- 738 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Evren Hakkında Kesin Bir İddia, Evrenin Belirli Bir Tarihçesi
Evren Hakkında Kesin Bir İddia, Evrenin Belirli Bir Tarihçesi
Evren hakkında kesin bir iddia ileri sürülebildi mi, evrenin belirli bir tarihçesi yazılabildi mi?
Cevap: Başlangıcı ve sonu olmayan bir varlık için bir “Ad” bulmak gerekir mi? Ya da verilen ad, ne kadar kapsamlı olur? Yani evrenin işleyiş şekline ve var oluşuna dair verilecek bir isim, manayı tam karşılar mı? Ezeli ve ebedi olan bir işleyişin, varlığın sahibi olur mu?
Cevap, bu sorularda saklı! Başlangıcı ve sonu olmayan bir şeyin varlığından bahsetmek, 3. Boyuttan bakılarak yani “Zaman-mekan; iyi-kötü; güzel-çirkin” göreceliliğinin olduğu, başlangıç ve son kavramının geçerli olduğu maddi alandan o kadar da kolay olmaz! Bu kapalı bir alanda hapsolan birinin, sonsuzluğa dair kesin şeyler söylemesi gibidir; hapsolduğu alanda, o alanın imkanlarıyla “Sonsuzluk” yaşanmaz ama “Hayal” ile 2. Boyutta, bir fikir edinmek mümkün! Boyut değişince… “Ezeli ve ebedi” olan bir şey, sınırlı alanda tam olarak bilinmez! Bir şeyin bütünü, tam olarak kapsanamadığında elde olandan bütüne bakılır! Bilinenden bilinmeyene bakmak ise izafi, göreceli olur! O halde Evren hakkında kim ne iddia eder ise o, iddia edene göreceli olmak zorunda! Ya da iddiayı anlayana görecelidir! Bir şeyin bütünü bilinmiyor ise bilinenlerden bilinmeyene bir projeksiyon yapılır! Bilinenler, “Bilinç”, projeksiyon da “İnanç” olur!
Ezeli, başlangıcı olmayan; ebedi sonu olmayan bir sistem evren! İşleyişindeki çekim kuvvetleri hep dengede! Bir noktaya çöktüğünde de bir noktadan patladığında da bu kütle çekim kuvvetleri hiç bozulmuyor! Yani yok olmak istese de yok olamaz gibi düşünelim! Görünen ve algılanan her ne ise onun görünmesine ve algılanmasına sebep olanın, ezeli ve ebedi olmasını gerektirir. Zaten bir şey, ebedi ise ezelidir de yani sonu yok ise başlangıcı da yoktur! Yok olmaz!
Tekilliğin gerekliliğini de şöyle anlayalım; ezeli ve ebedi olması için ikinci bir nedene muhtaç olmaması gerekir! Zaten bu tekillik, evrende maddenin bölünemeyen zerre veya sicim gibi adlandırılan halinde gözlenebilir! Zerreyi gözlemek, evreni gözlemektir; ikisi aynıdır, henüz tam olarak gözlenemedi! 3. Boyuttaki izafiyet kaldırılır ise maddenin zerre konumuyla bütününün birbirinden farklı olmadığı da söylenebilir!
Evrende görünen, algılanan şeylere bir isim, işleyene de başka isim aramak kafa karıştırır! Ahmet’in madde olarak görüntüsüne de “Ahmet”, ruhsal olarak datasına da “Ahmet” denir! Birine Ahmet, diğerine başka isim takıp, o başka isimin yansımasıdır bu ikinci “Ahmet” denmez! Ahmet’in benliği, ruhsal yazılımı ve bedeniyle bütünleşip “Ahmet” oluşturuyor ve bu tek bir “Zat” açığa çıkarıyor ise! Evrenin de açığa çıkan zatı, tektir! İşleyişteki karışık görünen her şey “Zat” açısından tektir! Yani evrenin zatı da tektir!
Evrenden bahsediyor isek zaman ve mekan konusu kendiliğinden açılır!
Mekan, maddenin ta kendisidir! Zaman ise maddenin hareketidir, titreşimidir; bu da maddeyi, 3. Boyutta algılanır kılar! Yani 3. Boyut, algıya izafidir! “Kuantum fizikteki çifte yarık deneyi” gözlemin izafi etkisini açıklar!
Madde, madde olmadan hiçlik alanında potansiyel olarak data formunda zamansızlıkta iken, birden bire bir tercihe göreceli açığa çıkıyor! “Görünmek istedi! ” tabirini bilirsiniz! Görünmek istedi ve açığa çıktı!
Açığa çıkış, bu boyutta; madde boyutunda zamanı başlatır! Açığa çıkış, hareketi başlatır; hareket de zamanı başlatır! Madde, hareketli, titreşen atom altı parçacıklardan oluşur! Her hareket, zamanı işletir! Dönüşler, çapa göreceli olarak; zamanı, göreceli olarak işletir! Bir bisiklet tekerinin tek turu ile galaksinin tek turu potansiyelde aynı olur ama madde boyutunda ikisinin de kendi zamanları kütlesine izafi olarak oluşur! Hareketsiz görünen şeylerdeki zamanın işlemesi ve eskime, kuantum alanda o şeyin hareketli olmasından kaynaklıdır! Yani Entropi, tüm hareket eden şeyler yani varlık sahasına çıkan maddeler için kaçınılmaz olur! Enerjinin bir halden diğerine geçişindeki minik kayıp entropi! Maddelerde, eskimeye neden olur! Evrende israf yok kayıp da yok! Bu eksilme de maddenin hususi yapısına dairdir! Tabaktaki köfteden eksilen kütle, tabağı boşaltırken mideyi dolduruyor! Tabak ve midenin birlikte olduğu alanın kütlesi değişmez! Evrenin toplam enerjisi teorik olarak sıfırdır! Kuantum alandaki salınımlar denge bozduğu için evren gözlenebiliyor ve algılanabiliyor! Evren, dengesizliğin dengesi gibidir! Yani eksi ve artı yükler birbirini hep dengeler! Bunun bozulması mümkün görünmüyor! Zaten bu nedenle ebedi, sonsuz diyebilirim evrene!
Zaman, madde ile başlar! Zaman, maddeye görecelidir! Her gözlemci, kendi maddi mekan konumuna göreceli bir zaman gözlemi yapar! Atomları gözlemek, sanki zamanda geri gitmek gibi; maddenin başlangıcına bakmak gibidir. Yıldızları gözlemek ise yıldızların eski zaman hallerini, onlardan gelen ışıktan izlemektir! Zaman okunun hep ileri işlediğini düşünüyoruz, zaman okunu geri işletmek için yıldızlara ve atomlara bakıyoruz! Zaman ve mekan, izafi olduğundan 2. Boyutta, levhada anlamsızdır!
Zaman okunu ileri işletmek neden mümkün olmaz!
Aslında zaman okunun ileri doğru işlediğini sanıyoruz! Belki zaman oku geri işiyor ama biz ileri işlediğine dair kanaat oluşturuyoruz! “Geçmiş” dediğimiz, gelecek; “Gelecek” sandığımız da geçmiş olabilir!
Uzayda zamanın yönünü tayin edemeyiz! Ya da tayin ettiğimiz yöne hep gelecek adını veririz! Bir örnek vermeliyim!
Zamanı tersten ele alıp geçmişi gelecek olarak düşünelim!
Mezardan ölü çıkar! Tersten anlatım; hastaneye ya da trafik kazasının olduğu yere gelir! Mezardan çıkması ile onun için gelecek başlamıştır! Gençleşir, küçülür, Annesinin rahimine girer ve ölür! Yani ayrışır! Nereden geldiyse oraya döner! Döllenmiş yumurtadan ta proteine kadar hatta proteini oluşturan elementlere kadar geri döner!
Düzden anlatım; proteinlerden yumurtadan, ana karnından doğar, çocuk, genç, yaşlı genel ifadeyle sonra mezar ve tekrar geldiği toprağa karışır!
Bu iki seyirde başlangıç ve gelecek, geçmiş açısından bir izafiyet varır! Sonuçta ebedi bir döngü vardır! Madde ve enerji yok olmadığına göre bu ruhsal yazılım da yok olmaz! İster mezardan başlasın hayata geri doğru ister ana karnından başlasın ileri doğru her iki durumda da topraktan gelir toprağa gider!
Zamanın okunun yönünün, uzayda belirlenemez olması bundandır! Yani evren şu an genişliyor mu çöküyor mu; bu belirlenemez! Çünkü gözlemci aslında zamanın okunun yönünü, gözleme göre kendi belirliyor! “Geçmiş” dediği, gelecek; “Gelecek” dediği de geçmiş olabilir, bu döngüde! Bisiklet tekerinin bir noktası işaretlenirse, toprağa temas eden nokta, anda temastan sonra geçmişte; temasa yakın olduğunda ise gelecektedir! Yani her nokta döngü içerisinde, hızlı turda; hem anda hem geçmişte hem de gelecektedir! Bildiğimiz tüm dönme hızlarının en yükseğini hayalen düşünelim bisiklet tekerini her noktası hem anda hem geçmişte hem gelecektedir! Gözlemek için tekeri durdurunca gözlemciye göre bir “An”, geçmiş ve gelecek oluşur! Konuyu uzatmayayım! Zaman, mekandan kaynaklanır! Yani zaman, maddenin hareketiyle bilinir! Aslen zaman yoktur! İzafidir çünkü gözleme ve gözlemciye görecelidir!
Zerreyi anlamak için bir fotoğrafın çözünürlük noktalarının her birinin tüme dair bir görüntüsü olsun! Bakılabilir ise tüm fotoğrafı gösterecek! O fotoğraftan bir noktaya sahip olmak, fotoğrafın tamamına sahip olmak gibi olacak!
Sonu olmayanın başlangıcı da yoktur! Ebedi ise ezelidir de! Yani hep vardı, var olacak! Yaratıldı ise kendi kendini yaratmış olacak! Yani yaratılan yaratanın ta kendisi olacak!
Herkes kendi algıladığını, bildiğini anlatsa aslında sorun olmaz! Yani kimse mutlak doğruyu tam bilmek iddiasında olamaz! İnsan, yalnızca bildiği kadarını paylaşsa yeterli olacak ama pratikte bu olmaz! Bildiğini paylaşmak yerine insanların çoğu, nakledilen eksiltilmiş veya artırılmış, abartılmış şeyleri yaymaya çalışır! Kutsallar çok zaman nakledilen şeylerdir! Sorun da bu nakillerden çıkar! Nakiller, genelde krallar, hükümdarlar ve egemenlerce ya eksiltilmiş ya da ilaveler yaptırılmıştır! Kralın yasakladığı bir bilgi, asla yayılamaz! Bu nedenle elde kalan nakiller yeterli değildir! Ya da doğru olması şüphelidir!
Son tahlilde; Hiç yoktan bir evren düşünelim! Hiçin sonsuz ve sınırsız potansiyelini gösteren! Ezeli ve ebedi olan! Yani sonu ve başlangıcı olmayan ve tek olan! Yansımalar aldatmasın aynaya bakarsanız yansıma da sizdendir! Aaa! Bir ben daha varmış aynada diye kendinizle konuşmaya başlamayın! Paralel evrenlerin tamamı ayna hükmünde! “Bir ben var benden içeri!” Görünen de içeride olan da aynı tek ben! Evren için de “Ben” için de aynını söyleyebilirim! Bir evren var; başlangıcı ve sonu olmayan!
Benim evren konusundaki görüşüm şöyle; hiçlikte boyutsuz olan bir potansiyel, algılanabilir olma tercihiyle tek boyutu yarattı. Bu tek boyut, aslında bir nokta değildir (nokta geometride boyutsuz); aslında bu ikili bir noktadır, "Ben" diyorum buna, zerre gibi; bütünü temsil edebilen! Pozitif ve negatif denge sağlamaya çalışan ve dengesizlikteki salınım ile algılanan veya algılayan yapı! Ben, ikili bir şeklide görünür olmayı tercih etti. Görünür olmanın gereği olan data yani ruh da buna göreceli başladı! Bu levh-i mahfuz, datanın levhası iki boyutlu! Tam algılanabilir olması için üç boyutta görünmesi tercih ediliyor! 3. Boyutta ise bu ilk boyutlarda olan yansıyor! Eş zamanlı bir seyir var! Zaman ve mekan 3. boyutta devreye giriyor! Zaman ve mekanı, dikkate almadan bakınca bu noktadan bir açılım yapalım; sonsuz boyutlar ve evrenler olsa hepsinde aynı data-ruh hükmedecek. Aynı data ile çoklu bir evrensel yansıma elde edilecek! Basit bir örnek vereyim, örnek ne kadar basit olur ise anlaşılması o kadar kolay olacak! Lunaparktaki sevimli aynaları bilirsiniz onların hepsi ayrı alem olsa! Oraya giren bir çocuk binlerce aynada ayrı yansıyacak! Yansımaya esas olan data yani ruh, kaynak aynı ama yansıma farklı algılanacak! Binlerce alem iç içe olsa aynı datadan farklı yansımalar olacak!
Evrenin sonlu olması ya da sonsuz olması konusunda kesin bir gözlem yapılamaz. Küçük, ne kadar “Küçük”; büyük, ne kadar “Büyük” neye göre, kime göre olduğu için bu gözlem imkansızdır. Evren hakkında kesin bir iddia ve evrenin belirli bir tarihçesi, sadece gözlemciye izafi olabilir!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.