- 295 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BECERİKSİZLERİN BECERİSİ
MAZİYE YOLCULUKLAR - 43
Kâhta doğduğumuz, havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, ekmeğini yediğimiz memleketimizdi… Canımızdı…
İnsanlarının büyük çoğunluğu saf, temiz, güzel insanlardı… Kıt kanaat geçinen bu insanların daha güzel bir yaşama layık olduklarını düşündük…
Gençtik!
Saftık!
Dürüsttük!
Çıkarsız halkımızı sevdik!
Heyecanlıydık!
Kâhtalılar çağdaş yaşamın bütün nimetlerinden faydalanmalı, diyorduk… Çağdaş eğitim, çağdaş sağlık kuruluşları, spor tesisleri, parklar, fabrikalar istiyorduk…
Kâhtalılara en güzel yaşam koşulları sağlanmalıdır, diyorduk…
Düşünmesini bilmeyenler, kıskançlar, fesatlar her yerde arkamızdan konuşuyorlardı…
Ağaların sofrasında yeni kalkmış, yediği sulu yemeğin (tırşığın) yarısını üstüne dökmüş zavallı fesatlar arkamızdan konuşuyordu:
—Ağalar Kâhta’yı sömürüyor… Bu gençler ağaların gizli dostlarıdır…
Bu zevzekleri dinleyenler sormadılar:
— Gömleğine bu tırşık kimin sofrasında döküldü?
Ve demediler ki:
—Yemeğini yediğin insanlara hakaret etmek namertliktir…
Gerçek din adamlarını sevdik…
Hacı Üzeyir Efendiden dinimizin gerçeklerini öğrenmek için uğraştık…
Dinimizi kötü emellerine alet etmeye çalışanlara, cahillere karşı geldik…
Abdest almasını bilmeyen zevzekler bizi suçlamaya başladılar:
— Bunlar dinsiz! Bunlar komünist!
Kendi pisliklerini kapatmak için bizi suçlayanlara sormadılar:
—Namaz kılmazsın… Oruç tutmazsın… Kul hakkı yemek için tilki gibi kulaklarını dikersin… Sen adam mısın?
Ve demediler ki:
— Önce adam ol! Sonra konuş…
Kâhtalılara hizmet etmek bizim için şereftir, dedik…
Cantekin Kitapevinde bedava dilekçe, asker mektubu yazmaya, para, koli gönderme kâğıdı doldurmaya başladık…
Yoksul çocuklarını okula göndermeye çalıştık. Bütün masraflarını Cantekin Kitapevi üstlendi. Herkes eğitim hakkından faydalanmalı diyorduk. Cehaletle savaş kararı almıştık.
İnsanlıktan nasibini almayanlar, kıskançlar, fesatlar her yerde arkamızdan konuşuyorlardı…
Kahvede okey taşı çalarak devrim yapanlardan bazıları bizi ağır bir şekilde suçluyorlardı:
—Bunlar sosyal faşisttir!
Bir çay için okey taşı çalacak kadar küçülen bu kişilere sormadılar:
— Sen ne yaptın? Hangi yaralı parmağa merhem sürdün?
Ve demediler ki:
—Onlar kahve köşelerinde zaman öldüreceklerine, insanlarımıza yararlı olmaya çalışıyorlar…
İçki masasından kalkmayanlardan, çift kâğıda esrar saranlardan bazıları da bizim arkamızdan konuşuyorlardı…
Sormadılar:
— Hey zevzek! Bir güzel davranışın var mı?
Ve demediler ki:
—Sen ne yapıyorsun?
İnsanlıktan nasibini almayanlar, kıskançlar, fesatlar her yerde arkamızdan konuşuyorlardı…
Hırsızı, namussuzu, üçkâğıtçısı çenesi düşmüş papağanlar gibi ötüyorlardı…
Sormadılar:
— Hey hırsız! Hayatında insanlık yararına güzel bir iş yaptın mı?
Ve demediler ki:
—Hırsızlığı bırak… Önce adam ol! Güzel bir şeyler yap… Ondan sonra konuş…
Sormadılar:
— Hey namussuz! Hayatında insanlık yararına güzel bir iş yaptın mı?
Ve demediler ki:
—Namussuzluğu bırak… Önce adam ol! Güzel bir şeyler yap… Ondan sonra konuş…
Sormadılar:
—Hey üçkâğıtçı! Hayatında insanlık yararına güzel bir iş yaptın mı?
Ve demediler ki:
— Üçkâğıtçılığı bırak… Önce adam ol! Güzel bir şeyler yap… Ondan sonra konuş…
Kâhta’da taş üstüne taş koymayanlar, insanlıktan nasibini almayanlar, kıskançlar, fesatlar her yerde arkamızdan konuşuyorlardı…
Hırsızı, namussuzu, üçkâğıtçısı çenesi düşmüş papağanlar gibi ötüyorlardı…
İyi niyetle Kâhta’ya ve Kâhtalılara yararlı olmak isteyenlerin midelerini bulandırdılar… Usandırdılar…
Kendileri adam olmaya çalışmadı…
Kâhta’ya yararlı olmak isteyenler engellendi…
Kâhta koca bir köy olarak kaldı…
Kâhta’da yaşayan Kâhtalıların, birkaç katı gurbet ellerde ekmek peşine düştü…
Beceriksizlerin becerisi, bir olumlu iş yapmadan çenesi düşmüş papağanlar gibi ötmektir…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.