- 860 Okunma
- 10 Yorum
- 3 Beğeni
-1980'LERDE ERGENLİK ÇAĞINDA OLMAK-(3)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Deniz belirsizliklerle dopdoludur. Bazen durgundur. En ufak bir kıpırtı yoktur. Meşhur deyişle çarşaf gibidir. Kimi zaman çalkantılıdır, bir sandal ya da tekne de iseniz sizi de çalkalayabilir. Zaman gelir tatlı tatlı sahili okşar. Kendini yineleyen bu nazenin yaz gecelerinin musikisidir. Sahil de bir şezlonga uzanıp yıldızları seyretmek ezgidir. Bir an da vardır azgın dalgalarla yüklüdür. Kasıp kavuran bu yapılanmanın kasırgaya kadar türleri vardır. Bir ilginç hususta plajlarda esintiyle karışık en sıcak günlerde deniz bir de bakarsınız girilesi olmaz. Buna karşın poyraz da deniz alabildiğine soğur hani çivi gibi olur da öyle anda da su harika görünüyordur. Ne var ki, bu sefer de girmeye namzet pek bulunmaz.
Bazen düşünürüm de ergenlik çağı insan hayatında böylesi dalgalı bir dönem midir? Çocukluktan gençliğe geçerken günü gününü hatta saati saatini tutmayabilir mi insan evladının. Kendi bireysel yaşamım üzerinden böyle olduğunu anımsarım. Açıktır ki; büyüklerin penceresinden bakıldığında yaşanıp da unutulmaya yüz tutmuş ögeler, çocukluktan gençliğe adım atan birinin evreninde aradığı karşılığı bulacak, yaşamsal bir temele oturacaktır hani.
Karşı cins mefhumu bağlamında da böyle bir seyir takip ettiğini düşünürüm. Dersler ve hayata dönük parametreler önemini yitirir mi acep? Ya da tam tersi ergenlik çağındaki öğrenciyi karşı cinsi düşünmek yahut kız erkek arkadaşlıkları daha mı verimli kılar. Kanımca durumsaldır. Platonik aşkın dibine gömülmek elbette eğitim öğretim hayatını olumsuz etkileyecektir. Fakat dengeli bir sosyal temele oturması halinde neden verimsizlik kaynağı olsun. Kendi hesabıma karma eğitimin değerine inanırım. Fakat anlamadığım nokta buna benden daha fazla inanan sevgili babam beni nasıl ortaokulun karma ortamından alıp da Erkek Lisesine verir. Hiç kuşkusuz adam olmam için. Dedim ya; Erkek Lisesinin köklü bir okul olması, eğitim öğretim kalitesi gibi hususlar rahmetlinin zihninde de boy vermektedir.
Yine de karma eğitime dönük kanaatim de ısrarlıyım. Bakın neden? Bu konuyla ilişkili olarak arz edebileceğim ilginç bir olay okul çıkışları soluğu bir sokak ötemizdeki Kız lisesinin önünde almamızdır. Kız lisesi tarafından okullarının giriş ve çıkış saatleri Erkek lisesine göre farklı da düzenlense bu durumun önü bir türlü alınamaz. Yıllar içerisinde bu husus beni düşündürecektir. Kız lisesi uygulamasını makul karşıladığım ölçü de, Erkek lisesi uygulamasını doğru bulduğumu söyleyemem. Açıkçası, kız çocuğunu daha farklı değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bir aile kızını karma okula vermek istemeyebilir. Bunu anlarım. Nasıl? Yoksa cinsiyete dayalı ayrımcılık mı yapıyorum? İsterseniz pozitif ayrımcılık diyelim buna. (Iııı! Vay kerata vay, dur sen hele!) Hani derim ki; kız lisesi tarzı bir okulun mevcudiyeti de sosyo kültürel bir ihtiyacı karşılayabilir. Ancak erkek çocuklarını en delişmen çağlarında tekil bir eğitim ortamına almak doğru mu diye sormaktan kendimi alamam. Kaldı ki toplumsal yapımız içerisinde bile düşünürsek erkek çocuğunu karma eğitimden sakınmayı anlamsız bulduğumu söylemek isterim. Siz buna isterseniz derslerdeki verimsiz durumumu göz önüne alarak okumaya gönlün yokmuş deyin.
Lise yıllarımın şüphesiz neşe kaynağı diyebileceğim olaylarından biri de bir basketbol organizasyonu ile ilişkilidir. Eczacıbaşı takımının üst üste şampiyon olduğu yıllardan sonra 1982-83 sezonunda Fenerbahçe ve Efes Pilsen öne çıkar. Fenerbahçe’nin Amerikalı zenci basketbolcü Calvin Roberts’i ve Eczacıbaşı’ndan da Efe Aydan’ı almasıyla birlikte performansı üst seviyeye çıkar. O yıllarda play off üç devre üzerinden oynanmaktadır. Deplasmanlı usulde oynanan ilk iki devreden sonra belirlenen bir ilde üçüncü devre oynanmaktadır. O sezon bu il Bursa idi. 1983 yılının mart ayına karşılık gelen günlerde Atatürk Kapalı Spor Salonu şenlenir. Fenerbahçe-Efes Pilsen finalinin oynanacağı gün okul idaresi bize kaymaklı bir jest yapar. Öğleden sonra öğrenciler maçları izlemeye gidebilir denir. Tabi sevinerek salona gideriz de sonuç benim açımdan iç açıcı olmayacaktır. Çekişmeli geçen maçı Efes Pilsen kazanır ve şampiyon olur. Fenerbahçe tüm iyi oyununa rağmen Efes’in Amerikalısı Billy Leaves ya da lakabıyla şeytan Billy’e engel olamayacaktır.
Yine, lise yıllarımda bazı dergilere karşı ilgim öne çıkmaktadır. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisini okumaya çalışırım. Çalışırım demem ağır gelmesi anlamındadır. Herhalde çıtayı zorlama eğilimim vardır. Diğer yandan Sızıntı dergisini okuyorum. Hem benzeşen hem de ters düşen bir yapıdan söz etmem gerekir. Konuları itibarıyla bir buluşmadan söz etsem de, düşünsel çerçeve farklıdır. Bir başka ifadeyle fen, matematik alanlara karşılık gelen konuları ele alış biçimleri farklıdır. Sızıntı dergisi benzer konularda Allah tarafından inşa edildiği belirgin olan bir Kâinat vurgusu yapar. Hayatı kavramak açısından hem maddi hem manevi boyutları değerlendirmek gerektiği, dahası bu iki unsurun ayrılmaz bir bütün teşkil ettiği anlatılır. Açıkçası iki derginin birbirini tamamlayan bir kimyaya sahip olduğunu düşünürüm.
Fizik kanunların anlatılmasıyla bunların bir yaratanının olduğunun vurgulanması, lise ikide Fizik dersine giren öğretmenimizi de hatırlatır bana. Bir derste söyledikleri gelir aklıma. Fizikçilerin yaptığının tabiat kanunlarını bulmak olduğunu, bizlerinse bu kanunları inceledikçe karşımıza çıkan mükemmeliyet karşısında hayranlık duyduğumuzu dillendirirken bu kanunların kendi kendine inşa olamayacağını, Allah tarafından yaratılmış bir düzenle karşı karşıya olduğumuzu insana düşündürür demesini açıkçası unutamam.
Demem o ki; izafi ögelerin diyalektik birlikteliğini yabana atmamak gerekir. İnanç ilim, madde mâna, dünyevi uhrevi, ruh beden, maddi manevi, aydınlık karanlık, güneş ay, vs. ögelerin dengeli yapılandığı bir dünyaya merhaba der insan.
-DEVAM EDECEK-
L.T.
YORUMLAR
Karma idi okulum üstelik sadece 6 kızdık koca sınıfta ama deli dolu ve mutluyduk. En azından ben çok mutluydum: İnanılmaz ağır bir temposu vardı okulun belli ki Anadolu Lisesinde okumanın bizde yarattığı o baskı hele ki aileniz de aşırı disiplinli oldu mu...Tam bir kaostu ama her nasılda ben inanılmaz huzurlu ve neşeliydim. hey gidi günler hey...
Yürekten katılıyorum karma eğitime en azından insanlara tarafsız bakmayı öğretiyor ve pek çok konuda farkındalık kazanıyor insan.
Ne güzel bir paylaşım güne neşe ve güzellik katan. Dün de okumuştum, şimdi bir kez daha okumak ve tebriklerimi bırakmak için yeniden sayfanızdayım.
Müziği ile delişmen ruhlarımızla ne güzeldi o yıllar. Ne çok favori şarkım vardı: üşenmez liste yapar kasete çeksin diye ayrılmazdım müzik marketlerden. Herke nasibini alırdı okul dönüşü müziği açtığımda. Hem boğulurdum hem çözülürdüm okul ve ev arasında koşturup dururken.
Yürekten kutluyorum sayın Taner. Eşsiz bir paylaşımdı ve ne güzel bir soluk taşıdı güne.
Sonsuz saygılarımla ve selamlarımla efendim...
levent taner
Anadolu Lisesinin Anadolu Lisesi olduğu zamanlarda okudunuz sanırım
Vaktiyle ülkemizin en popüler lisesi idi
Sonraları enflasyona uğradı sanki
Her il de birkaç tane açıldı hani
Varlığınız her daim onur bahşeder kuşkusuz
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu ise özellikle vurgulamak isterim
Saygı ve selamlarımla...
beni hatıralarıma götürdü...
güzel yıllardı seksenler özellikle ikinci yarısı...
okuyucuyu yormayan sıkmayan akıcı bir yazım diliniz var...
keyifle okudum sayın Taner...
tebrikler...
levent taner
Varlığınız onur bahşetti bana
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran hislerimi sunuyorum hanımefendi
Saygı ve selamlarımla...
Seksenleri iyi hatırlayamıyorum, ama doksanlar dün gibi aklımda. On dört yaşında tuttuğum günlüğe bakıyorum da, Şeyh Tantavi'nin röportajını bile irdelemişim. El Ezher'in El Ezher olduğu zamanlardı. Fransız bir bürokratın Türkiye ve Osmanlı kıyaslamasını falan yazmışım. Benim için doksanlarda hayat buydu. Dünya...Ne zaman aşık oldum, günlüğümün rotası değişti.
Çok güzel bir anlatımınız var. Ben sizi okumayı seviyorum.
Seksenleri ilgiyle okuyacağım ama doksanları bekleyerek.
Saygılarımla.
levent taner
Doksanlar hayatınızdan sizi farklı kılan ve farkınızı ortaya koyan örnekler vermişsiniz
Kaleminizin yanında her dem ferahlık ve huzur veren bir gölge bulurum kendime
Katılım ve katkınızla onur bahşettiğinizi ise söylemem bile anlamsız
Saygı ve selamlarımla...
Yazınız çok güzel Sn. Yazarım.
Fakat bana göre bu yazı ne kadar güzelse, bir öncesi ondan daha güzel, daha içten.
80'lere gittim yazınızı okurken. Edebiyat öğretmenimle el eleydim.
Nazikti bütün öğrencileri ile konuşurken. Sınıf sınıftı. Fark yoktu O varken. En güzeli de oydu. Boynuna fular takardı diye, bir zaman sonra bütün "sınıf" boynuna fular takıp gezmeye başladı hafta sonunda...
Güzel günlerdi.
Yazınız gibi.
levent taner
Sözcükleriniz aydınlattı sayfamı
Varlığınız her daim onur bahşeder
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Enteresan bir çalışma.
Lise yıllarımızın güzelliklerine taşıdı bizi cümleler.
Zevkle okudum.
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla onur duydum
Saygı ve selamlarımla...
Ailemin isteğiyle miydi yoksa okullar evimize yakın olduğundan mıydı hatırlamıyorum, ben de kız okullarında okudum. Nice anı var dağarcığımda böyle...
Madem 80'ler serine devam diyorsunuz, biz de takipçi olmaya devam şüphesiz.
levent taner
Kıymetli varlığınızla sayfamı renklendirdiğinizi görüyorum
Saygı ve selamlarımla...
80 lerde aile kavramı, iletisim güzeldi, ama 80 lerde öğrenci olmal zordu.
Zor olan derslerin ve eğitim sisteminin zorluğu değil, siyasetin zorluğu idi.
Sağ-sol kavgaları sokak aralarına kadar, okullara kadar yayılmıştı.
Gücü yeten yetene. Sağcı solcuyu, solcu sağcıyı dövetdi. Hiçbir gruba üye değilsen hepsi birden üstüne çullanırdı. Ve ihtilal oldu, kayıplar, kayıplar, kayıp yıllar...
Bütün bunları saymazsak 80 ler güzeldi be :-)
Tebrikler
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Sizin güzel varlığınızla her ortam, her dem güzel olur
Evet 12 Eylül o devrin negatifidir
İşin ilginç yanı başlıbaşına bir olgu olduğundan siyasal toplumsal yaşamla beraber gençliği de erozyona uğrattığı söylenebilir
Vaktiyle Yalçın Küçük tarafından kullanılan "eylülist nesil" Ve edebiyata dönük "eylülist roman" Kavramlaştırması da bir yozlaşmaya, yozlaştırılmaya işaret eder diye düşünürüm
Yine de ergenlik çağının doğasından gelen bir dinamizmi vardır ki; onu hiç bir siyasi gelişme kolay kolay bozamaz diye düşünüyorum
Katılım ve katkınızdan dolayı şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Varlığınız anlam yüklü ve renk katıyor hiç kuşkusuz
Saygı ve selamlarımla...