İCLALİM’E (DOĞMAMIŞ KIZIMA)
Kızım, canımın yongası, özümün aynası, ay parçam, canım. Ne sancılı bir bekleyiştin sen, annen ve benim için… Umut, mutluluk getirdin sen bize isminle… Hep bir özlem vardı sana dair içimizde büyüttüğümüz ama ismini bile koyamamıştık o tarihlerde… Canımı yani ilk göz ağrım anneni bir şiir getirdi bana, pencerenin aralığından ılık bir rüzgarın önüne takılmıştı sanki o mısralarda annenin sevgisi ve gelip yüreğime girivermişti bir volkandan taşmış mağma sıcaklığında annene duyduğum o tertemiz aşkın ateşi…
Önceleri o kadar zor oldu ki; tereddütleri vardı annenin bana karşı sonra, benim yanımda sorun olmayacak şeylere takıldık bir ara. Ama bir tanem aşkın yaşı, cinsiyeti, dini ayrımı, ırkı yoktu. Zamanla aştık bunları birlikte, el ele… Artık annensiz geceler ıstırap olmuş, yaşama sevincimi annenin hayalinde ve onu yazmakta bulmuştum.. ruhumu, yüreğimde annen gibi güzel bir hayalle ve ona seslendiğim sevgi dolu kelimelerle kurtarmıştım.
Nasıl sevdim anneni bir bilsen. Büyüyünce varlığınla anlatırız sana, seni ortamıza alıp, yanağının birinden ben diğerinden annen öperken…. Ben anneni dört mevsim sevdim ayrı tatlarda, sonbaharda hüzün tadında sevdim, kışta masum bir beyazlıktı aşkım ve karda yanmayı öğrenecek derecede sevdim, her ilk baharda hayata merhaba diyen dallarındaki çiçekler kadar aşık oldum ona, yazları içimi annenin varlığıyla serinletecek kadar delicesine sevdim. Su kadar gerekliydi, azizdi benim için annen ve inancım gibi kutsaldı. Ben anneni kendi canımdan bile çok sevdim kızım.
Nasıl olduysa bulutlar kıskandı aşkımızı. Kara bulutlar, gözlerimize yağmur getirdi. Ondan öncesi uzun nöbet gecelerinde şiirlerle, mısralarla, sevgi sözcükleriyle uyuturdum. Zor adam olur, anneni kaybettim ve artık yağmur olup yağıyordum gece yarıları sabahlara dek, annen artık benden bihaberdi. Onu çok özlüyordum. Annenle ayrı düşmüştük, ben yazamıyordum artık, ilhamımı kaybetmiştim. Yazsam bile sanki bana ait değil, ben bu dünyaya ait değilmişim gibi geliyordu bana. Hayat bana tüm sıkıntılarını altın bir kadehte sunuyordu kızılcık şerbeti gibi, yalnızlığımın batağına saplanıyordum. Canım çok acımıştı kızım, yüreğim “ufff” olmuştu, annenin yokluğu kalbimde bir “cıss”tı.
Ne mi oldu, bir tanem. Annenin hayatına birileri girdi, hatta senide kaybetmek üzereydim ama nasip olmazsa olmaz derler gülüm, annen gerçeği görüp son durağının o olmadığını anlamıştı. Ben vatanı beklemeye gitmiştim annenin yaşadıklarından habersiz. Bir şey olmuştu, sesini duydum annenin… Ondan önce de kopamadık birbirimizden, ne yaşasak, kimlere yer versekte hayatın içinde, kopamadık birbirimizden, sadece dinlenmeye almıştık kendimizi, ruhumuzu, duygularımızı ve şiirlerimizi paylaştığımız yerde unutmadığımızı anımsatacak kelimeleri bağlayıp ayağına posta güvercinleri yolladık birbirimize. Annenin sesini duydum ve uzun nöbet gecelerinde düşlediğim insanın sesiyle can bulmuştum. Kopamadık biz, mecnundum ben, Leyla’ydı annen ve Ferhat amcanla Şirin Teyzenin aşkları gölgede kalmıştı aşkımızın yanında.
Her ikimizi de yaşadığımız hayatın sıkıntıları yıpratmıştı bizi ama biz yine kavuşmuştuk en sonunda birbirimize. Sonra bir konuşma sırasında tebessümlerle kondu hayalinin adı, adın İclal’di.
İclalim, dünyaya gelemeden adına şiirler yazdığım, yazılarda yaşadığım, annesinin babasının biricik düşü, babasının canı, annesinin incitanesi, her çocuğun meleksi gülüşünde can verdiğimiz kızım. Seni seviyoruz canım.
Sen geldin dünyamıza, tüm sıkıntıları unuttuk biz… Anneni bir şiir getirdi bana, ismini bir düş ve annenle biz seni daha dünyaya gelmeden, sancılar içinde kıvrandığımız yıllarda, kimi zaman ümidimizi yitirdiğimiz anlarda senin hayaline sarılıp güç aldık, sevdik seni…
Senin varlığını, dünyaya merhaba dediğin an, annenin kollarında bulduğumda; annene milyon kere aşık olacak, seni evren kadar seveceğim günü bekliyorum. İclalim, satırlarıma son veriyorum şimdilik canım, sana danone almaya gideceğim.
Seni seviyorum
Sevgim,
Aşkım,
Her şeyim.
BAKİ EVKARALI