- 651 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UÇURTMALAR DA GİDER Mİ CENNETE?
Özgürlüğün adı mıydı uçurtmalar?Bir ucu yeryüzüne tutunmuşken başını gökyüzüne doğru yükselten bir kuştu sanki.Çocukların kuş olup uçma hayalinin gerçekleşmesiydi.Rüzgarı da alıp yanına sanki sonsuza yükselecekmiş gibi gayretle uçandı.Ama en önemlisiyse umuttu uçurtma."Uçurtmalar kadar özgür..." diye başlayan cümlelerin öznesiydi onlar.
Sarı,kırmızı,mavi,yeşil,mor,beyaz,pembe... her renkte... Bir,iki,üç,dört... sayılamayacak kadar çok.Hangi renksin bugün?Güneş gibi mutluluktan parıl parıl parıldıyor mu yüzün?Al bir sarı uçurtma. Boş kalmasın bu gökyüzü sal uçurtmanı uzansın güneşe.
Üzdüler mi seni?Al bir siyah uçurtma akıt gözyaşlarını her şeyi unutup en güzel gülümsemeni yüzüne yerleştirebilmek için sal sonra onu gökyüzüne.O yükseldikçe hüznün de yükselsin onunla birlikte.
İşte buydu uçurtma.üzüntülerimizin tesellisi,mutluluğumuzun paylaşımcısı,çocukluğumuzun hayalleri...
Bugün özel bir gündü ilçede.her yıl düzenlenen uçurtma şenliğinin başlamasına artık saatler kalmışken her evde mutlu bir telaş vardı.Yerler çıtalar,ipler,ciltler,makas ve bantlarla doluydu.Evin büyükleri uçurtmaları yapmaya çalışırken minikler de büyük bir sevinç ve sabırsızlıkla izliyorlardı anne ve babalarını.Öyle ya birkaç saat sonra o güzelim uçurtmalar onların elinden uçacaktı gökyüzünün sonsuz maviliğine...
Umutların evinde de aynı telaş var bugün.Umut’un babası Selami salonun ortasına oturmuş elindeki uçurtmayı bitirmeye çalışıyordu.Alnındaki terleri silmek ve biraz soluklanmak için ara verdiğinde Umut’un "Ama baba..." itirazıyla oğluna doğru döndü. "Daha bitmedi niye bırakıyorsun?" "Dur be oğlum yoruldum biraz dinleneyim devam edeceğim.Bitireceğim merak etme sen.Hem bugünkü en güzel uçurtma seninki olacak."Selami beyin söyledikleri yüzünde güller açtırmıştı Umut’un."Hadi o zaman sen annenden bir bardak su iste benim için sonra devam edelim." Umut yerinden fırladığı gibi koşa koşa mutfağa gitti.Annesi Melike bugün şenlikte olacak piknik için pasta ve böreklerle uğraşıyordu.Suyu alıp aynı hızla odaya geri döndü.Suyu içen Selami biraz da dinlenince uçurtmaya kaldığı yerden devam etmişti.Bir saat sonra Umut’un uçurtması hazırdı.Uçurtmasını sonunda eline alan Umutsa sevinçten odanın içinde dört dönüyordu.
-Hadi bakalım,dedi Selami.Annen üzerini değiştirsin de çıkalım yavaş yavaş.Geç kalırsak Uçurtma Tepesi’ndeki her zamanki yerimize oturamayız.Uçurtma Tepesi sözünü duyan Umut annesinin yanına koşmuştu.Selami "Çocukluk..." diye düşündü.En güzel zamanlardı çocukluk yılları.Derdin ne demek olduğunun bilinmediği o nadide zamanlardı. Selami de yerdeki kağıt ve ip parçalarını topladıktan sonra hazırlandı. Çok geçmeden çıktılar evden.Umut önden uçurtmasıyla birlikte koşarken;Melike ve Selami de arkadan ellerindeki sepetlerle onu takip ediyorlardı.Uçurtma Tepesi’ne geldiklerinde daha çok kimsenin gelmediğini görüp sevindiler.Bu her zamanki yerlerine yerlerine oturabilecekleri anlamına geliyordu.Melike yanında getirdikleri sofraları yere serip yiyecekleri üzerine dizdi.Tepe yavaş yavaş dolmaya başlamıştı artık.her gelen önce güzel bir yer bulup sofrasını seriyor sonra da uçurtmaları yarışma için hazırlıyordu.Umut ve Selami uçurtmaları uçmaya hazır olacak şekilde bekliyorlardı.Artık sadece kaymakamın işaretini bekliyorlardı.Kaymakam işaret verdikten sonra her uçurtma gökyüzüne salınacak ve renk cümbüşü başlayacaktı.Nihayet bekledikleri an gelmişti.Kaymakam elindeki işaret fişeğini yakmış; şenliği ve yarışmayı başlatmıştı.En uzun süre gökyüzünde kalan uçurtma bu senenin şampiyonu olacaktı.Geçen yılki mağlubiyetin ardından bu sene hırslanmıştı Umut.Kararlıydı; Bu kez ne olursa olsun bu senenin şampiyonu o olmalıydı.Gökyüzünde yavaş yavaş yükselen uçurtmasını izledi gururlu gözlerle.Babası dediğini yapmıştı.Bu seneki şenliğin en güzel uçurtması kendisinindi.Kırmızı,mavi ve yeşille kaplı olan uçurtması upuzun kuyruğuyla nazlı nazlı salınıyordu semada.
Aradan geçen iki saatten sonra altı uçurtma düşmüştü yere ve yarışma hala ilk anki heyecanıyla devam ediyordu.Selami Umut’u tepede bırakıp aşağıya doğru inerken duyduğu çığlıkla birlikte gerisin geriye döndü.Umut yere düşmüş ağzından ve burnundan kan geliyordu.
-Umut! diye bağırarak yanına koştu oğlunun.Umut’un yanına geldiğinde oğlunun başını avuçlarının içine aldı.Gözleri açıktı Umut’un lakin bakıyor ama göremiyor gibi bira hali vardı.Gözlerini gökyüzünde bir noktaya dikmiş oraya bakıyordu.Umut’un baktığı tarafa çevirdi bakışlarını Selami.Uçurtmasına bakıyordu Umut.Uçurtmanın ipi Umut’un elinden kurtulunca özgürlüğe açmıştı kollarını ve gittikçe uzaklaşıyordu Uçurtma Tepesi’nden.Neden sonra belirli belirsiz bir "baba" sözü duyup Umut’ a döndüğünde oğlunun gözlerindeki yaşları gördü.
Umut ağzından ve burnundan gelen kanlara rağmen konuşmaya çalışıyordu.
-Umut,oğlum...,dedi Selami.
-Baba... Uçurtmam...uçurtmam gitti.
-Yine yaparım ben sana oğlum merak etme sen.Hem daha büyüğünü daha uzun kuyruklu olanını yaparım.Söz veriyorum.
Hemen ardından Umut’u kucakladığı gibi tepeden aşağıya var gücüyle koşmaya başladı Selami.Hem koşuyor hem de "Yardım edin!"diye bağırıyordu.Şenlikte hazır bekleyen sağlık görevlileri Umut’u babasının kucağından alıp ilk müdahale için ambulansa bindirmişlerdi.Ciğerparesini sağlık görevlilerine teslim ettikten sonra olduğu yere çöküverdi dünya üzerine yıkılmışçasına.Hayatı boyunca ağladığı anlar nadirdi Selami’nin ama bugün hiçbir şeye aldırmadan hıçkıra hıçkıra ağladı.Az bir zaman sonra "Selami" diye bir ses duydu ardından ve ardına döndü yavaşça.Melike yanında kendine destek olan iki kadınla birlikte karşısında zar zor ayakta duruyordu daha doğrusu durmaya çalışıyordu.
-Selami ne oldu Umut’a, ne oldu yavrumuza?
-Bilmiyorum Melike.Arkamı dönmüştüm bir ara ,sonra çığlıkları duyup gerisin geriye döndüm.Yerde kanlar içindeydi.Alıp buraya getirdim hemen.Doktor ambulansta Umut’un yanında.Dua edelim de hayırlı haberler versinler.
Yarım saati aşkın zorlu bir bekleyişin ardından Doktor çıkmıştı ambulanstan.Nefeslerini tutup koştular doktorun yanına.Gözlerinin içine bakıyorlardı doktorun.O gözlerde görecekleri ufacık bir umut ışığı için nelerini vermezlerdi ki şimdi.
-Umut nasıl doktor bey.Nesi var yavrumuzun? dedi Selami
-Umut’un durumu burada halledilebilecek bir şey değil.burada yalnızca kanamayı durdurabildik.Çok fazla kan kaybetmiş durumda.Daha geniş çaplı testler için hastaneye götürülmeli o yüzden.Fazla vakit kaybetmemeliyiz.Arkadan takip edersiniz bizi olur mu?
-Olur doktor,olur...
Selami arkadaşından ödünç aldığı arabayla takip etti ambulansı.hayatında binlerce kez ambulans görmüştü.Nice hayatlar taşınmıştı bu ambulanslarda.Ama hiçbir zaman tahmin etmezdi can parçasının hayatını bu ambulanslara emanet edeceğini.
Belki yüzlerce kez kat etmişti ilçenin hastanesine giden yolu ama hiçbir zaman bu kadar uzamamıştı gözünde yollar.Yarım saatlik bir yolculuğun ardından vardılar hastaneye.Hastaneye girince Umut’u ilk müdahale için acil odasına aldılar.İçeri girmelerine izin vermemişlerdi.Zorlu bir bekleyiş başlattılar acil kapısında. Dakikalar sonra bir doktor çıktı kapıdan.Etrafa göz gezdirip Selami ve Melike’de kilitledi bakışlarını.Doktorun yaklaşmasına fırsat vermeden bir soluğu doktorun yanında aldılar.Melike perişan durumdaydı.Konuşacak hal takat kalmamıştı saatlerdir endişe içinde beklemekten.Selami başladı söze içindeki bütün korku ve endişeyle.
-Doktor, dedi. Nesi var yavrumuzun?
-Bunu nasıl söylemeliyim bilmiyorum ama oğlunuz lösemi hastası bilinen adıyla kan kanseri.Ve öngörülemeyen bir şekilde çok çabuk ilerlemiş ve neredeyse bütün iç organlara sıçramış durumda.Tıbbın yettiği yere kadar elimizden geleni yapacağız ancak kurtulma şansı çok az.Kendinizi her an her şeyin olabileceğine hazırlamanızı tavsiye ederim.Çok üzgünüm.
Doktorun sözü yerle bir etmişti aileyi.Umut onların hayat ışığı,mutluluk kaynağıydı.Dalları kırılmıştı.Hayat ışıkları sönmüştü sanki.Zaten ayakta zar zor duran Melike duyduklarının ağırlığına daha fazla dayanamamış ve yığılmıştı olduğu yere.Umut’un ardından Melike’yi de aldılar acil odasına. Melike’yi acilde bırakıp doktorun yanına çıktı.Umut’u görüp görüp göremeyeceğini sordu.Sadece on dakikalığına izin verdi doktor.Yoğun bakıma alınan Umut’un yanına girerken üzerine yeşil önlük,başına bere ve ayaklarına da galoş verdiler.Bir anlığına baktı üzerindekilere ve Umut’un bunlardan ne kadar çok korktuğunu hatırladı.Ve düşündü sonra o bembeyaz yatakta hiçbir şeyden haberi olmadan yatan Umut korkar mıydı acaba yine?
Odaya girince yavaşça yaklaştı Umut’un yattığı yatağa.Büyük bir yatakta vücudu her an yatağın içinde kaybolacakmış gibi duruyordu Umut.Zaten beyaz olan yüzü iyice beyazlamıştı.Umut’un ellerini aldı avuçlarına.Sıkı sıkıya tuttu.Sahi sımsıkı tutsa onu ellerinden tutabilir miydi onu hayatta.Ölümden kaçılabilir miydi sahiden de?Daldığı düşüncelerinden omzuna dokunan bir elle uyandı.
-Vaktiniz doldu beyefendi,artık çıkmanız gerekiyor
İtiraz etmek,biraz daha kalmak istedi Umut’un yanında.Belik izin verir biraz daha kalmama diyerek oyalanmaya çalıştı lakin hemşire isteğini bir kez daha tekrarlayınca isteksizce yöneltti adımlarını kapıya.
Birkaç saat sonra uyanmıştı Melike.Sakinleştiricinin etkisiyle boş boş bakıyordu etrafa.Doktor yapılacak bir şey olmadığını, evlerine gitmeleri gerektiğini söylese de Melike gitmemekte kararlıydı."Yavrumu burada tek başına bırakmam." diyor başka bir şey söylemiyordu.
"Umut uyuyor zaten." demeleri bile fayda etmiyordu.En sonunda Selami eve gidip hem ödünç aldığı arabayı teslim etmeye hem de ertesi gün gerekli eşyalarla birlikte geri dönmeye karar verdi.Ertesi gün hastaneye döndüğünde Melike’den Umut’un uyandığı müjdesini aldı.Umut uyandığından beri babasını bekliyordu.Koşar adım yoğun bakıma gitti.Kapıya geldiğinde içeri almadılar Selami’yi.Umut’un yatağının başında iki üç doktor vardı ve Umut’a kalp masajı yapıyorlardı.
-Hayır,dedi.Hayır Umut.Son bir kez daha gör babanı.Uçurtmanı getireceğim sana.Hadi oğlum dayan biraz daha.
Kendi kendine konuşurken "Geri geldi." sözleriyle açtı gözlerini.Camdan görebildiği kadarıyla Umut’un kalp atışları geri dönmüştü.Buruk bir sevinç hissetti yüreğinde.Umut geri dönmüştü hayata ama her an gitme ihtimaliyle birlikte.İhtimaller altında eziliyordu şimdi Selami.Umut belki sonsuza kadar terk edecekti onları.Sözünü tutmalıydı şimdi.Uçurtmasını getirmeliyi Umut’a.
Koşar adım uzaklaştı hastaneden.Çıta,ip,kağıt ne gerekiyorsa alıp hastanenin bahçesinde uçurtmayı yapmaya koyuldu.Gözlerinden ardı ardına yaşlar yuvarlanıyordu."Dayan Umut,dayan oğlum,uçurtmanı getireceğim sana.Tam istediğin gibi.Kocaman bir uçurtma ve upuzun bir kuyruğu olacak.ve öyle sıkı tutacağız ki onu gitmeyecek bir daha.Sen de gitme ne olursun."Dört saatin ardından uçurtma bütün mükemmelliğiyle ellerindeydi.Koşturarak geri döndü hastaneye.Doktorun odasına girdi nefes nefese.
-Doktor,dedi.Son kez izin ver oğlumu görmeme.Ona uçurtma sözü verdim.Onu bekliyor doktor,uçurtmasını bekliyor.Onu görsün,hissetsin; uyanacak biliyorum.Onu son kez mutlu etmeme izin ver ne olur.
İtiraz edememiş ne de "evet" diyebilmişti doktor.Karşısında her an yıkılacakmış gibi duran babaya ve elindeki uçurtmaya takıldı bakışları.Kendi oğluna hiç uçurtma yapmadığı geldi aklına.Hüzünlendi bir an.Karşısındaki şu baba kadar olamadığını düşündü.Onun evlat acısını hissetti ve "Tamam" diyebildi nihayetinde.
Yeşil önlüğü,boneyi ve galoşları giyip uçurtmayla birlikte içeri girdi Selami.Kapıdaki hemşirenin itirazları doktorun sözleriyle yarıda kesilmişti:
-Bırakın,dedi.Bu oğlunu son görüşü olabilir.
Elindeki uçurtmayla yavaşça yaklaştı yatağa."Umut" diyerek hafifçe seslendi.
-Oğlum ben geldim.Söz verdiğim uçurtmayı getirdim sana.Uçurtman seni bekliyor hadi aç gözlerini.Umut’um, can parçam... Kırma dallarımı,bırakma bizi sensiz. Rabbim emanetini geri istiyor biliyorum lakin son kez o bakışlarını görmek,"baba" deyişini duymak istiyorum.Ellerini Umut’un üzerine uzatmış; başını yatağa bastırmış halde hıçkıra hıçkıra ağladı."Erkekler ağlamaz" klişelerine rağmen doya doya ağladı.Elinde hissettiği dokunuşla kaldırdı başını.Umut gözlerini açmış ,ellerini babasının ellerinin üzerine koymuş; babasına bakıyordu.Elinin tersiyle sildi gözyaşlarını ve olabilecek en güzel gülümsemesine yerleştirip yüzünü döndü oğluna.
-Umut,uyanmışsın.Nasıl hissediyorsun?Ağrıyor mu bir yerin?
-Uçurtma nerede baba?
-Burada oğlum...Bak işte yapacağım demiştim sana.Hem sen iyileş çıkalım buradan beraber uçurmaya gideceğiz onu.
-Ben gelemem baba.
-Nasıl gelemezsin Umut?Nereye gelemezsin?
-Bir rüya gördüm baba.Biri çağırıyordu beni.Orası çok güzeldi.Çok mutlu oldum orayı gördüğümde ama üzüldüm aynı zamanda.Uçurtmam yoktu orada.UÇURTMALAR DA CENNETE GİDER Mİ BABA? Uçurtmamı da götürmek istiyorum ben.
-Gider Umut uçurtmalar da cennete gider.İşte al uçurtmanı da yanına,diyerek yatakta Umut’un yanına koydu uçurtmayı.Birkaç dakikanın ardından Umut fersiz bakışlarını boşlukta bir noktaya sabitledi ve derin bir nefes alıp verdi son nefesini.Monitörde görülen düz çizgiyle birlikte içeri koşan doktorların müdahaleleri bile fayda vermemişti bu kez.Umut emaneti Rahman olan Allah’ teslim etmiş ve cennete doğru yola çıkmıştı.Bir eli hala uçurtmasını kavramış bir haldeydi.Zorla ayırdılar onu uçurtmasından.
Aynı gün içerisinde Umut’un cenazesi hastaneden alınmış ve ilçeye getirilmişti.Gözyaşları içerisinde toprağa verdiler Umut’u. Selami elinde uçurtmayla birlikte durdu mezarın başında.Mezarın kapatılmasıyla birlikte yavaş yavaş uzaklaştı diğer insanlar.Selami ve birkaç yakın akrabadan başka kimse kalmamıştı mezarlıkta.Uçurtmanın kuyruğunu açıp mezarlığın tepesine doğru yöneldi Selami.Oradaki hiçkimse anlamamıştı onun ne yapmak istediğini.
-Uçurtmalar da cennete gider Umut ve seni uçurtmasız bırakmayacağım.
Ve ipini bıraktı uçurtmanın.Uçurtma özgürlüğe açtı kanatlarını ve kayboldu sonra gökyüzünde.Kim bilir belki de cennette Umut’a kavuşmuştu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.