- 819 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
...YOKLUĞUNDAN ÖLDÜ GÖNLÜM...
…YOKLUĞUNDAN ÖLDÜ GÖNLÜM…
Bir sonbahar artığı ikindi sonrası.Ayaklarım sahile doğru sürüklüyor beni.
Güneş bulutsuz gökyüzünde sapsarı parlıyor.O batıya doğru âheste âheste yol alırken,arkadamdaki binalara düşen ışığın yavaş yavaş değişmesini izledim.İçimin sonbaharı kabardı yaprak yaprak.İçim ısındı âdeta.Sanki yüzümdeki tebessüm beni tavlıyordu.Kendime ve yalnızlığıma neskafe ısmarlamaya karar verdim.Sahildeki bir çay ocağında bulduğum ilk boş sekmene çöktüm.Ufka daldım.Yakamozların bu saatte ne işi vardı denizde? Ya,Mesel müzik grubunun “getme getme”parçasının çalma zamanı mıydı çay ocağının müzik setinde…Gözlerimden bir bulut geçti.O küçük,kederli,
zararsız bulutlardan…Havadaki lâcivert giderek koyulaşıyordu.
”insana hayatta kendisinden başka kimse zarar veremez,
sen kendi kendini yaralarsın ancak”
diyor içimdeki bir ses.Ortalık iyice karardı.Yavaş yavaş beliren serinlik tenimi yokluyor.Usulca kalkıp,hesabı ödeyip,voltamı almalıyım buralardan.
“Hasretinle yandı gönlüm
Yandı yandı söndü gönlüm
Evel yükseklerden uçtu
Şimdi düze indi gönlüm
Düze…
Düze…”
Bu hüzünlü türkü dolanıverdi dilime.Başım düştü göğsüme yolda yürürken…
Ah aşk…ah aşk…ah aşk…
Kemiğe dayanan bir bıçak… Aşk…
…………….S.Altunbaş….01:01…..13 ekim 2015.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.