- 727 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UMUDU SON DAKİKAYA TAŞIMAK
Hayat, işte bu!..
Bir yanda insanı karamsarlığa düşüren ve karanlığın girdabına çeken derin acılar; bir yanda kurudu dediğin ağacı yeşerten, gönüllere ışığını döken mucizevî bir dokunuş!
Sütçü güğümüne düşen iki kurbağanın öyküsünü duymuş olmalısınız:
Hani, buradan çıkamam artık der biri, bırakır kendini de, bir diğeri çabalar kurtulmak için boyuna. Çırpındıkça süt mayalanır öz salgısından ve katılaşır sütün üzeri. Başarır hayatta kalmayı. Direnmenin, hayata tutunmanın, umutsuzluğa düşmemenin, ödülü olur ona bu çaba.
İnsanlığın kalbine öğretmesi gereken; bilmeyenlerin, bilmek istemeyenlerin aklına sokması gereken “varlık iradesi” bu aslında!
Kötülüğe karşı iyiliğin zaferi...
İhanete karşı vefanın sadakati...
Zulme karşı mazlumun başkaldırışı...
Ve savaşa karşı barışın cesareti!..
Başarı hikâyelerinin bütününde bu inanmışlık, bu kararlılık vardır çünkü.
***
Teröre de, teröristi besleyen damarlara da şırınga edilecek, bu “dik duruş”un üzerlerindeki “ağır” baskısı... “Mutlak” iyiliğe, vefaya, barışa inanmışların; hayatın güzelliğine ve “eşref-i mahlûk” olan insanın onuruna yürekleriyle katılanların oluşturacakları “aşılmaz” cephe!
Terörden yarar ve çıkar umanların, kötülükten gıda bulanların, insanlığın kardeşliğini hedef alanların tek beklentisi, bizi yılgınlığa ve umutsuzluğa düşürmekse; bunların panzehiri, tam tersine, onları umutsuzluğa düşürmeyi başarmaktır!
Başarmak; emek, özveri, kararlılık ister her şeyden çok.
Her başarı hikâyesinin arkasında “takım ruhu” ve “dayanışma” vardır.
Bazı başarılar “bireysel” görülse bile, arka plânda başarı için işleyip durmuş “öne çıkmayan” bir “destek” saklıdır. Yüreklerini, “inanmış” yüreklerin içine atanların “hesapsız” çabasıdır bu!
***
Hemen herkes, futbolla ilgili-ilgisiz herkes ayaktaydı dün akşam. Konya’nın “çağdaş Türkiye” stadı hıncahınç dolu ve bir ağızdan, bir gönülden takımlarının başarısına inanmıştılar. 89. dakikaya kadar taşıdılar umutlarını, kesintisiz. Karamsarlığa, yılgınlığa düşürmediler yüreklerini. Belki “gemicinin istediği rüzgâr her zaman esmez”di ama, bu kez “şans” da bizden yana oldu; 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’na “doğrudan” katılmak rüzgârı doldurdu yelkenlerimizi!
Bir başarı hikâyemiz daha oldu, çocuklarımıza anlatacağımız. Tıpkı 2015 Kimya Nobel Ödülü alan bilim insanımız Aziz Sancar’ın Mardin’den başlayan başarı öyküsü gibi! Yakıp yıkmanın, öldürmenin, ihanetin değil; üretmenin, yaşatmanın, güzel bir dünya düşünün hepimizi gururlandıran başarı hikâyesini kaydettik ülke tarihine, altın harflerle.
Ama benim sevincimin bir başka ve daha büyük, daha kuşatıcı bir sebebi daha var.
Bunu söylemesem olmaz!
Büyük, derin acılarda da; yüreğimizin bungunluğunu silkeleyen sevinçlerde de “ölçülü” ve sağduyulu” olmayı öğreniyoruz milletçe!
Tasada ve kıvançta yekvücut olan milyonlarca vatandaşımızla “kardeş” olmayı becerebiliyoruz yavaş yavaş!
Bin yılı aşkın zorlu, meşakkatli uzun bir tarih yolculuğunun önüne engeller koyanlar da anlamış olmalı:
Millet olmayı başarıyoruz; her büyük acıda, her büyük sevinçte biraz daha!
Sanırım terörü de, teröristi de üstümüzde “yola getirme sopası” olarak kullanmak isteyenlerin, isteyeceklerin umutsuzluğa düştükleri nokta da burası!
Çünkü biz, milletçe, umudumuzu “son dakikaya kadar” taşıyabiliyoruz cesaretle ve inançla!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.