- 997 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
Çağdaş Demokrasiler de Parti Kapatılır mı?
Çağdaş demokrasilerde de parti kapatılır ve kapatılması da gerekir. Eğer demokrasinin ardına saklanarak bir ülkede," çoğunluk bana oy verdi ve ben istediğimi yaparım" anlayışı hakim ise bu anlayışa dur diyecek, karar mercilerinin olması o ülke için bir kurtuluş demektir.
İki gündür izliyorum ABD den tutun AB ülkelerine kadar kendini batılı gibi düşündüğünü sanan ama batılı gibi düşünmediklerini her sözcüklerinde ifade eden sözde batılılar, kapatma davasını büyük bir ayıp olarak söylüyorlar. Oysa bu gün Almanya da Hit’leri temsil eden bir partinin değil kurulması amblemini bile taşıması yasaktır ve kurulduğu anda da kapatılacaktır. Önce ülkeler kendi yasalarına baksınlar ve bizim iç işlerimize karışmaktan vazgeçsinler. AHİM’İN Refah partisi kapatıldığında verdiği kararlara iyi baksınlar ve ondan sonra demeç versinler.
Bir ülkede siyasi iktidarlar seçimlerle iş başına gelir ve seçimlerle oradan ayrılır ama hukuk o ülkenin temelidir ve o ülkede hukuk yok ise ne siyasi partilerden söz edilebilir, ne halktan, ne de milletten.
Siyasi partiler kurulurken anayasa da var olan kanunlara göre kurulur ve işlevlerini de o kanunlara göre yürütür. Kimse o kanunları yok sayamaz. Yok saydığı anda da çoğunluk değil, çoğulculuğu temsil eden hukuk devreye girer bugün olduğu gibi.
Başbakan , çıkmış meydanlara büyük bir hukuksuzluktan söz ediyor. Sen bir ülkenin başbakanısın. Meydanlara çıkıp "hukuku tanımıyoruz sizde tanımayın" söylevlerini yapmazsınız. Hem o ülkenin kanunları ile ülkeyi yöneteceksiniz, sonra da o kanunları yok sayacaksınız. Var mı böyle bir anlayış. %47 oy ile başa gelmiş olmanız sizin bir ülkenin temel kanunlarını yok sayıp, rejimi yıkıp, laikliği yok sayıp, öfke sanatı yaratmanıza sebep olamaz. Siz % 47 oy ile geldiniz ama benimseme sekte ve çok maddelerini insan haklarına aykırı bulsak ta, her gün şikâyetçi olsak ta %93 ile kabul edilen bir anayasayı ve onlara oy veren %93 ü yok sayacaksınız.
Oturup biraz düşünmesi gerekenler meydanlarda "mağdur" rolü oynayarak ne kazanacaklarını sanıyorlar bilmiyorum.
Siirt’te Spor salonunu dolduran ve kendisini kahraman ilan eden başbakanın arkasına aldığı çoğunluğunu türbanlı ve kara çarşaflı kadınların oluşturduğu grup her şeyi en açık ve en net şekilde gösteriyordu ama bizler hala Cumhuriyetin temel ilkelerini korumakla görevli, yalnız bir partinin değil tüm ülkenin koruyucusu "CUMHURİYET BAŞSAVCISI’NIN" kapatma davasını açıp açamayacağını sorguluyoruz. Hem "bu ülkede hukuk yok mu" diye bağıracaksın, hukuk devreye girdiğinde de " bu bir hukuksuzluk" diyeceksin. Böyle bir mantık kabul edilebilir mi?
Lütfen artık aklımızı başımıza alalım ve ÖFKEYİ sanat yapan bir başbakan ve partisinin ülkemizi ne hale getirdiğini aklımızdan çıkarmayalım. Bir ülkeyi çoğunluk değil çoğulculuğun hakları temsil eder. O çoğulculuk ta Hukuk ve adalet sistemidir.
Türkan DİNÇER
29.06.2008
YORUMLAR
Sevgili hocam demeliyim bir fikir ve düşünce taşıyorsunuz.Emek sarfettiğinizi araştırmayı ön planda tuttuğunuzu ne yazıkki son anda öğrenmiş oldum... Sanırım bohemya kültürüne yakın basit bir dille bazı sloganik erken sözleri sarfetmiş olduğumu düşünüyorum... İnce bir anekdotla yani bir cımbız edasıyla siz ve moskova konusunu çok iyi etüt etmişsiniz.. Evet bunu bende kabul etmiyorum.Birileri bize siz biz diyorsa bölücülük yapıyordur.
Sayın hocam kültür ve sanat adına burada bulunuyorum.Ressamım ve marmara gibi güzide bir üniversite eğitimi aldım..Kültürel birikim elbette sokaktan derlenmiyor ve beslenmiyor..Ancak birilerinin sevilmesi sevilmemesi konusu çok mühim değil... Atatürkü ne aklamaya ne de karalama bize bir şey kazandırır.Önemli olan taşıdığımız fikirsel değerlere sahip kalarak birbirimizi incitmeden yaklaşabilmek aynı masada farklı mozaik renklerimizi yaşamak zenginliktir.
Yaptığınız araştırma ve belge olarak sunduğunuz atatürkü aklama gayretlerine gerek yok...Atatürkü sevmek zorunda da değiliz küfretmek zorunda da değiliz.. Ayrıca ciddi anlamda suudi arabistan ı ve iranı model olarak aldığımız fikri çok yanlış..Çünkü o devletler islam devleti değildir.Birisi krallık diğeri despotizmle yönetilen baskıcı bir devlettir.İslam devleti adalet ve huzur devletidir.Kültür ve sosyal bileşkeleri üst düzeyde tutan önce insana saygıyı emreden bir yönetim biçimidir.Nedense israilin şeriat yönetimini kimseler dile getirmezken hatta her gün filistinde çocuk kadın demeden öldüren vahşi bir cani şeriat modelini dünya kamoyuna sunmazken nedense medeni devlet yönetimine gönderme yapılıyor ..(Siz yapıyorsunuz demedim ) Atatürkçü olabilirsiniz atatürkü sevebilirsiniz ancak herkes sevmek zorunda değildir. Güya o olmasa Ravza yıkılcakmış falan kime yutturuyosunuz.. Adam Hz Muhammedin doğum günlerini dahi yasakladı.Arapçayı ben mi kaldırdım.Tekke ve zaviyeleri ben mi yok ettim.Ahilik gibi öncelikle dürüstlük,insanlık ve uzmanlık seviyesine ulaşmadan meslek sahibi olamayan büyük bir kurum vakıf sistemini yerle bir eden ben miyim? Modernlik adına şapka kanununu ben mi çıkardım.Şapka ile medeni olunmaz kara çarşaf kara peçe diye İslam ın emirlerini alaşa eden çarşaflıları gerici yobaz lanse eden ben miyim? Ahirette Allahın soracağı hesabı düşünerek örtülü örtüsüz dinci dinsiz laik anti laik çekişmelerinden bu toplumu uzaklaştırmak zorundayız... Günahıyla sevabıyla atatürk yok bu gün.. Bu ülkede zorla devrim yapmaya gerek yoktu.. Dini değerlerini alt üst etmeye kaldırmaya da gerek yoktu..Birde kalkmışsınız Ravza yı atatürk kurtarmış falan buna kargalarda güler sayın hocam.Elinden gelse yıkardı...Ayrıca sayfanızı meşgul ettim sanırım..Cevap yazmıycakmış olmanız son sözlerimi aktarmama sebeptir.Ne diyelim bir gün birbirimizi anlarız.. Ayrıca yaşar nuri öztürk dini eğip büken bir misyonerdir.. onun hiç bir dini ilmi de yoktur zaten ilahiyatı açıktan torpille okutan biridir.. Arapça bilgisi dahi yoktur.. Yani adam gibi din ve bilim adamının görüşlerini okumanızı umut ederim atatürk ve islam kitabı yazıyormuş kesin atatürkü sevdirmeye affettirmeye dönük yazcak..Çünkü o da çok iyi biliyor ki islami değerlerin alt üst edildiğini...Devrimlerle yapılan zulümleri adı gibi biliyor ama sömürü misyonerliği gereği görevini yapıyor herkes.. Ancak bu kervan daha fazla gidemezdi Allah yine nurunu tamamlayacaktır..Ahiretteki hesaba hazırlanalım en iyisi burası nasıl gelir geçer atatürke bile kalmadı dünya...Kimseye kalmayacak çünkü.. Şimdi sizin yerinizde olsam bol dua ederdim ..Saygıyla...
İBRET BELGESİ ( HİÇ BİR ŞEY GİZLİ KALMAZ)
Atatürk'ün hiç bilinmeyen Hz. Muhammed telgrafı!
Suudilerin Hz. Muhammed'in mezarını yıkma girişimini Atatürk durdurmuş. Peki bu tarihi olayın belgesi neden "Ortadan yok edildi"?
09 Ağustos 2008 08:54
________________________________________
1926 yılında Suudilerin kendi sınırları içindeki tüm mezarlıkları yıkma kararı aldığını biliyor muydunuz ?
İşin en ilginç yanı ise Hz. Muhammed'in mezarının da Suudi sınırları içerisinde yer almasıydı...
Peki ne oldu da Hz. Muhammed'in mezarının "Tek taşına bile dokunamadılar" ?
Prof. Nevzat Yalçıntaş “Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed’in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek, ‘Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim’ demişti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi” dedi.
İşte Can Ataklı'nın bugün köşesine taşıdığı ilginç ankedot...
Atatürk olmasa bugün Hazreti Muhammed’in mezarı da olmayacaktı
Pazartesi akşamı Avrasya Televizyonu’nda Lale Şıvgın’ın sunduğu “Beyin Fırtınası” programına katılmıştım biliyorsunuz. Programın diğer konukları Nevzat Yalçıntaş ile Erol Manisalı idi.
Nevzat Yalçıntaş, program sırasında Atatürk’le ilgili küçük bir anekdota yer vererek “Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed’in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek, ‘Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim’ demişti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi” dedi.
Programın ana konusu kapatma davası olduğu için bu konu fazla uzun sürmedi. Programdan sonra Lale Şıvgın, yayının yapıldığı Doğatepe tesislerinde bizlere birer çorba ikram etti. Bundan yararlanarak Yalçıntaş’a “Hocam programda anlattığınız olayın ayrıntılarını söyleyebilir misiniz?” diye sordum.
1981 yılında 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk’ün 100. doğum yılı nedeniyle kapsamlı bir program hazırlamış. Prof. Yalçıntaş o dönemde İlim Kurulu’nun başına getirilmiş. Amaç Atatürk’le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv araştırması yapmak ve “bilinmeyen Atatürk’ü” ortaya çıkarmakmış.
Yalçıntaş, “Dışişlerinde Münir Bey vardı. (Soyadını hatırlayamadı) İyi bir araştırmacı ve arşivciydi. Ona Dışişleri Bakanlığı arşivlerinin araştırılması görevi verilmişti” diyerek anlatmaya başladı.
Sonra da sürdürdü: “Bir gün Münir Bey aradı. Çok ilginç bir belge bulduğunu, bunu getirip göstermesi gerektiğini söyledi. O sırada benim çalıştığım başbakanlık binası ile dışişleri binası aynı yerde. Hemen atlayıp geldi. Çok heyecanlıydı.”
Prof. Yalçıntaş, Münir Bey’in gösterdiği belgeye baktığında çok şaşırdığını belirterek şöyle devam etti: “Belge bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan Suudi devletinin kralına gönderilmişti. Telgrafta ‘Hazreti Muhammed’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim’ anlamına gelen cümleler vardı.”
Yalçıntaş, burada Hazreti Muhammed’in mezarı ile ilgili kısa bir detay anlattı. İngiliz işgali sırasında komutan olan Fahrettin Paşa’nın kabri terk etmemek için uzun süre direndiğini, aç kaldıklarını bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda İngilizler’in hiçbir şekilde dokunmamaları kaydıyla Hazreti Muhammed’in mezarını terk ettiklerini ancak kutsal emanetleri de yanlarına aldıklarını söyledi.
Şimdi gelelim belgenin bulunmasından sonraki gelişmelere, çünkü vahim ve ilginç olan bu: Nevzat Yalçıntaş’ın anlattığına göre Münir Bey belgeyi önce bir üst amirine götürüyor. Belge oradan daha yukarı taşınıyor. Sonunda müsteşara oradan da Bakan İlter Türkmen’e geliyor. Tabii Evren Başkanlığı’ndaki Milli Güvenlik Konseyi’nin de haberi oluyor.
Sorun şu: Bu belge ne yapılacak? Dönemin Atatürkçü komutanları ve onların emrindeki bürokrasi bu belgenin açıklanmasını istemiyor. Ancak belge de ortaya çıkmış bir kere. Sonunda o dönemde yazılan ve şimdi kitapçılarda tek nüshası bile kalmayan bir Atatürk kitabının içine, hiçbir anons yapılmadan konuyor.
Kısacası konu adeta kapatılıyor, sadece o tuğla gibi kalın kitabı sonuna kadar okuyanların dikkatini çekecek biçimde “zevahiri kurtarmak” adına konuyor.
Peki bu belge şimdi nerede? Kimin koruması altında? Bu da bilinmiyor. Bilinen tek şey, Atatürk’ün İslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed’in mezarının ortadan kaldırılmasını önlemesi herkesten saklanıyor.
* * *
Hazreti Muhammed Mescidi Nebevi’de yatıyor
Hazreti Muhammed 571 yılında doğdu 632 yılında vefat etti. Peygamberimiz Medine’de oturduğu evde toprağa verildi. Bu mezar bugün dünyanın en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.
Mescidi Nebevi, Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kıldığı yer. Hazreti Muhammed, Medine’de oturduğu evin hemen yanına kentin ilk mescidini inşa ettirmişti. Bu mescit geçen yıllar içinde defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Mescidi Nebevi’nin korumasını çok uzun yıllar Osmanlı askeri yapmıştı.
Arabistan’da mezar adeti yoktur. Ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir, üzerine belirleyici bir şey konmaz. Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed’in mezar yeri ile ilgili bilgi vardır. O’nun dışındaki İslam büyüklerinin mezarlarının yeri bilinmez. Bir süre önce Hazreti Muhammed’in annesine ait olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmıştı. Ancak Suudi yönetimi bu mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.
Atatürk’ün müdahalesi olmasa Suudiler, Mescidi Nebevi’nin hemen dibindeki Hazreti Muhammed’in mezarını da tamamen ortadan kaldıracaktı. Nitekim Hazreti Muhammed’le aynı yere defnedildikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.
* * *
Yaşar Nuri Öztürk: Ali Babacan araştırma izini vermedi
Nevzat Yalçıntaş’la sohbetimiz sırasında “Bir gün Yaşar Nuri Öztürk Bey aradı. Benim bu anlattığımı duymuş, belgeye nasıl ulaşabileceğini sordu” dedi. Ben de “Belgeyi bulmuş mu?” diye sorunca “Onu bilemiyorum, ama galiba bir kitabına koymuş ben okuyamadım” dedi.
Bunun üzerine önceki gün Yaşar Nuri Öztürk’ü aradım. Öztürk, Yalçıntaş’ın anlattıklarını doğrulayarak, “Ancak bunu henüz bir kitabıma koymadım. Araştırmayı aşağı yukarı tamamladım, Gazi Mustafa Kemal ve İslam isimli çok kapsamlı bir kitap hazırlıyorum, bunun bitmesi üç yılı alır. Konu bu kitapta yer alacak” dedi.
Milletvekili olduğu sırada bu belgeye ulaşmak için çok çalıştığını söyleyen Öztürk, “Belge Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde. Milletvekili sıfatımla bu arşivlerde çalışmak için bakan Ali Babacan’a başvurdum, ama bana izin vermedi” diye konuştu.
Öztürk’e “Peki hocam, böyle bir belgenin açıklanmasını neden istemiyorlar?” diye sordum. Öztürk’ün cevabı çok ilginç oldu.
Şöyle dedi: “Atatürk’ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır. Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile yapabiliyor. Dincilerle İslamı reddedenler bu noktada birleşebiliyor.”
Vatan / Can ATAKLI
UMARIM OKURSUNUZ
Saygılar
Hani durmadan siz bana rusyanın yolunu gösteriyorsunuz ya, buralarda durmaması gereken Türkiye deki siteme ayak uyduramayan ve her sözünüzde arabistan ve iran ölzmei çektiğinizi söyleyip duruyorsunuz ya, o zaman gitmesi gereken sanırım siz ve sizin gibi düşünen beyinler olmalı. Ne dersiniz?
Sayın RTE de aynı şeyi söylemişti. Şeriat ve şerita düzenini bu kadar çok özlediğinize göre oralarda kimse size karışmadan yaşayabilirsiniz. Düşüncelerinizi de yanınıza alıp gidin lütfen. Çünkü buralarda kaldıkça bizlere değil ( sizin tabiriniz ile siz diye hitap ettim. Çünkü siz biz karşılaştırmasını siz attınız ortaya) yalnızca ve yalnızca kendinize zarar veriyorsunuz, bizlere değil.
En iyisi zararın neresinden dönerseniz sizin için kardır.
Bizler her düşünceye saygı duyan ve duymasını bilen kişileriz. Yeterki düşünceleriniz kendinize zarar vermesin o zaman düşünce düşünce olmaktan çıkıp eyleme dünüşür çünkü. Ve eylemleriniz sonucunda da nelere zarar verdiğinizi net olarak görebilirsiniz tabi görmek ister iseniz.
Bu size son cevap verişimdir. İstediğiniz kadar sayfamda tartışmaya devam edebilirsiniz. Çünkü sesinize ses
verilmeyecektir.
Aynı kısır döngü içinde kalmak ne size ne de bana hiç bir şey kazandırmıyor bakın aynı kelimeyi her tartışmanızda yazmışsınız size örnek olarak da atıyorum.
(..Gidecek varsa sevgili vatan şaiiriniz nazım hikmetin benim başkentim moskovadır dediği gibi sizde moskovaya gidebilirsiniz.. 06.08.2008 yedirenk)
(BENCE SİZ VATAN ŞAİRİ NAZIM HİKMETİN DEDİĞİ GİBİ BENİM BAŞKENTİM MOSKAVADIR DİYİN VE ORAYA YERLEŞİN YOKSA SİZE RAHATLIK YOK GİBİ....06 08 2008 yedirenk)
Zorla aynı masaya oturtacak halimiz yok bizimle paylaşacak ortak paydalarınız yoksa rusyaya gider onlarla paylaşırsınız...12.08.2008 yedirenk)
Sizce her konuşmanın ya da her tartışmanın sonunda RUSYA gösteriliyor ve bizlere (SİZ) diye hitap ediyor iseniz tartışamamızın bir anlamı var mıdır.
Saygıyla kalın lütfen
Pencerenizi açınız efendim korkmayın boş yere ürkeklik psikolojisi ve korku senaryalarıyla bu ülkeye bir katkınız olamaz...El sıkmaktan da konuşmaktan da korkmayınız medenice insanlar paylaşabilirler. Sadece söylemim şudur farklı düşüncelere saygı ve hazmetmeyi kabullenemedik.Bunu başarabiliriz dedim.Herkes tek tip insan olamaz... Atatürk devrimlerinin getirdiği ve dayattığı tek tip insan modeli malesef tutmadı ve ülkeyi bu hale getirdi... Ama bu hale gelmesini isteyenlerde vardı tabi... İçte birbirini yesinler ki bize bir iş kalmasın diye ağzının suyunu akıtan hegomanyalar halen mevcut... Asıl sorun devrim mantığında yatar siz devrim yapar halkın değerleriyle uğraşırsanız birileride gelir yıkar ve tarumar eder yani başka türlü devrim dener o zaman zıplamanıza gerek yok çünkü siz devrimden beslendiniz...Birilerinin devrimlerine de razı olacaksınız saygı duyacaksınız...Size gelince iyi bize gelince kötü yok böyle bol kese yoğurt... Sırayla gider bu durum şimdi atı alan üsküdarı geçiyor bunu hazmedin kabul edin...Zorla aynı masaya oturtacak halimiz yok bizimle paylaşacak ortak paydalarınız yoksa rusyaya gider onlarla paylaşırsınız...Saygıyla
yediirenk tarafından 8/12/2008 2:27:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
NOT: EĞER BU VATANPERVERLİK İSE BEN VATAN HAİNİYİM.NAZIM HİKMET YİNE VATAN HAİNLİĞİNE DEVAM EDİYOR"
Sizin ile aynı noktada hiç sanmıyorum. Neden biliyormusunuz? Öylesine kapatmışsınız ki kendinizi gerçekleri görmeye ve öylesine takmışsınız ki " BİZLERİN BURADAN ÇEKİP GİTMESİNE" Bunu söyleyen "sayın Başbakandır" . Zaman buralardan kimin gidip kimin gitmeyeceğine en güzel şekilde gösterecektir.çünkü tarihte çonekleri vardır". o duygudan kendinizi alıp başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmisiniz . Ne konuşup hangi noktada buluşabiliriz ki.? Lütfen söylermisiniz?
Ben ya da burada değerlendirme yapan hiç bir arkadaşım bir parti adı vererk konuşmadıkları halde siz anında AKP , CHP yi söyleyip hemen parti isimleri vererk tartışmaya başlamışsınız ve direkt olarka tarihe inip suçlamaları ön plana almışsınız.
Oysa burada " parti kapatılır mı, kapatılmaz mı? idi..
Diğer taraftan bugün AKP nin kapatılmamasını büyük bir zafer olarak algılayıp çevrenize sunmuş olmanız ise başka bir acı. Savunduğunuz bir partı 10+1büyük bir oran ile " ODAK" parti olarak görülüp cezalandırlıyor, sizler yine bunu zafer olarak nitelendiriyor " SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK" gibi her alanda konuşuyorsunuz. Oysa yapmanız gereken sorgulamalar olmalı ve hesabını hararetle savunduğunuz partiye sormalı idiniz.
Konuşmalarınız başlarken ve ya bitiirken yine Nazım HİKMET'i österip yine onun üstünden siyasetyapam çabalarınızı da anlamış değilim. Türkiye de NAZIM HİKMETİ Milliyetçi bir partinin genel başkanuı ve onun taftarları bile yılalr sonra anlayıp kürsüden onun şiirlerni okudu ama sizler hala anlayamadınız? Ölümünden sonra bıraktığı eserleri bile " VATAN HAİNLİĞİNE DEVAM EDİYOR".
Bizleri hiç bir şekilde hiç bir kuvvet asla ama asla bu ülke toprakları üzerenden atamaz ve atamayacaktır. Bu ülkeyi yok etmek isteyen beyinler gitmek istesgitmek için zaman bulamayacak kendi yaptıklarının bedellerini kendileri hemde bu ahlkın elinden ödeyeceklerdir. "Tarih tekerrürden ibaretir." Gitmek isteyenlerin ve bu ülkenin üstünde oyun oynayanların kimler olduğu açıkç görülemktedir. Bunu görmezden gelemk ise tam bir vurdumduymazlıktır.
Size yaşamınızda başarılar diliyorum. Saygı ile .
onurrumsun tarafından 8/8/2008 10:32:50 AM zamanında düzenlenmiştir.
onurrumsun tarafından 8/8/2008 10:46:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili ONURRUMSUN
Sizi kutluyorum efendim... Zaten bu yüzden nazım hikmet bu ülkeden kaçmıştır ve başkentini de moskova olarak seçmiştir.Asıl vatanperver bu ülke benim der bu ülkeyi ne ABD ye ne İMF ye ne de başka sömürgecilere yem ederim der kelle koltukta savaşırdı... Yani ucuz olanı yapıp bu ülkeyi bırakıp üstelik kan emici,insan kıyımı yapan vahşet simgesi STALİN VE LENİN in rusyasına kaçmazdı...Elbette bizde ABD den rahatsızız İSRAİL den rahatsızız biz de bu ülkenin peşkeş çekilmesini istemiyoruz. Sonra AKP gelir geçer..Yarın yine bu ülke bizim..Yani solcusuyla,sağcısıyla lazıyla kürdüyle çerkeziyle aynı toprakta kardeşliğimizle ve paylaşımımızla yaşamaya devam edeceğiz... Yeter ki birbirimize aba ardından sopa göstermeyelim...Önce karşılıklı oturup konuşmayı deneyelim..Anlaşacağımız odak noktalarımız herşeyden önce mozaik kültürümüz var..Saygıyla...
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
Amerikan donanması, topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Nazım HİKMET
Vatanperver,vatansever ve atatürkçü düşünce adamlarının kepi düştü keli göründü artık... Laikliğin yobazlığı tarihe geçmek üzere...Bu kadar hınç,kin ve nefret tohumlarıyla saldırmaya hazırlanan despotizmin askerleri gibi bir görüntü çiziyorsunuz... Biz CHP ve yandaşlarının yedikleri naneleri biliyoruz.Yıllardır bu ülkeyi soyup soğana çevirdiler...Yediler içtiler her haltı denediler ama ülke bitmedi...Şimdilerde Ülkenin sahipleri iş başına gelince İSKİ DE ÇANKAYA DA yediklerini gizlice götüremez oldular...Hergün kafa çekip alem yapamadılar...Tekel fabrikaları kurulmadı...Ne mutlu kürdüm diyenleri ne yapacaksınız? Bu söz kimin olursa olsun tam bir bölücü slogandır.Bu ülkede 72 millet bir arada yaşıyoruz..Türkü kürdü lazı çerkezi hepsi kardeştir ve hep birlikte paylaşım içindeyiz...Aslında çok geç bile kaldınız alın elinize silahı TAYYİP BAŞBAKAN orda tek kurşunluk canı var...Bu ne kin nefret ve öfke...Aynı öfkeyi kini nefretin yönünü size doğrultulursa ne yapacaksınız? Siz intikam almayı hesaplarken karşınızdaki armut mu toplayacak? eski adalet bakanı moğultay (PKK yatakçılığından fişlidir) adalet bakanlığına ülkücüleri mi alacam elbette kendi adamlarımı yerleştircem demişti.Bıran AKP de kendi adamlarını yerleştirdiğinde zıplamayın...Türkiye Cumhuriyetini ATAMIZ FATİH SULTAN MEHMETLERİN TORUNLARI KURMUŞTUR... BENCE SİZ VATAN ŞAİRİ NAZIM HİKMETİN DEDİĞİ GİBİ BENİM BAŞKENTİM MOSKAVADIR DİYİN VE ORAYA YERLEŞİN YOKSA SİZE RAHATLIK YOK GİBİ....
AKP'nin Umudu Darbedir!
İnternetajans yazarlarından usta kalem Zahide Uçar'ın gündeme ilişkin çarpıcı tespitleri.. .
Ortalık toz-duman.
Bu kargaşada herkes bir şey söylüyor.
Paşaların alınması, hem de askeri lojmandan alınması herkesi şok etti.
Birileri bayram etti, çünkü kaç yıldır dokunmak isteyip dokunamadıkları Paşalara nihayet dokunulmuştu( !)...
Diğer kesim ise şoktaydı.
Peki bu gürültüde gözden kaçan neydi?
Sevgili okur, AKP her yönden kuşatılmış, yolun sonuna gelmiştir.
Ülkedeki varlığını devam ettirmek için dış bağlantılara bel bağlayan AKP, devletin kurumlarını karşısına alıp kendilerini yalnızlaştırmıştır…
Yalancı ekonomi bir bomba gibi kucaklarında patlamak üzeredir.
Bu yalanı daha fazla götüremeyecekleri yapılan afaki zamlarla kendini belli etmiştir.
Bel bağladıkları dış odakların destek vermeye devam etmek için yeni şartları vardır:
'İran'…
AKP İran konusunda zorlanır.
1 Mart tezkeresi tartışmalarını düşünün.
İran gündeme geldiğinde AKP bütünlüğünü koruyamayıp bölüneceğini biliyor.
AKP bu konuda iç destek de bulamaz.
Zaten bütün kurumlar ile kavgalı, askere yüzü yok, kendi tabanı da İran konusunda destek vermez.
ABD AKP'ye güvenmiyor ve İran'a girmeden 2. teskere krizi ihtimalini ortadan kaldırmak istiyor.
Bu sebepten AKP'ye destek olmak için borsada dolaşan 'Arap ve kaynağı belirsiz' paralar artık garanti değildir.
Dolayısı ile varlığının gücünü yabancı devletlerden alan hükümet büyük bir açmazdadır.
Kendi kurumlarına yabancı oldukları için de ülke içinde yalnızdır.
Bu durumda AKP'nin tek kurtuluşu DARBEDİR!..
İşte askere meydan okuyor görüntülerinin altında bu yatıyor.
Siyasi yasağın geleceğine mutlak olarak bakan AKP lideri, bir kedinin sıkıştırıldığı gibi sıkışmıştır.
Masal bitmiştir…
Kısacası artık kral çıplaktır.
AKP'nin içli-dışlı olduğu cemaat ve tarikatlar ayrı bir dert...
Birçok sivil kuruluş Soros fonlarından besleniyor.
AKP belli gruplara artık hakim olamıyor.
ABD'nin İran'a saldırı planına destek vermezlerse, bel bağladıkları dış güçlerin iç karışıklık çıkarabileceğini biliyor.
Bu durumda öteki ilan ettiği askerden yardım alamaz.
Kısacası; ekonomik patlama, muhtemel yabancı müdahalesi ile yapılabilecek provakasyonlar… . Tamamı ile tüketime dayalı olan üretimin yapılmadığı bir ekonomi…
İşte bu nedenle AKP 'DARBE' yapılmasını dört gözle bekliyor.
Gene mazlum olacak ve askeri mahkemelerde yargılansalar bile, toplumun vicdanında aklanacaklar.
Ve o mahkemelerin kararlarını hep 'acaba' soru işaretli bırakacaklar.
Ayrıca fısıltının hızla yayılan gücünü kullanarak farklı efsaneler yaratabilirler.
Türk toplumunun balık hafızası, 'öfkesini çabuk unutan bir millet' bu senaryolara çok yatkındır.
01.07.08 tarihli milleti şok eden ve meydan okuma havasında yapılan göz altıların meali işte budur.
Şemdinli, Atabeyler dediler olmadı.
Askerin yetkilerini kısıtlarken polisi yetkiyle donattılar, olmadı.
Askere psikolojik saldırılar düzenlediler, olmadı.
Dayanma güçleri her yönü ile deneniyor.
Kısacası AKP:
'Ne olur darbe yapın, bir darbeye muhtacım, beni nadasa bırak ki daha gür çıkayım' diye yalvarıyor.
Peki asker bu işin neresinde?
Asker en başından olacakları ve olanları gördü.
Irak konusunda AKP'ye yardımcı olmak yerine kenara çekildiler.
Çünkü AKP'nin iyileri kendine, eksikleri başkalarına fatura etme gibi devlet adamlığı ciddiyeti ile bağdaşmayan bir yapıları vardı ve askere fatura çıkaracak girişimleri olabilirdi.
Ayrıca ülkede hızla büyüyen, Araplaşan karanlık bir yapı vardı.
Baskıladıkça efsane oluyorlardı.
Asker bunların bağlantılarını ve amaçlarını istihbarat anlamında da bildiğine göre, Türk Halkı'nın gerçekleri görmesi gerektiğini düşünmüş olabilir.
6 Yılı bir düşünün, bu ülkede olmaz denen neler oldu?
Yıllardır kendini din ve Atatürk arkasına saklayan ne kadar hain varsa bu dönem ortaya çıktı ve hepsi cahil cesareti ile devletin değerlerine, Türk Milletine, askere saldırıyor.
Asker psikolojik harp eğitimi almıyor mu?
Alıyor…
Ve asker nereye kadar gidebileceklerini halkın kendisinin de görmesini istiyor.
Asker müdahale etse neler olur biliyor musunuz?
Karanlık kuytularda, güneş görmeyen yerlerde sağlıklı bir şey gelişir mi?
Yıllarca gelişti mi?
İngiliz mandası daha iyi diyebilen kız nerede yetişti sanıyorsunuz?
Her darbenin arkasından bu ülkenin aydın insanları budanırken karanlık tohumlar da karanlık yerlere karanlık merkezlerce ekildi.
Yapılan bütün yolsuzluklar darbe mağduriyeti(! )'nin arkasına saklandı, her darbe sanki halka karşı yapılmış gibi zihinlere yerleştirildi.
Askerin komuta kademesi bunu biliyor ve oyuna gelmeyecek.
Halk ile aralarına bir düşmanlık tohumu daha ekilmesine müsaade etmeyecek.
Ordu bu ülkenin ordusu, mensupları da bu halkın çocukları.
Siz hiç asker olmuş bir TUSİAD'cı çocuğu gördünüz mü?
Hangi zengin çocuğu askeri okula gider?
O zaman askerin halktan sanki çok ayrı, başka ülkeden gelmiş gibi pompalanması kimlerin işine yarıyor?
Hayır, bu sefer olmayacak!.. .
Bu sefer siviller pisliklerini askere temizletemeyecek.
Halkın vicdanında kendilerini aklatırken askeri mahkum ettiremeyecekler! ...
Ve onlar yargı önünde, halkın önünde hesap verecekler.
Yargı önünde bütün bağlantıları ortaya çıkacak.
Ve onlar çıldıracak.
Çıldırdıkça daha çok açık vereceklerdir.
Biz bir daha aynı oyunu seyretmeyeceğ iz.
Ve olaylar saptırılmaz, iç çatışmanın önüne geçilirse, yıllarca karanlık yerlerde geliştirilmiş İngiliz mandası isteyen insanlar bir daha DİNİ kullanamayacak durumda, gerçek yüzleri açık olmuş bir şekilde tasviye olacaktır.
2.Tasviye olacak grup da AB-D ajanı olan ve yıllarca Atatürk'ü kullanmış, şimdi küfreden karanlık sözde aydınlardır.
Ve biz başarabilirsek, bütün yaraları dışa kusmus, bütün hainleri açık olmuş bir toplum olarak bu safralardan kurtularak yolumuza devam edeceğiz.
Atatürk'ü bu sefer gerçekten anlayarak, dini ihale etmek yerine saf hali ile öğrenerek…
Kendi insanımızın değerleri ile çatışmadan, tarihimizle çatışmadan yolumuza devam edeceğiz.
Ve siyasiler bu sefer YAPTIKLARININ FATURASINI kendileri ödeyecek !...
Bu sancılı geçişlerde birilerinin canı yanacak, başka çare yok.
Her sistem kendini korurken kurban verir.
Bu günün kurban edilenleri yarının yiğitleri olacak.
Sadece dikkat edilmesi gereken o yiğitler arasına kaç köstebek, kaç kuş yumurtası ilave edildiği.
AKP ve pek Sayın lideri kahramanlık yapmıyor.
Ne olur darbe olsun diye adeta yalvarıyor.
İstiyor ki içeride ve dışarıda yaptıkları rezaletlerin faturasını birisi, özellikle asker ödesin, kendileri kurtulsunlar.
Bu sefer tutmayacak, çünkü asker bu oyuna gelmeyecek kadar kendine hakim ve psikolojik savaşın farkında…
Tayyip Bey, bu sefer pamuk eller cebe…
Bu faturayı siz ödeyeceksiniz.
Gemicik sahibi olan çocuklar ne bizim, ne de askerlerin…
Siyasi yasaklardan sonra 'şayet yurt dışına kaçmayacak-pardon çıkmayacaksanız' dokunulmazlık sebebi ile bekleyen dosyalarınız için iyi avukatlar bulmaya bugünden başlasanız çok iyi olur.
İsterseniz Öcalan'ın avukatlarını bulun.
Ne de olsa birinin meclise taşınmasına ve en gizli komisyonlara girmesine vesile oldunuz.
Öcalan'ı sorgulayan asker de ERGENEKON zanlısı (!)…
--
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün, 'Ne mutlu Türküm diyene!'' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti' nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
Cesaretin bittiği yerde, Esaret başlar.
Omurgasızlar diyen şaban aktaş arkadaşımız galiba ilkel kabilelerin savaşından kaçıp TC ye gelmiş gibi bir görüntü çiziyor... Beğenmiyor alabilrisiniz eleştirebilirsiniz ancak o partiye ve oy vermişlerine hakaret edemezsiniz...Ne yazıkkı yine hala kara çarşafları dilinize doluyorsunuz..Kara çarşaf ALLAH ın emridir ve örtünmek farzdır...Allahın ayetleriyle bilmeden alay ediyorsunuz..Bilmeden AKP ye yüklenelim derken milyonlarca dindarın kalbini kırıyorsunuz...Herkes herkesi sevmek zorunda değil.Haşa atatürkü put haline getirip ona tapınacak hale getirdiniz.Neticede bir insan o kadar.Onu sevmek imandan mı? Sevmemek hakareti gerektirmez tabi..Görüyorum ki elinizde kaşık nerdeyse oyuna kalkacak gibi bekliyorsunuz..Ancak malesef kaşıklar elinizde kaldı ve AKP kapatılmadı..Sizin adınıza çok üzüldüm..Ben cumhuriyet başsavcısı yerinde olsam bi saniye durmaz istifa ederdim... Adam googleden cumhuriyet gazetesinin küpürlerinden derlediği ilhan selçu ğun ( Terörist ergenekonun mimarlarından) sözlerini delil olarak sunacak 11 kişi ve cumhuriyet başsavcısının yüksek dileğiyle kapatılacaktı..Senaryo müthiş..Galiba siz aklınızı peynirle yemişe benziyorsunuz.. Kusura kalmayın beyler,bayanlar bu ülke ATAMIZ FATİH SULTAN MEHMET lerin kurduğu pay i tahtımız ülkemizdir.Hiç bir yere gitmiyoruz..Gidecek varsa sevgili vatan şaiiriniz nazım hikmetin benim başkentim moskovadır dediği gibi sizde moskovaya gidebilirsiniz..Biz buradayız burada kalacağız ve burada öleceğiz... Her gün kafa çekmekle TEKEL fabrikalarını kurmakla orasını burasını açmakla medeni olunmaz ilerleme gerçekleştirilmez.Bu istek ingiliz Büyük Britanya Krallığının isteğiydi malesef bu ülkede gerçekleşti çünkü onların intikam yemini vardı 1453 te.İstanbul alındığında bu intikamı almak için sömürge bakanlığı dahi kurulmuştu.Sonunda başardılar tabi...Ancak bu ülkenin gerçek sahipleri iktidara gelince tutuştu bazı kesimler...Çünkü iski de yediklerini çankaya da yediklerini artık yiyemeyeceklerdi.Ülke elden gidiyormuş meğer başı örtülü cumhurbaşkanı,başbakan geliyormuş başımıza...Şu ana kadar başı açıktı gelenler..Şu ana kadar vatansever atatürkçü idi ne yaptılar..Ülkenin burnunu sürüm sürüm yerde süründürdüler millek kan ağlıyordu ve hatta memur maaşlarına el konulacaktı...İMF ye ABD ye satmışız ülkeyi...İMF ve ABD yi ilkkez atatürk getirmiştir.Milli eğitim bakanlığı kanunları çıkacakken ABD den bilirkişi uzman olarak ABD li yetkilileri atatürk bu ülkeye sokmuştur..Eğer satmışsa bu ülkeyi atatürk satmıştır başka yerde suçlu aramayın...Artık kumlardan başınızı çıkarıp etrafa bakınız lütfen...Kimin kahraman kimin sahtekar olduğunu bu millet çok iyi biliyor... Gençliğinde elinde silahlarla dolaşanlar bugün atatürkün partisinin başındalar nedense kimse bu soruyu sormuyor? İş bankasındaki kayıp paraları kimse sorgulamıyor... Hazineden ele geçirilen arsaları ismet inönü döneminde satılan camileri kimse sorgulamıyor...Bu ülke bu laik yobazlar yüzünden bu hale getirilmiştir.Çok şükür onlardan kurtulduk ve asla ülkeyi onlara bırakmayacağız çatlasalarda patlasalar da ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR....
Sevgili yazar , yazdıklarınızda çoğunlukla haklısınız. Aslında Türkiye bu dünyadaki en demokratik ülke. Dediğiniz gibi bazıları bazılarının sırtından geçinerek laiklikle birlikte diğer inkılapları da hiçe saymak istiyor. Ama Ulu önderin " Baş örtüsü bayanlarımızın süsüdür " dediğini de unutmayalım. Bir kardeşimizin çarşaf örtmesi onun geri kafalı olması anlamına gelmiyor. Bu açıdan karanlıklar ardına girmek deyiminizi de pek doğru bulmuyorum sayın onurrumsun ! Sonuçta herkes özgür ... İsteyen istediği şekilde dolaşabilir tabi başkalarının hakkına müdahale etmediği sürece. " Ben ATATÜRK'Ü sevmiyorum ama HUMEYNİYİ seviyor ve benimsiyorum, ingiliz işgali altında kamış olsaydık bugünkünden çok daha özgür olabilirdik " Bu sözleri söyleyen birine de cevap vermeye bile gerek yok diye düşünüyorum. Sizin de bildiğiniz gibi ağzı olan konuşuyor. Ve her ağıza bakmamak gerekiyor. Bırakın konuşsunlar! Gündem değiştirmek için reklam yapsınlar! Hiçbirşey Türkiye'nin Laik olduğunu , demokratik olduğunu ve de Atatürk'ün mirazsı olduğu gerçeğini değiştiremeyecek ! Türkan hanımıve sizeri kutlarım...
Sorun sadece parti kapatmakla bitmeyecek,
KAPATILACAK PARTİNİNİ İKTİDARDA OLDUĞU DÖNEMDE KAYNAKLARI NASIL NERELERE HARCADIĞININ HESABI DA SORULMALI VE YOLSUZLUK TESBİT EDİLDİĞİTAKDİRDE SORUMLUSU AB ÜLKELERİNDEKİ KADAR SERT MÜEYYİDELERLE CEZALANDIRILMALIDIR.
POPÜLİST POLİTİKALARLA ULUSU UYUTANLAR, SIKIŞACAKLAR ELBET VE KAZDIKLARI KUYULARA DA KENDİLERİ DÜŞECEKLER.SUNİ GÜNDEM YARATMAYI ADET EDİNENLERİN KARŞISINDA O GÜNDEMİN KUYRUĞUNA TAKILAN BİR MUHALEFET OLDUĞU SÜRECE HALK EZİLMEYE DEVAM EDECEK, ÇARK ESKİSİ GİBİ DÖNECEK.
EĞER BİR İKTİDAR İŞİNE GELDİĞİNDE İSLAMCI, İŞİNE GELDİĞİNDE BATICI, İŞİNE GELDİĞİNDE ÇIKICI( !)GÖRÜNÜYORSA PARTİNİN ADI TAKİYYE PARTİSİDİR O PARTİ OMURGASIZLARIN PARTİSİDİR, O PARTİ BUKALEMUNLARIN PARTİSİDİR.EMPERYALİST SÖZCÜLER DEMOKRASİ HAVARİSİ KESİLECEKLERİ NOKTALARI ÇOK İYİ TESBİT EDERLER; NEREDE KENDİ ÇIKARLARI SÖZKONUSU İSE OYANA TAVIR KOYARLAR.sİZ HİÇ AB NİN ABD'Yİ SUÇLADIĞINI GÖRDÜNÜZ MÜ?OLAY TAKTİK VE STRATEJİL BOYUTTA T.C.Nİ UZUN VADEDE KISKACA ALMA YOK ETME POLİTİKASIDIR.ONLARIN SÖYLEMİYLE KENDİLERİNİ HAKLI GÖSTERMEYE ÇALIŞANLAR DA ONLARLA BİRLİKTE KENDİ CUMHURİYETİNİ TEMELİNE DİNAMİT KOYUYOR DEMEKTİR.
HAKÇA VE BİR DÜZEN İSTİYORUZ.
TÜRKAN HANIM YAZINIZI KUTLUYORUM.SAYGIMLA...
Demokrasi kavramının içi boş ,demokrat olduğunu iddia edenlerin sadece çıkarlarının demeokratlığını yaptığı cehaletin hala en büyük sorun olduğu ülkelerde açlık sefalet ,yoksullukluğun ve yolsuzluğuın her an ülkenin kaynaklarını bazı çevrelere peşkeş çekildiği bir ortamda çözüm yine halk katmanlarının sağduyusunu hakete geçirmektedir.
Gelir dağılımı dünyanın en kötü ülkelerinden bii olduğumuz ortyada
250 ailenin toplam servetleri ülke ekonomik kaynaklarının neredeyse %60 ını buluyorsa sorun çok daha büyük boyutta demektir.
Asıl konuşıulması gerekenlerden biri bu.Ama çözümü göstererek konuşmak ve paylkaşmak önemli olan
Sayın binyıl,
" Bu ülkede yaşamayı istemeyen ve buraları beğenemeyen çekip gider, kimse onları zor ile tutmuyor" Bu sözü ben değil sayın başbakanımız söylemişti. Dikkatinizi çekmek istedim.
Bizler Türkiye toprakları üstünde ATATÜRK ilke ve devrimleri ile Cumhuriyet okullarında büyümüş kadınlarız. Tüm dünyada kadınlar ikinci sınıf olarak görülürken ilk defa Türkiye Cumhuriyetinde Türk Medeni kanununda kadına haklar verildi ve onların camların arkasında değil önünde yer alması gerektiği kabul edildi. İlk seçme ve seçilme hakkı Medeni kanun ile bizlere verildi. Şimdi bizler bu haklarımızı kendi elimiz ile yeniden erkeklere teslim etmeyi hiç düşünmüyoruz ve bu uğurda gereken ne ise de yapacağımızı biliyoruz.
Bu gün Türk TV lerine çıkıp " Ben ATATÜRK'Ü sevmiyorum ama HUMEYNİYİ seviyor ve benimsiyorum, ingiliz işgali altında kamış olsaydık bugünkünden çok daha özgür olabilirdik " diyebiliyorsa bir Türk kadını o zaman bizlere de Sayın başbakan gibi " beğenmiyorsanız burada yaşamazsınız" deme hakkını kendimizde görebiliriz.
Ben kara çarşaflar arkasına girmek istemiyorum ve hiç bir kuvvet de beni o karanlıkların arkasına koyamayacak. Tüm dünya ATATÜRK’Ü yüz yılın lideri seçerken ne hikmetse benim ülkemde daha ATATÜRK'Ü kabul ettirme çabaları içindeyiz. Bunu da anlamış değilim.
Saygılar
onurrumsun tarafından 7/21/2008 10:39:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
onurrumsun tarafından 7/21/2008 10:40:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Göktürkmen, Evet sorun AKP ya da RTE değil. Sorum Bu günkü hükümetin içine düşmüş olduğu zor durumdan nasıl kurtulabilirim çabası.
Prof.Dr.Ferda Tasar
Hacettepe Univ., Fac. of Dentistry,
D İ K K A T,
BU GUNLER DE ERGENEKON ADI
VERILMIS
OLAN ILGINÇ BIR KOMPLO TEORISI ILE ULKE DE YER
YERINDEN OYNADI....
ASAGIDA BANA GELEN BIR E-POSTAYI SIZLERLE
PAYLASIYORUM... CUNKU BU HUKUMET OKADAR
ORGANIZE CALISIYOR KI AKILLARA ZARAR....
BU ISTEN DE TEREYAGINDAN KIL CEKER GIBI
SIYRILACAKLAR.. CUNKU NE ACIDIR KI
BIZLER DAHI
BIRBIRIMIZDEN CEKINMEYE
BASLADIK...
VATANDAS, ASKER ARTIK BIRBIRINI
KOLLAMIYOR
DUSUNCESINE
KAPILDI..
ADAMLAR ISTEDIKLERINI ALACAKLAR...
ASAGIDA BAHSEDILEN EKONOMIK KRIZDEN DE
SIYRILACAKLAR... HAYDI HAYIRLISI....
HUZURLU, SAGLIKLI GUNLER.......
NEDE OLSA ULKE ERGENEKONDAN ICERI ALINDI
NEDENI DE ATATURKU SEVMEK! !
Hazine düzenli olarak tahvil, bono,ihale vb. araçlarla piyasadan
para çeker ve borçlanır.
Bu borçlanmalarda geri ödemeyi de düzenli olarak aylık 5 Milyar YTL
ile 9 Milyar YTL arasında yapar.
Yani her ay 5 ile 9 Milyar YTL arası geri ödeme yapar.
2-3 yıldır yapılan borçlanmalarda Temmuz
ve Ağustos 2008'e öyle bir yük oluşturuldu ki.
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyüklükte...
Hazine'nin borç ödemelerinin 43 Milyar YTL'si Temmuz 2008
ve Ağustos 2008'de.
Yani 5 ile 9 Milyar YTL'yi öderken güçlük çeken,
hatta ödeyemeyen, tekrar borçlanan hazine,Temmuz ve Ağustos'ta
43 Milyar YTL ödeyecek.
Bu rakam (43 Milyar YTL) yaklaşık 6 aylık ödemeye denk geliyor.
Hazine bu parayı bulabilmek için yine borç alma yoluna gidecek
ve bulamayacak.
Nereden bulsun piyasada para yok.
Para bulamayınca ne olacak ekonomik kriz.
YTL olarak para kimde, 2001 krizinden beri bizlere
1.70'lerden $ satan yabancı fonlarda.
Bu krizin tarihini önceden hazırladılar.
Bilinçli bir şekilde hazırladılar.
Öyle bir tarihe denk getirdiler ki, sorumlusu
bütün bunların müsebbibbi AKP olmasın istediler.
Yani Temmuz, Ağustos 2008'de kim ne yaparsa yapsın kriz kaçınılmazdı.
En önemlisi; Bu krizin sorumlusu kim olacak biliyor musunuz?
AKP'nin kapatılmasını isteyen Yargıtay Başsavcısı, belki de (kapatılırsa)
Cumhuriyetin Anayasa Mahkemesi ve AKP'ye hayır diyen yurtsever muhalefet.
Kapatma davası, tesadüf bu ya Temmuz, Ağustos aylarında görülecek.
Belki de kapatma kararı çıkacak.
Diyecekler ki, AKP'ye açılan dava siyasi belirsizlik yarattı, piyasa tedirgin oldu,
krizin nedeni budur.
Diyecekler ki, AKP'ye açılan dava nedeniyle siz esnaflar, siz çiftçiler, siz memurlar,
siz işçiler battınız.
Diyecekler ki, AKP'ye açılan dava nedeniyle sizler borçlarınızı ödeyemediniz,
işleriniz durdu, 10 yıllardır çalıştırdığınız işyerleri kapanmak zorunda kaldı.
Halbuki öyle değil.
Her şey ne kadar güzel olursa olsun, 43 Milyar YTL gibi ödeyemeyeceğiniz
bir borcu 2 aya özellikle toplarsanız kriz gelir.
Temmuz, Ağustos 2008'i hazırlayan AKP'dir.
Kapanma davasını da özellikle hızlandırmak isteyen AKP'dir.
Neden başbakan çırpınıp duruyor bir an önce bitsin şu dava diye.
Çünkü dava olmasa kriz kendi kafalarında patlayacak.
Bu durumda sorumlunun AKP olduğunu dağdaki çoban bile anlayacak.
Bakın bu yazının tarihi 30 Haziran.
Türkiye; Ağustos, Eylül, Ekim aylarında ekonomik kriz çıkaran Cumhuriyet
Başsavcısını, krizi büyüten Anayasa Mahkemesini ve AKP'nin kapatılmasını
destekleyen muhalif yurtsever kişi ve kuruluşları konuşacak.
Prof.Dr.Ferda
Tasar
Sanırım bu yazı burada sorulan sorulara verilen en güzel cevap olacaktır.
saygılar
onurrumsun tarafından 7/21/2008 9:29:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hadi seçilmişler yüksek oy alsalar dahi kendi siyasi politikalarını uygulayamıyorlar ben çok oy aldım diye dilediğini yapamıyorlar..
Peki, üstelik seçilmediği, atandığı halde hukuku dilediğince eğip büken, kendi veya siyasi sempati duyduklarının çıkarları doğrultusunda kullanabilen kimseler ortaya çıktığında Demokrasiyi ve rejimi kim koruyacak?
hatta daha ileri anlamda mesela gündemde bahsi geçen ergenekon türü çeteleşmelerin hukukun içlerine kadar sızdığı durumlar olduğunu farzedersek, demokrasiyi kim koruyup kurtaracak?
Toplum dinamik, içinden çete de çıkıyor, örgüt de, terörist de, adil hukukçular da, dirayetli politikacılar da.hangi kesim için "hepsi mükemmel, saf, katışıksız demokrasi ve cumhuriyet sevdalısı insanlar" diyebiliyoruz?
İşte bir kesim, ergenekon davası için Cumhuriyet savcısını hükümet emrinde gibi göstermeye çabalıyor, diğeri ise kapatma davası savcısını hükümet karşıtı gibi göstermeye çabalıyor.
Bir yerde yanlış var o zaman değil mi?
O zaman ölçü, çağdaş medeni uygar dünyadaki uygulamalara bakmak olmalı diye düşünüyor normal olarak insanlar...
O yüzden parti kapatmalara şüpheyle, darbe için örgütsel çalışmalar yapmaya da "ortadan kaldırılması gereken" örgütlenmeler olarak bakıyorlar..
Yazınızda geçen şu bölümü yazarken hiç düşünmediniz galiba,
''Siirt’te Spor salonunu dolduran ve kendisini kahraman ilan eden başbakanın arkasına aldığı çoğunluğunu türbanlı ve kara çarşaflı kadınların oluşturduğu grup her şeyi en açık ve en net şekilde gösteriyordu '''
Türbanlı ve kara çarşaflı grup .
Bu insanlar Türk vatandaşı değil mi ?
"%93 ile kabul edilen bir anayasayı ve onlara oy veren %93 ü yok sayacaksınız. "
Peki, o Anayayasa'nın mimarı "netekim paşa"da bugün R.T.E., feto, apo ile aynı çizgiye gelmişse?
Ben şunu düşünürüm. Evrenist /Özalist politikler ve ürünleri olan 82 Anayasa'sı bugünler için hazırlanmıştı.
Bence başbakan-akp filan değil sorun, ülkedeki abd- ab emperyal darbedir olan ve biten..
Son darbe!
Güzel yazı 7 verdim size..
Esenliler dilerim.
Göktürkmen tarafından 7/21/2008 5:15:26 PM zamanında düzenlenmiştir.