- 720 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
hayalin hayali
göz göze gelmekle başladı herşey
gülümsedi o, ben utandım
ben gülümsedim, o utandı
saniyede değişen bakışları vardı
bir an mutlu masum çocuk gibi
bir an delici bakışlarla delikanlı
bir an huzurlu dingin orta yaşlı
bir an “herşeyi yaşadım şimdi yadetme ve sindirme vakti”diyen ihtiyar
bir an merhamet yüklü sevdalı bulut
bir an zahir, bir an görünmez anka
bir an coşkulu arzulu mesut, bir an derin hüzün
bu kadar değişken bakışı bir anda nasıl gördüm bilmiyorum
zaman izafiymiş ya, doğru
orda geçen beş dakika bir ömre denk yaşanmışlığın rahatlığı ve özlemi var gibiydi
o baktıkça ben küçüldüm, ufaldım, göğsüne sığdım ,sığındım
kendimi orda hissettim, ve kendimi seyrettim
hem karanlıktı hem çok aydınlık
“hadi gidelim” dedi
“nereye” dedim
“seni sevebileceğim bir yere" dedi
“beni sevebileceğin bir yer olsaydı yeryüzünde, şimdi burda olmazdık” dedim
bir daha yaşanmayacağını bildiğinçok güzel anın telaşı ve acelesi yoktu, öyle bir teslimiyetti ki bu
bu kadarının bile bir lutuf olduğunu bilmekteydik
başka insan olmak, yıllardır içinde yaşattığın, sakladığın yanını çıkarıp ben buyum demek ve kabul görmek
“işte senin sakladığını ben buldum, benim hakkımsın, ömrümün son günü de olsa bir günlük de olsa seni allahtan diliyorum” dedi
“bu aşk değil” dedim
“ya ne ? “dedi
aşktaki telaş, hırs, kıskançlık,acı keder yok,
aşk olmayacak kadar güzeldi
neydi bilmiyorum
yağmur öncesi gelmişti ama yağmur yağmadı
hiç bir şeyden arınamadık
ne kirden
ne de yaşanmamış hazzın özleminden
haramı haram bilen eller ateşi tutar mı
yaklaştık, kıvılcım sıçradı
hayal kurmak güzel,hayalin hayalini kurmak zordu
sevmek güzel, sevişmek zordu
ellerimi tuttu
ellerini dudaklarıma değdirdim öptüm belli belirsiz
başımı göğsüne çekti” burda kal” dedi
kuşlar, ağaçlar, taş toprak, gökyüzü hepsi şahitti
sustular
susmayan bir yer vardı
vijdanlarımızdı
ayrıldık.
simsiyah