FANUS
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir evim olsun, bir arabam olsun, bir kedim olsun bir de bir fincan kahvem olsun… (Hadi yüzsüzlük yapıp istemişken kahvenin yanına bir bardak da nane likörü isteyelim…)
Neyine güvenerek istiyorsun bunları diye sorarlar adama değil mi… Baktım ki sormuyor kimse bana, bari ben sorayım dedim kendi kendime… İsteyemem doğru, haklısınız… Sonuçta, ekmeğin aslanın midesine indiği bu vakitte, daha mesleğini eline alamamış, baba parası yiyen, öğrenci bir kızım ben… (Bu da Küçük Emrah gibi oldu be…)
Neyse, öyle ya da böyle bir fırsat çıktı karşımıza diyelim.(Bir peri gelip, “dile benden ne dilersen” dedi de diyebiliriz…) Ve yine diyelim ki ben, bütün insanlığa ve ülkeme olan duyarsızlığımla bütün yaşananları bir kenara itip, isteklerimi yazının başındakilerden yana kullandım. Ama bizim peri (baktı ki ben yüzsüzüm) çok akıllı çıktı, hemen pazarlığa girişti. Ve:
—Yokkk, sadece bir dilek hakkın var, dedi.
Şimdi gel de işin içinden çık bakalım kolaysa. (Tamam, panik yok, hallederiz şimdi) Öncelikle arabayı çıkaralım aradan.(Zaten ben yürümeyi çok severim, hem sağlıklı hem de sakinleştirici…) Hem trafik sıkışıklığı, yolların bozukluğu derken (bir de canavarı var tabi) delirmeden hayatta kalmak çok zor…
Gelelim kediye, zaten periden kedi istendiği nerede görülmüş ki. Koskoca peri elinde sihirli değneği ile kalkıp o kadar insan içinden beni arayıp bulmuş, ne dilersen dile benden demiş (Alaaddin’in sihirli lambasındaki cin miydi yoksa o? Neyse çaktırmayalım…) şu benim dilediğim dileğe bak: KEDİ… Gel de perinin yerinde olup delirme yani… Neyse tamam kediden de vazgeçtim.
Kahveden vazgeçmek benim gibi bir kahve hastası için çok zor olsa da onu da koydum bir kenara.(Ayıptır söylemesi, kalk da kendi kahveni kendin yap, derler adama değil mi ama…)
Sonuçta kaldık mı “bir evim olsun” isteğine… (Sonunda anlaştık anlayacağınız periyle) Şimdi geliyor işte ikinci soru, (bu arada perinin benden sıkılmış gibi bir hali var)
—Nasıl olsun peki ev?
Peri de alacağı cevaptan korkarak sordu aslına bakarsanız bu soruyu ama yapacak bir şey yok artık, sormuş bulundu bir kere…
Hıımmmm, nasıl olsun acaba evim, düşünmek lazım iyice bu konuda. (Peri artık pes etti, karşımdaki sandalyeye çöktü ve benim cevabımı bekliyor…)
***Bahçesi olmalı kendisine ait öncelikle (bırakın çiçekleri ot bile göremediğimiz, taşlarla kaplı şehirlerde yaşayan biri olarak gayet normal bir istekte bulundum bence)
***Yatay bir alana yayılmalı bir de evim (hani şu yaşadığımız evler gibi dikey yönünde değil de yatay yönde olmalı) gökyüzüne değil de yeryüzüne yakın olmalıyım, ayaklarım yere daha sağlam basmalı anlayacağın (o zaman belki inebilirim pembe bulutlardan)
***Kendisine biçimsizliği ilke edinmiş değil de, işini adam gibi yapan bir mimarın elinden çıkmalı ev… (Sipariş gibi oldu bu da…)
***Evden dışarıya kafamı uzattığımda buz gibi soğuk beton yığınları yerine gökyüzündeki yıldızları görmeliyim bir anda… (olmaz olmaz demeyin, olur mu olur…)
***Avantayla iş kapmış, malzemeden çalarak kendisine servet edinmiş bir mühendisle de çalışmazsan ayrıca sevinirim… (sonuçta evi tam istiyorum, malzemeler eksiksiz olmalı…)
***Kendime bir yuva yarattığım bu evde –evimi ne zaman yıkmaya gelecekler- korkusuyla yaşamamalıyım, ev tapusunun verdiği güveni her zaman hissetmeliyim. (Olmuşken elektrik ve suyu da kaçak olmasın…)
***Evimi inşa ettiğin yer, bir tarım arazisi ya da denizin burnuna kadar girmiş bir kayanın üzeri olmasın sakın. (sanayi alanının ya da ormanlık bir alanın yerleşim yerine çevrilmiş hali de olmazsa ayrıca memnun olurum.)
***Son olarak da duvarları taştan değil de camdan olmalı, tıpkı bir fanusun içinde yaşıyormuşçasına… (ama duvarları cam yapalım dediysek öyle gelen geçen de bakmasın içeriye…) (Biraz işin suyunu mu çıkardım ne?)
Bir daha düşündüm de peri, ben hepsinden vazgeçtim bunların… Sen en iyisi şu çarpık kentleşmeye engel ol bu ülkede… Varsın olsun dilek hakkımı bu yönde kullanayım ama yeter ki benim çocuklarım güzel şehirlerde yaşasınlar…
Dip not: Türkiye, başta deprem olmak üzere birçok doğal afetin tehdidi altında bulunuyor. Bunun en önemli nedenleri arasında çarpık kentleşme yer alıyor. (Ben demiyorum valla, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı diyor raporunda)
Toplumsal mesaj: Mevcut yapıların %65’inin “riskli yapı” grubuna girdiği ülkemizde çarpık kentleşme konusunda mutlaka önlem alınmalı…
Saygılar…
Pelin…
20 Temmuz 2008
01:45
YORUMLAR
Bir daha düşündüm de peri, ben hepsinden vazgeçtim bunların… Sen en iyisi şu çarpık kentleşmeye engel ol bu ülkede… Varsın olsun dilek hakkımı bu yönde kullanayım ama yeter ki benim çocuklarım güzel şehirlerde yaşasınlar…
İnsanın fikri ne ise zikri de o derlerdi.. bir cümle vardı... Çarpık kentleşmeye engel olmayı istemek öyle duyarlılık ile geçiştirilecek bir şey değil.
Bu duyarlı olmaktan öte, insan olmak, ülkesini ve insanını sevmekten geçer.
Yazar; dünyada eşi az bulunacak bir duyarlılık ve insanlık sergilemektedir.
Böylesi genç ve çağdaş kalemi yürekten kutluyorum.
Sevgiyle.
Olgun Ekinci tarafından 7/21/2008 11:44:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
işin bittiyse o periyi banada yolla pelin
benim tek dilek hakkım olacak..
sadece bu savaşı bitirsin..
bu ülkede artık ağlayan insanlar görmek istemiyorum..
yirmi yaşında ölüme giden, ardındakilere gözyaşı mirası bırakan insanlar görmek istemiyorum..diyecektim
ama o bu işin altından kalkar mıydı bilmiyorum..çünkü vampirler cinlerden daha güçlü şu an..
bir küçük not daha vereyim..artık yabancı ülkelerden gelip buradaki tüm eski fanusları topladılar..hemde büyük paralara...içinde atom mu ne maddesi varmış..bilginize::)))
yani artık fanus ta yok...karanlık.....
yazan yüreğinizi selamliyorum..sevgiler bırakıyorum sayfanıza..................................aspendos
PELİN HANIM!
BİR PERİNİN DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNE BİLE YÖN VEREBİLECEK ESPRİLİ YORUMLARINIZLA DİLE GETİRMİŞ OLDUĞUNUZ YAŞANMAKTA OLAN KİŞİSEL VE TOPLUMSAL HAKİKATLERİ HEM ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKLE, HEM DE TAM BİLİNÇLİLİKLE GÖRKEMLİ, KEYİF VEREN AMA DÜŞÜNDÜREN, DİLİ VE ANLATIMIYLA GÜÇLÜ VE AKICI, SÜRÜKLEYİCİ VE UYARICI YAZINIZA SON ANDA YETİŞEBİLDİM...
YÜREKTEN TEBRİK, KOCAMAN TEŞEKKÜR VE ORTAK PAYDADAN SELAM EDER; ÇALIŞMALARINIZDA BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLER; 'YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN!' , 'KALEMİNİZ DAİM OLSUN!', DOSTLUĞUMUZ KAİM OLSUN!' DERİM NAÇİZ YORUMUMUN HİTAMINDA. HOŞ VE ESEN KALINIZ...
Seçtiğin konu çok güzel olunca ben de iki kelime yazayım istedim. Çarpık kentleşmenin en önde gelen şehri olarak İstanbul'u örnek vereyim dedim sadece ve hemen Mimarlar Odası Eski Genel Başkanı Oktay Ekinci'nin ilginç açıklamalarını eklemek istiyorum yorumuma .. Şöyle diyor bir sempozyumda ; İstanbul'da en zengin bir kişi ile en fakir bir kişi arasındaki gelir 322 kat fazla ve İstanbul'da aylık geliri 25 milyarın üzerinde olan sadece 18 bin aile bulunmakta ve kadın nüfusunun %70'i tamamen tüketici konumunda ev kadını durumunda , aile reislerinin %80'ini ilk okul mezunu ve orta öğrenim çağına gelen her 4 öğrenciden biri okula gitmemekte . Çalışanların sadece %35'inin sabit gelirli olduğu ve Türkiye genelinde işlenen adi suçların %30'unun İstanbulda işlendiğini söylüyor ve 2600 yıldır bu şehrin göç aldığını belirtiyor ve bu göçten dolayı büyük bir gecekondulaşma döneminin yaşandığınını ve çarpık kentleşmeye bunların sebebiyet verdiği söylensede aslında bir çok yerlerde yapılan ve yapılmak istenen köşklerin buna sebebiyet verdiğini söylüyor yani İstanbul'u yıkanların Anadolu'dan gelenler değil aslın istanbul'lular olduğunu vurguluyor. Yoksullukdan doğan kadere inanma ve bilimsellikten uzaklaşma asıl yıkıcıları başımızdan eksik etmemeye kadar varıyor ve siyasette belirleyici bir konuma geliyor İstanbul diyor kısaca .
Şİmdi konunun bunlarla ne alakası vardır diyebilirsiniz ama
benim burda anlatmak istediğim çarpık kentleşmenin sadece şehirlere gidip orda ev inşaa etmek olmadığını vurgulamaktır çünkü bunun altında yatan sebepler çok fazla ve oldukçada derindir ve ekonomik olduğu gibi aynı zamanda da siyasal bir sorundur .. Günümüz hükümetleri çarpık kentleşmeye karşı yakarıyor gibi görünselerde aslında bu durumu bizzat yaratan da onlardır yoksa nasıl iktidara geleceklerdi değil mi hem de yine o yoksulların sayesinde ...
Neyse Pelinciğim , bak görüyorsun değil mi senin masum bir ev istemenin altından neler çıkardım ben :))))) bence sen o periden hiç bir şey isteme hatta evinden de kov :)))))) sanırım bence o peri senin isteğinden sonra periliğinden istifa bile etmiştir :))))))))
ÇOk güzeldi yazın Pellin, kutluyorum seni , sevgilerimle ......
Yurdum gerçeği...
yüreğine sağlık Pelin...
Ama bırak sen evi,
şu periyle aran iyiyken
tek dileğin, "bu duyarsız yöneticilerden bizi kurtaaarrr"
olsun...
o zaman evlerimiz inan hayal ettğimiz fanuslardan da güzel ve güvenli olacak...
sevgilerimle
umutadam tarafından 7/20/2008 2:11:12 AM zamanında düzenlenmiştir.