4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
438
Okunma
Neden yazarız? Bu aslında neden yaşarız demek kadar ağır bir sorudur. Fark,yazmak eylemi, yaşamak gibi herkese ait bir eylem değildir. Hepimizi kuşatmaz. Neden yazarız sorusuna cevap ararken, hepimiz bu soruya içimizde farklı cevaplar buluruz. Bu durumda soru özelleşir, ben neden yazarım;haline dönüşür.
Bir nefes almayla başlar hayatımız, öyle değil mi?İlk aldığımız nefesle ağlayarak boşalırız dünyaya il kez. Sonra tam seçemese de ışığı emer gözbebeklerimiz, görme eylemimizle cevaplamış oluruz gelen ışığı.Sonra ses titreşir kulaklarımızda uğultu halinde seçemeyiz ve çeşitli sesler çıkararak aldığımız sesleri karşılarız bir tür. Ve ilk temas,eşyaya ve varlığa dokunuruz,hissederiz. Tepkimiz bazen severek,bazen döverek olur. Bu hal çocuklarda çok net farkedilir. Sonra kelmeyi tanırız, ana dilimizde,cümleyi;anlamlandırır ve aynı tonda cevaplarız dilimiz döndüğünce. Duyarız,dinleriz;görürüz,algılarız; dokunur,hissederiz ve okuruz.. Çoğunu istemeyerekte olsa sürekli yükleniriz..Hayat bir devridaimdir aynı zamanda. Aldığınız kadar vermezseniz durur hayat,aldığınızdan fazlasını vermezseniz terakki-ilerleme olmaz. Aldığınızdan çok azını verirseniz, gerileme olur ve bir gün alamaz ve veremez duruma düşerseniz yok olursunuz!...
Demek, yaşadığımız şey aslında maddi,manevi bir alışveriştir aslında. Hepimizin bir geliş borcu var dünyaya.. Hiç bir fert diğerinin aynısı değildir.Enfazla yakınlığı ikizlik oluşturur, onlar da da, ayrım noktaları,birleşmelerden fazla gerçekleşir.İstenseydi bir fotokopi çıktısı gibi hepimiz aynı olabiklirdik,istenmemiş. Bu ilk oluştaki farklılıklar hayatlarımıza da aynen yansır. Ne zamanımız aynıdır ne zeminimiz,ne de kullandığımız araçlar. Bunca farklılık olunca sonuçta aynı şeyleri söylememizde mümkün olmaz. Söylemek,ardından yazmak ihtiyacı bu doygunluğumuzdan gelir.Alışverişi sürdürmemiz ve ilerlememiz gerek.. Çoğalmamızın seyrinin de bununla paralellik gösterdiğini hayatı izlediğimizde hemen farkederiz.
İnsanı en fazla mutsuz kılan şey,durağanlıktır. İnsan bundan hoşlanmaz! Bu durağanlığını kırmak için devamlı faaliyet içerisinde olur,olmalıdır...İnsanın sürekli biribiriyle aynilik arzeden günler yaşaması çoğu kez intiharla sonuçlanır. Bu durumda hayatını zenginleştirmek ister. Okurken ve yazarken aslında bunu yapar. Yazı icadedilmeden önce insanlar bu zihni faaliyetlerini nasıl sürdürürdü, bunu çok net olarak bilemiyoruz. Taşlara şekil vermek,kayalara resimler çizmenin birer zihni faaliyet olduğunu anlıyoruz. Sevgilerini ve sevgisizliklerini böyle ifade etmişler uzun zaman.Anlaşılan o ki,insanın her çağda anlatabilecek mutlaka bir şeyleri olmuş.Yazının icadı bunu daha aktif,daha görünür,daha kullanışlı hale getirmiş.
Yazı yazmak önce kendimizi ifade etmenin bir yoludur. Çoğu zaman dilimizle söylediklerimiz meramımızı anlatmaya yetmez. Sözün uçarı bir hali olduğunu ve ses olarak boşlukta döndüğünü biliriz. Bu bizi tatmin etmeye yetmez. Bunu yazı diliyle ifade ederek,uçarak kaybolmasını önleriz. Elimizde bir isbat aracı olur.Çünkü tecrübe göstermiştir ki,söze ve insana zaman zaman güvenilmez.Yazı aynı zamanda bir güvenlik arayışıdır.
İnsanlar birbirleri arasındaki imkan ve zeka farkını çok erken görür ve farkederler. Bazıları,bazılarımızdan zaman içerisinde ayrışır.Kimimiz dinlemeyi seçer,kimimiz konuşmayı.Kimimiz okumayı seçerken,kimimiz, hem okumayı, hem yazmayı seçerler.Bu durum her insanda farklı tecelli eder,farklı sonuçlar doğurur.Yazı bazılarımızda meslek haline dönüşür..Marangozluk,demircilik,yöneticilik gibi..Bazılarımızda,bir hobi olarak ortaya çıkar.Bazılarımız yazmassak ölürüz!...Bütün bunlar yapılırken aslında ne kadar işe yarayacağı çok fazla test edilemez. Ama yazı yazan insan,bunu suya yazmadığını,bir gün işe yarayacağını mutlaka düşünür. Onun içinde yazı yazmakla,savurmak aynı şey değildir.Yani aklımızdan her geçeni yazı olarak işlemeyiz.Bu konuşmaktan ve düşünmekten farklı bir eylemdir.Bütün dünyada da kuralları oaln bir eylemdir.
Yazı yazan insan öncelikle hayatını kolaylaştırmayı yeyler,kimseye cefa çektirmek için yazı kaleme alınmaz. Bu tip sonuçlar doğursa bile bir hedef sapmasıdır aslında. İkinci neden kendini,kendine göre ifade etmektir.Aydınlatmaktır karanlığı.. Kendisini ifade ederken kendini aydınlatır aslında.Bilir ki,kendisi aydınlandığında mutlaka ışığı uzaklardan gözükecektir.İnsanları illa da aydınlatmak iddiasıyla yola çıkanlar, çoğu zaman yolda kalırlar.Önce kendiklerini aydınlatmayı deneyenler farkedilir ve kalıcı olurlar.Burada üslup sözkonusudur.Yazın işini ciddiye aldığınızda,zaman içerisinde üslubunuz oluşur.Üslup farkedilmenin ilk aşamasıdır.Sizi farkedenlerin olması yazıcı için önemli bir dinamizm kaynağı olur.Farkedilir ve sonra talep edilirsiniz.Artık bir yola girmiş olduğunuzu görür hale gelirsiniz.Bu aşama daha bir yüklü çabayı gerektirir.Çoğunluk olarak görülmüştür ki,bu eşiği aşan yazıcılardan hiç biri,pes edip geriye dönmemiştir.Artık bu aşamaya gelen yazar üzerine yazmak bir borçtur.Yazmazsa ölür!...Ne yazacağını,zaman ve zemin tayineder...
Güzel yazılar görmek dileğiyla selam,saygı...