- 231 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ TAVŞAN-2
...
Sevimli çocuk, sevimli gülümsemesiyle bir şeyler söylüyordu. Mavi tavşan donup kaldığı için kulaklığını çıkaramamıştı. Sevimli çocuk eliyle kulaklığını çıkarması için işaret edince farkına vardı. Mavi tavşan gülümseyerek kulaklığını çıkarırken sevimli çocuk;
"Merhaba. Nasılsın?"
"İyiyim."
Mavi tavşan şaşırmış bir haldeydi.
"Seni bekledim."
"Neden peki?"
"Tanışalım istedim."
Mavi tavşan bir cevap vermedi. Konuşurken ses tonu çok katıydı. Bu yüzden sevimli çocuk biraz çekingen davranmaya başladı.
"Rahatsız mı ettim?" diye sordu sevimli çocuk tedbirli bir halde. Mavi tavşan yine cevap vermedi. Sola doğru baktı. Metrobüs gelmişti.
"Gitmem gerek" dedi metrobüsü işaret ederek.
Sevimli çocuk birden afalladı bir şey diyemedi. O arada mavi tavşan metrobüse bindi. Kapı kapanırken sevimli çocuğa baktı. Sevimli çocuk şaşkın bir halde mavi tavşana el salladı. Mavi tavşanda sağ elini kaldırır gibi yaptı ancak sonra indirdi.
Mavi tavşan arabada giderken düşünmeye başladı. Neden gelmişti ki? Aylardır tek bir kelime bile konuşmamıştı ama bugün mavi tavşanı beklemiş neden? Sonra birden kendine kızdı mavi tavşan. Kaçar gibi gitmesine. Sanki başka araba yoktu. Kalıp konuşsaydı n’olurdu ki?
İnsanlarla iletişimi hiçbir zaman iyi olmamıştı zaten mavi tavşanın. Ne çocukluğunda ne de gençliğinde. Hep bir sınır vardı insanlarla arasında. Dışını sert bir kabukla kaplamıştı mavi tavşan ama içi bir kirpinin dikenleri gibiydi. Ne kadar sert görünmeye çalışırsa o kadar derine saplanıyordu bu dikenler. Herkese uzaktı ancak ilk kez bu kadar pişman olmuştu. Işık görmüş bir böcek gibi kaçmasına sinirlenmişti. Bütün yol boyunca düşündü. Düşündükçe pişmanlığı arttı. Eve geldiğinde sanki hep evdeymiş hissine kapıldı. Sanki her şey bir rüyaydı ve bitti. Bu hisse son zamanlarda çok kapılıyordu.
Gerçek mi yoksa rüya mı?
Akşam olduğunda halen kafasında sevimli çocuk vardı. Şaşırdığı ve anlam veremediği için mi bu kadar takılmıştı düşüncelerine?
Mavi tavşan odasının penceresinden gökyüzünü izlemeye bayılırdı. Her ne kadar apartmanlar yüzünden göremese de sigarasını yakıp olabildiğince fazla yıldız görmeye çalışırdı. Bu onu rahatlatır ve sakinleştirirdi. Karşı apartmanın balkonunda her zaman gördüğü esmer çocuk yine oradaydı. Kumrular gibi birbirlerine karşıdan karşıya kur yaparlardı. Mavi tavşan, o esmer çocukla da hiç konuşmamıştı ama hep bakardı. Ancak bu akşam farklı. Mavi tavşanın aklı sevimli çocuktaydı. Esmer çocuk anlamış olacak ki içeri girmişti.
Mavi tavşan sigarasını söndürüp yatağına geçti. Yarın tatil günüydü. Bu akşam kendisine zaman ayırabilir. Her zaman yaptığı gibi başucunda ki kitabı alıp okumaya başladı. Aklı sevimli çocukta olduğu için okuduğunu anlamıyordu. Kitabı tekrar yerine bıraktı ve ayağa kalktı. Her zaman odasında fazla ışık olmazdı. Karanlıkta oturmaktan hoşlanırdı. Odasında sadece gece lambasının ışığı vardı. Aynanın karşısına geçti. Boş boş kendisini izliyordu. Saçlarına baktı. Gözlerini inceledi. Eliyle yüzünü elledi. Küçük bir dokunuşun hayatını nasıl etkilediğini düşünüyordu. Rutin hayatı rayından çıkmak üzereydi. Artık düşünmek istemiyordu. Bu kadar abartmasına sinirlenmişti. Nedense içinde değişik bir korku vardı. Yatağına uzandı. Başucunda kalan müzik setinin düğmesine bastı. Slov müzik çalmaya başladı. Yattığı yerden odasına baktı. Koltuğun üzerinde değiştirdiği kıyafetler duruyordu. Dağınık olmasından rahatsız oldu ama kalkıp da düzeltmedi. Çantası da yerdeydi.
Mavi tavşanın odası her zaman çok düzenli olurdu. Her şey yerli yerinde olmasına özen gösterirdi. Odanın şimdiki halinden o yüzden rahatsız olmuştu. Çalan müzik düşüncelerinden bir nebze olsun uzaklaştırmıştı. Uykuya daldı.
-----
Tatil günü rutin işlerle geçmişti. Odasını toplayıp temizlemişti. Kıyafetlerini yıkayıp ütüledi. Çantasını düzeltti. Programlı bir makine gibi her şeyi belli bir düzen içerisinde yapmıştı. Boş kalmak istemiyordu. Çünkü aklına sevimli çocuk geliyordu ve yarın onu görünce ne yapacağını bilmediği için korkuya kapılıyordu.
Peki, sevimli çocuğu görünce ne yapmalı? İlk özür mü dilemeliydi yoksa hiç bir şey olmamış gibi mi davranmalıydı? Karar verdi. Hiçbir şey olmamış gibi davranacak. Umarım sabaha kadar fikri değişir mavi tavşanın.
Tatil gününden hiçbir şey anlamamıştı. Sabah olmuştu bile. Her zaman ki gibi kalkıp hazırlandı. Diğer günlerden farklı olarak başında değişik bir ağrı vardı. Evden çıkma vakti geldiğinde kapının önünde birden nefesi kesildi. Çok heyecanlanmıştı. Annesine belli etmeden merdivenlerden indi.
Mavi tavşanın heyecanı metrobüse binene kadar devam etti. İneceği durağa gelmişti. İndi ve biraz bekledi. Kalabalığın arasında kalmıştı. Herkes mavi tavşanın yanından geçerken sağına soluna çarpıyordu. Kendisini toparlaması için izin verin lütfen.
Bir süre sonra kenara geçti ve merdivenlere yöneldi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki neredeyse dengesini kaybedecek. Daha önce böyle bir heyecan hissetmemişti hiç mavi tavşan ve bu yüzden kendisini nasıl sakinleştireceğini bilmiyordu. Makineden para üstünü almayı da unutmuştu. Sağ tarafta havalandırma dediği yere bir kaç adım kala derin bir nefes aldı ve havalandırmaya girdi.
Sağına soluna baktı. Poğaça satan adam yerinde. Saatli adam yerinde. Peki, en önemlisi nerede? Evet, sevimli çocuk yoktu. Değişik düşünceler içerisinde şaşkın ve de üzgün bir biçimde sigarasını yaktı. Belki biraz zaman sonra gelir.
Neredeydi? Neden yoktu? Burada olmalıydı. Her zaman burada olurdu ama şimdi neden yok? Acaba geç mi kaldı.? Hayır, aynı saat. Yoksa sevimli çocuğun başına kötü bir şey mi geldi? Onlarca soru kafasında fakat cevap yok. Gelen de yok.
Üzgün bir şekilde bineceği otobüse doğru ilerledi. Otobüste en arka koltuk boştu oraya geçti ve kafasını cama yasladı. Dışarı bakarken kafasında ki sorular giderek artıyordu. Acaba konuşmadığı için mi gelmedi? Yoksa bir daha hiç gelmeyecek mi? Bir daha o sevimli gülümsemesini göremeyecek mi?
Camdan dışarı bakarken sevimli çocuğu havalandırmanın orada gördü. O kadar mutlu olmuştu ki hemen otobüsten inmek istedi ama otobüs hareket etmişti. Zaten inemezdi de işe geç kalırdı. Hem inip de ne yapacak ki? Sevimli çocuğun yanına gidip "seni beklemiştim" diyemez ya. O kadar çok istiyorsa sevimli çocuk konuşmak istediğinde kaçmasaydı. Tabii ki inmedi otobüsten üzgün halde düşünmeye devam etti. Durgunlaşmıştı mavi tavşan pişmanlık içinde boğuluyordu. Kulağında müzik çalmasına rağmen duyduğu tek şey kendisine sorduğu cevapsız sorulardı...
...
YORUMLAR
Sürükleyci bir bölüm daha okumuş bulunmaktayım. Bu bölümde diyalogların + konuşma çizgilerine anlam veremedim;
__ Çizgisi, Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir.
veya
Nöbetçi — Kimsin?
Nöbetçi — Parola nedir?
Çavuş — Senin çavuşun.
Karakter ile birlikte kullanılanlar da vardır. Ayrıca "..." tırnak içinde diyaloglar da yazılabilir. tırnak içindeki diyaloglar bir anlatıcının 3.tekil şahsın gözüyle anlatmasıdır. Ben genelde hikaye ve öykülerimde " tırnak içinde diyalogları yazmayı tercih ediyorum.
Bu yazdıklarım sadece öneridir.
Beğeni ile takip ediyorum:)
çaylak fizyonomist-HaeOz
Saygılar.