- 1224 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
BİR KADININ SESSİZ ÇIĞLIĞI
Merhaba Edebiyat Defteri,
Bu büyük ailenin arasına katılalı bakıyorum da 1 yıl 1 ay 14 gün olmuş. Su gibi geçen şu zaman içinde birçok şiir ve yazı okuma şansı buldum. Üstelik kendi şiirlerimi, yazılarımı da paylaştım. Değerli kalemlerle tanışma imkanım da cabasıydı.
Sessiz sedasız aranızda dolaştım kimden ne öğrenirim ne kapabilirim diye. Hatta sabırsızlıkla okula koşan çocuklar gibi şen ve mutluydum çünkü yine bir şeyler öğrenecektim.
Şu ana kadar aklımın ucundan dahi geçmeyen bu yazıyı yazmak ne kadar anlam taşır sizler için bilemiyorum. Sorabilirsiniz kendi kendinize: "Peki amacın ne?" Özür dilemek için mi buradayım? Hayır. Birilerini yargılamak için mi? Hayır. Birkaç kişiyi çekiştirmek için asla değil. Sadete gelecek olursak kendimi ifade etmek için buradayım.
Size bir kadından bahsetmek istiyorum, kayboldum diyen ve kendini köşe bucak arayan. Size bir anneden bahsetmek istiyorum, sudan çıkmış balığa dönen. Size elleri hamurlu, her işe koşan ev kadınından bahsetmek istiyorum. Size bir eşten bahsetmek istiyorum. Size sessiz çığlığımı duyurmak istiyorum.
Yazmasaydım delirirdim demişti birçok şair. Ya ben kimbilir o raddeye kaç kez geldim. Eee psikoloğa gitseydin diyenleri de duyar gibiyim. Şaşırmayın ama doktorun tavsiyesi de içinizden ne geçiyorsa karalayın oluyor.
Yazmak elbette her babayiğidin harcı değil. Öyle donanımlı olmalı ki yazar, öyle kendini aşmış. Eee o vakit ben napıyorum? Bir Orhan Veli, Cemal Süreya değilim, hayran olduğum bir Sabahattin Ali hiç değil. Şansım yaver gidip Adapazarı’nda ders alma imkanı bulduğum ünlü hikaye yazarı Necati Mert hiç değilim.
Genç yaşta evlenip diyar diyar gezen bu kadın niye kalemi kağıdı eline aldı ki. Sonbahar geldiğinde sararan, bir bir kuruyup da dökülen yapraklara benzediğimi kırklı yaşlara gelince ayağım da suya erince anladım. Edebiyattan anlamayan ben nasıl olmuştu da bu benzetmeleri yapıyordum. Oturdum bilgisayarın başına, açtım yüce Google’a sordum merak ettiğim tüm soruları.
Cahillik başa bela arkadaşlar. Fakat anneciğimin bir sözü kulağıma küpe olmuştur her zaman. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp. Bu söze binaen bıkmadan, usanmadan yazdım, bozdum, sildim, bu yola baş koydum. İlkbaharda can bulup filizlendiğimi, bir kuşun kanadından haber beklediğimi, göçmen kuş olup günlerce kanat çırptığımı nasıl anlatabilirdim.
Bir şehirden bir şehre giden ben neden kıyamayıp basamazdım kurumuş ve dökülmüş yapraklara. Deniz kenarında bir izdim, dalgalar silip gitmişti beni. Yok olmak, belki de unutulmak acı geliyordu insana. Sıranın en ardına geçmekti bizimkisi, tanınıp güvenilinceye kadar.
İşim gücüm bugüne kadar hep kendimi yeniden, yeniden ifade etmek, tanıtmakla geçti. Benimle aynı kaderi paylaşanlarınız çoktur aranızda, değil mi?
Bir gün çocuklarım at gözlükleriyle bakma hayata demişti. Nasıl olurdu? Ben şimdiye kadar bu gözle kendimi görememiştim. Acı gerçekle burun burunaydım.
İleri doğru adım atmak bir yana, geriliyordum. Suçlu arayıp üstüne yıkmak kolay ama yüzleşmeli, kabuğumu kırıp dört bir yanı görmeliydim. Daha doğrusu sessiz uykumdan uyanma zamanı gelmişti. Uyuyan prenses uyandırıldı iki yavrusunun öpücükleriyle. Masallar uyumadan önce anlatılır, bir gözümüz açık kalsın diye.
Ankara’dan taşınmadan önce hayaller kurdum bir okuma grubum olsun, kitaplar üzerine tartışalım. Çok muydu bu arzu benim için? Temizlik yapıp gün gün gezmek, yemek pişirip tarif alıp vermek güzeldi de dünyadan bir haber yaşayıp, televizyonun başında uyuşmak, pineklemek nereye kadar?
İmdat çığlıklarını bir tek ben atmıyordum, nice kadın dipsiz karanlık kuyudan onları kurtacak bir el bekliyordu. Farkında mısınız? Duyuyor musunuz sessiz çığlıkları?
Velhasıl çok zaman geçmeden Adapazarı’nda okuma grubum oldu. Değerli hocam Necati Mert yönetiminde toplanıyoruz. Hayallerimin sonu yoktu, SAYŞAD bünyesinde yer almak da nasip oldu. Anlayacağınız üzere er ya da geç hayaller gerçekleşiyor. Tek yaptığım korkmadan ilk adımı atmaktı.
Şunu anladım ki yeter ki iste, başaramayacağın hiçbir şey yok. Yaşın, öğrenimin ya da konumun ise hiçbir önemi yok. Hatalar yaparak doğruyu buluruz.
Saygıdeğer Edebiyat Defteri, aranızda olmak büyük mutluluk ve onur. Bir bebek edasıyla yeni bir dili yazma sanatını öğreniyorum. Bu zorlu yolda desteklerinizden dolayı teşekkürü bir borç biliyor, tüm dostları saygıyla selamlıyorum.
21 10 2015
H. Çiğdem Deniz.
ŞİİRBAZ...
YORUMLAR
Sevgili arkadaşım , bizim gençliğimizde bilgisayar yoktu iletişim daha azdı . O zamanlar daktilo vardı ben de on parmak daktilo kullanıyordum.Yazdıklarımı daktiloya dökerdim. Şiirler yazar saklardım. kim ne der diye. aradan zaman geçer sakladığım şiirlerimi sobaya atar yakardım. uzun yıllar iş hayatı evlilik derken ara verdim. Emekli olduktan sonra çocuklara takılıp gezdim eğitimleri sırasında. Birgün geldi onlar da yuvadan uçtu ne yapabilirim diye düşünürken Şiirle yeniden tanıştım bende buradayım. Sağolsun şiir dostu hocaların desteği ile daha iyi olmaya çalışıyorum. Yazını okuyunca kendime benzettim. Yani arkadaşım yalnız değilsin.. Ben de aynıyım.
Güzel yazını severek okudum. Güzel insan değerli dost arkadaş Çiğdem hanım. Selam ve sevgilerimdesin.