- 627 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ONDAN SONRA
Vakit kalmadı barış için… İç savaş yaklaştı iyice… Herşey emperyalizmin planlarına uygun gelişiyor. Sonrasını görüyoruz birlikte, bir yıkıntı içinde…
Beni sevmen pek önemli değil ama, barışı sevmek zorundayız hep birlikte…
Ne var ki, savaş istedi cellatlar.
Ters yüz oldu hayat… Vaz geç polyannacılık oynamaktan artık, hayat sana bakıyor acıyarak! Artık herşey farklı…
İster ağla, ister sevin; sana inat yaşayacağım bu hayatı...
Ne oldu?
Neden ağlıyorsun?
Ağlama, makyajın bozulacak palyaço!…
ONDAN SONRA;
— kurşun asker
sağa dön!
sola dön!
silah om’za!
Haz’rol!
rahat!
nişan al!
Ateş!
ONDAN SONRA;
Haksız yere öldürülen herkes haklıdır:
Haksız yere öldüren herkes KATİLDİR...
ONDAN SONRA;
Korkma konuşmaktan! Anlat! Gerekirse sesini de yükselterek… Duymazlıktan gelirlerse, çarp yere elinde ne varsa! Sinirlen! İlla ki, sesin çıksın! Seni dinlemek zorunda kalıncaya kadar bağır, susma!
Varsın kırılsınlar, küssünler… Varsın olsun! Varlıkları hiçliğe lâyık olsun! Canları cehenneme yolcu olsun!
Saygısızlarsa çayır kuşları da uçmasın bu kirli fırtınada
Sağır kulaklar anlamsızdır bundan böyle... Siz çığırın cesur kalemlerim. Sizi okumak zorunda kalıncaya kadar yazın, susmayın!
Niçin çıkmıyor sesiniz? Nedir bu korkunuz? Siz korktukça daha korkunç olaylar ortaya çıkacak. Farkında değil misiniz?
Sürekli mahkum kalamazsınız ses geçirmez duvarlar ardında kullanılmışlığın güdük bıraktığı eziklikle… Kusun içinizdeki nefret rengindeki tepkilerinizi! Bedelini talep edin yitirtilenlerin... Uyandırın artık saatleri! Karanlığın içinde okunamaz saatler. Çıkın aydınlığa ve öğrenin haykırmayı fırtına seslerinden!...
Sözün bittiği yerde bitmeli suskunluğun,infilak eden bir canlı bomba gibi…Son sözünü mültefit bir sancı söyler belki…
Evet!,
İllaki suskundun bir ara, ama korkma artık…
Haykır be, haykır!
Dosta düşmana duyur sesini…İzin verme sırtını yere vurmalarına,İzin verme seni çapulcu haline sokmalarına… Saygıları yok işte, sen de duyma… Haykır avazınca!
Sinendeki çiğ ete darbelerin morunu çizerek, acıların içine biber gazı dökerek…
Konuş, sus deseler de… Susma!
Sustukça sıra sana gelecek…
Diren Yurdum! Şarkıların bitmedi daha,
karikatürlerin de... Cehenneme beterdir demek
suskunluğuna haksızlık olur… Susma, ne olur; bu memleket sen haykırırsan kurtulur.
Seninle şekilleniyor her şey, büyük menfaatler de… Ben bunu içime daha fazla sindiremem. Sen yok edilmek isteniyorsun ve ben kaygılar içindeyim. Kaygılarım dolu dolu ve ölümcül… İşte geliyorum, Haydi Yurdum, Bu katillere direnelim!
Yer bulamasın gönlünde ne ihanet, ne dalalet... Hür bayraklar açılsın dört bir yanına. Sen tüm varlığınla bu yurdun bir parçası; sen yurdumun şah damarısın. Sen ne kemik, ne de et! Haydi Yurdum, Tunçtan bir heykel gibi göğsünü eşkıyaya siper et!...
Yurdumun aydınlığını karatmağa görevliymiş BOP eşbaşkanı, becerebilir mi alt etmeyi Türk milletini? Haydi Yurdum, bu diktatöre haddini bildirelim! İnsan olmanın yüce anlamına kafasını dank ettirelim…
ONDAN SONRA;
“Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim. Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı da değildim.
Sosyalistleri içeri aldıklarında sesimi çıkarmadım. Ben sosyalist değildim. Yahudileri tutukladıklarında sustum. Çünkü ben yahudi değildim. Beni götürdüklerinde, geride artık karşı çıkabilecek kimse kalmamıştı.”
Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller (1892-1984), bu sözü neden ve ne zaman söylemiş, biliyor musunuz?...
Bir ilahiyatçı olan bu adamcağız, önceleri inanmış bir Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi seçmeni (yani Hitler’in destekçisi) imiş… Komünistler, sosyalistler, sendikacılar ve Yahudiler için suskun olduğu o dönemden sonra, Alman Protestan Kilisesi’nin nazilerle işbirliği yapmasını içine sindirememeye başlayarak, yöneticisi olduğu ‘Bekennende Kirche kilisesi’ kanalıyla Alman Protestan Kilisesi’ne muhalefet etmeye başlamış. Bu süreçte meydana gelen Kiliseler arası kavgalarda, kendisini geliştirerek nasyonal sosyalizm karşıtı bir direnişçi olmuş. Ve, 1937 yılında tutuklanarak Sachsenhausen Toplama Kampı’na götürülmüş. Tabii ki, onu götürürlerken, geride artık karşı çıkabilecek kimse kalmamış… Yukarıdaki sözleri de, ikinci dünya savaşı sonrası ‘dünya kiliseler birliği’ başkanıyken, o günleri yadettiği röportajlarında söylemiş.
Ondan sonra, okumadığınız yazılarımda buluşmayı sürdürmek üzere...
Nurten Paracıkoğlu, Sarımsaklı, 12 EKİM 2015...
YORUMLAR
Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller...Bu adı unutmam artık.
Onun verdiği örnek bizdeki '' Bir musibet bin nasihatten daha iyidir'' atasözüne ne kadar da uygun değil mi?
Bakalım bizler kaç musibetten sonra Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller olabileceğiz?
Selam ve sevgilerimle.