Ben Neden Zengin Olamadım? (bölüm 1)
BEN NEDEN ZENGİN OLAMADIM?
AYHAN ŞAHİN
Bölüm 1 Başlangıç
Of ben neden zengin olmadım. Anlamıyorum bir türlü. Gelin sizde anlatayım belki siz bir kanıya varırsınız. Üniversite biter bitmez kendime uygun bir iş bakıyorum. Ticari bir kariyer yapmak çokta aklımda değil. Açıkçası bir iş bulup çalışmak geçimimi sağlamak derdindeyim. Salacaklı Metin’in kahvesinde sarı sayfaları karalarken Spartaküs geldi. Aklınızda oluşan soru işaretini gidermek isterim. Spartaküs yani Sarp Tacettin küskün elinde bir dolu kağıt şiii bilader ha iyi buradasın diyerek konuya giriş yaptı. Sarı sayfalardan kafamı hafifçe kaldırdım ve sprataküsün gözlerinin içine baktım. İşte o an gördüğüm kıvılcım hayatımda bir şeylerin değişeceğinin alametiydi. Kardeş iş kuruyoruz diye daldı konuya spartaküs. Olum ben çalışacağım kariyer yapacağım dedim. Seni çapkın seni dedi. Çalışacak çalışacak sonra karılara yedireceksin ha. Anlamsız geçen iki saniyelik bakışmanın ardından, milletin yanında çalışıp kendini ezdireceğine kendi işimizi kuralım dedi. İşte o an ticaret ehli olma ve zengin olma takıntımım filizleri atılmış oldu. Para yok, sermaye yok, nasıl olacak o iş dedim. Kolay dedi hepsini planladım ben dedi. Peki, ne iş kuruyoruz? Ağa prezervatif üreteceğiz… Kahve ahalisi kahkahalarıma şöyle bir hayıflandı. Spartaküs anlatmaya devam etti. Olum kalıp makinesi yaptı bizim zeki usta. Fırını, hammaddesi, paketleme makinesi hepsini buldum. Dükkânı tutacağız başlayacağız üretmeye. Yerel bazda marketlere ve eczanelere versek ilk adımda yeterli. Birde isim bile düşündüm. Neymiş la ismi? İnce prezervatifleri… Nasıl? Benim soy ismim olum bu. Tamam, işte daha ilk adımda patron oldun kendi markanı oluşturdun hem konuya da uyudu hani dedi. Babama sormam lazım dedim. Sor o zaman dedi. Yarın haber bekliyorum. Tamam dedim. İyide babamdan biraz sermaye almak için konuyu anlatmak gerekliydi. Ve babamın sinirli bakışlarının altında eriyen öz güvenim konuya giriş yaptı titrek bir sesle. Baba iş kuruyorum… Dağları delen sesiyle önce çalış hayatı tanı öyle kurarsın işini… Ama karlı bir iş baba… Neymiş bu iş? Kılıf üreteceğiz… Ne kılıfı telefon kılıfımı? İşte ı şey hımm yok baba başka bir şey kılıfı. Olum ne kılıfı bu? Yerlerde sürünen öz güvenim daha fazla dayanamadı ve boş ver baba bir iş bulup çalışırım ben dedim. Odadan çıkarken keskin sesi tekrar duyuldu. On bin yeter mi? Arkamı bile dönemedim cılız sesimle yeter dedim. Batırma parayı dedi. Beklide bu cümle her şeyin başlangıcı olmuştu. Batırma parayı… Hemen sprtaküsle tutuk dükkânı malzemeleri yerleştirdik. Fakat ürün yelpazesi hakkında bir bilgimiz yoktu. Yani kullandığımız çeşitler sınırlıydı ve markette aldık soluğu. Kasiyer kız elimizdeki 30 veya 40 paket prezervatifle bize sapık edasında bakarken paraları ödedik ve soluğu dükkânda aldık. Bütün paketleri açtık. Ekstra ince, sonsuz haz, naneli, çilekli, büyük boy, orta boy… o hacı bu iş karışık dedim. Çok çeşit var ne yapı caz. Spartaküs düşündü düşündü ve küçük orta ve büyük yapalım dedi. Tamam dedim başladık üretime ve ilk numune sevinç nidaları, dükkânda bir karnaval havası. Spartaküsün elinde tutuğu ilk numune fakat denemek lazım… Bir mühendis edasıyla denemek için kalıp lazım dedim. Ağaçtan bir kalıp yaptık ve taktık. Ağa hiç gerçekçi olmadı bu dedi spartaküs. Çok düz dedim. Evet, katılıyorum dedi. Ne olacak şimdi? Mahallenin gençlerine verelim beleş test ettirelim dedim. Sonuç iyi gibiydi seri üretime geçtik. Satış için market ve eczanelere bıraktık. İkinci parti siparişleri beklemeye başladık. Fakat gelen sipariş yoktu. Biraz araştırmanın ardından bizim kılıfların çabuk deforme olduğunu ve iş görmediğini öğrendik. Yaptığımız yatırım boşa gitmişti elimizde 200 kutu ufak 100 kutu normal 25 kutu büyük boy kılıfla öylece kaldık. Ufak kılıf hiç satılmamıştı. Sanırım biz daha millet olarak komplekslerimizi yenemiyorduk. Hala mahallenin yeni yetme gençleri gelip bizden beleş kılıf alıyorlar. Prezervatif tarihinin en uzun test dönemini bizim markamız geçirmiştir sanırım. Dükkân ve makineler ne mi oldu onları da poşet üreten bir firmaya sattık. Tabi olan babamın on bine olmuştu. Parayı batırmıştım. Tabi babam ne kılıfı ürettiğimizi de öğrenmişti bu arda. O demir gibi sert adamın kahkaha ile güldüğünü ilk defa görmüştüm. O kahkahalar sayesinde on binin acısını pek yaşmadım diye bilirim.
Metin abi çayı masaya bırakırken kulağıma eğildi. “ Abicim siz ne yaptınız öyle?” şaşkındım ne yapmışız abi diye sordum. Masaya bir dergi parçası fırlattı bu sinirli tavırları beni biraz kuşkulandırmıştı ama aldım dergiyi, basit bir yayın olduğu her halinden belliydi. Girişimciler diye de dandik bir kapak tasarımı vardı. “Metin abi ne yapcam bunu ben?” “ Oku oku…” karıştırdıkça ilk defa girişimcilik denmeleri sıra ile geliyordu her sayfada. “Hadi canım… Yok, daha neler…” kahveden koşarak Spartaküsün yanına ulaştım. “Oğlum bittik biz, bittik.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.