- 4566 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ORYANT-OKSİDENTALİZM veya EKSANTRİK HUMANİZM KAVRAMI
Oryant-Oksidentalizm ve Eksantrik Hümanite:
"Bon pour l’orient”: Sadece Doğu ve doğulular için geçerli anlamındaki bilindik, deyim(1)
Yukarıdaki kural halini almış bu sözcüğü Osmanlı -Türk özneli bağlamında ve tüm genel Doğu’yu kapsayacak şekilde icat edenler, Fransızlar ve oryantalistlerdir.
Fransızların, bildiğiniz gibi tarihimizde etkileri derinlerde bir yer tutar, bu nedenle de önemlidirler.
Tanzimi, meşruti ve cumhuri devrim içeriği-anlayışımıza baktığınızda sözünü ettiğimiz bu kalıcı etkilerini de rahatlıkla görebiliriz.
Konuyu biraz açıklama yaparak katkılarsak, onların (kıta Avrupa’sının anlayınız) dinselden, laisize ve ulusala geçme (Karolenj devirlerini kastediyorum)(7) tetikleyicisi (1789-1799) Fransız Devrimidir.
Bir de,bunun sınıfsalını bütünleyen şeklinde niteleyebildiğim, onlara göre daha geri ve tarımcıl bir kültür toplumu olan Rusların (Slav) yarı feodal dayanaklarla yapılan 1917 Ekim Devrimi...
Demek ki, ulusal ve sınıfsal devrim düşünseli dinamiğimiz, kabul etsek veya etmesek, Fransız ve Rus (sovyetik şuracı) bir tüccar ve köylü oryantizminin (Doğubilim/Şarkiyatçı) temelinde oluşmuştur.
Gerek birey, gerekse toplumsal öğrenmelerde, öğrenilecek şey; öğrenilenin ilk bulucusundan yoğun etkilenme ile başlıyor. Ve o birey veya toplum, buradaki yoğun etkileşimle, taklit ederek öğrenme sürecine giriyor.
Yani ilk aşama, yoğun etkilenme ve bunun doğal sonucu sayacağımız taklit etme dönemi oluyor.
Burada, her şeyin ve tabi ki öğrenme olgusunun da "taklit" ile başlayacağını kabul etmekle birlikte, sadece "taklit etmekte" kalmaya isyan eden bir yaklaşımlada şunları söyleyebiliyorum:
Taklitiniz mutlaka bir yerlerden esinlenmek yoğun olarak devam edecektir. Taklit ve esin "siyam ikizi" gibiler. Kendi içlerinde madde ve mana ayrıksılığındalar ama böylesine de bir bütünlük arzederliğin ayrışıksızlığındadırlardır da diyebiliyorum.
Dizgenizin bundan sonraki aşaması, kendi toplumsal dinamikleriniz doğrultusunda mantıklı ve makul bir -özgün Türk ulusal- demokratik devrim senteze varma/vardırma amaçlı olmalıdır.
Hep söyleme gereği duyorum.
Hayatın içindeki olgular hep dizgelerle, yasalarla algılanıyor.
Algılamak için birey ya da toplumsalın, farkına varma uyarıcılığını duymsaması veya düşünsemesi gerekiyor. Şüphesiz ki, farkına varmanın temelinde de aşama ihtiyaçsal zorunluluk dönemi vardır, diyebiliyorum.
Marks diliyle söylersek, işte o zaman "ihtiyaçlar, keşfin anasıdır" oluyorlar.
Geçici teori veya buna bağlı oluşturulmuş model ile bunun özgününe varmaya doğru bir amaçla düşünülüp, düşünülmemesi farkına, burada ayrıca dikkat çekmek istiyorum.
Bunu yapmamışsanız eğer; düşünsel veya duymsal öğrenme dizgeniz, toplumsal ilerleme sürecinizi hep karga iken bülbül takliti yapan, beceremeyince de eski karga haline dönmeyi ar edip, gururuna yediremeyen bir saksağan toplum haline getiriyor !
Dünya sadece Oryantalistlerin (Şarkiyatçıların), Doğu’ya geçerli doğrularından ibaret değildir.
Batılı efendiler bizi öyle tanımladılar şeklinde düşünmeye ve o kalıplar içinde kalmaya mecbur da değiliz !
Bunun adı, bir aşağılık kompleksi haldir !
Burada, bir dinselin yıllar önnce bana ettiği, bir önerme-yargı tümcesini yazma gereği duyuyorum.
İnsan insanı asla tanımlayamaz demişti.
Tanımlamak ne amaçlıdır, diye sorunsal düşünme gereği duyduğumu anımsıyorum?
Öğrenmek ve anlamak amaçlı mı yoksa öğrenip, anladığımızı konumlandırmak amaçlı mı ?
Gerçekler, hep söylediğimiz gibi, acılardan süzdüğümüz güzelliklerdir...
Sevdiğim bir başka dizgelemin söylemiyle; "Gerçek acıtıcı bir acıdır ama asla reçel de değildir." ya da...
Anladık mı ?
Bu soruya gelmiş olmakla, anlamlandırma aşamasına geliş düzelmindeyiz demektir....
Tek yöne, "anlamaya" gidiyorsunuzdur artık, başka çıkış yok !
Ölümüne bir sevdadır. Anlamak ve anlamlandırmak bağlamında; araya sora, bula yitire, boza dize "çözmek!.."
Ve çözümlemek de, asla (özellikle, ulus toplumsal birliğinden etnilere, mezheplere, cemaatlara geri dönmek anlamında) çözülmek değildir !
Anlamak; algılamak, kavramlandırmak ve tanılandırabilmek öznesinde bir eylemleşme dizge, düzenliliğidir.
Yapabiliriz !
Oryant (Doğusal) ve Oksident (Batısal) bileşiminde Oryanto-oksident bir eksantirizmi (sapma/yan duruşluluk hali) (3) çözmektir öyleyse, çabaladığımız.
Batı ya da Doğu’nun, birbirine rakip ve emperyal maskeli "le’humanite" veya "beşeriyetci"(6) saçmalıklarını irdelemekte, elbette
Hey ! Batı’nın "Humanitesi" ve Doğu’nun "Beşeriyetçiliği" orada mısınız ?
Sen, emperyal maskenle ve ikiden bire, aynı amaca odaklanmış istismarcı bir, bütünsel sahtesin !
Ve ben, eleştirel yöntemle çözüp, aslında senin bir Batı oryantik "global dayatma" olduğunu veya Doğu oksidentik "Emevi asabiyel ve Fars takkiyeci şia" bir zırvalar komedisi olduğunu kanıtlayacağım !
Çünkü ben anti-emperyalist, İstiklal-i tamcı(5) ve "ulusal sorunu" mutlak geçilmesi gereken toplumbilimsel bir aşama gören bir Türkmenim !
Çünkü ben; ne bir na/soyum(8), ne de bir öjen(9)...
Ne bir asabiyel(10) ve ne de şuubiyel(11)
Ya çözeceğim ya da çözeceğim!
Bilirim ki bu sorunsalı çözememek, Türkmen’in karanlık dehlizlerde çözülmesi olacak. Türk, iflah olunmaz köle olacak...
Görmüyor muyuz ?!
Eğer yine eğer sürüsü, kölesi veya kulu olacaksa emperyalistin doğulu veya batılı "ayı"larına Türkmen.
Ölsün yok olsun da, Tarih sayfalarında adı batsın Türk !
Tıpkı büyük kurtarıcı ve kurucu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de bir sözünde buyurdukları gibi:
"Bu millet Batı’nın emperyalizmi ve Doğu’nun inanç sömürüsünden (ki, genelde günümüzdeki gibi ikincisi, ilkine işbirlikçilik eder karakterdedir/ ek benim) kurtarılmadıkça, ’istiklal-i tam ’ olmaz !"
Kurtulup, iflah olamaz !
Ulus da olmaz, halk da olamaz, hiç bir şey de !
Sadece sürü, kul olur ve güruh olur !
Elan ve halen görüldüğü gibi...
Şubat-2014
Ahmet Kutlu Ayyüce
AÇIKLAMALAR:
(1) "Bon pour l’orient”: Sadece Doğu için geçerli anlamındaki bilindik deyim:
Tanzimi dönemde, eğitim için ülkelerine gelen doğulu (Osmani) zeki öğrencilere verdikleri diplomanın üzerinde yazarmış. Mankurtlaştırdıkları “sömürge tipi güya bu tip aydın”ların, diplomaları ve bildikleri sadece Doğu’da geçer, Batı’da ciddiye dahi almayın !
(2) Oksidentalizm (Garbiyatçılık): Reel olarak ( ülkemizde kısmen) bir disiplin/ bilimdir. Ben yazımda Arap/Fars Emperyalizm’ine gönderme amaçlı kullandım.
(3) Eksantrizm: Yan duruş, tuhaflık, garabete yakın çelişkili olma amacında kullanılmıştır.
(4) Oryantalizm (Şarkiyatçılık): Batılı emperyalistlerin Doğu toplumlarını kafalarına göre tanımlama ve sömürgeleştirme bilimi (!)
(5) “İstiklal-i tam”cılık: Sözcük Büyük Kurucu ve kurtarıcı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün katkısıdır. Bütün toplumbilim ve siyasetbilim alanlarda " şartsız, şurtsuz tam bağımsız ülke" olarak kastedilmiştir.
(6) " Le’humanite" veya "beşeriyetçi”lik: İlki Batı, ikincisi ise Doğu düşünsel kavramda insancıllık (insanseverlik) anlamında kullanılmıştır.
(7) “Karolenj/marolenj Devir”: Batı toplumbilimsel tanımlamasında, feodal/dinsel toplum aşamasından, modern anlamda laik-ulus toplumsal sürece geçiş (evre), dönemselliğini ifade eden terimdir.
(8) Na/so : Nasyonel ve Sosyalizm, kısaltması anlamında nitelemedir.
(9) Öjen/i/k : Öjen, ilk kullanımı Eflatun’a kadar gitse de, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından ortaya atılmıştır.
Sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefedir.
’Eugenics’ Galton’un iyi tür anlamında eski Yunanca’dan ürettiği bir kelimedir. Nitekim, doğumların devlet tarafından kontrol edilmesi düşüncesini ilk ortaya atan ünlü Yunan filozofu Eflatun’dur. (Vikipedi)
(10) Asabiyet/sel Teori : "siyaset bilimci İbn-i Haldun’un Mukaddime adlı eserinde bahsettiği ssoyolojik teori.
Buna göre, devletlerin ayakta durabilmesi için kan bağına, kabileler ve soylar arası yakınlığa ihtiyaç vardır ve bu kan bağı, akrabalık olgusu, soy ilişkisi en güçlü olan devletler kolay kolay yıkılmazlar.
Ek Katkı:: bknz. Makyavelite ve Takkiyyelite
İbn-i Haldun’un getirdiği tanım, bunun dayanışma ruhunu desteklemesi ve bu tür bir yapıda koruma içgüdüsünün güçlü olmasıdır.
Diğer siyasetbilimciler ise bu teoriyi ayrıştırıcı, dışlayıcı bir olgu olarak görmüşlerdir. Bu bakış açısının kendi soyundan veya kabilesinden olmayanları dışlayarak var olan devletin yıkılma sürecini daha da hızlandıracağını söylemişlerdir." (Uludağ Sözlük)
(11) Şuubiyet/sel: "Emeviler ve Abbasiler döneminde Arap olmayan Müslümanlar arasında gelişen hareket.
Emeviler döneminde "mevali" adıyla anılan Arap olmayan Müslümanlar. Araplarla eşit sayılmıyordu.
Yönetimin bu tutumu İran ve Türk kökenli Müslümanları İslam’ın öngördüğü eşitliğin gerektirdiği hakları almak için mücadeleye yöneltti.
Böylece ortaya çıkan muhalefet hareketiolan Şuubiye, Emevilerin devrilerek Abbasilerin iktidara gelmesinde büyük rol oynadı. Abbasiler döneminde İranlılarla Türkmenlerin önemli haklar kazanmasından ve yönetim kademelerinde önemli görevler üstlenmelerinden sonra Şuubiye hareketi kültürel bir nitelik kazandı.
Özellikle İranlılar arasında süren hareket, eski İran kültürünün canlandırılmasında ve Farsça’nın edebiyat dili olarak gelişmesinde etkili oldu. nbdsambmabcma" (Vikipedi)
YORUMLAR
Umut bey kardeşim nereyi anladın, nereyi anlamadın, anlaşılmıyor...
Yazınızdaki kaba ve dezentelektüel ifadeleri azaltmışsınız, buna iletişim adına olumlu diyebiliyorum.
Şimdi ben söyle okudum, böyle biliyorum demekte gösteriş olabilir; o nedenle hani diyemiyorum?
Ayıp olmasın ama epey bir okumuşluğumuz hem diploma(tik) ve hem de münevverane anlamda vardır.
Sen açık açık sor ben daha açık ve anlaşılır anlatayım, esenlikle...
Ha ! Kürt filan da değilim, etnik özrüm ve mazeretim de yok yani !...
Göktürkmen tarafından 11/22/2016 5:16:44 PM zamanında düzenlenmiştir.
kimsin la sen bunları yazan..... bana göre sen ya kürt soyu yahut bizi bölmek isteyen dış güçlerin ajanısın ve bu yazı sen bunarın hangisinde olsan bile bir alıntı , ön görü, ve yalan yazıdır
Ancak şu doğrudur ki Türk ulusu Dünyaya yine ve en güçü biçimde hakim olacaktır (Gerçek)
Hadi şimdi kendi kötülüğünüz ve karanlığınızda kaybolun.
Göktürkmen
Bir de öneri; eleştiri, polemik konusuna lügat-idraki bakmanız gerekiyor.
"...Türk ulusu Dünyaya yine ve en güçü biçimde hakim olacaktır (Gerçek)..."
Not: Eğer bu yazıyı okuduktan sonra , bu cümleyi yazabiliyorsanız, okuma ve anlama ve çıkarsama dizgenize bir daha bakın diyebilirim.
yorum birakabilme acizi, cok sevgili bibi'ye makalenin meali;
"Hey ! Batı’nın "Humanite" ve Doğu’nun "Beşeriyetçiliği" orada mısın ?
Sen emperyal maskeli ve ikiden bire, aynı amaca odaklanmış istismarcı bir sahtesin"
1-Bati'nin maskesi;
teoride mukemmel isleyen, pratikte mukemmel uyumu ve islevi imkansiz olan akilli(!) insanseverlik...
*islevi imkansizdir. (cunku her milletin bir gecmis tarihi, kulturu, bu kulture bagli olan inanci-orfu-adeti-gelenegi-gorenegi-soz konusudur. bunlar kaybedilmeye yuz tuttugu takdirde ic huzursuzluk kacinilmazdir ve bunlar yine kaybedildigi takdirde, o milletin varligi suphelidir, tartisilirdir.)
2-Dogu'nun maskesi;
pratikte mukemmel isleyen(!), teoride mukemmel algilanip, kavranmasi imkansiz olan hayal...
*islevi imkansizdir. (Cunku Turkiye ve Turk halki, siyasal islamin kokune bagli bir ulke ve toplum olma hayalinde ve arzusunda degildir + bir arap kavmide degildir.)
3-iki'den bir'e,
yani ulkem uzerinde, ayni amaca odaklanan, batinin henuz doguramadigi, dogunun henuz batiramadigi hayaller silsilesi..!
tum bu cumlelerim baglaminda;
ya "kan" ile alinmis topraklar?
biz, acaba unutmak uzere miyiz gecmisi ve tarihimizi?
bagimsizligin ancak "kan" ile alindiginda, -Tam Bagimsizlik- (-Turkiye- oldugunu...)
ve bu emaneti koruyamadigimiz takdirde, sonumuzun slav ulkelerine, bir Sirbistan'a, ya da bir Irak'a hatta ve hatta Israil 'e benzeyecegini..
unutmak uzere miyiz?
bu ulke modellerine benzemeyecegimizin garantisini kim verebilir bu Turk halkina?
"Tam bir bagimsizlik, Egemenlik ve Guvenlik..."
bizim algilamakta, kavramlandirmakta ve anlamakta gucluk cektigimiz nokta iste bu nokta.
madem elimizden hic birsey gelmiyor, o zaman copcu Murtaza amcanin sozlerine kulak verelim. belki onun demek istedigine dair kafa yorariz kimbilir.
"gercek acitici bir acidir, recel degildir" demis ya.
ne kadar da dogru soylemis.
tatli tatli yenmemisti tarihimizde..!!
(kim oldugumun mealinide isterseniz eger sevgili bibi, ben makalenin dolayisi ile Ulkemin avukatiyim)
ya da anlamadiginiz makaleye neden yorum birakyorsunuz kuzum? karga-bulbul-saksagan misali..............
sayin Gokturkmen,
kaleminize kuvvet efendim.
saygimlasiniz.
Hiç alakası yok, sadece teorik dizge ile yazılmış uçuk Batı sosyalize özenti/taklit yazı değil, içeriğinde anlatmak istediklerim .
Yani sadece Doğu'da ve doğu toplumsallığa ait olmakla kalmıyor anlatmayı amaçladığım şeyler.
Batı'da da etniler, cemaatlar, mezhepler var çünkü. Orta vadeli diye aşağıladığınız, o ulusal (veya uluslaşma) sorununu aşıp, aşmamak, tarafımdan; tam bağımsız ve antiemperyal temelli ulus toplumbilimselliğe erebilmenin asıl belirleyeni olarak düşünüldü...
Çin'e ve Rusya'ya bakın, hala mı anlamadınız ?! Küba ve Güney Amerika solu bile bile Peronizm'e döndü...
:)
Demek siz o kadar umutsuz vak'asınız ki, o zaman şunu önerebiliceğim: Maskeli Sosyalizm kullanıyorsunuz, aslında herhangi bir farklı mezhep, cemat veya etniden gelmeyi gizleme kompleksi olabilir !
Kuvvetle muhtemel böyle olabileceğini sanıyorum. Bunca Türk uluslaşması öznelinde, ulus aşağılayacılığınız, mutlaka Humanizmi Globalizm, uluslaşma evresini de etnik yapılarla ördüğünüz bir "halkların kardeşliği" masalımsısı ile kargaşa ederek, açıklamaya çalışma yanlışınızdan kaynaklanıyor olabilir Mr. "only you"
Bu yaptığınız olsa olsa Sosyalizm değil, liboş ve dönek Soros solculuğu olabilir...
Yorum katkınız için üslup harici teşekkürler tekrar...
Göktürkmen tarafından 9/27/2009 12:20:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
uzun uzadıya okudum yazınızı ve diyebilirim ki üzgünüm ama tutarlılık gibi bir kaygınız yok. dahası bir fikri enine boyuna tartışamk gibi bir kaygınızda yok.
oryantalizm ve alt okumalarını bildiğinbii görünce past kolonyal eleştirilere yaslandığınızı gördüm. öte yandan ulus gibi orta emperyal dönem aldatmacasına kaptırmış olduğunuzu hayretele izledim. nitekim eminim bilidğiniz şeylerdir ama kavrama ve lügatçe ye boğmaktansa meramınızı daha derli toplu anlatmaya çabalamanızı beklerdim. çünkü aşağıladığınız anlamı ile entellektüelin vicdanı da misayonuda bulduğu gerçekleri kristalize etmektir. soyut düşüncenin görevide basit kavramlarla çözülmeyen için kavramlara başvurmaktır yoksa gerçekliği perdelemek için değil..
kısacası aforizmadan sezilen bunlardan başka birşey değil..
:) Aşağıda açıklama ve/dipnot kısımları var. Eğer, onları okuduğunuzda da anlamamışsanız (ki öyle görünüyor.) buradan sormak istediğinizi ya da anlamadığınız yerleri (yazarak) sorup, öğrenebilirsiniz.
Ben öğrenmek isteyene, bilgimizi karşılıklı paylaşmak anlamında açıklamalar yapmaktan mutluluk duyarım.
Teşekkürler.
Göktürkmen tarafından 10/26/2008 8:33:49 AM zamanında düzenlenmiştir.
Marijinalitesi çok yüksek bir mavi ışıktı yazınız; nurunun içinde Oğuz Kağan gibi Göktürkmen'ler doğuran.KUTLARIM SEVGİLi YAZAR KALEMİNİZ DAİM OLSUN; KALPLERE UMUT DOĞSUN...
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 7:23:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Umut ÖZİĞNECİ
Göktürkmen
Şimdi ben söyle okudum, böyle biliyorum demekte gösteriş olabilir; o nedenle hani?
Ayıp olmasın ama epey bir okumuşluğumuz hem diploma(tik) ve hem de münevverane anlamda vardır.
Sen açık açık sor ben daha açık ve anlaşılır anlatayım, esenlikle...