- 449 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
' BOSTANCI TÜNELİ ' (1)
Bostancı’dan Kartal’a E5’e paralel yan yoldan geçerken kendimi;buram,buram nostalji ko-
kan bir tünelle karşı karşıya buldum..Çoğumuzun adını bile bilmediği;Türkiyenin en uzun ilk
karayolu tüneli,beni gizemle tutup;yarım asrı geçen bir zaman diliminin ötesine bıraktı..
Altı aylık küçük bir bebekken geldiğim; ’Hayallerimin Şehri İstanbula Olan Sevdam’adeta
depreşti..Biçareyi;nedenini açıklayamadığım,buruk bir duygu,adeta teslim aldı..
Rahmetli Annemle,ilkokulun hemen öncesi;İstanbul-Samsun arası,Sirkeci Garının yan duvarlarından,Gülhaneye kadar uzunca sıralanan,burunlu otobüslerle yaptığımız seyyahatleri,özlemle hatırladım..
Sarayburnu’ndan;oluşan kuyruklarla,sabırla bekleyerek gemiyle Hareme geçtiğimiz yolculuklar ve vapurun üst katında içilen çay eşliğinde,güzel İstanbulu doya,doya temaşa edip,ciğerlerimize doldurduğumuz o günler bir siyah-beyaz filim şeridi gibi geldi geçti gözlerimin önünden..
Bu günde Sirkeci-Harem arası araba vapuru çalışsa da;o gün bir başka haz veriyurdu insana bu yolculuklar..Boğaz sadece vapurla aşılabiliniyordu o günlerde...Tarihi Yarımada
asaletiyle daha gür bir şeyler fısıldıyordu insanlara...Kız Kuleli siluet daha görkemliydi sanki..Farkedilen küçük,küçük cami ve minarelerle..
O zaman İstanbul-Samsun arası iki etaptan oluşmaktaydı..Birinci bölüm;İstanbul-Ankara güzergahı yol;diğer tarafa nazaran biraz düzgün olduğundan bir günün takriben üç çeyreği kadar bir zaman diliminde ulaşılabiliyordu menzile..Etlik tarflarında
bulunduğunu sandığım otobüs terminalinde,Başkent Ankara yolcuları araçtan inerler,
eğer Samsuna yolcu varsa onlar da otobüse binerler; şöförler bir müddet dinlendikten sonra,zorlu Elmadağ aşılarak ikinci etapla Samsuna ulaşılırdı..
Bu bölüm bir güne yakın sürer,en güzel anılarda;gündüz yada gece hangi saatlerde olursa olsun,Çorumda verilen Leblebi Molalarında yaşanırdı..Bir çocuk olarakta;Elmadağı tırmanırken veya inerken,karşıdan gelebilecek her hangi bir araçla kafa,kafaya çarpışma riski beni bir hayli etkilerdi;bu,sanırım o yıllarda yaşanmış olan ölümlü bir trafik kazasının anlatılan hikayesinin iç dünyama yansımasıydı...Kısaca birbuçuk günden biraz fazla,ama iki günden az,bir zaman diliminde ancak ulaşılabilinirdi; İstanbul’dan, Samsuna..
Genelde bu yolculukların beni büyüleyen yanı;Samsundan gelişte,Gebzeyi geçtikten sonra;
’Bostancı Tüneli’ni görmek için;pür-dikkat kesilip,o gizemli dehlize girmeyi merak ve heyecanla beklememdi.İstanbul çıkışlarında da heyecanım daha Sirkeci’den otobüs hareket etmeden çok daha önce başlardı..
Hele tünelin içinde karşıdan bir araba,farlarını yakmış geliyorsa;sevinçten yerimde
duramazdım.Belki bin kilometreye yaklaşan,neredeyse iki günlük koca yolda,böyle
bir eserin olmaması,benim ilgimi normalin üzerinde çekerdi..
Rahmetli Babamdan;toprağı bol olsun,Mıgırdıç Ustayla birlikte yürüttükleri,
Oto Elektrik Dükkanındaki iş ortakları, başta,Ülker Kardeşler ve İstanbulun hatırı
sayılır müteahhitleri müşterileri olduğundan,bu nadide eserin önemini;rahmetli
amcama zaman,zaman sitayişle anlatırken dinlemiştim..Ortağı Mığırdıç Usta ile birlikte
tünel bittiğinde,müteahhidin verdiği yemeğe nasıl katıldıklarını aile meclisinde anneme ve
amcamın hanımı,rahmetli yengeme,ilgiyle çok anlatmıştı..
Sonradan merakla öğrendim ki;bu tünel,Rahmetli Menderesin: ’Türkiye’yi İmar Yolunda’
başlattığı hamlenin ilk eserlerindenmiş..’Türkiyenin ilk en uzun Karayolu Tüneli..’
Uzunluğu 260 metre civarında,tamamen Türk Mühendis ve İşçilerinin katkılarıyla yapılmış bir yapı..Daha sonra yapılacak büyük eserlerin atası,Ülkemizin,Cumhuriyet Dönemi İmar
Tarihinde;kilometre taşı sayılacak nadide bir obje..Tamamlama tarihi,1957 yılının ilk ayları..
Rahmetli dedemin etkisi olsa gerek,babam da rahmetli Menderesin yaptıklarını hararet-
le takdir edenlerdendi...
On yıl gibi kısa bir sürede Türkiyeyi taşıdığıi nokta,her zaman,tarafsız gözlemcilerce,
daima övgüyle anılacaklardandır....
Cumhuriyet Döneminde;1950-1960 arası,herdaim altın harflerle yazılacaktır tarih sayfalarımıza,bilim insanlarınca..
Sanıyorum ki,çocukluğumunun utulmaz gizemli delhizi,hayran olduğum bir şahsiyetin,ölümsüz eseri ile bütünleşince,ruh dünyamda büyük fırtınalar kopardı...
Beni;kendimi yavaş,yavaş tanımaya çalıştığım o güzel günlere,yine o tünelden;alıp, götürüp bıraktı..
Zaman,zaman yazmaya çalıştığım,şiirlerimde de vurgulamaya çalıştığım ’Bostancı Tüneli’
iç dünyama ne kadar nüfüz etmiş ki;beni bu satırları ifade etmeye adeta zorladı..
Adnan Menderes,Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu..Bu Memleketin yetiştirdiği
üç değerli devlet adamı..
Ne kadar acı değil mi? Ülkenin imarı için durmadan,dinlenmeden gece-gündüz aşkla şevkle çalışacaksın..
Eserlerinin atası sayılabilecek bir tünelin,hemen karşısısındaki adalarda;birinde yargılanacak,birinde de idamla infaz edileceksin....
Ah! Yassıada,ah! İmralı...’BOSTANCI TÜNELİ’nin hemen karşısında...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.