LÜTFEN-TEŞEKKÜR-ÖZÜR...
Bazen minicik bir ‘teşekkür’ ya da ‘özür’ gergin havayı yumuşatabilir; çıkabilecek gereksiz tartışma, sürtüşme ve çatışmaları önleyebilir; böylece bireylerin, ailelerin, toplumların, ulusların ve devletlerin karşı karşıya gelmeleri tehlikesi de bertaraf edilebilir...
Toplum hayatı yaşadığımıza göre insan ilişkilerinde maksimum titiz ve duyarlı davranmalıyız. Şu ölümlü dünyada birbirimizi incitmek, üzmek ve gücendirmek bize hiçbir şey kazandırmaz...
Önce iğneyi kendimize, sonra da çuvaldızı başkalarına batıralım... Bize yapılmasını istemediklerimizi biz de başkalarına yapmayalım. Yani biraz ‘empati’ yoluyla sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağımız bir çok olumsuzlukları yaşamaktan kurtulabiliriz...
Ne yaşımız, kültürümüz, konumumuz ne de maddî ve manevî hususiyetlerimiz duyarsız, nezaketsiz ve düzeysiz olmamızı öngörür.
Etik ve ahlâkî değerler bazında bütün söylem ve davranışlarımızı olumlu biçimlendirmemiz elzemdir. Nezaket, kültür ve edep salt üniversite diplomalarıyla kazanılmaz.
Ancak kendisiyle barışık olan, yüreği insan sevgisi dolu ve pozitif düşünebilen insanlar birbirlerine karşı anlayışlı, hoşgörülü ve saygılı davranabilirler. Sadece ‘aşağılık duygusu’, özü yeteri kadar pişmemiş olmak ve bardağın yarısını boş görmek bunu engeller...
Ulusça, maalesef, az kullandığımız ifadelerden bazıları:
‘Lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim, ...’
Kültürümüzde var olan ve insan ilişkilerinde belirli bir ağırlığı bulunan bu ve benzeri ifadeleri sırf kullanmış olmak için asla kullanmamak gerekir. Yine dile getirirken dikkat edilmesi gereken bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:
- İçten ve doğal olmalı
- Zaman aşımına girilmemeli
- Doğrudan yüze karşı söylenmeli
- Sesimiz yumuşak ve etkin tonda olmalı
- Yerli yerinde kullanılmalı
- Abartılmamalı
- Sıkıntı yaratılmamalı
- Rahatça kullanılmalı
- Özrümüz kabahatimizden büyük olmamalı *
,...
*Bir haber ajansımızdan gözüme ilişen bir habere göre, bir çılgın aşığın özür dileme yöntemine bakınız:
Bir ilimizde sevdiği kızın kalbini kıran gencin Sevgililer Günü’ndeki özrü görenlere, "Özrü kabahatinden büyük!" dedirtti... Olay şöyle cereyan eder:
Güne sevgilisiyle küskün olarak girmek istemeyen bir gencin, yaklaşık 900 yıllık tarihi eserin duvarına, "Senden özür dilerim, ......" diye, üstelik çıkmayan boyayla yazı yazması, gencin özrünün kabul olup olmadığı bilinmemekle birlikte, yöre sakinlerinin haklı tepkisine yol açar.
Şunu unutmayalım ki bunları yerinde, ölçülü ve zarar vermeden kullanmak insanı asla alçaltmaz, onurunu incitmez ve gururunu kırmaz. Bunları düzgün kullanmak nezaketliliğin de ötesinde bir düzeylilik ve edep göstergesidir.
İnsanım, tabiî ki yanlış yapabilirim;
Affımı dileyerek haddimi de bilirim;
Öz saygısı olana alkış tutabilirim;
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır, bilirim...
Saygılarımla.
YORUMLAR
...
Önce iğneyi kendimize, sonra da çuvaldızı başkalarına batıralım... Bize yapılmasını istemediklerimizi biz de başkalarına yapmayalım. Yani biraz ‘empati’ yoluyla sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağımız bir çok olumsuzlukları yaşamaktan kurtulabiliriz...
Değerli Hocam,
Yüreğinizin güzelliğini satırlarınıza nakış gibi işlemişsiniz.
Yüreğiniz ve kaleminiz sağ olsun efendim.
Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Rabbime emanet olunuz.
Ne yaşımız, kültürümüz, konumumuz ne de maddî ve manevî hususiyetlerimiz duyarsız, nezaketsiz ve düzeysiz olmamızı öngörür.
************
Kesinlikle katılıyorum hocam bu söylediğinize... Ben kendi adıma, lütfen,teşekkür ederim ve özür dilerim sözlerini sık sık kullanıyorum ve bunun için mutluyum...
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz ve etkili bir anlatımla kaleme almışsınız, kaleminize ve duyarlılığınıza sağlık...