- 284 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-8
...
Saatler sonra mavi tavşanın annesi ve babası gelmişti. Arkadaşlarına da haber verilmişti onlarda oradaydı. Mavi tavşanın sol bacağında ezilme ve sol el bileğinde kırık, yüzünde de morluklar vardı. Onlar nasıl oldu acaba? Kask varken yüzünü bir yere çarpmış olamaz. Her neyse nihayet arkadaşından haber almıştı. Çarpışmanın etkisiyle arkadaşının boynu zedelenmiş ve beyin sarsıntısı geçirmişti. Bir yerinde kırık yoktu ama yoğun bakımda tutuyorlardı. Mavi tavşanın yaşadığı korku halen devam ediyordu ve geçecek gibi de değildi.
Neden olmuştu bu kaza? Arkadaşının hatası mı? Yoksa kader mi? Kaderinde mi yazılıydı bileğinin kırılması veyahut kaderinde mi yazılıydı arkadaşının kırmızı ışıkta geçecek olması?
Oysaki sevimli çocuk en son "Dikkat et kendine" demişti. Hissetmiş miydi acaba o yüzden mi demişti? Ne alakası var yahu dikkatsizlik işte... Mavi tavşan dikkatliydi de saniyeler içinde olup bitmişti her şey anlayamamıştı bile.
Ya ölseydi. Bu da mı kader olacaktı?
Yaşamadan ölmek!
Evet, yaşamamıştı hiç. Yirmili yaşların sonuna yaklaşmış olsa bile sadece nefes almıştı. Doğru, bazen mutluydu çoğu zamansa üzgün ve sessiz.
Hiç tam huzur dolu hissetmemişti mesela yada doya doya kahkahalarla gülmemişti. Annesine yeterince sarılamamıştı. Yeteri kadar sevdiğini söylememişti. Ve hiç aşık olmamıştı. Kimse aşık olmadan ölmemeli...
Mavi tavşan uyumayı çok severdi. Hiçbir şey yapmadan boş boş yatmayı. Tam sevdiği gibi hiçbir şey yapmamak için uzun bir iyileşme süreci var artık önünde ama mutlu değildi. Çünkü bir an önce iyileşmek istiyordu. Hem kırık acısının geçmesi için ki kırık acısını anca yaşayan bilir anlatılmaz hem de sevimli çocuğu görebilmek için.
Bu durumdayken bile sevimli çocuğu düşünebildiğine inanamıyorum. Yoksa mavi tavşan aşık mı oldu? Aşk böyle bir şey mi? Neredeyse ölürken bile onu düşünecek...
...
Zamanın işi gücü yok hemen geçmişti. Mavi tavşan iyileşti ancak arkadaşı halen eski haline dönememişti. Yürümekte zorlansa da hep arkadaşını ziyarete gitmişti. Durumunu yakından takip ediyordu. Arkadaşının durumuna çok üzülüyordu. Kalbinin bir köşesi hep sızı içindeydi. Mavi tavşan aslında ruhen bitik durumdaydı ancak sağlam durmaya çalışıyordu. Kendi durumuna ailesi üzülmesin diye bu çabası.
Mavi tavşan artık tamamen iyileşmişti. Patronu onun iyileşmesi beklemişti. Yerine kimseyi almadı. İşe devam etme günü yarın. Beklediği büyük gün. Çalışmaya hevesli değil tabii ki amacı farklı. Arkadaşı da iyileşmişti ancak tamamen değil. Arkadaşının ailesi, arkadaşını kendi yaşadıkları şehre götürmüşlerdi. Gözlerinin önünde olmasını istemişlerdi.
Kaybetme korkusu değer hatırlatıyor.
Mavi tavşan sabah giyeceği kıyafetlerini hazırlamış temiz bir şekilde duruyordu başının ucunda. Heyecandan uyuyamıyordu. Bayram sabahını bekleyen çocuk gibiydi. Sabah geç kalmak istemiyordu o yüzden her şeyi geceden hazırlamıştı. Telefonun saatini kurmuş duyabilmek için yastığının altına koymuştu. Sabah olsun artık.
Nihayet...
Alarm çalmadan uyandı mavi tavşan ve hemen kalktı yataktan. Büyük bir heyecanla hazırlandı. Yolla çıktı. Sanki yollar uzamıştı bitmek bilmiyordu. Metrobüsden indi ve merdivenlerden hızla geçti. Boş ver şimdi para iade makinesini havalandırmaya koş!
Mavi tavşanın kalbi kuşkanadı gibi pırpır ediyordu. Yüzünde de şapşal bir gülümseme vardı. Hayatında ilk kez lunapark görmüş bir çocuk gibi heyecan doluydu ve sonunda hasret kaldığı gözlere bakabiliyor.
Mutlu son mu?
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.