kime baktınız
Bursa’ya geleli kısa bir süre olmuştu ama cepte olan sayılı para hızla azalıyordu. Bir taraftan okul için kitap kırtasiye bir taraftan, yeme içme barınma ihtiyacı. Bir kapıyı çalıp ta ben şu işi yaparım diyebileceğim bir uzmanlık alanımda yok. Himmete muhtacım, bir tanıdık eş dost arıyorum ama kimse yok. Derler ya “kuşa süt nasip olsa anasından olurmuş ”kendi en yakın akrabamdan yeterli ilgiyi görememiştim. Ama araştırmalarım devam ediyordu.Çebiş bibimin kızınında bursada olduğunu duymuştum. Gidip bir ziyaret edeceğim ama adresi yok. Bunu bilse bilse Fevzi abi bilir dedim. Benzinliğe uğradığımda sordum, ben uzun zamandır görüşmedim dedi ve bir adres verdi. Kaybedecek zamanım yoktu. Hemen aramaya başladım. O mahalle senin,bu mahalle benim derken evi buldum. Kapıyı çaldım ses yok biraz bekledim bir kez daha çaldım. Bir erkek açtı kapıyı. Adamı tanımıyordum. Adamın üstünde pijamaları vardı belli ki yataktan kalkmıştı. Kızgın bir ifadeyle ne istiyorsun dedi. Ben kendimi tanıttım ve bir akrabamı arıyorum dedim. Adamdaki o kızgın ifade biraz yumuşar gibi oldu. Onlar buradan taşındılar evladım dedi. Ben acaba adreslerini biliyormuşsunuz diye sormaya gerek kalmadan eliyle sokağın köşesinde gözüken iki katlı bir evi gösterdi. Adama teşekkür ettim gösterdiği eve doğru yürümeye başladım. Oldukça eski, sıvası dökülmüş iki katlı bir binaydı. Kapıyı çaldım içerden bir ses kim o? Ben telinden galagilin Ekrem dedim. Kapıyı açmasıyla boynuma sarılması bir oldu. Çok sıcak karşılamıştı. İçeri buyur etti. Üs kata çıktık bizim köydeki eve bakınca biraz küçüktü ama üç kişilik bir aile içinde güzel sayıla bilirdi. Açmışın dedi. Ben çok da aç sayılmam dedim ama o buna galiba pek inanmadı. Bir şeyler hazırladı sobanın üstünde demlik kaynıyordu zaten. Allah ne verdiyse yedik ablan gurban ola, Bursa ya geldinde bu güne kadar uğramadın he diye sitem ediyordu. Bende durumu biraz anlattım. İş aradığımı çalışmam gerektiğini söylediğimde, kendi kocasının da iş aradığını durumlarının çokta iyi olmadığı söyledi. Kocası geçici olarak günlük işlerde çalışıyormuş. Biraz oturduktan sonra ben gideyim artık dedim. Teşekkür ettim. Kapıdan çıkarken bak her zaman beklerim bunu saymıyorum dedi.
Yağmasa da gürlemişti. Fakir ama gönlü zengin diye düşündüm. Akşam oluyordu okul vakti de gelmişti. Otobüse binmek için İzmir yoluna çıkmam gerekiyordu. Yaklaşık on beş dakika kadar yürüdükten sonra otobüs durağına gelmiştim. Durakta bekleyen kimsecikler yoktu. Birkaç dakika bekledim. Uzaktan bir otobüs göründü. El kaldırdım durdu eğitime gider mi dedim. Görmüyormuşsun koca yazıyı yahu diye çıkıştı. Arabanın ön camında Heykel yazıyordu. Adam söylenerek hareket edip gitti. Biz şoförle konuşurken ikinci bir otobüs daha gelmişti. O na baktım oda değildi. İçimden otobüs kalkış saatlerini almazsan böyle olur diyordum. O arada bir minibüs orta kapısı açık muavin mesken, mesken diye bağırarak geliyordu. El edip durdurdum. Minibüste fazla yolcu yoktu. Binerken muavine Eğitim durağında ineceğim dedim. Tamam, abi dedi. Yolcu az olduğu için minibüs yolda karınca görse yavaşlıyordu. On dakikalık yolu yarım saatte gittik. Okula varmak iyi de girişte sorun var. Çünkü giriş ve çıkışta sürekli kavgalar olduğu için yalnız girmek oldukça tehlikeli bir durumdu. O nedenle de gruplar birlikte hareket ederek bir birinin güvenliğini sağlıyorlardı. Ben okulun giriş kapısına vardığımda bizim grup girmişti. Etrafa bir göz attım kimsecikler gözükmüyordu. Hemen Fen ve Tabii bilimler bölümüne giden yola saptım, sürekli arkama bakıyordum. Sanki arkamdan birileri geliyor gibi hissediyordum. Allahtan bir şey olmadı. Öğrenciler sınıflara girmiş ama daha hocalar gelmemişti.
Sınıfa girip sırama oturdum. Sıra arkadaşım nerde kaldın derken hocada içeri girdi. Derse tam başlamıştık ki elektrikler kesildi. Bir korku bir panik hemen koridora çıktık. Grup liderleri kimse buradan ayrılmasın, sakın bir birinizden ayırılmayın diye uyarılar yapmalarına rağmen herkes biran önce merdivenlerden aşağı inip dışarı çıkmak istiyordu. Tam merdivenleri yarılamıştık ki okulun güneye bakan kapısının karşısından yoğun bir silah sesi duyuldu. Bizlerde bir panik havası içerisi karanlık göz gözü görmüyor. Yaklaşık bir on-on beş dakika kadar silah sesleri kesilmedi. Kim oldukları niçin ateş edildiği konusunda herhangi bir bilgimiz yoktu. Can derdine düşmüştük. Bu korku ve panik havası elektriklerin gelmesi ile bir nebze azalmıştı. Ama hiç kimse yeniden sınıflara çıkmak istemiyordu. Bu kargaşada iki öğrencinin şişle yaralandığı haberi yayılmaya başladı. Korkunun yerini bu kez kin ve yapanlara karşılık verme duygusu sarmıştı. Marşlar söylenmeye başlandı kahrolsun iş birlikçi… P,kahrosun… F.durum gittikçe kötüleşiyordu. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu. Yanımdaki arkadaşa tuvalete gidiyorum diyerek oradan ayrıldım. Kapıyı polisler tutmuştuı. İçeri kimseyi almadıkları gibi dışarı çıkmaya da izin vermiyorlardı.O dönemde sadece öğrencilerde görüş ayrılığı yok.emniyet güçleri başta olmak üzere devletin birçok kurumları da sağcı,solcu,diye temelde ikiye ayrılmışlardı.Sağcı öğrencileri polbir sahipleniyor,solcuları ise polder sahipleniyordu.O gün kapıda nöbet tutan emniyet görevlilerinin polbir üyesi oldukları iddia edilmişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.