İstisnalar Kaideyi Bozmaz
Birbirimizi kandırmayalım. Parmakla sayılacak kadar azdır "önce insan" diyebilenimiz ve şu-bu demeden bu ülkenin ölülerine ağlayanımız...
Ayrıca da barış isteyen ve istemeyenlerin; birinin ölümüne ağlayıp diğerinin ölümüne gülen insanların bir arada yaşadığı bir ülkeyiz biz. Ne yazık ki öyleyiz. Öyleyiz çünkü bizden istenen tam da buydu. Tıpkı diğer Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi... Ama bizim bunu görecek gözümüz yok. Kör etmiş birileri gözümüzü çünkü. Aydın olsun!
Aydın olsun kör gözümüz bundan gayrı! Hem de çok aydın !
Nasıl aydın olacaksa artık...
TV kanallarını dolaşır gibi internette de zıt ideolojide olan insanların sayfalarını dolaşıyor, yazılarını okuyorum. Bunlar, bilindik yani şu ünlü köşe yazarları değil. Bilinmedik, sen-ben, yani halktan dediklerimiz... Keza yazılan yazılar altındaki yorumları da okuyorum, kim ne diyor ne düşünüyor diye. İşte bunların arasında arıyorum yanlış ve doğruları. Çünkü onlar köşelere, manşetlere taşımak için yazmıyorlar yazılarını. Fikri ve zikri neyse onu yazıyorlar ve o an hissettiklerini...
Şimdiye değin okuduklarımdan öğrendiğim şudur ki, biz hepten ayrılmış ve "BİZ"i öldürmüşüz.
Çünkü asker ve polisin ölümüne sevinen de var; sivil ve çoluk çocuğun ölümüne de...
Ne mutlu bize!
Diyorum ki:
Her ülkenin (bizim ülke de dahil) ipi birilerin elinde olduğu gibi, DAEŞ (IŞİD) ve PKK`nın da ipi birilerinin ellerinde. Ve DAEŞ yerden bitmedi. Boşu boşuna gelip bu ülkenin kapısına dayanmadı. Keza PKK da öyle...
Önceleri hak ve özgürlükler diyen PKK, şimdi "Kürdistan" diyor. Bunu bir kısım yandaşları da diyor. Bir kısım yandaşlar diyorum çünkü diğer bir kısmı ayrılıp bölünmeyi istemiyor ve yalnızca özerklik istiyorlar.
Tamam, özerklik olsun diyor insan. Ama ya sonrası?..
İşte bu sonrasını ve ülkenin bölünüp kürdistanın kurulmasını isteyenleri düşününce insan, "sonrası malun" diyor ister istemez. Çünkü Kürtler arasında bunca fikir ayrılığı ve ayrışma olduğuna şahit oldukça, başka da bir şey gelmiyor insanın aklına.
DAEŞ’in gelip kapımıza dayanma konusunu ise şöyle değerlendiriyorum:
Hükümet bir yandan Kürt halkının oylarına sahip olmak adına ezilen Kürt halkına demokrasi sözü verip PKK (Apo vs.) ile barış süreci anlaşmaları yaparken diğer yandan da PKK’yı nasıl ortadan kaldırırım hesabına girmiş olmalı. Sonuç olarak da uluslararası güçler tarafından oluşturulan ve sözüm ona İslamiyeti temsil eden örgüte yardımda bulunmuş... Bunu ben değil, yakalanan silah yüklü tırlar ve daha başka olaylar diyor. Ben habercilerin yalancısıyım!
Yani amaç, DAEŞ aracılığıyla PKK’yı ortadan kaldırmak...
Şimdi;
Çözüm süreci sonucunu beklerken birden bire Doğu ve Güneydoğu illerimizde meydana gelen olayların neden baş gösterdiğini ve neden körüklendiğini açıklamama gerek yok sanırım. Eğer amaç PKK’nın kökünü kurutmak olsaydı, bu seçim sonrası değil, seçim öncesinde yapılırdı...
Ne yani "ben elimden geleni yaptım ama kıymetini bilmediler" mi diyecek birileri şimdi? Ve bizler de buna inanacağız öyle mi? Üstelik onca "kodum mu oturtturum!" hal ve tavırlardan ve de saltanat heveslerinden sonra...
Körü körüne ve taparcasına bir ideoloji peşinde gidenlerden değilim. Hangi ideolojinin elinin kana bulandığını ve sinsi oyunlarının olduğunu anladığım an sorgulamasını, üzerinde düşünülmesi ve eleştirilmesi gerektiğini bilenlerdenim. Belki de sırf bunun içindir ki oy verirken biraz gönülsüz ve ruhum sıkıla sıkala oy vermelerim. Çünkü aklım erdi ereli iktidar olan partilerin hep bir yüzünün kara olduğuna; bir türlü huzur ve refaha eremediğimize şahit oluşumdur. (Bunu açıklama sebebim yanlı olduğum için hükümeti eleştirdiğim düşünülmesin diyedir.)
Ve şimdi:
İç ve dış savaşın eşiğindeyiz. Dış savaş hazırlıklarını yapmaya başladı bile lider ülkeler. Lider ülkeler diyorum çünkü ipler onların elinde. Güç savaşları onların işine yarayacak. Biz gibi üçüncü sınıf ülkeler ise olsa olsa ancak piyon ve yem olur onların plan ve programlarına. Ki biz din, dil, ırk ayrımı konusunu bile aşamamışken nasıl akıl erdirebiliriz ki onların işine. Onlar ki bizim "gavur" dediklerimiz. Onlar ki bizim Müslüman ülkelerden kaçanların sığınmak istedikleri düşmanlarımız(!)...
Ne çok çelişki yaşanıyor değil mi?
Dış güçler diyor, dış güçlere sığnıyoruz.
Dış güçler diyor, dış güçlerden talimatlar alıyoruz.
Ne olacak şimdi?
Bakın işte itilaf ve ittifak devletleri de oluşmaya başladı.
Yarın bir savaş olsa, bizler neden ve kimin için savaşacağız?
Pardon!
Ülkemiz için mi dediniz?..
Yoksa çözümü mü sordunuz?
Valla ben de bilmiyorum çözümün ne olduğunu!
Afedersiniz ama, iki ucu boklu bir değneğin (hatta bırakın iki uçlu değneği üç, dört, beş, altı uçlu değneğin) ortasında durmuş kara kara düşündüğümü biliyorum sadece...
Offf!
Her neyse ne ya!
Ben susup döneyim yine barış ve huzurun süslediği hayallerime. Bu arada ülkemin ilim ve bilimdeki yükselişinin rüyalarını da görmeye başlayayım yeniden...
Ama şu da var ki;
Barış marış da demiyeceğim artık, barışseverler layık görülürken ölüme!
Ne?!
"İstisnalar kaideyi bozmaz" mı dediniz?
E tabi siz de haklısınız.
Değil mi ki biz, "BİZ"i öldürdükten sonra istisnalar kaideyi bozsa ne bozmasa ne...
Saadet Ün /14.10.2015
YORUMLAR
Saadet hanım merhaba
Yazınızda ki eleştirel tespitleriniz çok doğru ancak yinede karamsar olmamak lazım. Ülkemizin, kavgadan, gürültüden uzak, bilimde, ilimde ilerleyeceği günler çok uzak değil. Onlarca yıldır despotik devlet anlayışıyla muhatap olmuş insanların bir birini anlaması biraz zaman alacak ama sonunda empati kurmayı öğreneceğiz. Bunu gönülden söylüyorum. Çünkü bu ülkenin insanlarının yaşadığı Anadolu toprakları binlerce yıllık medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklardır. Dolayısıyla üzerinde yaşamış insanımız da bu medeniyetlerin zengin kültüründen beslenmiştir ve zaman içerisinde kendi sorunlarına, yine kendisi çözüm bulacak medeni potansiyele sahiptir.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgi selamlarımla
Merhaba Saadet Hanim,
Bu aralar ülkemiz gibi aklımız da karışık ( en azından benim öyle)
Sağ duyu demekten başka bir şey düşmüyor dilimden...
Düşüncelerini açık seçik paylaştığın icin tebrik ederim.
Sevgilerimle
Saadet Ün
Evet, maalesef aklımız karışık. Ve yüreğimiz yaralı. Seslenmeye kalksak sesimiz çıkmıyor...
Teşekkür ve sevgilerimle.
Alkışlanacak ve her satırı onay bulması gereken anlamlı bir makale.
Tebrik ederim sizi.
Gerçekten de bizler biz-biz olmaktan çıktık, bir-ben olduk giderayak.
Kaybettik kendimizi.
Ne dualar ne fayda eder, ne de ağıtlar, kendi kendimize gelmediğimizce....
Saygı ve selamlar
Saadet Ün
Saygı ve selamlar.