- 828 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YOK YOK !! YAPMIYORLARDIR !...
.
.
.
.
.
.
.
........... Klasikleşmiş bir diyalog biçimimizi, bir kez daha güncelleştirerek burada anımsayalım. Malesef, gören gözleri görmez olmuşlar ve asla haksızlıklara karşı çıkmayı düşünmeyen " dilsiz şeytan’ larıın " suça iştirak hikayeleri
çerçevesinde karşılaştığımız , sadece bu diyalog biçimidir :
-Beyefendi , bu kişi, kişiler ; çok çok aşırı ölçüde çalıyorlar. Devletin, halkın bütçesinden, direkt kendi nam-ı hesaplarına ve işbirliği içinde oldukları tüm çıkar çevrelerinin yandaş hesaplarına...
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
-Efendim bu kişi, kişiler ; devletin içinde devleti, cumhuriyeti yıkmak ve vatanımızı bölüp parçalamak için türlü entrikalar içindeler.
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
- Bakınız efendim ,Tüm Türkiye Cumhuriyeti halkının sahibi olduğu bütün yeraltı madenleri ve kamu işletmelerini yakın akrabaları ya da partili yandaş işbirlikçi müteahh-it’ lerine usulsüz ihalelerle peşkeş çekiyorlar.
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
- Bakınız, 1991 yıllarında tamamen bitirilmiş, beli kırılmış, terör eylemleri neredeyse sıfıra kadar düşürülmüş bir
PKK terör örgütü, ve ülke içerisinde neredeyse yok denecek kadar azalmış teröristleri, bunların sayelerinde günden güne toparlandı, tekrar gelişip güçlendi , ve ülkemizin pek çok bölgesinde devlet güçlerimizle çatışma-
lara girmekte, pek çok esker ve polis vatan evlatlarımız, hatta suçsuz günahsız yurttaşlarımız da infaz edilmek-
teler.Bu da gösteriyor ki, PKK bunların taşeronu olan, bunların kontrolündeki terör örgütleridir.
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
- Bakınız, PKK gibi, IŞİD gibi sermayelerin, emperyalist para baronlarının emrindeki taşeron terör örgütleri , ülke
içerisinde cirit atmakta, pek çok ilde, mezralarda, arazide, yol kesme, tehdit, adam kaçırma, aleyhlerindeki
yurttaşları infsaz etme, yollara , köprülere, kamu idarelerine, ordu ya, emniyete, polise ait karakollara, garni-
zonlara silahlı saldırılarda bulunmaktalar. Şu an , devlet güçlerinin denetimi elinde tutamadığı mahalleleri olan
pek çok il, ilçe var. Bunları bilinçli olarak, devletin ülke , vatan üzerindeki gücü ve hakimiyetini yok etmek ama-
cıyla yapıyorlar.Amaçları, işte bakın , "TC devletiniz gelsin de şimdi sizi kurtarsın" diyerek, halkın kendi denetim
ve baskıları altına girmesini sağlamak. En son da güneydoğu ve doğu’da görevli öğretmenlerimizi tehdit etmişler.
TC devletinin değil bizim emrimizdesiniz. Emirlerimize uymayanları infaz ederiz. bu bölgelerde asla devlet göre-
vi yapamazsınız demekteler işte açık açık.
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
- Yahu adam gizli saklı ödeneklerden, parti teşkilatlarına , halkın, devletin parasını, partililerine transfer ediyor.
Belgeyse belgeleri de var. Tarafsızlık üzerine yemin etmiş düzenbaz kişiler, açıkça taraf tutuyor, kendi partileri-
nin yandaşı olan kişileri, partililerini, yazarları, çizerleri, haksız , usulsüz ve yasalara da aykırı biçimlerde para ,
mal, mülk, servet sahibi yapıyorlar.
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
........Bu diyalog, bunların benzeri binlerce, on binlerce konudaki haksız, hukuksuz, adaletsiz, sahtekarlıklar ve hırsızlıkların beyanı, ispatları ile , ve bunların küllümen red edilmesi biçiminde yanıtları ile devam eder...
........ 17 - 25 Aralık Soruşturma belgeleri ve tutanakları ile kayıt altına alınarak, ispatlanan pek çok "ses ve görüntü kayıtları " devletin kendi Emniyet birimlerince yürütülen operasyonlar sonucu 4 bakan neden istifa etti-
rilmiştir? Belgelerin doğrulukları net ve açık ortada iken,
- " yok efendim bu belgeleri usulsüz yollarla usulsüz dinlemelerle elde etmişler " şeklinde hırsızları savunmak ve
hırsızların hırsızlıklarını belgeleyen tüm Emniyet Teşkilatı Mensuplarını da, görevlerinden atmak, sürgün etmek de neyin nesidir ?
- Yok efendim nereden çıkarıyorsunuz bunları ? Yok Yok Böyle şeyler yapmıyorlardır !? ...
....
....
Ne diyebilirsiniz siz şimdi böyle bir zihniyete, böyle bir her zülü, her zilleti kabullenişe ?
EL İNSAF BE ... EL İNSAF ...
YORUMLAR
Bütün her şeyi bir tarafa koyalım ve şunu kendimize soralım : Bir yerde isyan neden çıkar ? Bir toplum neden birilerine karşı savaş verir ? Savaşın, kanın temelinde ne var ?
Kardeşlikten, yoldaşlıktan bahsedenler neden kardeşlerine zulüm yapılınca susar ? İnandıkları din eşitlik, kardeşlik temeli üzerinde kendini ilan ederken ona inananlar neden kendi çıkarları söz konusu olunca susarlar.
Milliyetçilik sanırım din ve insandan önce geliyor. Allah hala bunlara o sonsuz sabırıyla bunları sadece izliyor.
İnsan olmak zor, insanda bulmak çok zor.
Ama inadına barış inadına kardeşlik !
Saygılar
Mert YİĞİTCAN
....
....
yağmur ertelendi ...
/ sen dokunmadığında hiç bir yara iyileşmeyecek /
/ sen sustuğunda hiç bir ses sana ait olamayacak /
....
....
( .... ) evveliyatı vardı
insanlık erdemleri yok edilmeliydi
yüzlerce yıllar geçti
....
....
....
dağılmaktan geliyordu bulutlar
yağmur ertelendi sonra
susmaktı kaderi seslerin
sustuk öylece
sessizlik karanlıktı oysa
sustukça arttı
göz gözü göremezdi ki
kuralı buydu
bilemedik
göremedik
gece
örtüsünü çekti üzerimize
-uyuttu çocuklarımızı sahillerde yalnızlık-
yalnızdık işte
karanlıklara terk ettiğimiz aydınlıklarımız vardı oysa
yağmura gebe bulutlardık biz aslında
içtenliğimizi kaybettik
başka başka kişiliklere can verdik kendimizi
gizlerken kaybettik adreslerimizi
dağılmaktan geliyordu bulutlar
yağmur ertelendi
birleşemeyen eller gibiydi yağmur ümitleri
dağılan bulutlar çizdi kaderimizi
birleşmeyen bizdik
susan bizdik
mutlu gülücükler dağıttık odanın her yerine
oysa insanların haberleri bile olmadı
biz olamamıştık
-ben’ler biz’leri yok etti -
içimizde Mevlana misali döndük
gün gün
iç seslerimize
ama iç seslenişlerimiz yine ’ ben ’ haykırışlarıydı
’ biz ’ olmayı beceremedik işte
suskun
ezik ’ ben ’ ler olarak yaşayacağız karanlık gecelerde
ayna gibi
yaşamdan görebildiğimiz
-bakabilenlerimiz için- bile değişmedi
değişmezdi o dümbelek yapı
kolaycı alışkanlıklar
bizimdi
sahtekar postlar
sürülerde sıradanlıklar
yalnızca ’ ben ’ oldukça
-çürüyen ruhlarımızı kefenlesin gece-
şimdi acımam hiç birinize
bizi
kendi karanlıklarımıza gömsün aydınlıklar ...
O , sahillerimize vuran ölü çocuklar
ah o ölü çocuklar ;
sizlerin hepinizin de yüreksiz
insanlıktan yoksulluklarınız işte onlar
bizim ’’’ ben’’’cil hallerimizin yaşamdaki karşılıkları
’’ halkın adamları ’’ydı ’’’ benn ’’’ lerinizi büyüten çöplüklerde
üç kuruşa sattığınız da, insanlık erdemleri idi
kıl olmayı başardınız bir aşağılık g..e
ama kul olamadınız
Rab’bin bin bir belası mı ? aynaya bakın ...
Görebildiniz mi ?
22 .10 .2015 / İstanbul
mert yigitcan (Mert YİĞİTCAN)
Mert YİĞİTCAN
Aşağıdaki dizelerimde, bunu görmek isteyenler görebilirler.409 şiirimin hepsi de, insanlık sevgisi ve evrensel insanlık adına yazılmış şiirlerdir. Merak eden açar okur. Bana düşen yazmak ve paylaşmaktır. Okumuyorsa , bunu insanımız düşünsün " neden okumuyorum da bu kadar geriyim" diye sorsun kendine !
düşlerimi gömdüğüm kaldırımlarda gözlerimi kaybettim hükümsüzdür
*
bu yazdıklarımı , dileyen nesir olarak , dileyen şiir olarak okusun... okuyamayanlar da olabilir. onların da ne yapalım , canları sağ olsun ...
*
düşlerimi gömdüğüm kaldırımlarda
gözlerimi kaybettim
hükmü yoktu
hepimiz kadar hiç’ti o da
hiç de olmadı geçen zamanın tutsaklığında
şimdilerde
hükümsüz suçların zindanlarına müebbet
masum suçlularımız kadar
hükümsüz suçluyduk ikimiz
ben ve gözlerim
bu yüzdendir
" hükümsüzdür " deyişlerim
açmadan koparılmış dalından
kuruyup solan bir gül gonca’sıydı
gözyaşlarımı düşürdüğüm
bıraktım öylece umutsuzlukların arasına
yağmurluydu şehirde akşam
bilmem ki hangi mahallenin hangi unutulmuş sokağıydı
ne çok sokaklar Tanrım ne çok kaldırımlardı
her birinde bıraktığım nice hayallerimi ağladığım
her birinde bir şiir’di okunmamış
avuçlarında gülücükleri solgun bir hayatın izleri
kahrettim kendime
bütün hayallerimi tek tek rüzgarlara verdim
zaten göremiyordum artık
kimbilir hangi hayale karışmıştı gözleri gözlerimde
o gül goncası her yere dağılmış
kan kızıllığında ölüme kefensiz yatarken
gözlerim fazlaydı buna
düşlerim öksüz kalmıştı
bir bir kanatırken geceleri yağmurlar
düşlerimi gömdüğüm kaldırımlarda
makamsız bir şarkıydı hayat artık
uyaksız bir şiir
şiirsiz bir nesir kadar hüzünlüydü
üşümek vardı şimdi kaldırımlarda
düşünmek vardı şimdi
bu yazdıklarım şiir mi nesir miydi yoksa
işte bütün mesele buydu
öyle miydi !
böyle miydi !
yaşananların tek açıklaması belki
burada saklıydı
bir kabuk aranmalıydı bir şekil verilmeliydi mutlaka
bütün yazılmışlara
yazılanlara yazılacaklara
ben o işlere bakmıyorum
emekli ettim kendimi
bütün biçimlerde şekillerden
çok zamandır kabuksuz hayallerimin üşümüşlüğünde
geziyorum kaldırımları göremeden
bütün biçimleri
bütün şekilleri size bıraktım
kalıplara sığmayan cümleler kurarım ben artık
göremediğim yaşamlar üstüne
bir gün
gören gözleriniz olsun diye
rüzgar bende her biçimde ayaz akşamlarda
şekilsizce eserken
sizin hayalleriniz üşümesin
kuruyan bir gül goncasının kan kızılı yağmurlarında
düşlerimi gömdüğüm kaldırımlarda gözlerimi kaybettim hükümsüzdür ...
*
Mert YİĞİTCAN
15 . 12 . 2013
istanbul / ne çok kaldırımlar var Tanrım ne çok kaldırım bu şehir !