- 752 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SÜKÛTUN MÜHRÜ VURULDU ADIMIZA ( aşk ile... )
Gecenin sessizliğine düşen sis arasında çığlığımla sana ulaşamayan hüzün besteli kelimeleri kan kusan kalemim ile beyaz kâğıda aktarıyorum. Bir gün yüzüm solduğunda, sararan kâğıdı tozlu raflar arasından çıkarıp sen ben diye okuyacaksın.
Uzun bir gece olacak. Sabahı gün ışığına aydınlık göstergesi merhaba ile karşılarken gök kubbeyi okşayan sala ile kulağın tırmalanacak. O vakit suskun yanımdan kan nemerecek hüzünleneceksin. Şaşkın ördek gibi bocalayacaksın. Akrep yelkovan kovalamacasın da zaman geçmeyecek. Güneş ferini kaybedip dağların ardından batmayacak. Yıldızlar küskün ay baygın baykuş nakaratından kopuk karmaşada gece olmayacak. Korkuların gözünde büyürken sağanak sağanak yağmur yağacak. Sol yanında çarpan damar soğuk duş etkisi ile nabız atışında titreme olacak. Sıcaklıktan eser kalmaz iken yetim düşlerin avuntusuyla sessiz çığlığın düşecek. Mum alevinde için, için eriyerek donan sol yanınla mıhlanıp yerinde kalacaksın. Boş sözlerden ibaret iç çekerek oysaki diyeceksin ne mavi düşlerimiz vardı yaşamak istediğimiz. Nedeni dolanacak paslı dönenceli zayıf diline.
Korkularla büyüttük sessiz sevdamızı, sükûtun mührü vurulan adımız Kâh Yusuf misali zindanlarda yosun kokulu günleri tüketirken kâh Züleyha oldu gömleği parçalayan. Ferhat, Şirin için dağları delen genç delikanlı. Leylasına kavuşmak için Mecnunu çöllerde bitap düşüren güneş. Aslı için Keremi yar yar diye inleten dert neydi ki; aşka susayan sevgi tohumlu vuslat nefesi değimliydi.
Nasılda okurdu Bilal-i Habeşi o hoş sedayı, siyah yüzde elmas gözlerden düşen inciler nur olup yansıdı yüreğimize alev alev titrerdi arş yedi kat sema nuru doldu aşka susayan gönüllere. Güller solgundu efendim güller solgundu. Gül yüzlü Muhammed (s.a.v.) sureti gülistana düştü aydınlığı ile goncalar serpildi hû nidası ile nar-ı ateşte yandı aşka boyandı.
(...) noktayla döndüm (...) noktaya kandım (...) noktaya şaştım (...) noktayla yandım. Pervazını yurdum bildim. Yurdumdan kaç kez kovuldum. Lakin bin pervane oldum döndüm. Kovulduğum halde uzaklaşamadım yine pervazına tünedim AŞK ile...
Ölüm bizde ayrılık değildi ey yar. Ölen tendi ruhlar sağ kaldı. Ben sen oldum, sen ben oldun. Ben sende öldüm, sen bende öldün. Özge olan O’ ki bizi iki ayrı tende bir baş kıldı. İrem kokulu bağlarda aşkın şerbetini susayan yanımızla kana kana içtik. Yaralarımız AŞK yarası gül damlaları merhem oldu.
Ney kuru bir kamış nefes nefes yürekleri titreten. Nasıl feryat etmişti sazlıktan koparıldığında. Feryadı sazlıktan kopmak mıydı? Yoksa aşka susayacak olması mıydı? Bir ney feryadı ile iniler gönüllerimiz. AŞK görmek miydi? Görmeden gönül gözü manevi hissiyatla büyüyen muhabbet bağı bizi Canda CAN eyledi. O’ nurdan yansıma ile görmeden sevdin(m). Gül cemreleri düşen AŞK kapısını mabedin(m)e açtın(m). Saklımdasın saklındayım sol yanın(m)da akıl denilen aklın ötesinde gücün verdiği kuvvet öyle bir tutundun(m) ki ve o sadakat ruh haliyle varlığın varoluş gayesi tefekkür ile bitap düşüp s(b)enide gönül kapısına bağladı.
Yokluk varlığımızda yok olmamız değildi. Fani âlem siyah perde iken biz vuslat düşlü özge âlem beyaz perdede AŞK oyununda roller üstlendik. Ümmet meşalesi, yanmak varsa bu oyunda yanacağız. Ey sevgili yanmak kül olmak değildi. Külden yeniden doğup gül dibinde CAN bulmaktı. Gaye AŞK ise kül olmak külden doğrulup gül dibinde nefes nefes HAYAT bulup baki âlemin gülistanına akmaktı...
Sendeki ben bendeki sen biz gündelik üç kuruşa satılan madde tapınaklı sevdaların odağında dikili, boyalı maskara suratların alfabeden harfleri ç/alıp dizgilerine yer tutturup SENİ SEVİYORUM iki kelimelik sözler ile kanmaca dünya tiyatrosunda başrol üstlendiği sahte sevdaların kurbanları değiliz. Sendeki ben bendeki sen biz İbrahimin (a.s.) İsmaili (a.s.) kurban etmek için O’ yüce Hakka sunduğu gibi biz ilahi aşka ser düşüren CAN kurbanıyız.
Kovandan sere serpe yayılan arılar misali fani saltana dağıldık. Gün olacak surun sesi ile emanet tende ruh kovanı terk eyleyen arılar misali özüne özge âleme dönecektir. Cancağızım ben sen gibiyim, sen ben gibisin. İrem bağı hayali ile yaşamaya yaşatmaya devam edeceğiz.
Şimdi sükûtun mührünü vuracaklar adımıza ve sabır sabır düşecek heceler dua dua geçecek geceler. Ben ölmedim ben sendeyim sendeki ben ile yaşayacaksın yaşatacaksın. AŞK ile...
Ahmet Faruk Güvenç
02:21_21.11.09
YORUMLAR
Bir sufinin tevekkül dolu ilahi aşkında dünyevi olan aşka da yer var mıdır acaba? Bütün aşkların nihai hedefi vuslat değil mi? Bu vuslat için neleri göze almaz ki insanlar...Ama hep bir yarım kalmışlık bir doymamışlık vardır sanki dünyevi olanlarda.
İlahi olanda ise vuslatı gören var mıdır? Eğer ölüm bir vuslatsa sorun yok, acaba öyle midir? İşte bunun cevabı inançtır. İnanç varsa vuslat da vardır, sınavı vermek kaydıyla.
Çok güzel yazmışsınız. İfadeleriniz çok güçlü ve çok melodik. Şiirden çok bir ilahi dinliyor hissi uyandırıyor.
Ney ve kamış bölümü çok güzeldi.
Kaleminize, yüreğinize sağlık.