- 452 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Asil
Asil
Bin suret toplansa, bir asıl etmez!
“Ondan haber ver bana, ha kitaptan ötersin” Yunus Emre
“Ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz kandan gelir
Söz aslını anlamayan, sanır bu söz benden gelir
Söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
Bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir” Yunus Emre
Asalet, asıldan geliyor.
Esas olmayan, asil olmuyor.
Taklit, aslı tam vermiyor.
Her şey, kendi hakikati ve anlamı ile aslıyla değer kazanıyor.
Duygular, hevesler, hisler, sevgi ve aşk; hepsi asıl ise asildir.
Benzemek suç olmasa da; mümkün mü, asıla tam benzemek.
Asılın kıymetini bilene, benzeri yeter mi?
İlla ki çıkar ortaya mayanda olan
"Cinsi cinsine çeker" diye dememişler boşuna
Rücu eder herkes aslına
Ne etsen de / sızar küpte olan dışa.
Aslına dönmek, ideolojik olarak ırk, din ve kutsal öğretilere, geleneklere dönmek değildir.
Aslına dönmek, “İnsan” hakikatini açığa çıkarmaktır. Zatı açığa çıkarmaktır. Aslını inkar eden ise “İnsan” olarak kendini inkar eder ve aslına uymayan ikincil, çakma, sahte, riya ile oluşan Cehenneme yani arınmaya muhtaç bir “İnsansı” üretir! İnsansı, insana dönmedikçe Cehennem ihtiyacı olacaktır; “Hak” olacaktır! Bu da bütünde, “Hayır” olarak işler!
Evrende aslen “İyi-kötü” olmadığından, bunların kişiye izafi olması nedeniyle Allah katında her şey, esmayı yansıtır! Yansıma, yansıyandandır; aslen “Kötü” yansıma olmaz! Algı ise izafidir; “İyi-kötü” ise algıya görecelidir. Yansıma, bütünden bakılınca tamamen “İyi” olarak görülür! Bakış açısı, izafiyet yüzünden daraldığı nispette görecelilik artar; bakış açısı genişledikçe, ortada “Güzel-çirkin” de kalmaz, “Şer” olarak algılananlar da tüme dair “Hayır” olur! Yani şer, aslen yoktur, şer olarak algılanan ama aslen “Hayır” olan vardır! O halde insan, aslına döndüğünde zatı ile karşılaşır. O halde “Asıla dönmek” denen hal, esmayı gözlemektir; insan gözlemcidir, unutup başka şeylerin peşine düşer, bu nedenle tamamen “Hayır” olan işleyişi, kişi kendine izafi “Şer” olarak algılar! Gözlem hatası var, aslını inkar var! Bu manada Cennet ve Cehennem ise “Zat” a mahsustur. Sınırsız esmadan izafeten “İyi-kötü” göreceliliğinde Cennet ve Cehennem, kişinin kendi tercih ve kabulüyle, gözlemiyle oluşur. Yani insan her ne yapıyorsa, sonucunda hoşnut olacak ise “Cennet”, üzüntü ve pişmanlığa düşecek ise “Cehennem” izafi olarak oluşur! Cehennem, insanı aslından uzaklaştığı kadar yakar! Asıl denen orjin “İnsan” elbet! Bir de izafi hal vardır, göreceli algılanan ya da görünen işte o, asıldan uzaklaştığı kadar yanar! Asıla yakın olan, huzurludur!
“Her şeyin aslına dönmesi” konusu yeterince anlaşılmıyor! Her şey aslına mecburen dönecek, ne kadar uzaklaşmışsa o kadar tamir görecek, yanacak! Bu nihai olan durumdur! Burada görecelilik olmaz! Görecelilik şurada var; aslından uzaklaşmış insanların, geçici sahiplendikleri sahte, çakma, ikincil, şirk içinde yapay bir görüntüsü vardır! O kast edilerek; "Cinsi cinsine çeker" denir! Bu Dünya hayatındaki alan, 3. Boyut kast edilerek söylenir! Sonuçta, bütünde; “Rücu eder herkes aslına”, fazlalıklar atılacak, yanacak; kaçış yok!
Son tahlilde; bin suret toplansa, bir asıl etmez! O’nu tarif etmeye, kelime de yetmez, kelimelere karşılık gelecek anlam da yetmez! Yunusun dediği gibi; “Ondan haber ver bana, ha kitaptan ötersin”! İnsanlar asla ulaştıklarında, zaten vasıtalar da işlerini yapmış olacaklar! Aslında insanın esas mahareti, aslına ulaşmayı başardığında ortaya çıkacak yoksa bu yolda yanmaya devam edecek! Aslından uzaklaştığı kadar yanmak mecburiyetinde kalacak! Asaleti, ideolojide, ırk, din ve kutsal öğretilerde, geleneklerde, cinsiyette, güç ve egemenlikte arayanlar ise asıllarından uzaklaştıkları kadar bedel ödeyecek!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Şöyle okunup, geçilecek bir yazı değil...
" 'Asıla dönmek' denen hal, esmayı gözlemektir" tesbiti ile özetlenebilirse de...
"Görelim Mevla neyler
Neylerse güzel eyler" sözüyle de...
Selam ve saygılarımla.