- 2282 Okunma
- 24 Yorum
- 0 Beğeni
Ben neyim?..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Din, dindarlık, İslamiyet, Müslümanlık… Öylesine ince çizgiler ki bunlar. Dokunulmazlar. Kalıpların dışına çıkılamazlar. Farklı düşünenler, farklı hissedenler, farklı inananlar zinhar yorum yapamazlar.
Ama ben farklı düşünüyorum.
Ama ben farklı hissediyorum.
Ama ben farklı inanıyorum.
Ve bunu kimseye anlatamıyorum.
Beni dinleyecek, anlayacak, anlamaya çalışıp saygı gösterecek Müslüman yok.
Okul gibi bakıyorum ben dünyaya. Başlıyoruz, bir şeyler öğreniyoruz kapatisemizce. Hal ve tavırlarımızla belli bir çizgi tutturuyoruz kişiliğimizde.
Ve sınavlar. Temel derslerde öğrenmemiz mutlak olan konulardan sınavlara giriyoruz.
Hayat da böyle. Çok basit aslında. Allah’ın insanlığı yaratışındaki amaç; birbiriyle iyi geçinen, sevgiyle, saygıyla iletişim kuran, okuyan, öğrenen, kendini geliştiren, insanlığın gelişimine kendince yön veren, katkı koyan insanlar olmamız. Allah’ın yarattığı diğer varlıklara (doğaya) saygı duymamız. Bunlar temel dersler. Asıl sınav buralardan gelecek inanın!..
Hal ve gidişimiz ise; ibadetlerimiz, giyim şeklimiz, harama el-göz-dil uzatmayışımız. Mecbur olmadığımız halde yaptığımız iyilikler. Hatta ne kadar güler yüzlü olduğumuz. Bunlar da artılarımız ve yıldızlarımız.
Bana göre; temel derslerden aldığımız puanlar belirliyor nasıl bir İNSAN olduğumuzu. Karnemizdeki notlar temel dersler çünkü.
Hal ve gidişimiz, temizlik – tertibimiz, öğretmenimizin düştüğü not da nasıl Müslüman olduğumuz.
Ahretle ilgili çoğu şey anlatıldığı gibi değil bence. Gayrimüslimler cennete giremeyecek diye bir şey yok mesela. Ya da başı açık kadınlar günahkar, namaz kılmayanlar kafir değiller aslında. Yapılan insanlık suçları bilmem kaç kez filan duayı okumakla affedilmeyecek hatta. Veya Allah’ın yarattığı bir canı keserek Sırat’tan geçiş bileti kazanamıyoruz. Hatta ve hatta yıllarca evlatlarımızdan esirgediğimiz paralarla Hacca gİdip eşe dosta hava atarak cenneti garantileyemiyoruz.
İslamiyet adına çok saçma bir yere doğru gidiliyor. Oysa en güzel din değil miydi bizim dinimiz. İşte bu katı ve kırmızı çizgilerle belirlenmiş kuralları işine geldiği gibi kullananlar sayesinde laçkalaştı. Gerçekten inanan, yüreğinden gelerek İslamiyet’i yaşayanlar o kadar az ki. Gerisi göstermelik, gerisi kötü örnek. Ama bakarsanız, o göstermelikler, o kötü örnekler her şeyi kitabına göre yaşıyor. Evet, görünüşte bir sorun yok. Peki bunca yozlaşma nereden geliyor? İman nereden sızıntı yapıyor?
Sorgulanamayan hiçbir şey gerçek değildir.
Ben bütün kalbimle Rabbime inanıyorum. Sığınıyorum. Güveniyorum. Seviyorum. Günahını-sevabını, cennetini-cehennemini kabul ediyorum. Ama bir tuhaflık var. Ben kendime ‘’Müslüman’ım’’ diyorum ama kızıyorlar. Allah’ımın beni böyle kabul ettiğinden eminim. İnancım sonsuz. Ama yarattıkları kabul etmiyor. Aforoz ediliyorum kimle paylaşsam.
Ve çok merak ediyorum; bu hakkı kimlere vermiş Yaratan?
Yine okula dönelim. Sınıfta, konuşan arkadaşını ciyak ciyak bağırarak öğretmene ispiyonlayan çocuklar gibi bazıları. Yaa arkadaşım, öğretmen duyuyor zaten beni. Hatta her yerde gözü bile var!
Sözün özü; önce insan olalım. Bomboş bir vücuda, ya da çirkef dolu bir çuvala yakışmıyor bu güzel örtü. Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, tesettüre girmek çok şeydir. Ama her şey değildir. Onlar karnedeki artılar, yıldızlar, pekiyiler, takdirler, övgülerdir. Aslolan, zorunlu olan insanlık dersidir. Anlatması zor olsa da; ibadet çok şeydir ama her şey değildir.
İslamiyet ya da gelmiş geçmiş tüm dinlerde yapılan en büyük hata: Ağaçlarla uğraşmaktan ormanı göremiyoruz. Ve ağaçlar tek tek kururken orman yok oluyor aslında. Klişe olacak ama; Yüce Yaradan’ımın, insanları kendisine ibadet ederek, varlığını diğer insanlara kabul ettirmeye çalışarak ömür geçirmeleri için yaratmış olduğuna inanmak istemiyorum.
Ben kendime ‘’Müslüman’’ demeye devam edeceğim müsaadenizle. Değilsem eğer; O’nunla doğru kelimeyi bulup yapıştırırız üzerime mahşerde.
Bu yazıyı içimi dökmek için yazıyorum. Çünkü ben içimde bunları hissediyorum.
Linç etmeyin lütfen. Çünkü ben her şeyden önce Allah’ın yarattığı bir İNSANım.
.
YORUMLAR
Bir ben var benden içeriyi arayınca yanaktaki ben olarak dışarı çıktım,
Dünya değirmeninde öğütüle öğütüle öz oldum, gözüm özüm bir oldu,
Kimim sordum perişan oldum soldum aşka doğdum,
İnsan arafta
Pozitif kutup Ruh ve melek
Negatif kutup Nefs ve şeytan
Iki kutbu Arafında AŞKLA
Dengede Tutar İNSAN,
İnsan dalgalar aleminde yüzmektedir, ses, ışık, düşünce, deniz dalgası gibi, deniz olamıyacağına göre, dalgaların keyfini çıkar, mesela bir beste yapmak, bir şiir yazmak, esenlikler dileklerimle...
Bir ben var benden içeriyi arayınca yanaktaki ben olarak dışarı çıktım,
Dünya değirmeninde öğütüle öğütüle öz oldum, gözüm özüm bir oldu,
Kimim sordum perişan oldum soldum aşka doğdum,
İnsan arafta
Pozitif kutup Ruh ve melek
Negatif kutup Nefs ve şeytan
Iki kutbu Arafında AŞKLA
Dengede Tutar İNSAN,
İnsan dalgalar aleminde yüzmektedir, ses, ışık, düşünce, deniz dalgası gibi, deniz olamıyacağına göre, dalgaların keyfini çıkar, mesela bir beste yapmak, bir şiir yazmak, esenlikler dileklerimle...
yüce ALLAH ın ilk sözü İKRA yani oku
ama bunu sadece erkekler okusun diye algılanıp senelerce kız çocuklarına haram edildi
oysa sadece erkekler için indirilmiş olsaydı muhakkak belirtirdi KURAN ı kerim
ve bir kız çocuğunun eğitimi bir ailenin eğitimi demektir
annelerimiz on yaşına gelince elimize bir tığ verir bırakın oda takımlarını ütüye bile örtü ördürttürürdü
çeyiz gösterip hava atmak için
çünkü günlerce konuşulurdu falancanın kırk tane lifi var otuz tane oda takımı var diye
onlarca örtü ve boş kafayla onbeş yaşında gelin edilirdi
kayınvalide evdeki sümme haşa tanrıçaydı
o ne derse o olur sakın ona karşı çıkma denirdi. hasta bile olsa eşi annesinden izin almadan doktora götüremezdi
oysa dinimizde gelin kayınvalideye bakmakla yükümlü değil
insiyatifini kullanıp arzu ederse eşinin annesine bakar .
Eş hem ailesinin hem evin bütün sorumluluklarını eşine yükler
gökten zembille inmiş pozisyonuna giriyordu
oysa dinimizde ev işlerinin yarısını erkek yapmak zorundadır
işte bu gibi önemli bilgilerden mahrum edilmiş gelin kurbanlık koyun gibi bir kayınvalidesinden bir görümcesinden ömür boyu unutamayacağı haksızlıklara maruz kalırdı
çünkü okumasına müsaade edilmemiş ömür boyu köleliğe mahkum edilmiştir
nesini yapıyoruz dinimizin
bunu bu hadis ne güzel tarif ediyor
peygamber efendimizin zamanında bir kadın geceleri sabaha kadar ibadet eder gündüzleri de oruç tutarmış
ibadet etmekten dizlerinde derman kalmamış
durumu peygamber efendimize bildirmişler
ümmetinden bu kadın böyle durumdadır
efendimiz peki komşularıyla arası nasıl?
kötü demişler
o halde boşuna yorulmasın buyurmuştur
güzel ahlak ibadetle birleşirse amel olur
kimin cennetlik kimin cehennemlik olduğunu sadece ALLAH bilir
yazınızın güzelliği bakın bana neler yazdırdı şengül hanım
sevgimde ve dualarımdasınız
Kuran 'En güzel Öğretici ve Okuldur bana göre ' nasıl ki dersine çalışmadan sınıf geçmeyi beklemiyorsanız .Kuran okumadan da Hayatı ve İslamiyeti tam olarak öğrenip anlıyamazsınız ha diyeceksiniz ki Müslümanların kaçta kaçı hayatı boyunca 'Kuran'ı Kerim Mucizesini ' açıp okumuştur yada bunun gerekli olduğunu düşünmüştür. elbetteki İnanan insanlar olarak 'Kuranın 'Kutsallığını ve yüce varlığını kabul ediyoruz ama eksik ve kulaktan doğma sözlerle yada Kuranın sadece ölenlere ' rahmet hastalara şifa ' için okunduğunu sanan insanlarda az değil toplumumuz da ; Merak ettiğiniz her sorunun cevabını vermiş yüce yaratıcı ; bunun en güzel cevabı ''İnsan' yine Allah hepimizi İnanlardan ve İman edenlerden etsin sevgilerimi sunarım ..dua ile.
Uzun zamandan beri netteki bir arıdan dolayı yorumlarımı düzenli yapamadım, değeri arkadaşlarımdan öncelikle özür dilemek istiyorum. Kusura bakmasınlar.
Oflu Hocamın yorumunu okuduktan sonra, uzun yorum yapmak istemiyorum Sevgili Şengül.
Yazın güzeldi. Tebrik ederim. Gayet tabi ki insanların toplum içinde sormak istedikleri sorular olması gerekebilir. Bana göre bu da doğrudur. Siz de doğruyu yapıp, bir soru sormuşsunuz.
Sevgiyle.
Bu yazıyla da dışavurulan soruların, kuşkuların ve kaygıların nedeni, bize zemin olan sosyolojik, politik, dolayısiyle sosyo-psikolojik paradigmamızın güven vermekten uzak, oynak, kaypak olması...
Çünkü, bireyimiz, bu paradigmanın kurumsal niteliklerinin güvenliğini ve saygınlığını sağlamaya yeterli olmadığının bilincindedir...
Bireyimiz, ülkenin diğer bireyleri ile eşitliğinin mutlak anlamda sağlanmış olmadığını bilmektedir... Toplumsal kaosun anafor yaptığı nokta burasıdır...
Dolayısiyle, "yeniden yapılanma" ve "açıklık" kaçınılmaz ise, kurumlaşma ve restorasyonlar, bireyin kendini azami olarak gerçekleştirebilmesinin imkanlarının yaratılması yönünde olmalıdır...
Tam anlamıyla, "bir özgürlüğün sınırlarının, diğer özgürlüğün sınırlarının başladığı yerde bittiğinin" bilgisi ve bilincini temellendirmek üzerine inşa edilmelidir paradigmamız...
Basit benzetmeler yapalım...
Mesela, trafikte hiç kimse canavarlık yapamamalı!... Kurumlar ve temsilcileri, kim olursa olsun, böyle kişilerin yakasına hışımla ve tavizsiz yapışabilmelidir!...
Mesela, kadına şiddetle yaklaşanların...
Mesela, çevreyi rahatsız edenlerin...
Mesela, doğaya zarar verenlerin...
vs...vs...vs...
Eh, işte bu da, toplumsal sözleşmenin politikasının niteliğine bağlı...
Kısaca: Bireyselmiş gibi gelen bu tür yerden göğe kadar haklı hassasiyetlerin temelinde kurumlarla aramızdaki algıların niteliği vardır...
Tebrikler...
Saygıyla.
gülkurusu
Çok teşekkür ederim paylaşımınıza
Kelime-i Şehadet getiren herkes Müslümandır, müslüman gibi yaşamamak günahtır. Kafan karışmasın, kitabımız Kuran her zamana gönderilmiş bir kitaptır. Aç oku ve anla, yaşayıp yaşamamak sana kalmış. Kulların imanını, ibadetini Allah'tan başkası yargılayamaz, cezalandıramaz.
gülkurusu
Ömrünce her türlü günahı işleyen gayri Müslümler bile son nefeslerinde şehadet getirince Müslüman oluyor da ben neyin kaygısını yaşıyorum.
Konuyu cevap aradığım için yazmadım aslında. Cevabımı biliyorum ve eminim ben. Sadece konuyla ilgili fikir teatisi içimde kaldı hep. Paylaşmak istemiştim. Çok da güzel oldu. Hele güne getirilmesi daha geniş bir yelpaze sundu bana.
Çok teşekkür ederim.
Kederli
Bence asıl sorun; bizdeki müslümanların, ''inandıklarına inamaması'' ve dinini hakkıyla icra edememesi.
İlahiyatçı felsefi mantık bunu apaçık belirlemiştir.
Katkılarınızdan dolayı szi kutlarım.
Saygı ve selamlar
"Beni bir yalanla rahat ettirme, bir gerçekle acıt." - Rihanna
doğru bildiklerimizi sorgulamak lazım, yalnız değilsiniz...
gülkurusu
Gülümsettiniz:))
Böyle bir konuda Rihanna!..
Ama çok doğru söylemiş. Paylaştığınız için teşekkür ederim.
BAKIN SİZİ DİNLEYEN DE VAR ANLAYAN VE ANLAMAYA ÇALIŞAN DA VAR. HERKESİN FARKLI DÜŞÜNME HAKKI VAR VE DOĞASI VAR.BİZLER ROBOT MUYUZ Kİ BİR MAKİNEDEN ÇIKMIŞ GİBİ AYNI ŞEYLERİ GÖRELİM AYNI PENCEREDEN BAKALIM. FARKLI DÜŞÜNEBİLMEKTİR Kİ İNSANI İNSAN YAPAR. YALNIZ DEĞİLSİNİZ HEPİMİZ FARKLI PENCERELERDEN FARKLI AÇILARDAN ALGILIYORUZ OLGULARI, SİZ YİNE DE FARKLI DÜŞÜNMEYE DEVAM EDİN. HAKARET İÇERMEDİKÇE SORUN YOKTUR, İNSAN FITRATINA TERS OLMADIKÇA SORUN YOKTUR YETER Kİ PAYLAŞIN DÜŞÜNCENİZİ VE ELEŞTİRİLERDEN PAYINIZA DÜŞENİ ALMAYA ÇALIŞIN, ÇÜNKÜ FARKLI AÇILARDAN BAKILAN GÖRÜNTÜLER BİZİM BAKIŞ AÇIMIZI DA GENİŞLETECEKTİR.SAYGILARIMLA
gülkurusu
Düşüncelerinizi, duygularınızı, isteklerinizi, gerçekten çok güzel dile getirmişsiniz.
Müthiş güzel ve asla sıkıcı olmayan, anlaşılır bir dil kullanmışsınız.
Yazının içeriği hakkında yorum yapmak istemiyorum ancak,
''OFLU''ya katıldığımı bildirmek istiyorum.
gülkurusu
Çünkü içeriğe verilebilecek en güzel cevabı Oflu verdi zaten. Teşekkür ederim.
Günün yazısı olarak seçilmesi güzel olmuş. İçerik hakkında yorum yapmak istemiyorum. Anlatım tarzını nerede görsem bu C.Şengül diyebileceğimden eminim.
gülkurusu
Tebrik ederim. Düşüncelerin içeriğinden daha önemli benim açımdan beyan şekli veya beyan edecek cesaret ve emin olmak! İnsanların kendi düşüncelerinden emin olması, düşüncelerin ifade edilip edilmemesinden de önemli. Hani Mevlana; "Gel" diyor, insanı insanın kendine çağırıyor ya "Kendine gel" gibi! İnsan kendinde olduğunda farkına varır tüm algıladıklarının! Evrende "Güzel-çirkin;iyi-kötü" algıya izafi, biri aynı şeye ya da davranışa "Güzel" der, bir başkası "Çirkin" kişiye göreceli bir algılama var! Tüme bakıldığında ise evrende yaratılan her şey, "Doğru ve yerindedir"! Herkes,kendine uygun olanı çeker! Zaten insanlık tarihindeki tüm kavga ve savaşlar, birilerinin kendi izafi "Doğru" algısını herkese kabul ettirmek istemesinden kaynaklı! Hukuk ise kişiyi, bireyi bu izafi algılardan korumak içindir! Yani bir bakıma hukuk, biri ya da birilerinin "Doğru" dayatmasından bireyi korur! Öyle umulur veya o amaç içindir!
Yazınızdan bir kaç satırı tırnak içi ayrıca yorumlamak isterim!
"Oysa en güzel din değil miydi bizim dinimiz."İşte bu söylemi, tüm din mensupları hatta ideoloji takipçileri dayattığı için Dünya bu halde! "En doğru" dendiğinde diğer doğrular, güme gider! Bu da "En doğru" kavgasını ateşler!
"Sorgulanamayan hiçbir şey gerçek değildir. "
Gerçek nedir? Evrende, algıya izafi olmayan bir şey var mıdır? Her şeyde izafiyet, görecelilik, algıya dair mecburen var! "Büyük-küçük;güzel-çirkin; iyi-kötü" hepsi, kişinin algısına göreceli oluşur! Bu 3. boyutta yani maddi boyutta böyle olmak zorunda! Madem her şey kişiye izafi o halde "Gerçek" kişinin gerçeğidir! Birinin gerçeği, başkası için "Gerçek"konumunda olmayabilir! Sorgulamak ise herkese kendi gerçeğini sunar!
"Ve çok merak ediyorum; bu hakkı kimlere vermiş Yaratan? "
En eski kavgadır bu! Kadim dönemlerde "Seçilmiş ırk" söylemi ve Allah'ın bir ırkı seçip o ırkı üstün kıldığı konusu! Ayrıntıya girmeyeyim zaten kavga nedeni bu söylem!
"Ama ben farklı düşünüyorum.
Ama ben farklı hissediyorum.
Ama ben farklı inanıyorum.
Ve bunu kimseye anlatamıyorum."
Anlatamazsınız, buna imkan yok hem gerek de yok! İlk insandan günümüze değin gelmiş geçmiş tüm insanlar, hatta gelecek olanlar hepsi birbirinden farklıdır! Her insan bir alem! "Zerre bütünün aynıdır" konusu uzun sürer ama irdelemeye değer! Evrenin bilinen en küçük bölünmez yapı taşına "Zerre" denilebilir bu kuantum fizikte "Sicim teorisi" olarak da düşünülebilir! Tüm 3. boyut, zerrenin titreşimiyle açığa çıkıyor! 3. boyutta izafiyet olduğu için zaman -mekan ve büyük-küçük şeklinde algılama var! Yani aslında zerre, bütünün aynı! 3. boyutta izafi olarak algılanıyor! Ayrıntıya girmemin sebebi; evrende tekrar yok! Bir titreşim aynen tekrarlanmıyor! Bir "An" bir daha aynen yaşanmıyor! Tabi ki insan, "Ben" benliği yani tektir! Zerre gibi, bütünün de aynıdır! Titreşimleri 3. boyutta algılanmayı sağlıyor! Sizden bir tane daha olamaz, sizin gibi düşünen aynı biri daha olamaz! Şimdi daha iyi anlaşılıyor değil mi, sizi tıpa tıp anlayanın olmamasının nedeni. Bir şey daha var madem herkes aynı olamaz herkesin kendi izafi algıladığı gerçekler var! İnsanlar arasındaki bu "Doğru" dayatması neden? Doğruyu biri diğerinden daha iyi bilir diye bir şey yok ki! Tüm insanlar, algı konusunda izafi algılama konusunda aynı mesafede! İçlerinden bazı uyanıklar çıkıp "Seçilmiş ırk" iddiasında bulunsa da bu kendi algılarına görecelidir, diğerlerini bağlamaz! Dikkat ediyor musunuz, bazı "Doğru" iddiacılar, nasıl da adeta dayatıyor algılarını! Popüler kabuller üzerinden kendi doğrularını herkesin kabul etmesi gerektiğini adeta emrediyorlar! Bazıları bunu eski öğretiler ve kutsallar üzerinden yapar! Yani onları dayatır, aklınca reddedilemez gerçeklerdir o dayattıkları! Oysa sorgulanmayan "Gerçek" olamaz! Sorgulanan da kişiye izafi bir gerçekliği vardır. Başkasına dayatılamaz. Sorgulamadan dayatanlar ise inanın bahsin dışı! Onlara söyleyecek hiç bir sözüm yok!
Yazılara ve şiirlere nadir yorum yazarım. Bu yazıya yazmak geldi içimden.
Başarılar dilerim, saygı ve selam ile!
gülkurusu
O profesörün sorduğu soru gibi bakarım bazen hayata;
- Bana şu sandalyenin aslında burada olmadığını kanıtlayabilir misiniz?
- Hangi sandalye Hocam?
...
Hayatta çoğu şey göreceli. Acıların bile kişiye göre değişen eşikleri var. Mutluluklar her insanı aynı derecede mutlu etmiyor. Çünkü herkesin hayata baktığı kendi penceresi var. Benim anlayamadığım nokta bu. Bazıları kendi panoramasını dayatmaya çalışıyor insanlara.
İlginiz, emeğiniz, üslubunuz için çok teşekkür ederim. Saygı duydum.
“Beni dinleyecek, anlayacak, anlamaya çalışıp saygı gösterecek Müslüman yok.”
1:Çok isyankarsınız, daha yazınızın başında “yok” diye hüküm vermişsiniz bile. Kendinize göre bir Müslüman profili çizmişsiniz ve ben Müslümanım diyen belki de herkesi bu sınırı dışını çıkarmışınız.
Bunun üstüne ben selamünaleyküm bacım, selamünaleyküm sayın gülkurusu, selamünaleyküm şengül hanım desem, selamımı alabilir misiniz?
Aklıma bir soru geldi,
Kendine namahrem olan erkek bir kadına, kadın bir erkeğe selam verebilir mi?
Eğer bu sorunun cevabı evet ise, kurtardık.
Eğer bu sorunun cevabı hayır ise, yandık.. hemen bu sitelerin veya internet aleminin de haremlik selamlık veya kadın ve erkek diye ayrılmasının yollarını aramalıyız..
******************
“Okul gibi bakıyorum ben dünyaya. Başlıyoruz, bir şeyler öğreniyoruz kapatisemizce. Hal ve tavırlarımızla belli bir çizgi tutturuyoruz kişiliğimizde.
Ve sınavlar. Temel derslerde öğrenmemiz mutlak olan konulardan sınavlara giriyoruz.
Hayat da böyle. Çok basit aslında. Allah’ın insanlığı yaratışındaki amaç; birbiriyle iyi geçinen, sevgiyle, saygıyla iletişim kuran, okuyan, öğrenen, kendini geliştiren, insanlığın gelişimine kendince yön veren, katkı koyan insanlar olmamız. Allah’ın yarattığı diğer varlıklara (doğaya) saygı duymamız. Bunlar temel dersler. Asıl sınav buralardan gelecek inanın!..”
2:Bu yazıklarınıza katılmayan bir insan ve Müslüman bulamayız sanırım.
******************************
Hal ve gidişimiz ise; ibadetlerimiz, giyim şeklimiz, harama el-göz-dil uzatmayışımız. Mecbur olmadığımız halde yaptığımız iyilikler. Hatta ne kadar güler yüzlü olduğumuz. Bunlar da artılarımız ve yıldızlarımız.
Bana göre; temel derslerden aldığımız puanlar belirliyor nasıl bir İNSAN olduğumuzu. Karnemizdeki notlar temel dersler çünkü.
Hal ve gidişimiz, temizlik – tertibimiz, öğretmenimizin düştüğü not da nasıl Müslüman olduğumuz.
3: temel derslerden geçemeyen yoktur. Temel dersler geçilemeyecek dersler değil çünkü. Sorun, temelini attığımız binamızı terkedip, el binasında eğitimimize devam etmemiz..
************
Ahretle ilgili çoğu şey anlatıldığı gibi değil bence. Gayrimüslimler cennete giremeyecek diye bir şey yok mesela. Ya da başı açık kadınlar günahkar, namaz kılmayanlar kafir değiller aslında. Yapılan insanlık suçları bilmem kaç kez filan duayı okumakla affedilmeyecek hatta. Veya Allah’ın yarattığı bir canı keserek Sırat’tan geçiş bileti kazanamıyoruz. Hatta ve hatta yıllarca evlatlarımızdan esirgediğimiz paralarla Hacca gİdip eşe dosta hava atarak cenneti garantileyemiyoruz.
4: hani hep derler ya, nereden biliyorsun, öbür tarafa gidip geldin mi?
Cennete kim girer kim giremez, bir zamanlar çok tartıştım, çok araştırdım da, baktım ki bu sorunun benim Rabbimle aramdaki muhabbete bir şey kattığı yok. Bu limanı terkettim. Bana ne kim girer, kim giremez ya hu, nasılsa mizan kurulur, kimi cennete derler, kimi cehenneme, kimine de araf’a..
Kadınların başından ne çekti bu din. Başka bir din bilmiyorum kadın örtüsünden bu kadar muzdarip olan. Kadının ve erkeğin örtüsü, namaz, oruç, zekat vb konuların dindeki ağırlığı insanın dinin kaçıncı sınıfında olduğu ile alakalı. Dini sınıflara bölüyoruz değil elbette. 1. Sınıf öğrencileri kimya fizik veya matematiğin logaritmaları, türevi, integralin vb ders ve konulardan sorumlu değil ise, insan din-iman konusunda kendini kaçıncı sınıfta görüyorsa ona göre bu konulardan sorumludur. Eğer kendini Müslümanım diye tanımlayıp ve üniversite 2. Sınıfta olan biri, hayır ben daha ilkokul 3. Sınıftayım diye kandırıyorsa, kesin sınıflar konusunda kendine torpil yapmıştır, kopya çekmiştir sınavlarda.
Bizim ülkemizde üni mezunlarının çoğunluğu zekat konusundan muaf mesela..;) hatta zekata muhtaö bile olabilirler. Çünki kredi borçları var… bilmiyorum bu öğrencilere zekat vermek caiz mi, araştırmak gerek aslında.
*********
İslamiyet adına çok saçma bir yere doğru gidiliyor. Oysa en güzel din değil miydi bizim dinimiz. İşte bu katı ve kırmızı çizgilerle belirlenmiş kuralları işine geldiği gibi kullananlar sayesinde laçkalaştı. Gerçekten inanan, yüreğinden gelerek İslamiyet’i yaşayanlar o kadar az ki. Gerisi göstermelik, gerisi kötü örnek. Ama bakarsanız, o göstermelikler, o kötü örnekler her şeyi kitabına göre yaşıyor. Evet, görünüşte bir sorun yok. Peki bunca yozlaşma nereden geliyor? İman nereden sızıntı yapıyor?
5:insanımız islamı kazanmadı, islam onlara miras kaldı gibi bir şey. Miras da hak olduğuna, atası ne zorluklarla kazandı o dini, o ise hiç çilesini çekmedi ki nerden bilsin kıymetini. Avrupaya işçi olarak göç eden ailelerin 1. Kuşakları memlekete dönünce ve ezan sesini duyunca nasıl gözleri doluyor…
***************
Sorgulanamayan hiçbir şey gerçek değildir.
6: gözünü sevdiğimin felsefesi, tümden mi geldim, tüme mi vardım, gerçek nedir? Şey ne demektir? Sorgulamak nedir? Dünyanın hikayesi ya hu;)
*********
Ben bütün kalbimle Rabbime inanıyorum. Sığınıyorum. Güveniyorum. Seviyorum. Günahını-sevabını, cennetini-cehennemini kabul ediyorum. Ama bir tuhaflık var. Ben kendime ‘’Müslüman’ım’’ diyorum ama kızıyorlar. Allah’ımın beni böyle kabul ettiğinden eminim. İnancım sonsuz. Ama yarattıkları kabul etmiyor. Aforoz ediliyorum kimle paylaşsam.
Ve çok merak ediyorum; bu hakkı kimlere vermiş Yaratan?
7: alemlerin rabbini ne kadar biliyorsanız veya nasıl biliyorsanız anlattıklarınız (inancınız, sığınmanız, güvenmeniz, sevginiz) o kadar. Yani bildiğiniz ölçüde.
Kim kendine Müslümanım diyorsa, ben sorarım,
Rabbin kim, nerede yaşıyor,
Peygamberin kim, adı ne, hayatını anlat bana,
Dinin ne, Kitabın ne,
Kitabının 4. Süresi, 44. Ayetinde ne yazıyor? (şaka bir yana)
Şu 4. Süre 44. Ayete bir bakalım.
Nisa süresi 44. Ayet:
“Baksanıza kendilerine kitaptan nasip verilenlerin yaptıklarına! Kendilerinin hidayeti bırakıp sapıklığı satın almaları yetmiyormuş gibi, sizin de yolunuzu şaşırmanızı istiyorlar.”Suat YILDIRIM meali.
***********
Yine okula dönelim. Sınıfta, konuşan arkadaşını ciyak ciyak bağırarak öğretmene ispiyonlayan çocuklar gibi bazıları. Yaa arkadaşım, öğretmen duyuyor zaten beni. Hatta her yerde gözü bile var!
8: okula dönmesek de zaten her yer okul, her yer öğretmen, her yer arkadaş, her yer ve anda bir başka sınav… çıldırmamak elde mi?
**************
Sözün özü; önce insan olalım. Bomboş bir vücuda, ya da çirkef dolu bir çuvala yakışmıyor bu güzel örtü. Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, tesettüre girmek çok şeydir. Ama her şey değildir. Onlar karnedeki artılar, yıldızlar, pekiyiler, takdirler, övgülerdir. Aslolan, zorunlu olan insanlık dersidir. Anlatması zor olsa da; ibadet çok şeydir ama her şey değildir.
İslamiyet ya da gelmiş geçmiş tüm dinlerde yapılan en büyük hata: Ağaçlarla uğraşmaktan ormanı göremiyoruz. Ve ağaçlar tek tek kururken orman yok oluyor aslında. Klişe olacak ama; Yüce Yaradan’ımın, insanları kendisine ibadet ederek, varlığını diğer insanlara kabul ettirmeye çalışarak ömür geçirmeleri için yaratmış olduğuna inanmak istemiyorum.
Ben kendime ‘’Müslüman’’ demeye devam edeceğim müsaadenizle. Değilsem eğer; O’nunla doğru kelimeyi bulup yapıştırırız üzerime mahşerde.
Bu yazıyı içimi dökmek için yazıyorum. Çünkü ben içimde bunları hissediyorum.
Linç etmeyin lütfen. Çünkü ben her şeyden önce Allah’ın yarattığı bir İNSANım.
9: içinizi döktünüz ferahladınız mı?
“Kim Müslüman kardeşini işlediği bir suçtan dolayı ayıplarsa kendisi de o suçu işlemeden ölmez.” (Tirmizi)
Bu hadis sahih midir, değil midir bilmiyorum ancak, ben bu sözün defalarca karşılığı acı şekillerde tecrübe ettim.
Müslümanlar ile çok uğraştım, lakin benim de niyetim Müslümanlıktı, mesela: ya hu derdim Müslümanım diyorsun yaptığın bu hareket müslümanlığa yakışıyor mu?
Ya hu derdim, ezan okuyor camiye gitmezsin..
Oturur durursun allah rızası için bir hasta ziyaret etmezsin…
Yahu mübarek tamam el oğlu atmış çöpünü sokağa, alıp çöp kutusuna atıversen elin mi kirlenir, bu müslümanca değil midir?..
.
.
.
Yani bir başka hadis mealinde dendiği gibi bir delikten iki defa (kaç iki defa hem de )sokuldum, o yüzden benim Müslümanlığım kusurlu.
(Akıllı ve olgun) Mü'min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz."(Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) buyurmuştur.
***************
Kelimei tevhid’in; manası ne?
Namaz ne demek,
Niçin oruç tutuyoruz,
(mesela ben bugün 62 gün mü 61 gün mü oruç vardır kefaret orucu derler, ya hu hiç insan iftara 5-10 dakika kala bir tlf görüşmesine sinirlenir de bile bile sigara yakar mı, be hey adam, hem de cezasının 6o küsür gün olduğunu bile, ….
Sormayın, çok araştırdım bu cezadan bir çıkar yol bulur da kurtulabilir miyim deyü de, yok, sağlığım yerinde… mutlaka tutalacak. Varsa bir kolaylığını bilen söylesin, ayeti hadisiyle birlikte… ) bile bile oruç bozmanın cazası, bu gece başlıyorum bu oruca, ne zamandır dualarım kabul olmaz, belki de o günden beri, dey kaç yıl geçti..
ya bir de ölseydim bu arada…başlamak bitirmenin yarısı derler;)) ölürsem de rabbim ben başladım, sen bitirmem, orucumu tamamlamam için süre vermedin mi derim,
peki derse neden zamanında tutmadın da bekledin derse ne derim,
boyun önde, rabbim ben ettim, sen etme.. yapacak bir şey yok) şimdi düşün ki 15 gün tut, 16. gün tutma . tekrar baştan başlıyorsun yani, 15 günde gitti bedavaya…
Hesapladım sigara orucum 11 aralıkta bitiyor, kefaretim de 13 aralık mı ne…
İnşallah Şu iki ayda rabbim kendime gelmemi, kendimi her yönden islam ve iman adına geliştirmemi nasip eder.
Hangi aynaya baksam diyor ki bana,her sabah da bakıyoruz …
Senin müslümanlığın bu mu?
Ya hu sormayın..
Ben de içimi döktüm galiba…
Aslında belki de döktüklerim yazdıklarım daha yüzde 5-10 değil amma…yaz yaz nereye kadar…
Saygılarımla
Sürçi lisan etti isem
Genelde de Sürçi lisan ederim gibi cevap verirler… aslında ben etmem de öyle anlaşılır işte
Vallah bu yazıyı yine kuran falı bakmadan bitirmek olmaz..
Bu fal Mehmet akif’in bahsettiği faldan mı bilmiyorum.
Çoğu fala bakıyorum böyke, sonra o ayetin ve süreyi karıştırıyor, didikliyorum elimden geldiğince de… bu ahir zamanda ….
Din kardeşinin kardeşine duasının kabul olması daha kolaydır.
Geçenlerde bu sitede bana tam adrese teslim dua edin dedim, galiba ettiler, sabaha farkettim,)
Ki ihtimal o dos tveya dostlar bu yorumumu da okurlarsa, duaya devam adrese teslim…
8. sürenin 88. Ayeti
8. süre 75 ayet miş
O zaman 88-75=13 ise
9. sürenin 13 ayeti diyelim
Tövbe süresi 13. Ayet
“Ahitlerini ve yeminlerini bozup
Peygamberi vatanından sürmeye teşebbüs eden bir toplulukla savaşmayacak mısınız ki,
Aslında savaşı size karşı ilk başlatanlar da onlar olmuşlardı.
Ne o, yoksa onlardan korkuyor musunuz?
Ama eğer mümin iseniz, asıl Allah’tan çekinmeniz gerekir.”
Bir Dünyevî tarafından 10/13/2015 12:41:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
gülkurusu
Soru basitti oysa Hocam:)
Yinsani
namık kemal, mehmet kaplanın ifadesiyle tam bir cemiyet mistiği imiş.- bu da başka bir kitap falı.
yazınız hayli ilgi görmüş, maşaallah, nazar değmesin, defterimiz din adına galiba epey dertli;) bu yazının devamı gelmeli bence..
saygılarımla
gülkurusu
Şöyle bir örnek vereyim: Ben Kıbrıs'ta yaşıyorum. 3 tane ufak yardımcı evimiz var kiraya verdiğimiz. Yıllardır sayısız kiracı geldi geçti. (Ya da dışarıdan izlediklerim) Kıbrıs'a ilk geldiklerinde son derece muhafazakar giyinen, namazında niyazında olan dindar insanlardan kısa bir süre sonra eser kalmıyor. Tam bir Avrupalıya dönüşüyorlar. Çünkü burada dayatma yok. Toplumsal baskı ya da ayıplama yok. İnanın Müslümanım diyen insanların çoğu içten gelerek yaşamıyor bunu. Çünkü dinimiz zorlamalarla dolu. Tehditlerle dolu.
Yazacak, konuşacak o kadar çok şey var ki aslında.
Din adamlarımız eğitilmeli. Yapıcı bir inanca ihtiyacımız var.
Saygılarımla.
Kuran-ı kerim Oku diye başlıyor okuduğunu yanlış anlayan da var yanlış anlamayıp yanlış aktaran da var kafanın karışması normal kula kulluk etmemek gerekir .Anlamayı bize bırakmış başkalarına sormak yanlış bana sorarsanız
gülkurusu
Anlayışınız için teşekkür ederim.
-Yavaşım Birle
Ne demişti yüce insan Yunus Emre:
..
Yaradılanı sevdim, Yaradan'dan ötürü...
....
Bence, olanakları kapsamında her insan için oldukça yeterli bir deyim.
Kimin, neden, nasıl inandığını sırf kendi aklı ve vicdanı ile sorgulamalı olgun bir insan.
Cesaret bulup böyle bir konuyu ele aldığınız için sizi gönülden tabrik ederim.
Selam ve saygılar
Dokunalım biraz ki linç için taş arayanlara malzeme olsun:
1-
" Beni dinleyecek, anlayacak, anlamaya çalışıp saygı gösterecek Müslüman yok. "
Hayır, elbette böyle Müslümanlar var! Müslümanım ve seni anlamaya çalışıyorum.
2-
“ Ahretle ilgili çoğu şey anlatıldığı gibi değil bence “
Anlatana, anlatılana değil kaynaklara bakmak gerekir. İslâm’ın iki temel kaynağı vardır. “ Kitap “ ve “ Sünnet “ Bunlar kesindir ve inanılması elzemdir.
3-
“ Gayrimüslimler cennete giremeyecek diye bir şey yok mesela “
Kim söyledi?
“Gayri Müslim “ dediklerin eğer bizim peygamberimize, bizim kitabımıza inanmıyorsa asla cennete giremez.
Tıpkı, “Müslüman’ım “ diyenlerin diğer peygamberlere, diğer kitaplara inanmadığında cennete giremeyecekleri gibi.
4-
“ Ya da başı açık kadınlar günahkar, namaz kılmayanlar kafir değiller aslında.”
Yapmamak “kafir “etmez insanı, “ kabul etmemek , inkâr etmek “ kâfir eder!
Seksen yıl namaz kılmasa bir insan, ama namazın Allah’ın emri olduğuna inansa kâfir değil günahkâr olur sadece.
Başı açık kadınlar tesettüre uymamış demektir. Bu günahtır!
Günah değil demek, tesettür yoktur demek insanı dinden çıkarır!
Ama baş açık gezmekten, tesettüre uymamaktan daha günah bir şey var.
Başı kapalı ve tesettürlü olup da açık olandan daha çok dikkat çekmeye çalışanlar. Onlara Hz. Peygamber (sav) “ Kasiyatün Ariyatün “ diyor. Yani “ giyinik çıplaklar “ . Ve devam ediyor Allah Resulu: - Değil cennete girmek, kokusunu bile alamazlar – “ (Nokta!)
5-
“ Yapılan insanlık suçları bilmem kaç kez filan duayı okumakla affedilmeyecek hatta. “
Allah’a karşı yapılan suçlar, insana karşı yapılan suçlar, insanlığa karşı yapılan suçlar aynı kategoride değerlendirilmemekle beraber, suçtan affedilmek için önce tövbe sonra suçu işlediğin insan, insanlarla ile helalleşmek gerekir. Ve affedip affetmemek kimsenin tekelinde değil sadece Allah’ın iradesindedir. Dua bir dilektir. Kabul edilip edilmemesi de sadece Allah’ın elindedir.
Hiç kimse ama hiç kimse kendinde Allah’ın işine karışma yetkisini, garanti ve kesin konuşma yetkisini veremez. Allah’ın (cc) kimi affedip etmeyeceği, kime azap edip etmeyeceği, kimi yüceltip yüceltmeyeceği hiç belli olmaz. Evet, mutlaka O’nun ve Peygamberinin dedikleri, tavsiye ettikleri ya da sakının diye tembih ettikleri çok önemlidir ama hüküm sadece O’na aittir!
6-
“Allah’ın yarattığı bir canı keserek Sırat’tan geçiş bileti kazanamıyoruz. “
Sanıyorum buradaki konu “ Kurban “
“ Elbette kurbanların ne etleri, ne kanları Allah'a erişmez.( ne eti, ne de kanı elbette Allah'a ulaşmaz) ama Allah'a ulaşacak olan, sizin takvânızdır. Diyor Allah (cc)
Keserken Allah rızasından başka bir niyet varsa bu boş bir iştir ama kesmek de çok önemlidir. Kurbanı inkâr etmeye, sulandırmaya giden her yol tehlikeli yoldur!
Dünyada milyarlarca balık, milyonlarca büyük ve küçükbaş hayvan, milyonlarca kuş masalara dolar, ispanya’da zevk için boğalar öldürülürken Müslüman’ın kurbanıyla uğraşmak en iyi tâbirle abesle iştigaldir kanaatimce.
7-
“ Hatta ve hatta yıllarca evlatlarımızdan esirgediğimiz paralarla Hacca gİdip eşe dosta hava atarak cenneti garantileyemiyoruz.”
Hac ne kadar islâm’ın beş şartından biri ise ( sağlığı ve imkânı yerinde olan için ) gösteriş ve “ desinler “ için (velev ki ibadet bile olsa ) iş yapmak o kadar İslâm’ın zıddıdır! Sapla samanı karıştırmamak lazım. Bir yanlışı kınamak için başka bir yanlış yapılmaz!
Ayrıca, hiçbir ibadet cenneti garanti etmez!
8-
“ İman nereden sızıntı yapıyor? “
İman; yanlışları, yanlış yapanları gördüğümüzde doğrulara, dinin olmazsa olmazlarına, K.Kerim’e, Hadislere ve onlardaki hükümlere burun kıvırdığımız cepheden ve aralıktan sızıntı yapıyor galiba.
Benim yüzümdeki sakalı görüp, “ hah işte islâm bu “ dediğinizde, İslâm’ı benimle tanımaya başladığınız ve okumayı, araştırmayı, incelemeyi, tefekkürü bıraktığınız penceredeki çatlaktan sızıntı yapıyor!
O delikleri kapatmak gerekir!
9-
“ Allah’ımın beni böyle kabul ettiğinden eminim “
Emin olma!
Hiç kimse hiçbir şeyden emin olamaz çünkü. Soy ismin " Cehennem " olması " cehennemliktir "hükmünü verdirtmediği gibi " Cennet " olması da cenneti garanti ettirmez!
Ümitvar ol. Rahmeti ile gazabı arasında gidip gel. Hamdolsun ki rahmeti gazabından ağır gelmiştir! “ İnşallah “ de…
10-
“ Ama yarattıkları kabul etmiyor. Aforoz ediliyorum kimle paylaşsam. “
Kimin kabul edip etmediği değil O’nun kabul edip etmemesi önemlidir! Sadece O’nu ciddiye almak ve O’nun için yapmak ya da yapmamak çok çok önemlidir! Gerisi teferruattır ancak.
“Afarozluk” Hristiyanlıkta olan ve ömrü de çok uzun olmayan bir ara dönemdi. İslâm hiç onunla tanışmadı. Ama islâmî olduğunu iddia eden bir hastalık ondan geri pek kalmadı ki o da; tekfir etmek “tir. Tekfir etmenin iki doğrusu vardır.
1- Tekfir etmenizde isabet edersiniz; doğru yaparsınız..
2- Tekfir etmekte hata edersiniz; bir Müslümana kâfir dediğiniz için siz dinden çıkarsınız!
Bu konuyu herkes çok iyi düşünmeli…
11-
“ Ve çok merak ediyorum; bu hakkı kimlere vermiş Yaratan? “
Peygamberine bile “ sen ancak tebliğ edicisin “ diyen bir Allah (cc) hiç kimseye böyle bir yetki vermez.
Çok isterdim, seni çarmıha germe yetkisinin bana verilmesini ama verilmedi!
( Bana bile verilmedi ise inan hiç kimseye verilmemiştir :) )
( Çiviler de elimde kaldı üstelik…)
Eyvallah Şengül
Oflu tarafından 10/12/2015 4:16:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
gülkurusu
Siz varsınız. Ama oradasınız.
Diğer tüm konuları da anlatılabilecek en güzel şekilde anlattınız. İslamı sizin gibi insanlardan tanısaydım emin olun bu fikirlerin beynimi ele geçirmesine mahal kalmazdı. Ama kafatasının içindeki gibi durmuyor densiz!..
Anlamak başka şey, ikna olup yön değiştirmek bambaşka şey. Çok iyi anladım sizi. Fakat ikna olmamama dair öyle bir sorun var ki kafamda. Söylesem değil çarmıha germek Hintlilerin çivili tahtasına yatırıp beton dökersiniz üzerime.
Ki bu kadar riski göze alamam. Hele ki ‘’tüm defter bir yana o bir yana’’ dediğim sizin karşınızda.
Sonsuz saygımla abimm.
(Çivileri suya koyun. Paslansın iyice. Günü gelince, batmasa da zehri garanti )
Oflu
"Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Bakara 260)
İbrahim'ın (as) bile kalbi kolay kolay mutmain olmadığına göre bu sana suç yazılmaz Şengül.
Vakti zamanı geldiğinde inşallah!
gülkurusu
Yine de yanıtınız garip bir huzur verdi abimm... Var olun.
Bir tutam hayat
Mükemmel bir yorumdu.
**Havin_**
"Başı kapalı ve tesettürlü olup da açık olandan daha çok dikkat çekmeye çalışanlar. Onlara Hz. Peygamber (sav) “ Kasiyatün Ariyatün “ diyor. Yani “ giyinik çıplaklar “ . Ve devam ediyor Allah Resulu: - Değil cennete girmek, kokusunu bile alamazlar – “ (Nokta!)"
Bu Hadis’in kaynaklarda geçen hâli:
“… Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim: Yanlarında sığır kuyruğu gibi birşeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar; giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allah'a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dahi almazlar. Halbuki onun kokusu şu şu kadar uzak mesafeden duyulur." buyurdular."
[Müslim, Cennet 53, (2857), 52, (2128).]”
Evvelâ asıl kaynağın Kur’an olduğunu belirttiniz ve sünnet.. İcma ve Kıyas’ı da unutmuyorum. Buna ben de inanıyorum.
Fakat, âlimler söz birliğinde bulunurken tek bir yönüyle yorumlamazlar hâdiseleri. Ya da tek bir yorum ile kanaat getirmezler. Bu sözünü ettiğimiz hadiste söylenenleri “şükürsüzlük” olarak yorumlayan âlimlerimiz de var ve “başı kapalı” ibâresi yalnızca herkes gibi insanların yorumudur. Kadına örtün demiş Kur'an bunu kim inkâr edebilir, ama örtünmezsen cennete giremezsini dememişken kadının nefsi ile mücadesini, örtünmenin ölçüsünü inkâr olarak algılamak ne kadar doğru..
Ve şunu da unutmuyorum “rivâyet” ile hakîkât eş tutulamaz. Ben Rabbim imanımı kabul ettiyse inşallah bir islâm olarak bunu kabul etmiyorum. Benim Peygamberim yazının sonunda sözünü ettiğiniz ince çizginin farkındadır ve kulu böylesi bir hükümle ümitsiz bırakmaz.. Cennete kimin girip kimin giremeyeceğini, kokusunu kimin alıp kimin alamayacağına karar kılmak bir insan için mümkün değildir. Ve bunu bizden önce en iyi bilen de eminim ki Peygamber’dir..
Tekrar ediyorum, bunu yazdığım için üzgünüm; sıraladığınız maddelerde düşündüren hiçbir şey olmadı sözünü ettiğim kısma gelene kadar ve dışarıdan İslâm’ı tanımaya çalışan biri olarak baksa idim, okusa idim muhtemelen İslâm benim en büyük korkum olurdu.
Duâ ile..
Oflu
Resulullah’ın (sav) “ giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allah'a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dahi almazlar “ sözü mü?
Yoksa Resulullah’ın (sav) Cennete girme ya da girmeme konusunda konuşması mı?
Şu bir hakikat ki, temel kaynak K.Kerim’dir. Orada olan bir konunun aksine eğer bir söz söylenmiş ise buna asla itibar edilmez. Velev ki Resulullah (sav) söylemiş olsun. Bu da asla mümkün değildir. Çünkü K.Kerim’de, Resulullah’ı doğrulayan ; onun Allah’ın (cc) öğrettiklerinden, söylediklerinden başka bir şey demeyeceğini beyan eden ( Necm / 3-4 ) ve ona tabi olunmasının gerekli olduğunu söyleyen ( Ali İmran/ 31 )âyetler vardır.
Tefsir ilminde en sağlam kabul edilen metot K.Kerim’in Hadislerle izahıdır. Yani ilk muhatabın izahını en sağlam kaynak kabul etmiştir müfessirler. Kendisine K.Kerim indirilen ve tebliğ etmekle, anlatmakla,korkutup sevindirmekle, tercüman olmakla görevlendirilmiş bir elçinin söyledikleri nasıl K.Kerim’le çelişebilir? Ya da, Rabbin vermediği bir vazifeye nasıl soyunabilir?
Tesettür konusunda K.Kerim’de olan kaç âyet var? Teferruat konusunda neler var?
Hadislerde kaç tane var?
Eğer hadisler olmasa fıkıh âlimleri nasıl hüküm çıkaracaktı acaba?
Örneğin namaz. Kaç vakit kaç rekat olduğunu nasıl anlayacaktık Hadisler olmasa?
Şimdiye kadar hiç kimse bir hadisin bir âyetle ters düştüğünü söyleyememiş, işlerine gelmediğinde hadisin sıhhati konusunda tartışma çıkarıp, “hadis değildir “ diyerek inkâra gittiklerini de biliyoruz.
Bu hadisin kaynağı “ Sahiheyn “ den biridir. ( Müslim)
Ha, âlimler arasındaki görüş farklılıklarından söz ediyorsak eğer, her insan en azından doğru ve yanlış kaynağı ayırt edebilecek kadar ilim sâhibi olması da farzdır. Elbette Yaşar Nuri ve Zekeriya Beyaz’da bu konuda görüş belirtebilir ve İmam Taberi’ye muhalif olabilir. Ve elbette siz ya da ben sonuçlarına katlanmak kaydıyla dilediğimizi kaynak kabul edebiliriz.
Yok eğer; erkekleri baştan çıkarak, onları günâha teşvik edecek, tesettürü sulandıracak, tesettür modaları oluşturarak ticari kazançlara bir kesimi daha ekleyenlere malzeme olacak, birilerine “ al işte bunlar da Müslüman güya “ diyerek İslâm’a , tesettüre ve Müslümanlara dil uzattıracak bir anlayışa karşı olmak sizi rahatsız etti ise kusura bakmayın o konuda İslâm’ın, kaynakların, ulemanın ve benim yumuşak olması mümkün değil.
Şahsen mini eteklileri tercih ederim! En azından oldukları gibi göründüklerinden daha samimi bulurum.
Elbette, cennet ve cehennem konusunda tek yetkili sadece ve sadece Allah’tır (cc)
İslâm, samimi olanlar için ancak sığınak olur; korku asla olmaz. Ne kadar hata yapmış olurlarsa olsunlar tövbe kapısı hep açıktır çünkü.
Ve Rabbimiz :
"(Ey Rasûlüm, tarafımdan kavmine) de ki: “-Ey (günah işlemekle) nefislerine karşı haddi aşmış kullarım! Allah'ın rahmetinden (sizi bağışlamasından) ümidi kesmeyiniz; çünkü Allah (şirk ve küfürden başka, dilediği kimselerden) bütün günahları mağfiret buyurur. Şüphesiz ki O, Gafûr'dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm'dir= çok merhametlidir."
(Diyanet- Zümer/53)
Merhaba Gülkurusu,
Yazı güzel bir iç dökümü olmuş.
İyi bir Müslüman, öncelikle iyi bir insan olmalıdır. Önceliği iyi bir insan olmayan kişinin üzerine giydiği eğreti bir elbise gibidir Müslümanlık.
Söylemleri ile eylemleri arasında büyük bir uçurum vardır. Ve çok gülünç görünür.
'Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur' diye bir deyimimiz var bilirsin, onun için dedin galiba ' linç etmeyin lütfen' diye.
Tebrik ederim, sevgilerimle...
Aslında en büyük problemimiz (şahsım adına belirtiyorum)cahilliğimiz. Yüce yaradanın verdiği ve bir çok ayeti kerimesinde defalarca belirttiği,( görmez misiniz, akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz vb.) beynimizin fonksiyonlarını kullanma zahmetine katlanmadığımızdan kaynaklanıyor. Yazdıklarınıza küçük istisnalar dışında katılmamak mümkün değil. İstisnalardan biri " İslamiyet çok saçma bir yere doğru gidiyor " ifadeniz. Lütfen linç olarak algılamayın. Saçma bir yere doğru giden islamiyet değil müslümanım diyenler. Orada da Abdullah İbni Sebe'yi iyi anlamak ve tanımak gerekiyor. Nasıl hristiyanların da Paulos'u tanımaları lazımsa. Bu iki zatın penceresini gördüğümüz zaman durumun vehametini ve yönünü anlamakta kolaylaşıyor. Güzel bir konu, haklı bir serzeniş, tebrik ederim.
gülkurusu
Öncelikle o maksadını aşan ifadem için özür dilerim. Siz tercüman oldunuz. Müslüman’ım diyenler saçma bir yere doğru gidiyor, evet.
Ve evet, ne güzel söylediniz. Beynimizi kullanmıyoruz.
O bahsettiğiniz zatları araştıracağım şimdi. Sonra yine başınız ağrıtırım Hocam.
Saygılarımla.
gülkurusu
Sonra ibadetlerimizle, görünüşümüzle taçlandıralım insanlığımızı.
Bomboş bir vücuda, ya da çirkef dolu bir çuvala hiç yakışmıyor bu güzel örtü.
Dert görmeyin e mi.