- 288 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSMET PAŞA İLE BİR ANI
==İSMET PAŞA İLE BİR ANI==
1966 Yılının nisan ayının son haftası idi.
Şimdiki adı ile Gazi üniversitesi birinci sınıfındaydım o zamanlar. Ayni zamanda öğrenci derneğine de seçilmiştim. Derneğin saymanı olarak görev yapıyordum.
Okulumuzun futbol sahasının önündeki büyük araziye bir konferans salonu ve yemekhane inşaatı yapılmıştı. Onun açılışı yapılacaktı mayıs ayının ilk haftasında. Dernek yönetimi olarak o zamanki Sayın cumhurbaşkanı Cevdet Sunaya Başbakan sayın Süleyman Demirel e ki 1965 yılının ekim ayında ki seçimleri kazanarak tek başına iktidar olmuştu. Sayın İsmet İnönü ye ki muhalefet partisi lideri idi ve diğer partilerin genel başkanlarına davetiyeler götürerek açılış törenine çağırıyorduk bizzat kendilerini. Hatta partilerin genel sekreterlerini de davet etmiştik sivil toplum kuruluşları ile birlikte.
Bir Çarşamba günü idi sayın İsmet Paşanın Pembe köşkünde davetiyeyi kendisine bizzat vermek, üç arkadaşımla bana nasip olmuştu o gün. Randevumuz öğleden sonra saat iki de idi.
Bizi pembe köşkün kapısında çok kibar bir görevli karşıladı. Önündeki randevu defterine bakarak “tamam” dedi “tamam sizi arkadaşıma vereceğim bekleme odasına götürecek” diyerek gelen görevliye bizi teslim etti. Görevlide bizi bekleme odasına götürdü. Gayet güzel ağırlandık. Çaylar kahveler lokumlar hatta zaman uzadıkça çikolatalar bile ikram edildi limonata ile. Bir süre sonra randevu saatimiz gelmişti. İçeriye alınacağımızı heyecanla beklerken, görevli sakince geldi.
“İsmet paşa selamlarını gönderdi gençler” dedi “kendisi Fransız elçisi ile görüşüyor, görüşme uzun sürecek bilgileri olsun gençlerin diye söyledi” dedi.
“Tamam” dedik “biz bekleriz sevgili paşamızı sorun değil”
Beklemeye başladık yine değişik ikramlardan tadarak. Bir yirmi dakika sonra yine o görevli geldi biraz da sıkılarak.
“Sevgili gençler ismet paşa özür diliyor sizi beklettiği için, şimdi de İtalyanca öğretmeni geldi kırk dakikalık bir İtalyanca dersi alacak. “gençler beklerlerse görüşürüm, vakitleri yok da beklemezlerse bir başka güne randevu verin, çünkü hocanın zamanı sınırlı onu bekletemem” dedi, ne diyorsunuz” dedi.
Birbirimizin yüzüne baktık. Belki kısmet olmazdı bir daha gelmek gelmişken görelim diye düşündük demek ki hepimizde.
“Bekleriz paşamızı” dedik. Bir kırk dakika daha gayet güzel ikramlarla ağırlanarak bekledik.
Sonunda “buyurun” dedi yanımıza gelerek o bıçkın görevli güvenli bir tavırla “paşamız özel odasına almamızı söyledi sizleri” dedi. “buyurun.
Bizi İsmet paşanın özel konuklarını ağırladığı genişçe bir odaya götürdü. Büyükçe sayılabilecek bir çalışma masası karşısında deri koltuklar aralarında sehpalar, masanı üzerinde yazı takımı bazı dosyalar ve birde küçük bir kitap içinde o zamanlar bizim bilmediğimiz ayracı bulunan bir kitap ki şimdi her kitap da bir ayraç bulunmaktadır. Ayrıca duvarda asılı üniformalı resimler. Önce benim kitap dikkatimi çekti Kuran ı kerime benzettim. Görevli gidince usulca açtım yerimden kalkarak bir tarafı eski Türkçe bir tarafı yeni Türkçe yazılı kuran ı kerim di. Hiç unutmuyorum “nisa suresi” diye yazıyordu başında. Çıkarken görevliye sorduğumda “vakit bulunca paşa okur” dedi. Demek ki iftira ve karalama idi hakkında dinsizdir diye söylenenler.
Sonra paşamız geldi hepimizi yanaklarımızdan öptü adımızı memleketimizi sordu. Biz davetiyemizi ve ufak hediyemizi sunduk çaylarımızı söyledi ve savaş anılarından Atatürk ten anlatmaya başladı biraz da bizim merak ettiğimizi düşünerek. Bu arada ben dalmıştım arkasındaki resimlere. Üzerimde kirli beyaz ince çizgili dört düğme gayet şık bir takım elbise vardı. Paşa bana döndü.
“beyaz elbiseli delikanlı çok yakışıklısın ama daldın hayırdır” dedi
bende
“Paşam çok heybetli görünüyorsunuz askeri elbiseler içinde gençliğinizi hayal ettim” dedim.
“Evet biz o zaman düşmanı kovmakla meşguldük heybetli görünmemiz gerekiyordu” dedi ve birazda o anılarından anlattı. Sonunda da mutlaka geleceğim açılışınıza diyerek memnuniyetini belirtti ve bizi sevgiyle uğurladı.
On beş gün sonra açılışı yapılacak salonun önünde görevliydim misafirleri karşılamak için. Üzerimde koyu lacivert kruvaze bir takım elbise vardı. Açılışa yirmi dakika kala bir damalı taksi yanaştı kapının önüne. O zamanlar taksiler siyah renkliydi ve yanlarında damaları bulunurdu siyah beyaz renkte. Kimdir diye baktım. Bizi karşılayan koruması indi İsmet Paşanın ön kapıdan, anladım gelen paşaydı. Şimdi koruma ordusu ile gidiyorlar liderler toplantılara oysa İsmet Paşa bir kiralık taksi ile gelmişti toplantıya, sadece bir koruması yanındaydı. Koştum, hemen koruma arka kapıyı açtı. Paşa indi, eline sarıldım hemen öpmek için “Hoş geldiniz Paşam” diyerek. Durdu şöyle bir yüzüme baktı.yanaklarımı okşadı.
“Lacivertlerde çok yakışmış beyaz takım elbiseden sonra Manisalı delikanlı, hoş buldum sen çok yaşa emi” dedi ve büyük bir kalabalıkla paşayı yerine götürdük.
İşte ilk defa gördüğü bir insanı on beş gün sonra hatırlayabilen, yetmiş yaşından sonra bile İtalyanca öğrenmeye çalışan, cebinden ödediği taksi ile açılışa gelen bir Kahramanın elini öpmek büyük mutluluktur. Hala gurur duyarım.
Hep düşünmüşümdür.
“Kolay İsmet Paşa olunmuyor demek ki.” Diye.
Mutlu kalın!!!!…..
Hüsnü Sönmezer 25.Ağustos.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.