmıştır. Bu da yetmediği gibi yaşadığı bölgelerin hâkim dilleri üzerinde de zaman zaman etki göstermiş.
Mesela Türkçe içerisinde yüzlerce Kürtçe kelime bulunmaktadır ve bu kelimeler farkında olunmadan, Türkçe içerisinde sıkça kullanılmaktadır.
Şimdi bahsetmiş olduğum bu kelimelerin birkaçından örnek vererek konuyu biraz daha açalım;
“Çapraz” kelimesi, Türkçe’ye göre bu kelimenin kökü ne olabilir, yada nereden gelmiş olabilir? Bu kelimenin ilk hecesi olan “Çap” Türkçe’de ne anlama geliyor? “Çap”ın bir anlamı var, ama “çapraz” ile alakası olmadığından bu kelimenin kökü olamaz. Türkçe’de benzer bir kelime veya kök var mı? Yok. Oysa Kürtçe’ye baktığımızda. “Çap” ın Kürtçe’de karşılığı olan “Çep” kelimesi var “çep” ters anlamına gelir; yani kelimemiz olan “çapraz” ile ilişkili, çapraz; tersin karşı tarafı anlamına da gelmektedir. Şimdi de kelimenin diğer hecesine bakalım; “raz” bu hecenin de Türkçe’de bir karşılığı yok, Kürtçe’de ise bu kelimenin geliş noktası olan “rast” sözcüğü var, “rast” doğru demektir. Yani orijinal kelime “çeprast”tan “çapraz” a dönüşmüştür.
Bir diğer kelimemize geçelim.
"Destek" kelimesine baktığımızda da, aynı durum söz konusu oluyor. Yani "dest" hecesinin Türkçe’de bir karşılığının olmadığını ve kelime bütünüyle de alakalı bir anlam içermediğini görüyoruz. Ancak "dest" sözcüğü Kürtçe’de "el" anlamına geldiği bir çok kişi tarafından zaten bilinmektedir. Bu sözcüğün almış olduğu "-ek" takısı yine de Türkçe’de bir yer bulmazken Kürtçe’de ’bir’ anlamına gelen takı eki olarak karşımıza çıkıyor. Kelime bütününe baktığımızda Kürtçe karşılığı olarak "bir el" zaten birine destek olmak için ona bir el kadar yardımcı olmak gerekir ki bu kelime de oradan türemiş. Hatta çoğu zaman birine yardımcı olmak isterken bu kelime yerine şöyle de denildiği olmuştur: Arkadaşlar hadi şu olaya bir el atalım da halledelim... şeklinde...
“Sehpa” kelimesine de baktığımızda, yine Türkçe ile alakalı olmayan hecelerden meydana geldiğini görmekteyiz. Kürtçe’de “Sê”üç anlamına gelir “Pa” ise “pê” sözcüğünden gelmiştir ve ayak anlamına gelmektedir. “Sehpa” ismi “sê-pê” yani “üç ayaklı” anlamına gelir. Bu şekilde “sêpa” zamanla sehpaya dönüşmüştür.
“Naçizane” kelimesi ise en ilginç kelimelerden biri; yine Türkçe ile hiçbir alakası olmayan kök ve hecelerden meydana gelmiştir. Kürtçe’de “na-ne” olumsuzluk ekidir, “çi” ise “hiçbir veya birşey” anlamına gelir, “zan” ise bilme anlamına gelir. Birleştirdiğimizde “bir şey bilmez” anlamı çıkar. Zaten bu kelime kişilerin mütavaziliğini göstermek için kullandığı bir kelimedir. Mesela şöyle cümleler kurulur; “Ben bir şey bilmesem de, sana şu öneriyi sunuyorum” şeklinde, Yani; naçizane önerim olarak… diye başlayan cümleler gibi.
“Çaydanlık” bu ismimizin durumu ise, aynı Türkiye’de yaşayan Kürtlere benzemektedir. Kürtlük ile Türklük arasında kalmıştır. Yani; ismin her bir hecesi farklı bir yerden gelmiştir. ilk hece olan “çay” Kürtçe ve Türkçe’de de aynı anlama gelir, işte kırılma noktası “dan” sözcüğünde oluyor, buradaki “dan” sözcüğü kelime bütünüyle değerlendirildiğinde Türkçe’de bir anlam taşımaz, ancak Kürtçe’de “dan yada dank” bırakmak veya bırakılan anlamına gelir, “çay-dan” yani çay bırakılan şey anlamına gelir. Ancak bu isim burada bitmiyor, bir de Türkçe den gelen “lık” eki eklenerek sonuç olarak çaydanlık olmuş oluyor. Nitekim çaydanlığın Kürtçe’deki karşılığı “çaydan” veya “çaydank” tır. Bu isim Türk-Kürt karışımı bir kokteyl kelimedir. “ Çaydanlık” ismini karıştırdıkça Türkiye’deki Kürtler aklıma gelir.
“Çatal” Türkçe ile hiçbir alakası olmayan hecelerden meydana gelmiştir. İlk hecesi olan “ça” Kürtçe’deki “çar” dan gelmektedir, “çar” dört anlamına gelir, “Tal” ise “ta” isminden gelmiştir. “Ta” “dal” anlamına gelir. Çar-ta ise dört dallı anlamına gelir, zamanla “çarta” “çatal”a dönüşmüştür.
“Çerçeve” ilk hece “çer” bu da yine “çar” yani dört anlamına gelen isimden gelmiştir. “çev” ise “çov” dan gelmiştir, çov ise, sopa,çubuk,asa,cop v.b anlamlara gelir. İsmin sonundaki “e” harfi ise burada bir ek görevindedir. Bu ek ise Türkçe’deki dır-dir ekidir. Yani sözcüğün anlamı “dört sopa, dört çubuk” anlamına gelir. Zamanla Çar-çov-e, çerçeve olmuştur.
Son olarak Türkler tarafından sık kullanılan ve aslında Kürtçe olan birkaç özel isimden örnek vereyim; Dilan,Serdar, Evin, Bülent, Berfin,Baran v.b isimler de Kürtçe kökenli isimlerdir…
Bijî Zimanê Kurdî – Yaşasın Kürt Dili
Bedreddînê WANî / 01.11.2015
YORUMLAR
Canım kardeşim bu yazında da milliyetini övünç meselesi yaparak anti insani bir tutum sergilemişsiniz yazınızı başından sonuna kadar okudum her bir yeri ayrı bir hengame örnek verecek olursak dest kelimesi ve açıklamasına ihtiyaç duyduğunuz bağlantılar yanlış dest kelimesi Türkçemize farsçadan girmiştir kürtçeden değil divan edebiyatında bu kelime sıklıkla kullanılmaktadır salt ve bağnaz bir milliyetçilik yapıyorsunuz üstelik tezleriniz mesnetsiz ayrıca Türkler anadoluya girdiklerinde devlet dilini farsça tayin etmişlerdir bunun en önemli sebebi devletin dilini kripto haline getirip devletin bilgilerine avamın ulaşmasını engellemekti bu geleneği osmanlılar devam ettirdi vermiş olduğunuz kelime örneklerinin hemen hemen hiç birisini anadolu halkı güncelik hayatında kullanmamıştır ayrıca fars dediğiniz neresi halen yüzde ellisi Türk asıl iranlıların dilimize Türkçeden ne kadar kelime bulaştı ne yapsak acaba diye kara kara düşünmeleri gerekir saygılarımla
Sinan ATİK tarafından 12/14/2015 1:15:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sinan ATİK tarafından 12/14/2015 1:45:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sinan ATİK tarafından 12/14/2015 1:47:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bedreddînê WANî
Bedreddînê WANî
Bedreddînê WANî
Bedreddine Van'i ben de Alp'i Turan'i ... :)))
Uluslararası platformlarda dilbilimciler bazı basit ipuçları verir, kürtçeyi ciddiye bile almazlar dil olarak.
Çeşitli ağızlar, lehçe ve şivelerden bahsedilir, fakat ayrı bir dil olmak kolay değildir.
Ayrı dil olmanın basit birkaç ana şartlarına dahi uymamaktadır senin kürtçe dediğin olgu.
2 tane örnek vereyim.
1- Dil olmak için yaratan'i ifade eden, kendine has başkasında olmayan sözcük gerekmektedir o konuşma unsurunda.
Türkçe'de "TANRI", "TENGRi" isimlendirmeleri gibi.
Halbu ki kürtçede "Xweda" denir ve bu Farsça "Hüda" isminin yazılısı değiştirilmiş, direk alınmış halidir.
2- 1'den 10'a kadar kendine özgü ayrı bir sayıları rakamları belirten sözcüklere sahip olmak gerekir.
Yek, du, se, çar, penç :)) onbir oniki onüç derken bile onza duvanza çuvanza sırtımı sıvazla yukarıdaki fazla :)))
gibi tamamen farsçadan kopyalayarak kürtçe ayrı dil mi oldu ki, bir de Türkçe'nin etkileşimi diye bilimsel makale yazıyorsun :))
Bak şimdi, Türkler büyük devletler kurup, başka toplulukları da yönettikleri sistemler içerisinde, bulundukları her coğrafyanın "yazı dili"ni almış, çoğu zaman kabul etmişlerdir.
Fakat "konuşma dil"lerini hiç değiştirmemişlerdir.
Şimdi dikkat edersen, Selçuklular Konya'yı başkent yaptıktan sonra, hükümdarlarına sultanlarına "Key" unvanını kullanırlar. Key Kubat, Key Kavus, Key Hüsrev gibi...
Key farsları yöneten hükümdar ünvanıdır, Türklerin Selçuklularla birlikte bu unvanı kullanmaya başlamalarının manası, fars'ların hakimi, hükümranı biz Selçukluyuz demektir.
Bir topluluğun hükümranı sen olduktan sonra, o topluluğun bırak dilini, varlığını bile sen sahiplenmişsindir, herşeyi artık senindir, kaba tabir ile, namusu, toprağı, değerleri her neyi varsa artık senindir, dil ne ki?
"sen Bedreddine Van'i, 17 aşiretin ağası, 85 köyün derebeyi" :)))
ben Çin'i yıkıp Kağan'ligi devralan,
Fars'i yıkıp Key'ligi devralan,
ehli Şia'yı yönetip Şah'ligi devralan,
bütün ümmetin lideri olup Emir'ül Müminliği alan,
İstanbul'u fethedip, eski Roma Kayzer'i olan...
Son olarak gözünü yeni Roma Kayzer'ligine diken Türk'üm yani Alp'i Turan'i... :)))
Şimdi birdaha şöyle, kürtçenin etkileşimi ne olur Türk'lerin üstünde!!
Alp Aldatmaz tarafından 12/14/2015 11:33:33 AM zamanında düzenlenmiştir.
Alp Aldatmaz tarafından 12/14/2015 11:34:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bedreddînê WANî
Terminolojide, Türk lehçelerinden Batı Avrupa dillerine varıncaya kadar pekçok dilden Türkçeye intikal eden sözcükten bahsedilir, ama Kürtçeden hiç bahsedilmez. Bu ülkede Türk ve Kürt bir halk olamasa da bir millet olmayı beceremediği sürece bu sen ben dalaşı sürüp gidecektir... Bu topraklarda beraber yaşayan halklar ortak bir kültüre sahiptir ve herşeyleriyle birbirlerini etkilemeleri normaldir. Diğer yorumcuların verdiğini örneklerle ilgili açıklamaları yeterlidir, benim bir şey eklememe gerek yoktur...
Bedreddînê WANî
Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: “Toy ördek, suya tersten dalarmış!” Kardeşimizin bu yüksek yazısıyla(!) etimolojik bir faciaya sebep olacağından korkmasam, yorum yazmayı bile gereksiz görürdüm! Ama bilen var bilmeyen var; “doğruyu öğrenme hakkı” üzerinden bilimsel(!) cinayet işlenince, “dilsiz şeytan olma”yı içime sindiremezdim. Bak kardeşim, mesele “Kürtçe” meselesi değil; önce bunu bil! Sakın ha, “Kürtçenin Türkçe üzerindeki etkisini kabullenemiyorlar!” türünden ucuz demogojiye de yeltenme. Senin dile de bilime de hiç saygın yok kesinlikle. Bu kadar saçmalamasaydın, “emek vermiş yazmış; şevkini kırmayalım!” derdim yeminle. Şimdi şu düzeltmeleri yapalım izin verirsen:
1. Çapraz: çep ü rast / Farsça / sağ ve sol ( Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara-1970, s.188). 2. Kürdan: cure-dent / Fransızca / Cure: Kür / Bakım ve ilaç tedavisi, anlamında ve dent: diş / Dişleri temizlemek için kullanılan küçük araç ( TDK Türkçe Sözlük, Cilt: 2, s.949 ). 3. Sehpa: se-pâ / Farsça / se: üç ve pa: ayak ( Hani paybuş > pabuç, pay-i taht: başkent anlamındaki sözcüklerde olan gibi!) Üç-ayak. Çardak olsaydı, cehâr-ı tâk, çehar-ı sû > çarşı, cehar-ı yek > çeyrek, cehar-ı şenbe > çarşamba...vb. (Her sözlükte bulunur!) 4. Nâ-çiz-ane: Pek küçük, ehemmiyetsiz bir şey olarak /Farsça/ ( Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara-1970, s.950). 5. Çay / cha: Çince / -dan: Farsça; cüz-dan örneğindeki -dan göreviyle / -lık, -lik: Türkçe yapım eki / : Çay konulup demlemek için tasarlanmış nesne. (Her sözlükte bulunur!). Çatal: Türkçe sözcük. Çat- fiil kökünden türetilmiş isim. ( -al, -el : Fiilden isim yapma eki!). 6. Çerçeve: Çehar-cûbe /farsça/ cehar: dört ve cûbe, cûb: çöp / çıta / demek! 7. Kişi isimlerine gelince: Dil: gönül /farsça / -an: anlamı belli değil, birleşik sözcük olmalı: dil-şad, dil-aver...vb. Serdar: Başkomutan / Farsça/ Ser: baş, -dar: tutan; alem-dar: bayrak tutan gibi. Evin: Halk dilinde içi olgunlaşmış meyve tahıl, mecazen; evinsiz konuşma, içi boş konuşma! Bülent: aslı belend; yüksek, yüce, boylu poslu erkek /farsça. Berfin: Karla ilgili / Farsça / Baran: Yağmur /farsça /.
Kürtçe üzerinden etnik ayrımcılık yapacağına, biraz dillerin tarihini öğrenmelisin. Kimsenin var olan, olmuş dilleri aşağıladığı yok üstelik. Biz nasıl, Türkiye Cumhuriyeti vatan coğrafyasında mevcut toprak altındaki tarihi kalıntıları ortaya çıkarmayı önemsiyor ve onları tarihi miras görüyorsak, toprağın üstündeki insanımıza da; onların dilini, tarihini ve kültürünü de kendi zenginliğimiz olarak görürüz. Unutma ki her toplum ve dil birbirinden etkilenir, birbirini besler, birbiriyle dost kalarak gelişir! Esas olan; insan, insanlık ve onun ürettiği değerlerdir, sevgili kardeşim!
Bedreddînê WANî
farkında iseniz kendi kendinizi mat etmişsiniz; "lık" eki dışında türkçe olan bir ek bulamamışsınız zaten onu da ben belirtmişim. diğer tüm ek ve kökler ya farsça ya da fransızca demişsiniz ya da o yönde bir belgelendirmeye çalışmışsınız zaten bunlara ciddi anlamda bir itirazım yok, çünkü farçsa bildğiniz ve belgelendirdiğiniz birçok kelime aslında kürtçedir. sizleri rahatsız eden kürtçe ile alakası olması mı acaba. yani bir kelime kürtçeden gelmesin de nereden gelirse gelsin. fransızcadan gelmiş, ingilizceden gelmiş ya da almancadan mı gelmiş sorun değil sorun olan kürtçeden gelmiş olmasıdır. zaten ona da yııllardır farsça diyorlar o şekilde sorunu hallediliyor...
İbni Haldun,"Coğrafya kaderdir." derken ne kadar da haklıdır/haklıymış...
Aynı coğrafyada yaşayan halkların biribirlerinin dilinden "kelimeler alması kadar doğal bir şey olamaz.
Burada sorun dillerin iyi dil,kötü dil ayrıma tabi tutulmasıdır.Bu olsa olsa zengin dil/fakir dil ayrımı yapılarak daha anlamlı kılınabilir.
Burada esas olan insanın ana dilini kullanma,koruma ve geliştirme hakkı olarak dil hakkının üç boyutlu bir hak olduğunu kabul etmekle başlar sanırım.
Mesela Türkçe benim ana dilim ve kurallarından biri de yapım eki alan kelimelere sonradan gelen ekler de "kesme işareti" alarak ayrılmazlar.Dolayısıyla Kürtçe'nin olmaz;Kürtçenin olması gerekir diyeyim.
Kürt (kök),"çe" yapım eki,"nin" de sonraki ek gibi...
sabri ayçiçek tarafından 11/1/2015 3:51:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
sabri ayçiçek tarafından 11/1/2015 3:58:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Göktürkmen
Çok ilginç doğrusu...
Ama asabiyelite ve ölümlü yönetsellik ve devlet tezi ile neo osmanizme çok eksant kalacaksınız.
Belki Medine Şehir Devleti örnekli, emperyalizmin "Kabileler çağı" tezine de üstelik.
Bedreddînê WANî
Yapmış olduğun hata daha en başından başlıyor. Türkçenin üzerinde etkisi var diyebilmen için dilinin, ilk önce kendine has bir yapısı olması gerekir. Farsçanın sürekli önüne getirilmesindeki sebep, dilinin Farsçadan çokta farkı olmadığındandır ! Türkçe ile dilini kıyaslayamazsın.
Mesela; 1860 yılında yapılan araştırmada senin atalarının kullandığı 8000 küsürlük bir sözlük hazırlanmıştır. İçerisinde bulunan kelimelerin aslı astarı burada mevcuttur !
3080 kelime ............. TÜRKÇE
1030 kelime ...................Farsça
1200 kelime .......... Zend lehçesi
370 kelime ............... Pehlevi lehçesi
2000 kelime .............. Arapça
220 kelime ........... Ermenice
108 kelime ......... Keldanî
60 kelime ......... Çerkesçe
20 kelime ................ Gürcüce
300 kelime ........ menşei belli olmayan
Türkçenin içerisinde, iptidai dilinin yüzlerce kelimesi olması, kendine ait kelimeleri olmadığı için mümkün değildir. Neden iptidai dediğimi yukarıdaki tabloya bakarak anlayabilirsin herhalde !
Bu veya herhangi bir dil, Türkçenin temelini oluşturmaz; fark bu !
Küçük bir örnek olarak, Farsça çarçube olan kelimeyi sizinkiler çevirip edip kendilerine uydurmuşlar ise, bu veya diğer kelimelerin senin dilinden çıkma olduğunu iddia etme hakkı vermez hiçbirinize. Bir de dilinin,Türkçeye yüzlerce kelime vermiş olduğunu söylemen pek bir gülünç olur !
Batuhan Çanakcı tarafından 11/1/2015 4:04:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
"Senin ataların" gibi dışlayıcı bir dil oldukça sorunlu.
Batuhan Çanakcı
Ayrıca ne deseydim beyefendi, şahsınızın pek kıymetli ataları mı deseydim?
Argümanlarla desteklemeye gelince; o argümanla destekliyor da ben bunları uyduruyor muyum ?
Bence bu "cevap - kavgaya davet" meselesini, yaptığım yorumdan öncelikli pozisyona getirmeyin ve lütfen yorumuma bir yorum yazacaksanız da şu argümanlarla desteklemediğim (!) yorumumun içeriğine bir göz atın; kavgaya davetten başka şeylerde var çünkü o cevapta !
Göktürkmen
Batuhan Çanakcı
Bedreddînê WANî
Bunları nerden uydurdunuz böyle ve siz dilci veya dilbilimci olduğunuza eminsiniz değil mi?
Bu yazdığınız kelime benzeşliklerine dair etimolojik çözümlemeleri ben de meşhur espriyle söylersem, Papua Yeni Gine dilindeki sözcükler üzerinden örneğin, bir sürü öznel-etnik (şöven) semant ve onomast hikayelerle Türk dilindeki sözcüklere eklemleyerek yazabilirim.
Ama ne denli kompleks ve eğreti durur buna bakmalıdır tabi ki ?!
Sosyolojik vak'a haliyle dil olmuyor.
Etni oluyor, mezhep oluyor ama dil olmuyor.
Dil olmayınca uluslaşmaya (tarih ve toplumbilimsel aşama) ilerleyemiyor etni...
Olgu-kurgu sorunsalına başvuruyorsunuz.
Aklınızca ve sizin gibi dil,tarih, toplumbilimsel sacayaklar aramakladır.
Sizin hoşlanacağınız türde, Kürdoloji'nin kaynaklarını eni konu dikkatle okumayı salık verebiliyorum, tekraren.
Oliver Roy'u, Ulusların Etnik Kökeni'ni, Minorski'yi hatta çok moda olan İzadiy'i okuyun bir daha siz.
Kendi atalarından ve aralarında süzülmüş ortak bir dile ve alfabeye olgucu değil, kurgucu bir dil, tarih, toplumsal yapı ve coğrafi temelinde bakmanız gerekiyor.
Buna bağlı olarak konunun fabrikasyon uluslar ve kurgucu tarih zorlamasıyla; tampon ve dezenformatif anlamda etnik ulus, cemaat ulus, mezhep ulus tipine saçılıp, saçılmamasınada dikkat edilmeli.
Sorun şurada, "Biji serok Obama" hıyarına "karagücü ve müttefik" olmanın karşılığı, kurgucu tarih ve fabrikasyon etni temelinde ulusumsu yapılar şeklinde oluyor sonuç.
Bunun her ne kadar burjuva ekonomi-politiğiyle de bakılsa yansıması tarihsel, toplumsal, dilbilimsel yasaları ve gerçekleri, sömürü ve tamponlaşmak anlamında emperyal hizmetli yapılara sürklase etmek gibi bir sonuç-süreci oluyor.
Yani dil, tarih ve toplumbilim yasaları, büyük güçlerin sömürgesini tahkim etmek ve sürekli kılmak için, versiyonist -kullan at- türü eksantirik sosyolojik vak'alar halinde dayatmaksa kalıcı olamıyor.
Bilimsel yasaları kurgu ve fabrikatif şekilde etnik, mezhepsel ve cemaat yapılarla kısa süreli sömürü tahkiminde kulanabiliyorsunuz.
Bilimsel olgular, emperyal kurgulara (ne olsa) galebe çalıyor.
Sömürgenin piyonu ve onun yazdığı tarih, dil ve sosyolojik kurgularıyla; herhangi bir etni (örn Kürtler) sosyolojik aşama olarak bulundukları halden, daha sonraki "ulusal sorun"a yönelik oyunlar oynaması da hem küresel egemen ve hem de yerel feodal egemen açısından hüsranla sonuçlanıyor.
Tarihte örnekleri pek çoktur.
Esenlikle...
Göktürkmen tarafından 11/1/2015 1:57:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bedreddînê WANî
Bundan sonraki yazı "Türçe'nin Kürtçe Üzerindeki Etkisi" olursa, daha anlamlı olur...
Yoksa, 1000 yıllık sürecin değerlendirilmesinde ciddi bir boşluk söz konusu olur...
Dolayısiyle, bu yazı 'birleştirici, bütünleştirici' bir sav olarak mülahaza edilmeli...
Tebrikler...
Bedreddînê WANî
Not: Yapilacak yorumlarda aslinda bu kelime Farsçadir diye yorum yapmadan once Kurtçe ve Farsçayi iyice arastirarak yapin. Ayrica hem Kürtçede hem Farsçada olan bir kelime neden her zaman aslinda Farsça oluyor. Böyle bir şey yok...
Bedreddînê WANî tarafından 11/4/2015 10:46:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
Farsça tarihi yolculuğunda dünyanın en güçlü dillerinden. Bunda hemfikirsiniz sanırım. İşte bu gerçek sizin Kürtçe dediğiniz kelimelerin Farsça olduğuna daha ikna edici bir temel oluşturmaz mı?
Amacım ne Kürtçeyi küçük düşürmek ne de Türkçeyi övmek.
Bedreddînê WANî tarafından 11/4/2015 10:46:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
-Çapraz çap-rāst «sol-sağ», zıt yönlerde gidip gelen, diyagonal veya aykırı-çap:aykırı + rāst: düz, sağ. Farça
-Kürdan Cure-dent burada cure-curer, ihtimam göstermek, temizlemek, dent ise diştir. Fransızca
-Sehpa se-pāy üçayak, tripod Farsça
-Naçizane nāçīz hiçbir şey na+çīz şey Farsça
-Çaydanlık çay Çinceden, dan ise Farsça kap, mahfaza anlamındadır. Farsa
-Çatal Y şeklinde nesne, iki veya daha çok dişli tarım aracı anlamındadır ve Türkçedir.
-Çerçeve- çārçūba dört çubuk, dörtgen, çār:dört + çūba:çubuk Farsça
Kaynak: Sevan Nişanyan
Bu linki okumanızı tavsiye ederim.
http://www.ensonhaber.com/nisanyan-acikladi-turkcenin-kurtceden-aldigi-kelimeler-2013-04-09.html
Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesine bağlı Hint-İran dillerinin Kuzeybatı İran koluna girer (Vikipedi). Türkler daha Anadolu ve Kürt coğrafyasına gelmeden önce ilk kez Farsilerle temasa geçtiklerinden kaynaklar köken olarak Farsçayı işaret eder.
Kaleminize sağlık