- 466 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAHALLEMİN ÇOCUKLARI
MAZİYE YOLCULUKLAR - 37
1960’lı yıllar… Çocukluğumun Kâhta’sında Cami mahallesindeyim… Cami mahallesinde, sokaklarda birlikte oynadığım arkadaşlarımı düşünüyorum…
Deli deli gelirdi poyraz,
Nemrut Dağı’ndan Kâhta’ya doğru…
Sokaklarda toz bulutu oluşurdu…
Terk ederlerdi yapraklar dallarını,
Kuşlar gibi uçuşurdu…
Horon tepen Lazlar gibi,
Durmadan titrerdi pencere camları…
Bulurduk bir kuytu duvar dibi,
Oynardık birdirbir bilye,
Topaç çevirirdik tozlu sokaklarda…
Hangi deli rüzgâr savurdu bizi,
Ayrıldık birbirimizden…
Ah! Ne güzeldi o günler!
Unutulmuyor kardeşlik kokan dünler,
Kulaklarımda hala sesiniz…
Nerelerdesiniz,
Mahallemin çocukları?
Nerelerdeler mahallemin çocukları?
Abuzer ustanın oğlu Yusuf Demirci o yıllarda ailesi ile İstanbul’a taşındı.
Hasan Cantekin’in oğlu Emin, şoför olarak Irak’a giderken öldürülmüş.
Sevgili Kemal Evci, bir hiç yüzünden amcasının oğlunun bıçak darbesiyle, ben gurbet ellerdeyken vefat etmiş.
H. İbrahim Bayram, H. Ömer Aydın, Ahmet Çavdar, H.İbrahim, Recep Turan, H.Resul’ün oğlu Derviş, Mustafa Koyuncu, Mehmet Saygılı…
Vefatını yeni öğrendiğim Emin Özdemir…
Aynı sokakları paylaştığım diğer arkadaşlar,
Kaç tanesi mutlu oldu,
Ben yıllardır gurbetteyim,
Ya arkadaşlarım,
O güzel dostlukları ben hiç unutmadım,
Onlar da o güzel günleri anımsarlar mı?
Merkeplerle katırlarla dağ köylerinden,
Odun getirirdi köylüler.
Yün eldivenleri çorapları vardı,
Yine de soğuktan donarlardı…
Görmezdik kendi perişan halimizi,
Küçücük yüreklerimizle köylülere yanardık,
Babamın demirci dükkânında,
Isınmalarını sağlardık…
Ah ne güzeldi o günler!
Unutulmuyor kardeşlik kokan dünler,
Kulaklarımda hala sesiniz,
Nerelerdesiniz,
Mahallemin çocukları?
Mezadın yanında demirci dükkânları vardı…
Belediye çarşıyı uzatmak için babamın demirci dükkânını ve yanındakileri yıktı…
O dükkânda ısınan oduncu çocuklar neredeler…
Bütün dünyaları köyleri ile Kâhta arası olan o köylü çocukları…
Melek gibi çocuklardı… Yoksullardı… Getirdikleri odunları satar gaz, tuz, bez ve şeker alırlardı…
Lüks harcamaları sıcacık pide ve helvaydı…
O çocuklara bir lüks lokantada yemek yemek kısmet oldu mu acaba?
Yüzleri güldü mü?
İnsanca yaşamak kısmet oldu mu sizlere güzel dostlar…
Biber geçirirdik bakır tellere,
Domates dizerdik dilim dilim,
Tenekeden yapılmış tepsilere,
Verirdik fırınlara pişirtirdik…
Mis gibi kokan pidelerle,
Demircilerin arkalarındaki bahçelerde,
Ağaçların altında midemizi şişirirdik…
Ah! Ne güzeldi o günler!
Unutulmuyor kardeşlik kokan dünler,
Kulaklarımda hala sesiniz,
Nerelerdesiniz,
Mahallemin çocukları?
Kâhta’ya geldim…
Ne sizi görebildim, ne de gölgesinde domates biber yediğimiz ağaçlar kalmıştı…
Boşuna gezdim.
Mezarlık bile beton yığınları ile kuşatılmıştı.
Çocukluğumun geçtiği yerde, gecelerce sabahladığım mezarlığı, Ariket tarafında sorarak buldum…
Futbol sahamızdı boş tarlalar arsalar,
Su kulesinin altında Kangenik’te,
Şehbaba’ya giden iki caddenin birleştiği o arsada,
Az mı top koşturduk yalınayak,
Su gibi akardı terimiz…
Ah! Ne güzeldi o günler!
Unutulmuyor kardeşlik kokan dünler,
Kulaklarımda hala sesiniz,
Nerelerdesiniz,
Mahallemin çocukları?
Futbol sahamız olan arsalar evlerle, dükkânlarla dolmuştu.
Su kulesinin ruhuna da Fatiha okunmuştu.
Sesiniz yaralı yüreğime merhem olurdu.
Aradım, hiç birinizi bulamadım…
Birlikte yüzdük balık tuttuk Kâhta Çayında,
Yaz aylarında,
Birlikte kar yedik Nemrut Dağı’nda,
Tarzan olurduk badem dut incir ağaçlarında,
Üzüm bağlarında su gibi akardı zaman,
Dinlemezdik kimseden ferman,
Çalışırdık oynardık küçücük dünyamızda,
Pembe hayaller kurardık durmadan...
Ah! Ne güzeldi o günler!
Unutulmuyor kardeşlik kokan dünler,
Kulaklarımda hala sesiniz…
Nerelerdesiniz,
Mahallemin çocukları?
Kâhta çayı baraj olmuştu.
Pirinç tarlaları su ile dolmuştu.
Üzüm bağları, badem, dut, incir ağaçlarının yerlerinde sokaklar, mahalleler kurulmuştu…
Öğüt verirdi büyüklerimiz,
Bir baltaya sap olun diye,
Sap mıyız?
Bilmem balta mı?
Sizleri düşünüyorum,
Kaçımız yaşıyoruz bugün?
Kaçımız oldu toprak?
Kaçımıza nasip oldu mutlu olmak?
Savrulduk yaban ellere yaprak yaprak,
Ah! Ah dostlar!
Yıllar sizi de ezdi mi çarkında?
Arıyor musunuz benim gibi dünü?
Kâhtalım kara bahtlım,
Mutluluk rüzgârı essin sokaklarında,
Her gün yaşarsınız Cantekin’in anılarında…
Ah! Ne güzeldi o günler!
Unutulmuyor kardeşlik kokan dünler,
Kulaklarımda hala sesiniz,
Nerelerdesiniz,
Mahallemin çocukları?
Ben sizleri hiçbir gün unutmadım mahallemin çocukları.
Zaman acımasız.
Gurbete düşen yalnız biz olmadık.
Bizden önce doğanlar da gurbete düştüler.
Bizden sonra doğanlar da gurbete düştüler.
Acı gurbet.
Canım Kâhta’m…
Buram buram insanlık kokan dünümüz.
Hepinize kucak dolusu selamlar ve sevgiler.
Ölenlere Allah rahmet etsin…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.